Erdoğan'ın Köşk'e çıkınca neler olacak? Numan Kurtulmuş anlattı
Abone olAK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Erdoğan'ın cumhurbaşkanlığı döneminin ipuçlarını Hadi Özışık'a anlattı
İNTERNETHABER-ÖZEL
RÖPORTAJ
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Numan Kurtulmuş, Cumhurbaşkanlığı seçim sonuçlarını ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Çankaya Köşkü'ne çıktıktan sonraki projelerini İnternethaber Yönetim Kurulu Başkanı Hadi Özışık'a anlattı.
'Kuvvetli bir iktidar partisi' olan AK Parti'nin 30 Mart'ta 'siyasi hareket olmaya terfi' ettiğini söyleyen Kurtulmuş, Erdoğan'ın 'Konumu ne olursa olsun bu siyasi hareketin lideri' olacağını söyledi.
Erdoğan'ın Cumhurbaşkanlığı döneminde de AK Parti'yi yönlendireceğini dile getiren Kurtulmuş, Erdoğan için "İstikametin korunması için birinci dereceden sorumlu lider" tanımlaması yaptı.
ERDOĞAN'I DA EL BEŞİR
GİBİ...
17 ve 25 Aralık'ta hükümete karşı yapılan operasyonları da değerlendiren Kurtulmuş, "Amaç Erdoğan'ı Uluslararası Ceza Mahkemesi'nde El Beşir gibi yargılanması' olduğunu açıkladı.
Şu soruyla başlayalım isterseniz, “yüzde 51,9 oy almasına rağmen Tayyip Bey istenilen oyu almadı aslında, yok işte seçmenler sandık başına gitseydi biz bunu konuşmayacaktık, ikinci turu konuşuyor olacaktık”, diyenler var. Gerçekten Sandık başına gitmeyen seçmen bu seçimi etkiledi mi?
NUMAN KURTULMUŞ- Bir kere ne olursa olsun seçim sonuçlarını dünyadaki demokratik ülkelerle kıyasladığınızda olağanüstü yüksek bir katılım gerçekleşmiştir. Evet, daha yüksek olabilirdi. Ama daha evvelki referandumlara baktığınız zaman onlara göre de iyi bir katılımdır. Katılım üzerinden mazeret üretmek muhalefete yakışm az, doğru bir şey değil.
Kampanya da güzel geçti, seçim sonuçlarından da kimsenin şek bir şüphesi yok, bütün uluslararası gözlemciler yüksek düzeyde demokratik, şeffaf bir seçim olduğunu söylüyorlar. Dolayısıyla, muhalefetin hiçbir şekilde buradan kendisine mazeret üretmemesi lazım... Bu yanlış olur, halkın iradesiyle bir kere daha kavga etmek olur, halkın iradesi hem de bu kadar net ortadayken... Bu sonuç; katılım oranlarıyla da, Sayın Erdoğan’ın almış olduğu oy oranları itibarıyla de fevkalade büyük bir başarıdır. Biz de isterdik daha yüksek katılım olsun. Katılım daha yüksek olsaydı bundan Tayyip Erdoğan kaybedecektir demek de siyaset bilmemektir. Mesela en yüksek katılım Ege Bölgesi’ndedir, Akdeniz Bölgesi’ndedir oy oranları itibarıyla, oralarda da seçmenin önemli bir bölümü CHP’ye yakın, yatkın bir seçmen kitlesi…
Dolayısıyla bunu ölçmenin imkânı da yok, yani katılım bu
seviyede değil de, Türkiye üzerinden alırsanız yüzde 77, eğer yurt
dışı seçmenlerini de alırsanız yüzde 74,5 olan bu katılım diyelim
yüzde 85 olsaydı bundan CHP kazançlı çıkacaktı ya da AK Parti
kazançlı çıkacaktı demek doğru değil, mümkün de değil.
