Erdoğan'ın 'sır küpü' Hakan Fidan kimdir Kürt mü aslen nereli?
Abone olMİT Müsteşarı Hakan Fidan hayatı en çok merak edilen isimlerden, Ankara doğumlu olsa da aslen Denizlili iddiası var, hatta Kürt olduğu da yazıldı çizildi.
Bugünlerde adı Dışişleri Bakanlığı için
geçen MİT Müsteşarı olan Hakan Fidan, özgeçmişiyle Türkiye'nin en
merak edilen isimlerinden biri, hakkında Kürt bir aşirete mensup
olduğundan tutun da memleketine varana kadar çok farklı iddialar
ortaya atıldı.
Peki Recep Tayyip Erdoğan'ın 'sır küpüm' dediği
Hakan Fidan kimdir, aslen nerelidir, Kürt aşirete mi mensup, işte
bu soruların yanıtları.
Hakan Fidan, Sönmez Köksal’dan sonra MİT Müsteşarlığı’na gelen
ikinci ‘sivil’ isim olarak biliniyor. Hakan
Fidan'ın 2001'e kadar olan hayatıyla ilgili bilgiler sınır, doğum
yeri Ankara olarak görünüyor. Evli ve 3 çocuğu
olan Hakan Fidan'ın anne ve babasına dair bugüne kadar yayınlanmış
biyografilerinde bilgi yer almıyor.
HAKAN FİDAN ASLEN
NERELİ?
Hakan Fidan'ın kimliğinde doğum yeri Ankara görünüyor. Ancak
Denizlili olduğuna dair de iddialar var. Bir Denizli gazetesi
"Hakan Fidan hemşehrimiz" manşetini atıp Fidan'ın aslen Denizliliği
olduğunu önü sürmüştü. Ancak Hakan Fidan'ın asıl memleketi
hakkındaki bu iddia hiç doğrulanmadı.
HAKAN FİDAN KÜRT AŞİRETTEN
Mİ?
Hakan Fidan'ın memleketi ve kökeni hayli merak konusu oldu haliyle
de bir çok senaryo üretildi. Son olarak Hakan Fidan'ın Vanlı
Seyitki aşiretinden olduğu tezleri ortaya salındı. Taraf
Gazetesi'nde geçen seçim döneminde çıkan iddiaya göre Hakan Fidan
bu Seyitki sülalesine mensuptu. Van Ercişte yaşadığı öne sürülen ve
Hakan Fidan'ın kuzeni olduğunu iddia eden Abidin Can şu iddiada
bulunmuştu;
-“Hakan Fidan’ın akrabası olduğumuz doğrudur. Hakan
Bey, benim babamın öz dayısının oğlu oluyor. Hakan Bey’in babası
Ankara’da evlenince o da Ankara’da doğdu. En son kendisini
babasının vefatında gördüm. Taziyeye gittiğimde orada yüz yüze
görüştük; tokalaştık ancak konuşamadık.”
HAKAN FİDAN'IN YILDIZI NASIL
PARLADI
42 yaşındayken MİT’e müsteşar olan Hakan Fidan, orduda
‘istihbarat astsubayı’ olarak görev yapıyordu.
Almanya’da NATO Süratli Reaksiyon Kolordusu’ndaki görevi de
İstihbarat ve Harekât Başkanlığı’ndaydı. Oradan döndüğünde ilk işi,
‘İstihbarat ve dış politika: İngiliz, Amerikan ve Türk istihbarat
sistemlerinin mukayesesi’ konusunda mastır tezi hazırlamaktı.
DÖNÜM NOKTASI
ALMANYA
1986’da astsubay olarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ne girdiğinde 18
yaşında bir delikanlıydı Hakan Fidan. Kara Kuvvetleri Muhabere
Okulu’nun ardından Lisan Okulu’ndan da mezun oldu. Yaşamının dönüm
noktası, üç yıllığına yurtdışı göreve gönderilmesiydi. Almanya’da
NATO’da görev yaptığı dönemde üniversite eğitimini tamamladı; ABD
askerlerinin yurdışında eğitimlerini sürdürebilmeleri amacıyla
kurulmuş olan UMUC Europe’dan (University of Maryland University
College Europe) yönetim ve siyaset bilimi alanlarında lisans
dereceleri aldı. Mastırınıysa Bilkent Üniversitesi Uluslararası
İlişkiler Bölümü’nde yaptı, tez danışmanı Mustafa Kibaroğlu’ydu.
Tezini tamamladıktan sonra dikkat çeken tek görevi, 2000’de OYAK
Genel Kurul üyeliğine seçilmesiydi. 2001’de mecburi hizmetini
tamamlar tamamlamaz da ordudan ayrıldı.
