Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Bugün size hemen hemen aynı günlerde çekilmiş iki ayrı fotoğraf
göstereceğim.
Önce dün dünyanın önde gelen medyalarında yayınlanan şu fotoğrafa
dikkatle bakın.
Bu fotoğrafta, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın yaptığı çok radikal
değişimin ipuçları var.
Dikkatli bakın fark edeceksiniz.
Cumhurbaşkanı Erdoğan seçim sonrasında giyim tarzında radikal
bir değişiklik yaptı ve…
Pantolon kesiminde "Slim Fit’e" doğru bir adım attı.…
Yani dar kesime…
Bu değişim, aynı zamanda beden diline de yansıdı.
Fotoğrafta üç kişi görüyorsunuz.
Solda Cumhurbaşkanı Erdoğan, ortada NATO Genel Sekreteri ve onun
yanında İsveç Başbakanı.
NATO’daki kriz aşılmış, Türkiye İsveç’in NATO’ya girişine yeşil
ışık yakmış.
Tarihi bir anın fotoğrafı bu.
Bu yüzyılın başından beri tarafsız siyaset sürdüren İskandinavya
yarımadasında, bu siyasetin sonunu simgeliyor.
Bu fotoğrafla birlikte Baltık Denizi artık Rusya’nın hakimiyet
bölgesi olmaktan çıkıp NATO hakimiyetine giriyor.
Fotoğrafta çok önemli iki unsur var.
Biri Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın beden dili…
Onu bu hareketle gösteren böyle bir fotoğrafını ilk defa
görüyoruz.
Seçim öncesi ayağını sürüyen, etrafa yoğun gözlerle bakan Erdoğan
gitmiş; fit, zinde, kendinden emin bir lider gelmiş.
Kilosu da tam kontrol altında ve bu hareketi taşıyor.
Seçim öncesinde pantolonunun içinde ayağa takılan bir alet taşıdığı
ile ilgili bütün dedikodulara son veren bir kesim ve beden dili
bu.
Bir defa daha rahmetli Demirel’in o sözünü getiriyor önümüze:
Hiçbir şey başarının yerini tutamaz…
Erdoğan, siyasi kariyerinin en olumsuz, hatta kazanılması imkansız
şartlarında, çok az umutla girdiği seçimden zaferle çıkmanın
keyfini çıkarıyor.
Bu yeni psikoloji bir şeye daha yansımış.
Erdoğan’ın pantolunun paça genişliğine…
Benim hesabıma göre 17, en fazla 18 cm paça.
Tam olamasa da, bildiğimiz Ralph Lauren veya İtalyan slim fit
kesimine, kendi ölçüsüne göre oldukça cesur bir adım..
Yani "Yetmez ama evet" ölçüsünde bir geçiş.
Neticede, Erdoğan’ın seçim sonrasında gördüğümüz bütün
pantolonlarında paçalar görünür biçimde daralmış.
Cumhurbaşkanı önümüzdeki 5 yılı için zinde bir imaj amaçlandığı
apaçık ve bunu da bayağı başarmış.
Erdoğan artık açık ara Türk siyasetinde en iyi giyinen lider.
Şimdi bu karenin yanına ikinci bir kareyi daha koyuyorum.
ABD Başkanı Biden’ın İngiltere Kralı Üçüncü Charles’la geçen hafta
çekilen fotoğrafı.
Burada bir Kral Charles’ın pantolonunun paçalarına bir de
Biden’ınkine bakın.
Kralınki Savile Road terzi dikimi geniş paça klasik pantolon, ama
77 yaşındaki Biden de tıpkı Erdoğan gibi dar paçaya geçmiş.
Onunki kesin 17 cm.
Biri 69 yaşında 5 yıllığına yeniden seçilmiş; öteki 77 yaşında
ikinci dönemi için mücadeleye hazırlanan iki lider.
NATO zirvesi öncesi anlaştılar…
Bir "Slim Fit" ittifakı…
Şimdi eskilerin deyişi ile işin zarf tarafından mazrufa
bakalım.
Yani bu kıyafetlerle alınan kararlara…
İtiraf edeyim.
Cumhurbaşkanı Erdoğan İsveç konusundaki kararı ile beni
şaşırttı.
Yine itiraf edeyim, bu benim için çok mutlu bir şaşkınlık oldu…
Haksız da değilim… Şu tabloya bir bakın…
Daha geçen hafta Dışişleri Bakanı Hakan Fidan İsveç’teki
görüşmelerden sonra Türkiye’nin İsveç’e yeşil ışık yakmasına imkan
olmadığı izlenimi veren bir açıklama yapıyor.