Şöyle bir şey de var: “Yüzde 60 alırsa Başbakan tam bir diktatör olurdu” diyenler de var mesela…
NUMAN KURTULMUŞ- O nerede olur? Seçimlerin kapalı olduğu, oy vermenin açık, sayımın gizli olduğu, Saddam tipi ya da Esad tipi rejimlerde ya da bir zamanlar bizde tek parti döneminde olduğu gibi... Oralarda ne kadar yüksek oranda katılım olur ve ne kadar yüksek destek çıkarsa çıksın, ortaya bir diktatör çıkar ama o seçim zaten diktatörlük seçimidir. Şimdi Türkiye gibi bir ülkeden, bir demokrasiden keşke yüzde 60, yüzde 70 oy çıksaydı, bu milletin daha çok ittifak ettiğini, bir aday üzerinde daha çok konsensüs sağlandığını gösterir ve daha demokratik yapıların oluşmasına yol açardı. Dolayısıyla, bu demokrasiyi anlamamış olanların söylediği bir sözdür.
Balkon konuşmasını nasıl buldunuz?
NUMAN KURTULMUŞ- Beklenen bir konuşmaydı, Yeni
Türkiye’nin kodlarını deşifre ettiği bir konuşma yaptı Sayın
Başbakanımız... Kendisine oy vermeyenlerin de kazandığını söyledi
ki bunda son derece haklı... Biliyorsunuz bu sözü yeniden
yargılanma nedeniyle içeriden çıkan tutuklular hakkında söylemişti.
Bu durum 2010 referandumunun başarısıydı, 2010 referandumuna karşı
olanlar, 2010 referandumuna hayır diyenler bile referandum
sonucunda oluşan demokratik ortamdan istifade ettiler. Şimdiye
kadar halkın sokulmadığı bir süreç olan Cumhurbaşkanlığı seçimi ile
halk ilk kez doğrudan doğruya tercihini ortaya koydu. Bu Sayın
Erdoğan’a oy vermeyenlerin de kazandığı bir seçimdir ve bunu zaman
içinde daha net göreceğiz.
Ama karşı tarafta çok bu inandırıcı görülmedi, “daha öncede bir balkon konuşması yaptı” denildi, “değişen bir şey olmadı” denildi. Başbakan Tayyip Erdoğan, son derece yapıcı bir balkon konuşmasının dışında karşı tarafı ikna etmek için ne yapabilir?
NUMAN KURTULMUŞ- Şimdi burada özellikle Gezi olayları 17 Aralık ve 25 Aralık süreçleriyle başlayan çok ciddi bir algı operasyonu var. Bu algıyla, Türkiye, zorluklar içerisinde, diktatoryal bir şekilde yönetilen bir ülkeymiş imajı verilmeye çalışılıyor. Biz yabancılarla bunları konuştuğumuz zaman 3-5 cümle sonra haklısınız demeye başlıyorlar, çünkü somut olarak söyleyebildikleri hiçbir şey yok. Dünyanın birçok ülkesiyle kıyasladığınız zaman son derece demokratik uygulamalar içerisinde olan bir ülke Türkiye. Tabi ki, demokrasimizin daha da ileriye gitmesi için çabalıyoruz. Burada belki temel mesele şu:
Biz yeni Türkiye’nin inşası diyoruz, medeniyetimizin ihyası ve inşası diyoruz bunun yanına bir üçüncüsünü daha koymak gerekir o da “ötekinin iknası”dır. Böyle bir algı, bir düşünce varsa, kendilerini ötekileştirilmiş hissedenler varsa bu durumu ortadan kaldırmak bizim görevimizdir.
30 MART'TA AK PARTİ TERFİ
ETTİ
Sayın Erdoğan Çankaya’dayken, Cumhurbaşkanlığı Köşkü’ndeyken parti üzerindeki hâkimiyeti devam edecek mi?
NUMAN KURTULMUŞ- AK Parti, 30 Mart’a kadar kuvvetli bir iktidar partisiydi, ama 30 Mart’taki seçim kampanyasındaki o zorluklar, verilen mücadele, ortaya çıkan sonuç, halkın ortaya koyduğu irade, AK Partiyi bir siyasi hareket olmaya terfi ettirdi. Bu siyasi hareketin lideri de kuşkusuz Sayın Başbakanımızdır. Dolayısıyla, konumu ne olursa olsun Sayın Erdoğan’ın bu siyasi hareket üzerindeki liderlik etkisi devam edecektir.