Üniformasını çıkardıktan sonraki ilk işini, daha sonra AKP
milletvekili olan dış politika uzmanı ve yazar Suat Kınıklıoğlu
sayesinde buldu. Kınıklıoğlu, Avustralya’nın Ankara
Büyükelçiliği’ndeki siyasi ve ekonomik danışmanlık görevinden
ayrılıyordu. Onun yerine Fidan girdi büyükelçiliğe.
Aynı dönemde Viyana’da Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nda,
Cenevre’de Birleşmiş Milletler Silahsızlanma Enstitüsü’nde ve
Londra’da Teknoloji Araştırma Merkezi’nde akademik araştırmalar
yaptı. 2002’den itibaren iki yıl kadar da Hacettepe ve Bilkent
üniversitelerinde yarı zamanlı olarak uluslararası ilişkiler
dersleri verdi.
HAKAN FİDAN'IN
YÜKSELİŞİ
Hakan Fidan’ın hızlı yükselişi, 2003’te Türk İşbirliği ve Kalkınma
İdaresi (TİKA) Başkanlığı’na atanmasıyla başladı. TİKA o dönem
başbakan yardımcısı ve dışişleri bakanı olan Abdullah Gül’e
bağlıydı. Fidan, Gül ile çok yakın çalıştı o günlerde. İlişkileri o
kadar iyiydi ki, Gül Cumhurbaşkanı olduğunda Fidan’ın
cumhurbaşkanlığı genel sekreteri olacağı söylentileri dolaştı
ortalıkta.
Hem Dışişleri hem de istihbarat birimleriyle işbirliği halinde
faaliyet gösteren TİKA’da başkanlık, Fidan için biçilmiş kaftandı.
TİKA, Fidan’ın yönetiminde, Orta Asya başta olmak üzere Türkiye’nin
tarihi, kültürel bağı olan ülkelerle ilişkilere ağırlık verdi;
Afrika’da atağa kalktı.
Avustralya, Afrika ve Orta Asya’da neredeyse ayak basmadık yer
bırakmadı Fidan. Bu ‘açılımları’nın karşılığını 2006’da TASAM’ın
‘Stratejik Vizyon Sahibi Bürokrat Ödülü’nü alarak gördü.
Bürokrasiye bu kadar iyi adapte olmasına rağmen akademik kariyerden
vazgeçmedi. Yine Bilkent’te, yine Mustafa Kibaroğlu’nun
danışmanlığında tamamladı doktora tezini. Bu sefer tez konusu,
‘Bilgi çağında diplomasi’ydi; bilgi devriminin güvenlik, çatışma
yönetimi ve uluslararası işbirliğine etkilerini incelemişti.
TİKA’dayken Başbakan Erdoğan’ın da dikkatini çekti Fidan. Erdoğan,
2007’de onu yanına aldı. Dış politika ve uluslararası güvenlik
konularından sorumlu Başbakanlık Müsteşar Yardımcılığı görevine
getirdi. İran’ın nükleer çalışmalarının uluslararası krize
dönüştüğü sırada Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı Yönetim Kurulu
üyeliğine atadı. Ahmet Yesevi Üniversitesi ve Yunus Emre Vakfı
yönetim kurullarında da görev verdi.
Artık Erdoğan’ın iç kabinesindeki birkaç kişiden biriydi o.
İstanbul Belediyesi ekibinden olmamasına ve siyaset yıllarından
dostluğu bulunmamasına rağmen Fidan’a çok güveniyordu. Yurtdışı
gezilerine katılmasını istiyor, yabancı devlet adamlarıyla
görüşmelerinde yanında bulunduruyordu. O dönem Dış Politika
Başdanışmanı olan Ahmet Davutoğlu’nun Ortadoğu’daki temaslarında
eşlik etmekle görevlendiriyor; bazen de onu ‘özel temsilci’ olarak
gönderiyordu.
OSLO MASASINDA O VARDI
Fidan’ın, yürüttüğü görevlerden en önemlisi, MİT Müsteşarlığı’na
atanmasından bir buçuk yıl kadar sonra çıktı ortaya. Eylül 2011’de
sızdırılan ses kaydı, PKK ile MİT yöneticilerinin Oslo’da masaya
oturduklarını kanıtlıyordu. MİT Müsteşar Yardımcısı Afet Güneş,
Fidan’ı PKK yöneticilerine, “Başbakan’a en yakın kişilerden
biri” olarak tanıtmıştı.
ERDOĞAN BENİM SIR KÜPÜM
DEMİŞTİ
Tabii Oslo görüşmelerinin açığa çıkması Türkiye’de deprem etkisi
yarattı, muhalefet ayağa kalktı.
