ERDOĞAN’IN MİLLETVEKİLLERİYLE YAPTIĞI TOPLANTI BİTTİ
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ege Bölgesi’ndeki milletvekilleriyle yaptığı toplantı sona erdi. Toplantının ardından bir basın toplantısı...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın, Ege Bölgesi’ndeki
milletvekilleriyle yaptığı toplantı sona erdi. Toplantının ardından
bir basın toplantısı düzenleyen AK Parti Genel Başkan Yardımcısı
Hüseyin Çelik, "AK Parti 2011 seçimlerindeki oyunu koruyor. AK
Parti en kötü olduğu ilde 2011’deki oy oranındadır. Üzerinde olduğu
il var, ama altında olduğu il yok" dedi.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Parti Sözcüsü Hüseyin Çelik,
’Çıkış Protokolü’ olarak gazetelerde yer alan konunun bir protokol
olmadığını söyleyerek, "EMASYA Protokolü ortadan kalktıktan sonra
bu alanda bir boşluğun varlığı hissedildi ki bu süreçte üzerine
vazife düşen, iş düşen, bu sürecin olmazsa olmazları konumundaki
İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı bu anlamda bazı
esasların belirlenmesiyle ilgili olarak bir çalışma yürütüyor. İşin
özü budur" dedi.
"’ÇIKIŞ PROTOKOLÜ’ DENEN ŞEY BİR PROTOKOL DEĞİLDİR"
Çelik, ’Çıkış Protokolü’ olarak gazetelerde yer alan ve PKK’nın
çekilme sürecini ilgilendiren konuyla ilgili de açıklamalarda
bulundu. İçişleri Bakanı Muammer Güler’in böyle bir protokol
bulunmadığını yalanladığını hatırlatan Çelik, gazetelerde yer alan
protokol haberinin ne anlama geldiğiyle ilgili olarak şunları
kaydetti:
"’Böyle bir protokol yoksa ya bu nedir?’ sorusu akıllara gelebilir.
Ben ona cevap vereyim. Yapılan şey şudur; 1996 yılında çıkan 5442
sayılı İl İdaresi Kanunun 10. maddesinin (d) bendine göre yapılan
bir çalışma var şu anda. Daha önce EMASYA Protokolü de bu kanunun
sözünü ettiğimiz ilgili maddesine dayandırılarak çıkarılmıştı.
Hükümetimiz döneminde EMESYA Protokolü iptal edildi. Yapılan işin
mahiyetini bu okuyacağım bölüm ifade eder. Orada ne yazıyorsa o
yönde bir çalışma yapılıyor. İlgili bölüm şu; ’Birden fazla ili
içine alan olaylarda ilgili valilerin isteği üzerine aynı veya
farklı askeri birlik komutanlarından kuvvet tahsis edilmesi
durumunda, iller veya kuvvetler arası işbirliği koordinasyon,
kuvvet kaydırılması, emir komuta ilişkileri ve gerekli görülen
diğer hususlar, yukarıda belirtilen hükümler çerçevesinde
Genelkurmay Başkanlığı ile İçişleri Bakanlığı tarafından
belirlenecek esaslara görü yürütülür’.
Bugün gazetelerde yer alan ve adına ’çıkış protokolü’ denen şey bir
protokol değildir. Bu kanuna göre İçişleri Bakanlığı ve Genelkurmay
Başkanlığı arasında sözünü ettiğimiz hususlarla ilgili olarak
esasların belirlenmesinden ibarettir. Bununla ilgili yapılan bir
çalışma medya tarafından ele geçirilmiş, neticede yapılan bir
çalışmadır. Belki daha ham haldeyken, çalışma devam ederken elde
edilmiş haberdir, bu bir protokol değildir. Sözü edilen esasların
belirlenmesidir. EMASYA Protokolü ortadan kalktıktan sonra bu
alanda bir boşluğun varlığı hissedildi ki bu süreçte üzerine vazife
düşen, iş düşen bu sürecin olmazsa olmazları konumundaki İçişleri
Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı bu anlamda bazı esasların
belirlenmesiyle ilgili olarak bir çalışma yürütüyor, işin özü
budur."
"BURADA BELİRLENECEK ESASLAR, KOORDİNASYONUN DÜZENLİ YÜRÜMESİ
İÇİN"
Çelik, açıklamalarının ardından ise gazetecilerin sorularını
cevapladı. Bir gazetecinin "İçişleri Bakanlığı ile Genelkurmay
Başkanlığının yaptığı çalışmadan terör örgütü mensuplarının
Türkiye’den çıkması sırasında yürütecek esasları anlasak doğru olur
mu?" sorusu üzerine şunları söyledi:
"İlgili kanunun (d) maddesi bu kadar da değil, bu oradan alınmış
birkaç cümle. Hepsini okursanız, orada bu esasların ne
olabileceğini de çok rahatlılıkla görebilirsiniz. Burada yapılan
şudur; kimin ne yapacağıyla ilgilidir. İçişleri Bakanlığı dendiği
zaman polis teşkilatı, korucular, jandarma teşkilatımız İçişleri
Bakanlığına; kara, hava ve diğer unsunlar Türk Silahlı Kuvvetlerine
bağlıdır. Burada belirlenecek esaslar koordinasyonun düzenli
yürümesi için, herhangi bir sıkıntıya meydan verilmemesi için
ortaya konacak esaslardır."
