Erdoğan'ın koruma polislerinden çarpıcı ifadeler!
Abone olErdoğan'ın Başbakanlık ofisinin dinlenmesini konu alan soruşturmada dinlenen sanık koruma polisleri çarpıcı ifadeler kullandı.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın
başbakanlığı sırasında çalışma ofisine "böcek" tabir edilen dinleme
cihazı konulmasıyla ilgili davada sanıklardan eski Başbakanlık
Koruma Dairesi Başkanı Mehmet Yüksel, "Başbakan'ın bütün konuştuğu
yerlerde böcek araması yaptık, ancak ikametlerde düzenli arama
yapılmadığını soruşturma aşamasında gördük"
dedi.
Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğü'nü yapan sanık Zeki Bulut da "Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim, gece yarısı döndüm. Amiyane tabirle Sayın Erdoğan'ı yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son adamdım.Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın büyüdüklerini hiç görmedim'' diyerek kendini savundu.
Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesinde başlayan ve 13 sanıktan 8'inin
katıldığı duruşma, sanıklardan Yüksel'in savunmasıyla başladı.
Yüksel, 2008'de Başbakanlık Koruma Müdürlüğüne atandığını, o
dönemde Başbakanlık Koruma Müdürlüğünün "ilkel şartlarda
çalıştığını, araç gerecinin yetersiz olduğunu" ifade etti.
Erdoğan'ın ve amirlerinin desteğiyle müdürlüğün personel,
araç-gereç, silah ve donanımını dünya standartlarının üzerine
çıkarmaya çalıştıklarını anlatan Yüksel, daha önce Başbakan'ın
gittiği yerleri, Başbakanlık'ta görevli 2 kişi göz ve dedektörle
kontrol ederken, aldıkları çok iyi sinyal tarayıcı cihazlarla,
Başbakan'ın yurtiçi ve yurtdışında gittiği her yeri aramaya
başladıklarını bildirdi.
''HİÇBİR ŞEKİLDE İHMAL
ETMEDİK''
Görev süresindeki çalışmalara ilişkin bilgiler veren Yüksel,
"Dünyanın her noktasındaki otel odasını, toplantı yaptığı yeri
aradık, hiçbir şekilde ihmal etmedik. Sayın Başbakanımız, çok
hareketli bir lider, dünyanın her yerine, her an gider. Görev
süremizde 3 seçim geçirdik. Şükürler olsun ki ne Sayın
Başbakanımızı ne de bizden sorumlu kişileri utandıracak bir
davranış içine girdik" diye konuştu.
''AYDA İKİ KERE ARANMASINI
ÖNERDİK''
Başbakanlığa aldıkları yakın nokta personelini, bizzat polis
okullarıyla görüşerek, boyu 1.85'in üzerinde olan ve okul
müdürlerince tavsiye edilenler arasından, mülakatla seçtiklerini
anlatan Yüksel, Güvenlik Sistemleri Daire Başkanlığına, Başbakanın
ikamet ve Resmi Konutunun, ayda iki kere aranmasını önerdiklerini
söyledi.
''DÜZENLİ ARAMA YAPILMADIĞINI SORUŞTURMADA
GÖRDÜK''
Yüksel, şöyle devam etti:
"Sayın Başbakan'ın yurtiçinde ve yurtdışında her gün programı
oluyor. Bu yüzden ayda iki kere aranmamış. Ancak arkadaşların art
niyeti olduğunu düşünmüyorum. Başbakan'ın bütün konuştuğu yerlerde
böcek araması yaptık, ancak ikametlerde düzenli arama yapılmadığını
soruşturma aşamasında gördük. Ben, soruşturmanın ilk gününden beri
varım. Böcek 28 Aralık 2011'de bulundu. Çok gizli bir bilgiydi.
Sayın Müsteşarımız beni odasına çağırdı, 'Mehmet Bey, böyle böyle'
dedi. MİT Müsteşarı'na gidip çalışma yapmamızı istedi. Ortaya
çıkabilmesi için de elimizden gelen çabayı gösterdik."
''ÖNCELİKLİ GÖREVİMİZ BAŞBAKAN'IN
GÜVENLİĞİ''
Yüksel, sanıklardan Serhat Demir'i Başbakanlığa kimin aldığına
yönelik soru üzerine, "Zeki Bulut, ABD'de eğitim gören ve nitelikli
bir arkadaşımız olduğunu söyledi. Ben de kendisini mülakata aldım.
