Erdoğan'ın sağ kolu konuştu

Abone ol

Başbakan Erdoğan'ın yakınındaki isimlerden Yalçın Akdoğan, Demokratikleşme Paketi'nin küçümseyen BDP ve PKK'yı böyle anlattı.

Başbakan Erdoğan'ın Siyasi Başdanışmanı Yalçın Akdoğan, "Biz ne yaparsak yapalım, Kandil de BDP de yine benzer açıklamalar yapacak." dedi.

Demokratikleşme Paketi'ne yönelik BDP ve PKK'nın olumsuz tavrı Akdoğan'ın gündemindeydi. AK Parti Ankara Milletvekili Akdoğan, Yeni Şafak gazetesine konuştu. Nil Gülsüm imzalı Akdoğan, paketin ayrıntılarını ve gündeme ilişkin konuları anlatıyor. İşte o haberden bazı bölümler:

NE OLDU DA DEVLET YERİNE AK PARTİ HASIM OLDU?

"Bu algıyı biraz da AK Parti'nin vesayetçi derin yapıyı zayıflatması üretti. Ayrıca BDP'nin karşısında AK Parti dışında bir alternatifin olmaması da etkili oldu. Bölgede bir BDP, bir de AK Parti var. Daha önce devlet kurumları negatif görünürlüğüyle çok fazla ön plandaydı. Bu durum geri plana çekilmiş oldu. Bu sebeple AK Parti'yi bu şekilde konumlandırmaya kalktılar. Bu yüzden sürekli hasım olarak gösterdikleri bir partinin yaptığına 'iyi' diyemiyorlar. Hem daha fazlasına zorlamak için taktik olarak böyle davranıyorlar, hem de kendi siyasi pozisyonlarına zarar gelmesini istemiyorlar. Biz ne yaparsak yapalım, Kandil de BDP de yine benzer açıklamalar yapacak. Bunun tersi muhaldir. Ben bu sorunun acısını yaşayan, yüreğinde hisseden ve birazcık dürüst olan bir kimsenin atılan bu demokratik adımları takdir etmesi gerektiğini düşünüyorum. Onlar da muhtemelen paket açıklanırken 'oh' çekmiş ve 'iyi oldu, önemli adımlar atıldı' demişlerdir. Ama siyasi role büründükleri zaman ortaya işte böyle bir tablo çıkıyor.

ÇİN  İLE FÜZE ANLAŞMASI

MÜTTEFİKİZ DİYE KAZIKLANMAK ZORUNDA MIYIZ?

Diplomaside her ilişki karşılıklı saygı ve karşılıklı çıkara dayanır. Herhalde kimse önce benim çıkarımı düşün deme hakkına sahip olamaz. Türkiye önce kendi çıkarını düşünmek zorunda. Bir taraf ilişkiyi hep menfaatine yontarsa olmaz. Madem öyle, onlar versin uygun fiyata. 'Biz müttefikiz' diye kazıklanmak zorunda mıyız? Burada çeşitli kriterler var; 'yerli katkıya ne kadar açık, diğer sistemlerle ne kadar uyumlu, total maliyeti nedir, teknik donanım özellikleri nedir' bu açıdan bakıldığında en cazip olan seçenek buydu. O zaman biz kendi aleyhimize ve daha cazip olmayan bir teklifi mi kabul edelim? Türkiye, çıkarı ne taraftaysa oradan alır bunu. Bu durum müttefik ve dostluk ilişkilerini zedeleyecek bir şey değildir. Onlar dünyanın dört bir tarafı ile ticari ilişkiler kuruyorlar, biz bir şey diyor muyuz?

PARTİ İSTERSE BAŞBAKAN ADAY OLUR

Cumhurbaşkanını halk seçecektir. Ama hem kampanyalar siyaset zemini ve partiler üzerinden yürüyecektir, hem de adaylıklarda partilerin etkisi olacaktır. Siyasi partililere rağmen herhangi bir kimsenin aday olması veya kazanması elbette mümkün değil. Siz bir partinin genel başkanısınız, cumhurbaşkanı adayı olup olmayacağınız sizin kişisel kararınız değildir ki! O partinin kurumsal yapısının bir fikrinin olması lazım. Daha sonra o partinin geleceği ne olacak, buna partinin yetkili organlarının karar vermesi lazım. Bu yüzden bugünden bu konuları konuşmak çok bir anlam taşımaz.

NEDEN HEDEFTESİNİZ?

Burada tabi benim şahsımdan ziyade danışmanlar ekibine fatura kesmeye çalışıyorlar. Bu geçmişte de böyle olmuştur, hep yakın çevre hedef alınmıştır. Bunlara itibar etmiyorum. Biz ne yaptığımızı biliyoruz. Zaten yanlış bir şey yapsak, yakın çevrede duramayız.

Günün Önemli Haberleri