Cumhurbaşkanıyken de mi?
NUMAN KURTULMUŞ- Sayın Başbakanımız dese ki; “ben hiçbir şey olmuyorum kenara çekildim”, bunu demiş olsaydı dahi bu etki devam ederdi. Çünkü Parti’ye verilen yüzde 45,5 oy, Tayyip Bey’in siyasi liderliğine verilmiştir, hemen arkasından gelen yüzde 52 de, yani bir önceki seçime göre 6-7 puanlık fark da bunu gösteriyor.
Ve karşısındaki o kadar partilere rağmen…
NUMAN KURTULMUŞ- Evet, o kadar partilere rağmen Tayyip Erdoğan’ın siyasi liderliği bir kere daha onaylamıştır. Bir parti başkanı olmayacak artık, tarafsız bir Cumhurbaşkanı olacak ama bu siyasi hareketin de lideri olmaya devam edecek.
Ama tarafsız dediğiniz zaman partiye hiç müdahale etmemesi gerekmez mi?
NUMAN KURTULMUŞ- Tabi ki gelip bir genel başkan
gibi partideki rutin işlerle uğraşacak değildir, ama...
Ama yönlendirecektir. Evet, bir istikametten bahsediyoruz, bu
istikametin korunabilmesinin birinci derecede sorumlusu hareketin
lideri olan kişi olacaktır.
Partili cumhurbaşkanı dediğimiz profile uygun şey bu mudur?
NUMAN KURTULMUŞ- Fiilen öyle olacak, ama Türkiye’nin geldiği nokta artık başkanlık sistemi temelli yeni bir anayasal reforma ihtiyacı olduğudur. Bunu yapamazsa Türkiye o zaman ciddi birtakım sıkıntılarla uğraşmak durumundadır.
ALLAH KORUSUN!
Yani başkanlık ya da yarı başkanlık sisteminden bahsediyorsunuz.
NUMAN KURTULMUŞ- Sonuç itibariyle bugün icranın başı olan bir devlet başkanlığı makamı ihdas edilmeli, bu da tek başına yeterli değil. Mesela halk kimi seçiyorsa onu listelerde ismini görerek seçmemeli. Benimseyerek, önceden karar vererek seçmeli bunun için mutlaka dar bölge ya da en azından daraltılmış üç milletvekillik bölgenin gelmesi lazım. Rahmetli Özal zamanından beri hala konuşuyoruz, hala şehirlerimizin işlerinin yüzde 90’ı Ankara’da dönüyor. Biz bu anlamda temel meseleler dışında, devleti ilgilendiren, merkezi yönetimi ilgilendiren temel meseleler dışında yerel yönetimleri güçlendirmek mecburiyetindeyiz. Büyükşehirler Yasası çıktı ama diğer bütün şehirler için aynı şeyi yapmalıyız. Bu haliyle kalırsa evet, sistem tartışmalı olur. Şu an Tayyip Bey’in karizması, halkın vermiş olduğu yüksek destek dolayısıyla belki bir müddet tartışılmaz ama bundan sonra Allah korusun bir takım sistemik problemler çıkabilir. Çünkü hasta ameliyat masasında yatıyor ve operasyon yarım kalmamalıdır, bu operasyonun mutlaka tamamlanması lazım.
Bunu da 2015 diye hedefliyorsunuz...
NUMAN KURTULMUŞ- 2015 seçimlerinde tabi önce anayasayı değiştirecek bir çoğunluğa sahip olması lazım AK Parti’nin. Bütün gücümüzle yeni bir anayasa yapacak çoğunluğa sahip olmak için çalışmalıyız.
Tabi ben yaklaşık 400 milletvekilini iktidara taşıyacak ismi size sormayacağım, kim olur diye. Siz “aslolan harekettir” dediğiniz için… Sanırım Başbakan’ın da söylediği buydu, yepyeni bir ekiple ciddi bir çalışma yapılacak herhalde 2015 için…
İL Mİ YAMAN BEY Mİ YAMAN!