İki tane yabancı dili vardı. En son ben karar verdim. Ancak kararı
vermeden önce İstihbarat Daire Başkanlığı çok detaylı araştırır.
Onlardan gelecek en ufak bir uyarıda isimleri çizerdik" bilgisini
verdi.
Sanıklardan Ahmet Türer'i de ABD'ye gittiklerinde gördüğünü aktaran
Yüksel, o dönemde üniversitede ders veren Türer'i, nitelikli bir
personel olarak gördüğünü, ancak Demir ile bacanak olduklarını
Başbakanlığa geçtikten sonra öğrendiğini belirtti.
"Başbakanın ofislerinin ayda iki kere aranması talimatının yerine
getirilip getirilmediğini niçin kontrol etmediğinin" sorulması
üzerine Yüksel, "Öncelikli görevimiz Başbakanımızın güvenliğini
sağlamak. Her dakika zamanımız dolu. Mümkün olduğunca ofisleri
aratıyorsunuz" dedi.
''BÖCEKLERİN KONULDUĞU TARİHTE ERDOĞAN
AMELİYAT OLDU''
Böceklerin konulduğu tarihlerde Erdoğan'ın ameliyat olduğunu ve
İstanbul'da bulunduğunu hatırlatan Yüksel, sanıklardan Demir'in de
bu tarihlerde İstanbul'da görevli olduğunu kaydetti.
Böceğin konulduğu tarihlerde Serhat Demir'in Ankara'ya geldiğini
bilmediğini aktaran Yüksel, Kasım-Aralık 2011'deki böcek
aramalarını da soruşturma sırasında öğrendiğini söyledi.
''HER DAKİKA
YANINDAYDIK''
Mahkeme Başkanı Hüseyin Karamanoğlu'nun, "O dönemde basında usulsüz
dinlemeler konusunda birçok haber çıkıyordu. Personelinize bu
konuda hassas olunması konusunda emir verdiniz mi? Evrakları niye
kontrol etmediniz?" sorusu üzerine Yüksel, arama görevinin
yönetmelikte kendilerine verilmediğini, bunu idari tasarruf olarak,
tedbiren yaptıklarını kaydetti ve "O dönemde en önemli şey, Sayın
Başbakanımızın güvenliğiydi. Her dakika yanındaydık. Ayrıca çalışma
ofisi, 24 saat personelin bulunduğu ve 5 personel dışında kimsenin
girmediği kapalı bir alan" dedi.
''BU SUÇLARIN İÇİNDE
YOKUM''
İddialara ilişkin, "Kesinlikle bu suçların içinde yokum. Dosyada da
görülecektir" diyen Yüksel, "Resmi olarak bütün birimlerimi ayda en
az 4-5 kez diğer rütbelilere denetlettiriyordum. Bununla ilgili
bütün rütbelilerin tanıklık yapacağını düşünüyorum. Ama takdir
edersiniz, bin 400 personeliniz var. Sayın Başbakanımızın ve
ailesinin yakın korunmasından, tesislerin korunmasından, evrak
imzalanmasından sorumluydum. Birçok seyahatte 10-11 saat uçtuktan
sonra evrak imzalamaya gittim. Görevimi iyi yapmak için çalıştım"
diye konuştu.
''İSTİHBARAT'TAN YARDIM İSTENMEMESİ
KONUSUNDA KARARLIYDIK''
Sanıklardan Zeki Bulut'un avukatı Hakan Yıldız'ın sorusunu
yanıtlarken, sanık Serhat Demir'in nitelikli bir personel olduğunu,
bilgisayardan, teknolojiden anladığını, iki dil bildiğini ifade
eden Yüksel, "İstihbarat raporunun da olumlu gelmesiyle onu
Başbakanlık korumaya aldık" dedi.
"Konuttaki aramanın İstihbarat Daire Başkanlığınca yapılmasının
nedeni cihazların İstanbul'da bulunması olabilir mi?" sorusunu
yanıtlayan Yüksel, "Pratikte mümkün. Ama, hiçbir şekilde İstihbarat
Daire Başkanlığından yardım istenmemesi konusunda kararlıydık"
dedi.