"İSTANBUL BÜYÜKŞEHİR BELEDİYE SPOR’UN İSMİNİN DİYARBAKIR SPOR
OLMASI OLABİLECEK BİR ŞEY DEĞİL"
Hüseyin Çelik, Başbakan Erdoğan’ın İstanbul milletvekilleriyle dün
gerçekleştirdiği toplantıda AK Parti Milletvekili Hakan Şükür’ün
İstanbul Büyükşehir Belediye Spor’un adının Diyarbakırspor olarak
değiştirilmesi yönünde bir teklifi olup olmadığı sorusu üzerine
şunları kaydetti:
"Hakan Şükür, sevdiğimiz, değerli arkadaşımızdır. Çok iyi niyetli
bir istekte talepte bulunmuş ama bunun gerçekleşmesi mümkün
görünmüyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne ait olan ve Süper
Lig’de mücadele eden bir futbol takımı var, bunun adını Diyarbakır
koymanızın pratikte bir faydası yoktur. Bunun adını Diyarbakır
koyalım, Diyarbakır’a taşıyalım, o zaman yükünün İstanbul
tarafından taşınması gerekiyor. Netice itibariyle çok olabilecek
bir şey gibi görünmüyor. Hakan Bey’in iyi niyetinden şüphemiz yok,
ama bu duaya çok fazla amin şahsen diyemeyeceğim."
"EGE VE KARADENİZ’DEKİ İNSANIMIZA SÜRECİ DOĞRU ANLATMA BOYNUMUZUN
BORCUDUR"
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik, başka bir
gazetecinin "Ege ve Karadeniz için özel bir önlem, programlar
yapılması gündeme geldi mi?" şeklindeki soru üzerine şu açıklamayı
yaptı:
"Ege ve Karadeniz’de süreçte daha fazla kafa karışıklığı olduğu,
sürece diğer bölgelere göre daha az destek olduğunu paylaşmıştık.
Her halükarda yüzde 40’ın üzerindeydi. O anketlerden sonra
Karadeniz ve Ege Bölgelerine bakanlarımızı, genel başkan
yardımcılarımızı gönderdik. Hem Karadeniz Bölgesi, Doğu ve Batı
Karadeniz dahil olmak üzere hem Ege Bölgesi’nde arkadaşlarımız
gittiler, araziye indiler, il başkanlıklarımızın düzenlediği
toplantılar yaptılar. STK’larla, medya mensuplarıyla bir araya
geldiler. Kanaat önderlerini ziyaret ettiler, esnaf ziyaretleri
yapıldı. Dolu dolu programlar gerçekleştirildi. Kamuoyu algısını
yönetmek çok kolay değil. Biz, bizim üzerimize düşeni yapıyoruz.
Ben önümüzdeki süreçte de taşlar yerine oturduktan sonra da bu
bölgelerimizde bir endişe olmayacağına inanıyorum. Türkiye’deki
genel desteğin yüzde 70’lere vardığını ifade etmiştim. Türkiye’nin
her vilayetinde, her konuda aynı oranlarda bir destek veya aynı
oranlarda karşı duruşun olması tabii ki söz konusu değil. Bunu da
saygıyla normal karşılıyoruz. Ama Ege Bölgesi’ndeki insanımızı,
Karadeniz Bölgesi’ndeki insanımızı da ikna etmek, süreci daha iyi
anlatmak bizim boynumuzun borcudur. Onların böyle bir algısı varsa
bana göre eksiklik onlarda değil bizim daha çok çalışma ve gayret
içinde olmamız gerekiyor. Bunu da yaptık ve yapıyoruz."