Bunun şartı şu mu; parti içinde bir koltuk kapma yarışının olmaması… Çünkü böyle izlenim var, artık yavaş yavaş o koltuk yarışı başladı gibi...
NUMAN KURTULMUŞ- Bunlar inşallah olmaz. Dediğim gibi bu partinin davası bireylerin izzet ve ikbal meselesi değildir. Bu kadar yıllık mücadeleyi, 100 yıllık siyasi mücadeleyi Ahmet, Mehmet falanca yere gelsin, Hasan, Hüseyin bir yere gelsin diye vermedik. Bu millet bu mücadeleyi, demokrasi mücadelesini, izzeti ikbal mücadelesini, gelecek mücadelesini, kimi şahıslar belli makamlara, koltuklara otursunlar bunların üzerinden nefsani tatmin oluştursunlar diye vermedi. Tam tersine bu millet bu mücadeleyi bizzat kendisinin özgürlüğü ve istikbali için verdi. AK Parti’ye desteğini de bunun için sürdü. AK Parti’de bir sürü sıkıntılarla bunun için karşılaştı. Kapatma davası, 27 Nisan muhtırası, 367 garabeti, bütün bunlar Ahmet mi, Mehmet mi şu koltukta oturur diye karşılaştığımız süreçler değildi. Yeniden büyük medeniyet perspektifine, tasavvuruna sahip bir hareket haline dönme arayışlarından dolayı bu zorluklar önümüze çıkarıldı. Dolayısıyla, bunları bilen, bu tecrübeleri 13 yıllık AK Parti döneminde yaşamış bir kadro olarak bizim meselemiz asla isimlerin üzerinden bir ikbal mücadelesi vermek değildir. Eğer böyle yapılırsa, böyle yapanlar olursa millet bunu görür. Ak Parti seçmeni buna müsaade etmeyecektir, halk buna müsaade etmeyecektir dolayısıyla ben böyle bir tartışmanın olacağını düşünmüyorum. Ama tabi ki bir geçiş dönemi, bu süre içerisinde belli kadrolar değişecek bunlar işin doğası gereğidir. Sayın Başbakanımız, Köşk’e çıkmamış olsaydı da bu böyle olacaktı.
Üç dönem kuralı var.
NUMAN KURTULMUŞ- Geçmiş dönemlerde yani üç dönem uygulanmadığı dönemlerde de Meclis grubu aşağı yukarı 3’te 1 oranında değişmiş, MYK değişmiş, MKYK değişmiş bu dinamik bir partinin, yaklaşık 21 milyon oy alan bir partinin yapması gereken doğal şeyler bunlar. Yapmazsa statükoculuğa kayar.
Tayyip Bey, niye çok sık tembih ediyor üç döneme sahip çıkalım, uygulayalım mutlaka diye, bir endişesi mi var?
NUMAN KURTULMUŞ- Endişesi olduğundan değil, üç dönem kuralı şunun için kondu; Ben o dönem AK Parti’nin içinde değildim ama kuruluşunu yakından bilen birisi olarak söylüyorum, o gün verilen siyasi mücadelede üç anahtar kavram vardı “Değişim, Yenilik, Gençlik”... Mevcut eski siyasetin, o dönemin eski siyasetinin statükosunu aşabilmenin yolu olarak AK Parti bu üç kavram üzerinden bir siyaset geliştirdi ve bu siyasetin doğal bir göstergesi olarak da üç dönem kuralını getirdi. Yani “mahkeme kadıya mülk değil”, şahıslar önemli değildir, istikamet önemlidir görüşünü ortaya koydu. Bunun somut bir göstergesi olduğu için Başbakan bundan taviz vermeye yanaşmıyor.
Taviz isteyen var mı?