Sanık Serhat Demir'in konutlarda "aramaya" geldiğinden haberdar
olmadığını söyleyen Yüksel, kendisinden de bu konuda izin
istenmediğini ifade etti.
''RESMİ KONUT'TA SABİT JAMMERLAR
VAR''
Bir soru üzerine Erdoğan'ın Keçiören'deki konutu ile Başbakanlık
Resmi Konutunda sabit jammerlar bulunduğunu, bunların, uzun ömürlü
olması için sadece makama geldiğinde çalıştırıldığını aktaran
Yüksel, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın avukatı Ali Özkaya'nın, "Serhat
Demir'in bacanağı olan Ahmet Türel kimin referansıyla alınmış?"
sorusuna ise "Zeki Bulut ve Ahmet Türel, ABD'de tanışan insanlar
zaten. Sayın Başbakanımızın ABD seyahatinde, o beni tanıştırmıştı.
Ahmet de teknik konularda yeterli ve İngilizcesi olan bir
arkadaşımızdı" yanıtını verdi.
Bir sanık avukatının, jammerlar çalıştığında böceklerin sinyal
vermesini engelleyip engellemeyeceğine yönelik sorusunu da Yüksel,
"Tabii ki" dedi.
''BEYEFENDİYE 4.5 YIL HİZMET
ETTİM''
Suçlama tarihinde Erdoğan'ın Yakın Koruma Müdürlüğü'nü yapan sanık
Zeki Bulut da Başbakanlık'taki göreve başladığında "lakayt bir
düzen" gördüğünü, hiyerarşinin kaybolduğuna tanık olduğunu ifade
etti. Göreve başladıktan sonraki çalışmalarına değinen ve
Başbakanlıktaki koruma polislerinin imkanlarını artırdıklarını
anlatan Bulut, şunları kaydetti:
"Beyefendiye, 4 buçuk yıl hizmet ettim. Sabah erken saatte gittim,
gece yarısı döndüm. Ortalama 17-18 saat çalışıyordum. 4 buçuk yılda
sadece bir gün, kayın babam vefat ettiğinde çalışmadım. Amiyane
tabirle Sayın Erdoğan'ı yataktan aldım, yatağa bıraktım. En son
adamdım. Devamlı yurtdışında, devamlı il dışındaydık. Herhalde bin
500 gün çalışmışım, bunun bin gününü Ankara dışında geçirmişim.
Çocuklarımın hangi sınıfa gittiğini unuttuğum oldu. Çocuklarımın
büyüdüklerini hiç görmedim. İnsan üstü bir görev. Bunu yapabilmek
için hakikaten beyefendiyi sevmeniz gerekiyor, bu kadar gönül bağı,
bu kadar aşk ile bağlanmanız gerekiyor. Görevi aldığım ilk gün
ellerimi başıma aldım ve düşündüm. Allah'a, 'Devletimin başbakanını
koruyacağım. Bundan daha büyük bir görev yok' diye şükrettim. Sayın
Başbakanı kazasız belasız, kılına zarar gelmeden görevi bırakmayı
nasip etmesi için Allah'a dua ettim. Görevi bırakınca da bu yerine
geldiği için iki rekat şükür namazı kıldım. Ama şimdi ne yazık ki
hain olarak addediliyoruz. Bu kadar büyük bir sevginin, bu kadar
büyük bir aşkın karşılığının bu olmaması gerekiyordu.
Başbakanımızı, beyefendiyi, iddia ediyorum ki biz gelene kadar
Allah korumuş. Öncekilerden tanıdığım, sevdiğim arkadaşlarım da
var. Ama ne yazık ki böyleymiş."
''10 AY DAHA GÖREVİ
SÜRDÜRDÜM''
Dinleme cihazı bulunduktan sonra yaklaşık 10 ay daha görevini
sürdürdüğüne işaret eden Bulut, görevi sona erince, küçük yerlere
giden birçok meslektaşının aksine Denizli Emniyet Müdürlüğüne
getirildiğini söyledi. Görevden ayrılırken, Erdoğan'ın
memnuniyetini bizzat dile getirdiğini kaydeden Bulut, Erdoğan'ın,
Denizli'de, "Size, kendi müdürümü gönderdim, emanet ettim. Burada
çok daha başarılı olacak" diyerek, kendisini onurlandırdığını
belirtti.
