'Erdoğan'ın padişahlık hayali var!'
Abone olDSP Genel Sekreteri Tayfun İçli, Birgün gazetesinde yayınlanan bu haftaki yazısında, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın “seçilmiş padişah olmak istediğini” be
İçli’nin yazısı aynen şöyle: Der Spiegel dergisinin, “Batıya
yönelmiş Sultan” başlıklı haberinde, Başbakan Erdoğan’ın
cumhurbaşkanlığı görevine hazırlandığı belirtilerek, şöyle
deniliyor: “NATO Doruğu sırasında İstanbul’da Bush, belki de,
Erdoğan’ın kulağına Başkanlığı fısıldamıştır bile. Hatta
İstanbul’un başkent yapılarak, şu güzel Dolmabahçe Sarayı’nın da
Başkanlık Konutu olmasını önermiştir." Bilindiği gibi, Bush,
Topkapı Sarayı'nı gezerken de, “Türk başbakanları böyle yerlerde
çalışmalı” önerisinde bulunmuştur. Erdoğan da Nisan ayında yaptığı
bir konuşmada, “Siyasette arzum başkanlık sistemi” demiştir. Der
Spiegel’in haberini okuyanlar ve Erdoğan’ın açıklamasını duyanlar,
Sayın Başbakanımızın Bush’tan etkilendiğini düşünebilirler. Ancak
böyle bir düşünce, Erdoğan’a büyük bir haksızlık olur. Çünkü
Erdoğan, daha milletvekili bile seçilmeden önce devlet başkanı
edasıyla Bush'un yanı sıra AB ülkelerinin başkan ve hükümet
başkanları ile kapalı kapılar ardında görüşmeler yapmıştır.
Ülkemizin Kıbrıs ve AB gibi politikalarını, TBMM’nin daha önce
aldığı kararlarına aykırı olarak değiştirmiştir. Rejimimizi kökten
değiştirecek Kamu Yönetimi Temel Kanunu gibi çok önemli yasaları
bir oldu bittiye getirmiştir. Şunu da anımsatmak gerekiyor: 6 Ekim
tarihli AB İlerleme Raporu'nda belirtilen ve devletin doruğunda
kabul edilemez oldukları açıklanan kimi çok önemli konular AB
Parlamentosu'nda 15 Aralık 2004'te kabul edilmiştir. Bu kabul, 17
Aralık Brüksel Doruğu Kararı'nın 21’inci paragrafında not
edilmiştir. Bu süreçte de Başbakan, başkan gibi tek karar verici
olarak davranmıştır. Bu nedenle Erdoğan’ın başkanlık arzusunu
Bush’tan esinlendiğini söylemek saflıktır. Zira, kimi eski Milli
Görüşçülerin padişahlık özlemi çektiği öteden beri bilinmektedir.
Adalet Bakanı Çiçek, Anayasa Komisyonu Başkanı Kuzu ve AKP Grup
Başkanvekili Çelik'in başkanlık sistemine yönelik hazırlıkları,
Erdoğan'ın bu yöndeki arzusunu karşılama çabalarının sadece bir
başlangıcıdır. Bu arada, TBMM Başkanlık Divanı, Başkan Arınç'ın
önerisi ve sadece AKP'lilerin oylarıyla, Dolmabahçe Sarayı
bünyesinde yer alan ve saray yavrusu olarak adlandırılan "Müsahiban
Dairesi"nin Erdoğan’a tahsis edilmesine karar vermiştir. 2002
Seçimleri'nde kayıtlı seçmenin yüzde 25’inin oyunu almasına karşın
istediği her yasayı çıkarabilen, hatta Anayasa'yı bile baştan aşağı
değiştirebilecek bir gücü olan ve idarede istediği kadrolaşmayı
yapabilen AKP ile onun Genel Başkanı daha hangi güce sahip olmak
istiyor acaba? Anlaşılan o ki, Erdoğan, hem cumhurbaşkanı, hem de
başbakan olmak, diğer bir ifade ile kendisini “seçilmiş padişah”
konumuna getirmek istiyor. İşin ilginç olanı da şu: Sözde seçilmiş
olan bu padişah, hem her şeyi kontrol edecek, hem de hukuken hiç
sorumlu olmayacaktır. Erdoğan'ın hayali de bu. ATÜTÜRK'ÜN YAKLAŞIMI
Atatürk, en güçlü ve en etkili olduğu Kurtuluş Savaşı yıllarında
dahi başkanlık ya da yarı başkanlık gibi heveslere hiç
kapılmamıştır. Sonraki yıllarda da böylesi teklifleri reddetmiştir.
Atatürk, ömür boyu cumhurbaşkanlığı ve cumhurbaşkanlığının yanı
sıra başbakanlığı da üstleneceğine dair dedikodu ve yazılar üzerine
iki önemli açıklama yapmıştır. 25 ve 27 Eylül 1930 tarihlerini
taşıyan açıklamalar şöyledir: "Bana öteden beri bu ve buna benzer
tekliflerde bulunanlar çok olmuştur. Siz ve kamuoyu bilmelisiniz
ki, bu yoldaki teklifler hoşuma gitmemiştir ve gitmez. Benim gayem
Türkiye’de, yeni Türkiye Cumhuriyeti'nde millet hâkimiyetini
takviye etmek ve ebedileştirmektir. Dediğiniz gibi bu teklif benim
idealimi cidden rencide eden bir mânâda telâkki ederim. Bu noktada
şu veya bu tefsirlere giden sözlerin mânâsını, beni iyi tanımış
olan Türk milleti benden daha iyi takdir eder."[1] "Amerikan
sistemini ülkemizde uygulamayı hiç düşünmedim. Sistemsiz ve yasa
dışı olarak Cumhurbaşkanlığı ile Başbakanlığı birleştirmeyi asla
düşünmedim. Ve düşünecek adam olmadığım, bütün ulusça bilinir
zannederim." [2] Atatürk'ün de vurguladığı gibi, Türkiye’nin bir
rejim değişikliğine değil, anlayış değişikliğine ihtiyacı
bulunmaktadır. Yazı Tayfun İçli Kaynak: Birgün Gazetesi