NUMAN KURTULMUŞ- Olabilir ama ben o tartışmaları, polemikleri de çok doğru bulmuyorum. Türkçemizde güzel bir laf var “İl mi yaman, Bey mi yaman?” diye… Bazıları bunu “el mi yaman, bey mi yaman” diye bildiğinden yanlış yerlere gidiyor. Buradaki “İl”den kasıt vatandır, topraktır, millettir, halktır… Aslında bu atasözü, bu deyiş son derece demokratik bir şiardır. Yani beyler gelir geçer, beyler vekildir, asil olan halktır, millettir, ildir. Biz ilin asliyeti çerçevesinde yani aslolanın halk olduğu prensibi içerisinde hareket ederiz, nihayetinde siyaset halka hizmet etmenin bir aracıdır. Siyasetin sahibi, siyasetçi olarak bu alana girmiş Ahmetler, Mehmetler, Hasanlar, Hüseyinler değildir, siyasetin sahibi ildir yani milletin, halkın bizatihi kendisidir.
Tayyip Bey herkese sıcak mesaj verdi ama paralel noktasındaki tavrı sertleşerek devam ediyor ve dün “öleceksen bir kere öl yani bin kere ölmektense bir kere öl” dedi. Şöyle bir şey konuşuluyor, kendisi “Benim kişisel bir husumetim ya da Tayyip Erdoğan’ın şahsi meselesi değil” diye açıkladı ama dışarıda; “özel, kişisel bir kini var, onun dışında kim gelirse yeniden bir barış olur, bir kardeşlik havası oluşur” gibi bir söylem de var. Bunu da ya Abdullah Gül’ün gelişinde ya da başka birisinin gelişinde bulanlar var. Siz nasıl görüyorsunuz?
NUMAN KURTULMUŞ- Şimdi bunların hepsi yanlış değerlendirmeler. Bir kere Sayın Başbakanın bugün paralel yapı olarak adlandırdığı yapıyla Ak Parti iktidarının ilk yıllarında birlikte çalışıldığını hepimiz biliyoruz, bu ayrı bir şey, başka bir değerlendirme konusu... Ama mesele bu değil. Bugün işe yolsuzluk diye başlayanlar hangi akla hizmet Başbakanı bir numaralı sanık haline getirip “Selam Terör Örgütü” davasını hazırladılar. Ya da 7 Şubat 2012’de iktidarın/devletin ilk defa başka istihbarat birimlerinden onay almaksızın, hatta başka devletlerin ne diyeceğine bakmaksızın gerçekleştirmeye başladığı bir barış sürecini hangi akla hizmet deşifre ettiler. Dolayısıyla, bu herhangi bir cemaat meselesi olmanın, bir iktidar paydaşlığı mücadelesinin çok ötesinde doğrudan doğruya cemaati ve onun içindeki bazı insanları da kullanan bir yapının, (bu nedenle paralel yapı diyoruz) doğrudan doğruya hükümete/devlete karşı yaptığı bir operasyondur.
ERDOĞAN'I YARGILAMAK İSTEDİLER
Ve o zaman da ifade ettik, bugün de görüyoruz ki bunların temel amacı, Türkiye’yi Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesine çıkartmaktır. Böylece bir zamanlar Ömer El Beşir’e yaptıkları şeyin benzerini Sayın Başbakanımıza ya da arkadaşlarının bir kısmına yapmaya niyetlendikleri görülüyor. Bunları yaşamış bir hükümetin, icranın başında olan Başbakanımız tabi ki reaksiyon gösterecektir. Bunu herhangi bir dini cemaat değil de seküler bir organizasyon da yapmış olsaydı yine karşısına dikilecektik. Bu devletin bekası meseledir, devlet içindeki bürokratik çatışmaların çok ötesindedir. Daha evvel hep eleştirdiğimiz bir yapı vardı; bürokratik oligarşi... Bürokratik oligarşinin mücadelesi; güç kullanıp siyaset üzerinde bir etki sağlama mücadelesiydi. Ama şimdi burada paralel yapıyla karşımıza çıkan şey, devletin çok farklı alanlarındaki güçleri kullanarak devleti yönetilemez hale getirme operasyonudur. Yani Türkiye’yi Ukrayna gibi, Mısır gibi yapmaya uğraşan bir operasyondur. Dolayısıyla, bu Tayyip Erdoğan’ın şahsi meselesi değil, tek başına AK Parti’nin meselesi de değil bir Türkiye meselesi haline geldi, bunu da herkes gördü. İnşallah gereği yapılacak ve bundan sonra da devletin içerisinde bu tür yapılanmalara müsaade edilmeyecektir.