Bulut, "Hiç anlamadığım bir süreçte, Şubat 2014'te görevden
alındım. Neden alındığımı bilmiyorum" dedi.
''SERHAT DEMİR İÇİN REFERANSTA
BULUNMADIM''
Zeki Bulut, bir soru üzerine, kendisinden önceki Mehmet Yüksel'in
bir sözünün yanlış olduğunu ifade ederek, "Serhat Demir için
referansta bulunmadım. Ahmet Türer referansta bulundu, çünkü
bacanağıydı. Serhat çok nitelikliydi. 2 yabancı dil biliyor,
prezentabl, düzenli, temiz ahlaklıydı. Bir savunma sporunun
Türkiye'deki en önemli hocalarından birisi. Ahmet, referansta
bulundu, onun üzerine Başkanımla değerlendirdik, komisyon kurarak,
INTERPOL Daire Başkanlığından talep ettik. Vermediler. Genel
Müdürümüzle görüşme yapıldı, alınamadı. Sayın Bakanımızla
görüştükten sonra, zor aldık" diye konuştu.
Erdoğan'ın 2011'deki rahatsızlığı döneminde İstanbul'da bulunduğunu
kaydeden Bulut, "O dönemde beyefendinin bir misafiriyle
ilgileniyordum. Bir hafta için gelen misafir iki ay kadar kalmıştı.
Demir'in ailesi Ankara'daydı. 'Ailemden uzak kaldım. Çocuğum da
rahatsızmış. Görüp geleyim' dedi. Bununla ilgili izin aldı. Bu
yüzden Serhat'ın İstanbul'dan Ankara'ya geldiğini biliyorum"
ifadelerini kullandı.
Böcek araması konusunda İstihbarat Daire Başkanlığından yardım
istendiğini bilmediğini aktaran Bulut, çalışma şartları dolayısıyla
bütün sistemi takip etmesinin imkansız olduğunu söyledi.
Bulut'un avukatı Hakan Yıldız ise şunları kaydetti:
"Müvekkilimin, büronun içindeki işleyişi bizzat takip etmesi mümkün
değil. Soruşturma aşamasında müvekkilim tanık olarak görünüyordu.
Savcılıkla yaptığımız görüşmede, 'Mehmet Yüksel ve Zeki Bulut'u
tanık olarak çağırıyoruz, gelmiyorlar. Gözaltına aldıracağız'
diyorlardı. Davayı açan savcı ve başsavcıvekili gözaltı günü
yaptığımız görüşmede müvekkilin dosyada şüpheli olmadığını
söylediler. Müvekkilim casuslukla suçlanıyor, diğer bütün
sanıkların kayıtları didik didik edilirken, müvekkilimle ilgili tek
bir araştırma yok, tek bir delil yok. Müvekkilim burada reklam
yüzü. Ben buna inanıyorum. Müvekkilim, bin 550 gün çalışmış, bunun
bin 117'sini Ankara dışında geçirmiş. Her şeyi denetlemesi mümkün
mü?"
''HİÇ BEKLEMEDİĞİMİZ BİR GÜNDE GÖZALTINA
ALINDIM''
Erdoğan'ın avukatı Özkaya, Bulut'a, "Resmi Konuta Erdoğan'ın yanına
gittiğinde cep telefonlarının çalıştığını gördüğünü" belirtti ve
buna ilişkin bir soru yöneltti.
Soru üzerine "Jammerları açmıyorlardır" diyen Bulut, savunmasını
tamamlarken, "Beyefendiye karşı sadakatime, çalışmama herkes
tanıktır. Hiç beklemediğimiz bir günde gelindi, gözaltına alındım.
4 gün nezarethanede kaldım. Kelepçe takıldı, rencide edildim.
Tabii, ifademiz alındı ve savcılıktan serbest kaldım. O psikoloji
içinde, beyefendiye olan sevgimi, gönül bağımı, sadakatimi herkes
bildiği için sayın bakanlarımız ve bürokratlarımızın da arasında
olduğu binlerce kişiye mesaj attım" ifadesini kullandı ve mesajını
okudu.
Bulut'un ardından diğer sanıkların savunmalarına geçildi.
ARA KARAR AÇIKLANDI
Duruşmada ara karar açıklandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın müdahillik
talebi kabul edildi, danışmanı Mustafa Varank'ın tanık olarak
dinlenmesine karar verildi.