"ULUSALCI EKİP KELLE İSTEDİ, KILIÇDAROĞLU DA BU KELLEYİ VERDİ"
Bir gazetecinin CHP Genel Başkan Yardımcısı Gülseren Onanç’ın "CHP
tabanının yüzde 65’i çözüm sürecini destekliyor" şeklindeki
açıklamasının ardından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu
tarafından istifa ettirildiğine dair açıklamasını hatırlatması
üzerine Çelik, bunun CHP’nin bir iç meselesi olduğunu belirterek,
"Bir parti yöneticisinin bir gerçeği vurgulamış olması veya ’bugün
hava güneşlidir’ demiş olmasında dolayı, ’sen nasıl hava
güneşlidir’ dersin diye bir istifaya zorlanmış olmasını aklım
almıyor. Veya yağmurluysa, ’yağmurlu’ diyecek, karlıysa ’karlı’
diyecek bulutluysa, ’bulutlu’ diyecek. Gülseren hanım Genel Başkan
Yardımcısıydı ve sivil toplumdan gelen birisidir. Ezbere böyle bir
açıklama yapmayacağını da tahmin ediyorum. Fakat böyle bir açıklama
yapmasından dolayı anladığım kadarıyla Ulusalcı ekip bir kelle
istediler ve Sayın Kılıçdaroğlu da bu kelleyi verdi" diye
konuştu.
CHP İstanbul Milletvekili Sezgin Tanrıkulu’nun da önerge noktasında
TBMM’de kendi arkadaşları tarafından zor duruma düşürüldüğünü
anlatan Hüseyin Çelik, "Ben şahsen Sezgin beyin yerinde olmak
istemezdim" dedi. Türkiye’nin anamuhalefet partisinin darmadağınık
görüntü sergilemesinden dolayı kendilerinin üzüldüğünü ifade eden
Çelik, "Elbette ki biz muhalif olan partinin çok daha güçlü
olmasını, bizden çok oy almasını istemeyiz. Bizim zaten olmaması
yönünde gayretimiz var. Ama daha tutarlı, daha derli toplu
politikalar üreten ve bir ağızdan hiç olmazsa konuşan,
muhatabımızın kim olduğunu bilmemiz gerekiyor" diye konuştu.
Çelik, CHP içinde sürekli farklı açıklamalar olduğunu belirterek
şunları kaydetti:
"Hiç bir konuda CHP bütün ve tutarlı bir tavır sergilemiyor,
sergileyemiyor. Ve CHP Türkiye’nin anamuhalefet partisi maalesef
acınacak bir durumdadır. Umarım en kısa zamanda şifa bulurlar,
sağlıklarına kavuşurlar ve biz de dostları olarak bundan memnuniyet
duyarız."
"İÇİŞLERİ BAKANLIĞI GENELKURMAY BAŞKANLIĞI İLE ÇALIŞMA YAPIYOR"
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri’nin terörist başı Öcalan’ın
İmralı’dan kaçırılacağına yönelik iddialarının hatırlatılması
üzerine Çelik, "Değerlendirmeye değer bulmuyorum açıkçası. Orada
her şey 24 saat kontrol altındadır. Çok da ciddiye alınacak bir
endişe değil bu" dedi.
Çelik, Genelkurmay Başkanlığı ve İçişleri Bakanlığı arasındaki
düzenlemenin, PKK’lıların sınır dışına çekilişi sırasında polisin
ve askerin çekincelerini giderecek bir düzenleme olup olmadığı
yönündeki soru üzerine şunları söyledi:
"Bu onunla ilgili değil arkadaşlar. Tekrar söylüyorum. Dahilde
doğrudan valiliklere bağlı olan İçişleri Bakanlığı’nın emrinde
bulunan güvenlik güçlerinin bazı olaylara müdahalede yetersiz
kalması halinde, silahlı kuvvetlerden takviye birlikler istemeleri
halinde uyulması gereken usul ve esaslar olmalıdır. Kanun bunu
belirlemiştir. Bu kanuna bağlı olarak bu bir yönetmelik halinde
olabilir, yani bir genel esaslar olarak ortaya konabilir. İçişleri
Bakanlığı, Genelkurmay Başkanlığı’yla böyle bir çalışma yapıyor. Bu
son derece açık ve Türkçe bir cümledir."
"PKK TÜRKİYE’Yİ TERK ETSE DE, TERK ETMESE DE TERÖR ÖRGÜTÜDÜR"
Çelik, bir gazetecinin "BDP’li Ahmet Türk, terör örgütü PKK’nın
terör örgütü listesinden çıkarılmasını istedi. Değerlendirmeniz ne
olacak?" şeklindeki sorusu üzerine, "Bu Sayın Ahmet Türk’ün
meselesidir. PKK terör örgütüdür, Türkiye’yi terk etse de terör
örgütüdür, terk etmese de terör örgütüdür. Birisi eline silah alıp
şiddetle, terörle, kaba kuvvetle bir amacı gerçekleştirmeye
çalıştığı sürece terör örgütüdür. Onun için Sayın Ahmet Türk’ün
böyle bir gayreti varsa onun kendi problemidir ama bizim gözümüzde
bu mesele böyledir" diye konuştu.