Numan Bey sizin çok hassas olduğunuz, duyarlı olduğunuz bir konuyu sormak istiyorum. Siz, AK Parti’nin bir hırsızlık, yolsuzluk partisine dönüştüğüne inansaydınız partide kalır mıydınız?
NUMAN KURTULMUŞ- Bizim bu konudaki duruşumuz
her zaman nettir. Bazıları “efendim Numan Bey eskiden bunu
söylüyordu da şimdi niye sesi çıkmıyor” falan diyorlar.
Mesela, “Harun gibi gelip, Karunlaşmayacağız, Musa gibi
gelip Firavunlaşmayacağız” sözüm; siyasetimizin temel
umdelerinden birisidir. Benim kendim için söylediğim, Genel Başkan
seçildiğim kongrede söylediğim sözlerden birisiydi bu. Yani halk
adına devleti yönetenler bu tür şeylerden uzak durmalılar, bunlara
bulaşmamalılar. Yolsuzluk yapılabilecek bir mekanizmanın devlet
içinde oluşmasına mani olmalılar, bu siyasetin varlık sebebidir,
bunu yapmak zorundadırlar.
İnsanlar, siyasiler imtiyazlar üzerinden Karunlaşıyor. İmtiyazlar
yerele, millete, halka dağıtılırsa ki yerel yönetimler reformunun
mantığı budur zaten; nerenin ne olacağına yöre halkı, milletimiz
bizatihi kendisi seçerek karar vereceği için Karunlaşmanın önü
kesilmiş olur.
Firavunlaşmayı da ekonomik, hukuki ve siyasi demokratikleşme reformlarıyla engellerseniz, Ak Partinin reformculuğunun anlamı da budur; gerçekleştirilecek tüm bu reformlarla daha demokratik, daha adil ve eşitlikçi bir ülke, bir vatana kavuşmaktır amacımız.
ABDULLAH GÜL PARTİDEN DIŞLANDI MI?
Gündemimize gelirsek doğrudan sorum şu, Sayın Abdullah Gül partiden dışlandı mı?
NUMAN KURTULMUŞ- AK Parti kişilerin, şahısların ikbali için kurulmuş bir parti değildir. Ak Parti bir davanın, bir misyonun partisidir; bu davaya, bu misyona gönül verenlerin, bu yolda her türlü ezaya ve cefaya katlananların partisidir. Ak Parti, darbelere, kapatılma tehditlerine, içeriden ve dışarıdan yapılan her türlü fitne ve operasyona direnenlerin partisidir. Biz iktidara kişilerin izzeti ve ikbali için gelmedik, milletin izzeti ve ikbali için geldik. Yüz yıldır milletin haysiyetine, imanına, istikbaline ipotek koyanları; evine-ocağına, çiftine-çubuğuna, dükkânına-işliğine, cebindeki üç kuruşa el koyanları; hilkatte eş, dinde kardeş olduğu uzak-yakın komşularıyla milletimizi ayrı düşürmeye, düşman etmeye çalışanları bertaraf etmeye geldik. Biz bu ülkeye barışı getirmek için iktidara geldik. Evinde, mahallesinde, şehrinde, ülkesinde barış olsun, barış içinde yaşasın bu millet diye iktidara talip olduk. Bu ülkeyi, bu coğrafyayı insanlığa örnek bir dar-üs selam, esenlik yurdu yapmaktır hedefimiz.
Bu nedenle ben Tayyip Bey’in 30 Mart akşamı söylediği sözü çok önemsiyorum, “Biz dün yoktuk, yarın da olmayacağız. Bizim amacımız dava taşını gediğine koymaktır. Millet dava taşını gediğine koyun diye bize oy verdi”. AK Parti sadece 12 yıllık AK Parti’den de ibaret değildir. AK Parti’nin oturduğu siyasi çizgi 64 yıllık çok partili siyasi hayatımızdaki demokrasi mücadelesinin özetidir. Menderes’in, Özal’ın, Erbakan’ın verdiği siyasi mücadelenin özetidir.