Erdoğan'ın son konuşması dikkat çeken analiz
Abone olMilliyet yazarı Serpil Çevikcan bugünkü köşesinde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın muhtarlara yaptığı 35. konuşmanın analizini yaptı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın son konuşmasını analiz eden Çevikcan,
"Erdoğan’a karşı başarı kazanmak için diğer liderlerin
söylem, eylem ve siyaset üretme tarzlarını gözden geçirmeleri ilk
şart." diye yazdı.
Milliyet yazarı Serpil Çevikcan, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Beştepe'de 35. Muhtarlar Toplantısı’nda yaptığı son konuşmayı tüm yönleriyle tahlil etti.
Erdoğan’ın hitabet yeteneği konusunda rakipleri dahil herkesin hemfikir olduğunu yazan Çevikcan, Erdoğan'ın doğrudan vatandaşa seslendiğini ve olaylara vatandaşın gözüyle baktığını belirterek, yazısına böyle devam ediyor:
İLK KADEME İLE SON KADEME
"Muhtarları Beştepe’de düzenli olarak toplamak Erdoğan’ın
Cumhurbaşkanlığı döneminde geliştirdiği bir yöntem.
Ve görüldü ki muhtarlarla doğrudan temas, siyasal ve sosyal alanda
en etkili iletişim yöntemlerinden biri.
Toplumun kılcal damarlarına ulaşmak için muhtardan daha kestirme
bir damar yok aslında.
Erdoğan, diğer liderlerde hemen hemen hiç görülmeyen bu kanalı ilk
tespit eden ve muhtar üzerinden mahalleye, sokağa, ev ev insanlara
ulaşan en geniş ağı devreye sokan lider oldu.
Muhtarların vatandaşa yakınlığı dışında, demokrasinin ilk kademe
temsilcileri olması da siyasal etkiyi katlayan bir özellik.
Cumhurbaşkanı, her konuşmasında bu özelliğe dikkati çekiyor,
muhtarları onore ediyor.
“Seçilmişlik” ölçüsü üzerinde, memleket
meselelerinde ilk kademe seçilmişler olarak muhtarlarla, son kademe
seçilmiş olarak Cumhurbaşkanı’nın, “ortak yetki ve
sorumluluk” taşıdıklarını vurguluyor ve bu yolla doğrudan
tabandaki sosyal ve siyasal ağa hitap ediyor.
SOSYAL PİRAMİDİN TERSİNE DÖNGÜSÜ
Erdoğan’ın siyaset tarzı; liderin doğrudan halkla muhatap
olması, yetkisini doğrudan halktan alması esasına dayanıyor.
Başkanlık sistemi tasarımının da bu siyaset tarzına dayandığı
görülüyor.
Cumhurbaşkanı, doğrudan vatandaşla çalışma tarzının etkili
örneklerinden birini yine 35. Muhtarlar Toplantısı’nda verdi.
Erdoğan’ın, “Ey kaymakam” diye söze girerek, bir
gazinin işlemlerini yapmayan veya geciktiren kaymakamı hırpalarken,
yerleşik “Devlet güçlüdür, ne yapsa haklıdır”
tabusunu yerle bir etmeyi amaçladı. “Vatandaş, kaymakamdan
üstündür” mesajıyla, sosyal piramidi tersine çevirdi.
Vatandaşın devletin tebaası değil, devletin vatandaşın memuru
olduğu mesajıyla, referandum öncesi, sokağa damardan bir giriş daha
yaptı.
Görülüyor ki ısrarla tercih edilen bu söylem, psiko-sosyolojik
açıdan vatandaşın özgüvenini artırırken, memurun sadece memur
olmaktan kaynaklanan bir özgüveni olması gerektiği yaklaşımını
sarsarak, yerleşik hiyerarşide esaslı bir yer değişimi yapıyor. Ve
istediği karşılığı alıyor.
DUYGUSAL BAĞLARDAN SİYASAL TERCİHE
Erdoğan’ın, söz konusu konuşmasında, bastığı yeri genişleten bir
diğer söylemi de “Ülkemizin çizilmiş sınırları olabilir ama
gönlümüzün hududu yoktur” ifadesiydi. Vatandaşı devletin
amiri konumuna yükselten konuşmasıyla yurtiçinde alan genişleten
Erdoğan, “sınırsız gönül” söylemiyle de
yurtdışındaki Türkler ve ezilen Müslümanlara dokundu.
Bu söylemiyle Erdoğan, hem içeride hem dışarıda,
“mazlumların sesi ve koruyucusu”,
“ezilenden yana, ezene karşı” bir konum
alıyor.
Bu hitabıyla, bir yandan milli duyguları, bir yandan dini duyguları
canlı tutarak, referandum öncesi duygusal bağların siyasal tercihe
dönüşmesini tetikliyor.
ANTİ-EMPERYALİST SÖYLEM
Erdoğan’ın anti-emperyalist söylemi de ortak duyguya, sol
literatürün etkisi altında özellikle genç kitleye uzanma yöntemi
olarak görülebilir.
Türkiye’nin teknolojik gelişmesi ve büyük yatırımlarına planları
bozulan güçlü ülkelerin engel oldukları tezini işleyerek, genç
kitlenin anti-emperyalist ve anti-kapitalist duygularına hitap
ediyor.
“Özgürlük Marmaray’dan, Avrasya Tüneli’nden
geçiyor” diyerek, emperyalist güçlere karşı, “geri
bıraktırılmış ülke olmama” mücadelesi verildiği mesajı
yolluyor. Bu kanaldan da sol kesimin sinir uçlarına dokunuyor.
Erdoğan’ın siyasi yelpazenin her rengine, toplumsal katmanların her
birine kendi kutsalıyla hitap etmesi, rakiplerinin işini ciddi
biçimde zorlaştırıyor.
Erdoğan’a karşı başarı kazanmak için diğer liderlerin söylem, eylem
ve siyaset üretme tarzlarını gözden geçirmeleri ilk şart.