Erdoğan ise sakin karşıladı eleştirileri. Sahiplendi, destek verdi
Fidan’a. “İmralı’ya gönderen de benim, Oslo’ya gönderen de... Niye,
ortada bir problem var” dedi. Fidan’ı, “Benim sır küpüm.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sır küpü. Türkiye’nin geleceğinin
sır küpü” diye nitelendirdi. Zaten Erdoğan, Oslo’daki
görüşmelerden sonra 27 Mayıs 2010’da MİT Müsteşarlığı’na atanmasını
sağlayarak ne denli güvendiğini göstermişti Fidan’a. Üstelik bugüne
değin Başbakan ile bu kadar yakın çalışan MİT Müsteşarı
görülmemişti Türkiye’de. Eskiden MİT’in başbakanlara darbeleri bile
haber vermediği konuşulurdu.
HAKAN FİDAN'I EVİNDEN
ALACAKLARDI
Tartışma küllenmek üzereyken KCK soruşturmasını yürüten Başsavcı
Sadrettin Sarıkaya devreye girdi. Fidan’ın ifadesini alacaktı.
Erdoğan izin vermedi buna. Dahası savcının bu hareketini kendisine
karşı bir girişim olarak değerlendirdi. İlhan Cihaner olayında iki
MİT görevlisinin tutuklanmasına ses çıkarmayan Erdoğan, Fidan için
özel yasa çıkarttı. MİT yöneticilerinin soruşturulmasını
Başbakan’ın iznine bağladı. İzin vermeyi bırakın, Başsavcı’nın
yazısına cevap bile vermedi. Sarıkaya’nın yerine gelen ve izin için
direten yeni savcı da görevden alındı.
İRAN’IN ADAMI OLDUĞU BİLE
SÖYLENDİ
Kendisine yönelik eleştiriler, İsrail’in neden ondan hoşlanmadığı
ve ‘İran’ın adamı’ olarak göstermeye çalıştığına ilişkin komplo
teorileri sürüp gidiyordu. Fidan’ın canını sıkan gelişmelerden
biri, MİT’in mahkemeyi yanıltarak Ahmet Altan ve Taraf gazetesinin
bazı yazarlarını dinlediğinin ortaya çıkması oldu. Bu dinlemenin
kendisinden önceki dönemde yapıldığını söylemekle yetindi.
Uludere’de 34 kişinin ölümüne neden olan bombalamanın MİT’in
verdiği istihbarattan kaynaklandığı iddiasını da reddetti Fidan.
“Kaçakçı kılığında sızma olacağına ilişkin bir rapor vermedik”
dedi.
Eleştiri oklarına aldırmadan Erdoğan’ın desteğinden aldığı gücü,
MİT’i yeniden yapılandırmakta kullandı. Yaptığı yeniliklerden biri
‘Açık Kaynaklar Dairesi’ni kurmak oldu. Dış istihbarata ağırlık
vererek MİT’i operasyonel bir kuruluş haline getirmeye çalıştı.
MİT'DEKİ EN BÜYÜK
BAŞARISI
En büyük başarısı, yıllardır MİT-Emniyet-Genelkurmay-Jandarma
arasındaki istihbarat kavgasını noktalamasıydı. MİT bünyesinde
‘Milli İstihbarat Koordinasyon Kurulu’ oluşturuldu. Gölbaşı’ndaki
GES Komutanlığı da tüm elektronik donanımıyla birlikte MİT’e
devredildi. Gazetecilere MİT’in kapılarını açıp basın toplantısı
düzenlerken, devletin tüm istihbaratının patronu konumuna erişmenin
rahatlığı içindeydi.
Eskiden başbakanlar, bakanlar, ofislerindeki dinleme aleti
kontrollerini emniyet uzmanlarına yaptırırlardı. Erdoğan ise evinin
alt katındaki ‘böcek’ aramasını MİT’e emanet etti. Ortalarda fazla
dolaşmamasına rağmen Fidan’ın adı eskilerle kıyaslanmayacak ölçüde
medyanın gündemindeydi hep.
AHMET DAVUTOĞLU İLE SES
KASETİ
Yeni Başbakan Ahmet Davutoğlu ile birlikte Hakan Fidan da kaset
savaşlarının mağdurları arasında. Erdoğan'ın deyimiyle Ahmet
Davutoğlu gibi o da 'Paralel yapı' acısını yaşadı. Seçimler
arefesinde patlayan ses kaydı Dışişleri'ndeki dinlenmesi mümkün
olmayan bir odadan yansımış ve Ahmet Davutoğlu ile Hakan Fidan
hedef haline getirilmişti.