Çelik, AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu’da oy oranlarında bir artış
olup olmadığı sorusu üzerine o bölgeyle ilgili yapılan kamuoyu
araştırmasının henüz yayınlanmadığını hatırlattı. Çözüm süreci
öncesinde yapılan çalışmalarda AK Parti’nin Doğu ve Güneydoğu’daki
23 ilde açık ara önde olduğunu hatırlatan Çelik, geçmişteki oy
durumundan bahsetti. BDP’nin Diyarbakır, Batman, Mardin ve
Şırnak’ta önde olduğunu, CHP’nin ise Tunceli’de önde olduğunu ifade
eden Çelik, bunların dışındaki illerde ise AK Parti’nin açık ara
önde olduğunu kaydetti. Çelik, "O günkü durum buydu. Ama bundan
sonraki süreçte nasıl bir değişim olur, bunu da yapılacak anketler
ortaya koyar. Böyle bir anket sonucu geldiği zaman da bunu sizlerle
paylaşırız" şeklinde konuştu.
"İZMİR’DE KAFA KAFAYA BİR DURUM VAR"
Hüseyin Çelik, bir gazetecinin AK Parti’nin İzmir’deki oy oranını
sorarak "Çözüm sürecini İzmir’e daha iyi anlatmak için nasıl bir
adım atılacak?" sorusu üzerine şunları kaydetti:
"Daha iyi anlatmak için iletişim uzmanları ’daha iyi anlatımın yolu
nedir’ diyorsa onların hepsi bizde var, onları yerine getireceğiz.
İzmir’de de aşağı-yukarı arkadaşlar il genelinde kafa kafaya bir
durum var. Biliyorsunuz şuanda İzmir’in 31 ilçesi var, 30’unda
CHP’li belediyeler var, büyükşehirde de CHP’li belediye var. Ama İl
Genel Meclisi oylarına göre biz zaten CHP’ye çok yaklaşmıştık.
Aramızda CHP şuanda yine birinci parti görülür ama aradaki makas
kapanmış durumda. İzmir’de böyle çok büyük bir fark söz konusu
değil."
"ERDOĞAN BAYRAKTAR’IN LİNÇ EDİLMEYE ÇALIŞILMASINI AYIPLIYORUM"
Çelik, açıklamalarının ardından ise Çevre ve Şehircilik Bakanı
Erdoğan Bayraktar’ın Edirne’de kanser hastası bir kızla
yaşadıklarına değindi. Bakan Bayraktar’ın Dilek Özçelik isimli
öğrenciyle yaşadıklarını anlatan Bakan Çelik, Dilek Özçelik’in
hastaneye yatırıldığını ve kendisine acil şifalar dilediğini
söyledi. Özçelik için "Anladığım kadarıyla hastalıktan kaynaklanan
sıkıntıları var, ruh halinin de iyi olmadığı anlaşılıyor. Bu da çok
normal" diyen Çelik, Bakan Bayraktar’ın olay esnasında yaşananlarla
ilgili kendisine verdiği bilgileri paylaşmak istediğini söyledi.
Bakan Bayraktar’ın cami girişinde cebindeki bütün parayı Dilek
Özçelik’e verdiğini, bu rakamında 2 bin TL olduğunu söylediğini
belirten Çelik, "Sayın Bakan verdiği paranın kaç para olduğunu çok
iyi biliyor" dedi.
Dilek Özçelik’in ise Erdoğan Bayraktar’ın kendisine 200-300 TL
verdiği şeklinde açıklamalarda bulunduğunu belirten Çelik, "Sayın
Bakan kesinlikle 2 bin lira verdiğini söylüyor. Bu da önemli değil
arkadaşlar. Sayın Bakan eğer vicdanı sızlayan bir insan olmasa,
diğergam bir insan olmasa, bu genç kızımızın derdiyle dertlenmese,
haşa buna dilenci muamelesi yapsa, siz bu güne kadar dilencilere 2
bin lira verildiğine hiç şahit oldunuz mu? Böyle bir şey olabilir
mi?" diye sordu.
"Siz bunun yöntemini falan tartışabilirsiniz ama günlerden beri
sayın bakan linç edilmeye çalışılıyor" diyen Çelik, "Bu çok ayıp
bir şey. Sonuçta mühim olan bu hasta öğrencimizin, evladımızın
iyileşmesidir. Ama bunun üzerinden birileri mal görmüş mağribi gibi
’buradan da acaba sayın bakana vurabilir miyim? Buradan da acaba
hükümete vurabilir miyim’... Buradan hareketle ’Türkiye’nin sağlık
sistemi çöktü’ falan deniliyor. Ben dün yaptığım basın
toplantısında size manzarayı anlattım. İşin özü budur arkadaşlar"
diye konuştu.
Her insanın sağlığının kendileri için önemli olduğunu belirten
Çelik, "Fakat sayın bakanın bu insani tavrının bu şekilde bir linçe
konu yapılmış olmasını tekrar ifade ediyorum; son derece ayıp
buluyorum, ayıplıyorum" dedi.
(İHA)