Dahası, yeşil ışık kararının açıklanmasından 3 saat önce İletişim
Başkanı Fahrettin Altun, İsveç’e karşı zehir zemberek bir açıklama
yapıyor.
Ama o ne…
O gün akşamüzeri Türkiye İsveç’in yolunu açıyor.
Benim görüşüm şu;
Erdoğan İsveç politikasını olağanüstü bir maharetle sürdürdü ve
sonuç aldı.
Bir vatandaş olarak, kendisini kutluyor ve gönülden
destekliyorum.
Neden mi?
Türkiye’ye egemen olan İslamcı-Milliyetçi-Ulusalcı yeni elit tam
gaz Amerika ve Avrupa düşmanlığı yaparken, Cumhurbaşkanı
Türkiye’nin çıpasını bir anda yeniden Batı’ya bağladı.
Avrasyacıların kara günüydü geçen pazartesi.
Ama emin olun Türkiye için umut verici bir gündü.
‘İki…
(*) İsveç’e yeşil ışık yakarken bir yandan da Türkiye'nin Avrupa
Birliği ile ilişkilerini yeniden canlandıracak bir mesaj verdi.
Üç…
(*) Biden bile Ukrayna’nın NATO üyeliğine soğuk bakarken,
Türkiye’yi bir anda Ukrayna’yı NATO’ya ve Batı’ya taşıyan ülke
haline getirdi.
Şu an itibariyle Avrupa’nın en büyük Ukrayna savunucusu lideri
konumuna geldi.
Dört;
(*)Türkiye’de sürgünde yaşayan Azov komutanlarını da Ukrayna’ya
göndererek, dengeyle götürdüğü Rusya politikasında belki riskli bir
yere oturttu ama Türkiye’yi Batı ittifakında etkili bir yere
oturttu.
Beş;
(*) Hiç kuşkunuz olmasın ki, Rusya ile ilişkileri de aynı maharetle
dengeleyecektir.
Muhalefete gelince;
İçeride en güçlü ortağı MHP’nin itirazı var. Ama Devlet Bahçeli
kararı Cumhurbaşkanına bırakarak, bu muhalefeti retorik sınırlar
içinde tutuyor.
Bu olayda benim anlamadığım, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun
tavrı.
Atatürk’ün dış politika ilkelerine, Batı istikametli politikalarına
bağlı bir partinin genel başkanı, böyle bir karara nasıl muhalefet
eder anlamıyorum.
CHP gibi bir parti, "Dün böyle demiştin, bugün böyle diyorsun,
onlar Kuran yaktı sen onlarla anlaşıyorsun" gibi ucuz bir
demagojiden nasıl medet umabilir…
Bunu söyleyen lidere, "Dün söylenenler bu kadar önemliyse siz, daha
bir yıl önce "Aday olursam genel başkanlıktan ayrılacağım" derken
bugün seçilemediğiniz halde genel başkanlıkta kalma kararınızı
hangi ilkeyle açıklayacaksınız…"
CHP’yi bu konuda İslamcı-Milliyetçi-Ulusalcı Avrasya cephesiyle
aynı saflarda görmek beni şaşırtıyor.
Beyler;
İsveç kararı Türkiye’nin dış politikada son yıllardaki en önemli ve
alkışlanacak kararıdır…
Mısır’daki "İhvan Kardeşliği" zihniyetinin bir kenara bırakılıp
"Milli çıkarlar" espirisine dönülmesinden sonra şimdi Batı ile
ilişkilerde de buna uygun bir denge arayışına girildi.
Lütfen "Milli çıkarlar" temelinde alınan bu kararı, sırf muhalefet
etme uğruna popülist bir demagojiye kurban etmeyin.
Bir sözüm de, şu meşhur "25’lere…"
Hani festivalleri ve müziği yasaklamak için ortak bildiri
yayınlayan 25 derneğin yöneticilerine…
Cumhurbaşkanının İsveç’in NATO üyeliğini, Türkiye’nin Avrupa
Birliği üyeliğine bağlayan politikasının samimiyetine inanıyorsanız
eğer;
Lütfen imzaladığınız o ortak bildiriyi de bugün geri çekin.
Bir de yargıya sözüm var…
Sayın hakimler, sayın savcılar lütfen Osman Kavala, Merdan
Yanardağ, Can Atalay ve öteki Gezi tutukluları hakkında hazırlanan
iddianameleri, mütalaları bir okuyun…
Elinizi vicdanınıza, vicdanını adaletin terazisine koyun…
Yakışıyor mu 21’inci Yüzyıl Türkiye’sine bunlar…
Sığıyor mu vicdanınıza…