Erdoğan'ın Kıbrıs çekinceleri
Abone olKKTC'nin Türkiye dışında şimdiye kadar tanınmadığını belirten Erdoğan, "Artık adada gelişmeler var" dedi
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 28 Mart
yerel seçim sonuçlarının, siyasetin yükselen değerinin AK Parti
olduğu gerçeğini açıkça ortaya koyduğunu söyledi. Erdoğan,
partisinin TBMM Grup Toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti'nin,
''adeta ikinci roketleme aşaması'' olarak nitelendirdiği seçimlerde
ortaya çıkan başarıya katkısı olan herkesi kutladı. 28 Mart yerel
seçimlerinin, milletin AK Parti iktidarının Türkiye'ye getirdiği
yeni değişim siyasetine teveccühünü her geçen gün artarak sürdüğünü
bir kez daha gösterdiğini kaydeden Erdoğan, şunları söyledi:
''Sandıktan çıkan sonuçlar, Türkiye'nin her bölgesinde, her
kesimden insanımız nezdinde siyasetin yükselen değerinin AK Parti
olduğu gerçeğini açıkça ortaya koymuştur. Hatta denilebilir ki AK
Parti siyasetin sadece yükselen değerini değil, çok daha derinlerde
gerçek değerini temsil etmektedir. Bugünden önce olduğu gibi
bugünden sonra da yapmamız gereken, milletimizin bu büyük
teveccühüne layık olacak hizmetleri ortaya koymak, Türkiye'nin
umutlarını daha yükseklere taşımaktır.'' KIBRIS DAVASINI EN ETKİLİ
BİÇİMDE SAVUNDUK Erdoğan, Kıbrıs konusunda Davos'ta başlayan New
York ve Bürgenstock'ta devam eden süreçte atılması gereken adımları
attıklarını ve görevlerini yerine getirdiklerini söyledi. Erdoğan,
''Müzakerelerin her adımında gerek Kıbrıs Türk halkının varoluş
davasını gerekse Türkiye'nin tezlerini en etkili ve güçlü biçimde
savunmuş olduğumuz inancındayım'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM
Grup toplantısında, Kıbrıs konusundaki gelişmelere değindi. Kıbrıs
konusunun geçen ay yerel seçim ile birlikte gündemin üst sırasını
paylaştığına dikkati çeken Erdoğan, ''Çözüme Doğru Kıbrıs Notları''
adlı kitapçığın da milletvekillerine dağıtıldığını söyledi. Yola
çıkarken, ''çözümsüzlük çözüm değildir'' ve ''siyaset çözüm üretme
sanatıdır'' dediğini hatırlatan Erdoğan, bunu temel ilke olarak
benimsediklerini, bugün de aynı noktada olduklarını ve bunun AK
Parti siyasetinin temel ilkesi olduğunu kaydetti. Hiçbir zaman
çözümsüzlüğü çözüm olarak görmeyeceklerini, siyasi partilerin çözüm
için varolduklarını, sorun üretmek yerine sorun çözmek için hizmet
ettiklerini belirten Erdoğan, Hükümet olarak Kıbrıs'ta adil, kalıcı
bir barışın tesisinden yana olduklarını, çözüm için yapıcı gayret
içinde olacaklarını her vesileyle vurguladıklarını kaydetti.
ATILMASI GEREKEN ADIMLAR ''Davos'ta başlayan New York'ta süren
yasal sürecin ardından Bürgenstock'ta gerçekleştirilen müzakereler
sırasında da layıkıyla atılması gereken adımları attık, görevimizi
de yerine getirdik'' diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Müzakere süreci boyunca izlediğimiz siyaset, devletin tüm
kurumlarıyla istişare içinde ve bu istişareler sonrasında ortaya
çıkan düşünce zemininde, buna mutabakat zemini de diyebiliriz. Tabi
bazı konularda mutabık olmadığımız da olabilir. Hükümetimiz orta
yol neyse bunu tutturmak suretiyle kararını vermiş ve şu ana kadar
adımlarını atmıştır. Bu çerçevede müzakerelerin her adımında gerek
Kıbrıs Türk halkının varoluş davasını gerekse Türkiye'nin tezlerini
en etkili ve güçlü biçimde savunmuş olduğumuz inancındayım.
Türkiye, Kıbrıs'ta iki ayrı halk ve iki ayrı demokrasinin varlığını
her zeminde dile germiştir. Ada'da adil ve kalıcı barışa ancak bu
gerçekten hareketle ulaşılabileceğinin altı ısrarla çizilmiştir.
Türkiye'nin garantörlük haklarının korunmasında da azami hassasiyet
gösterilmiştir. Vazgeçilmez gördüğümüz bu temel ilkeler
çerçevesinde Annan Planı son halini almadan önce, BM'ye bazı
değişiklik önerileri sunduk. Devletimizin tüm kurumlarıyla istişare
edilerek üzerinde daha önce görüşüp mutabık kaldığımız ama bunun
büyük kısmını kabul ettirdiğimize inandığımız ve gerçekten de önem
verdiğimiz hususların Plan'da yer almasına ısrarla özen
gösterdik.'' ''RİSKİMİZ VAR...'' Başbakan Erdoğan, anlaşma
sonucunun AB birincil hukuku haline getirilmesi konusunda sonucun
yüzde yüz alındığını söyleyemeyeceklerini belirterek, ''Orada
şüphesiz ki bir riskimiz var'' dedi. Erdoğan, iki kesimliliğin
korunması, Ada'nın kuzeyinde Kıbrıs Türk devletinin siyasi
eşitliğinin güvence altına alınması, Kıbrıs Türk toplumunun ulusal
birliğinin korunması, Ada'da belli oranda Türk askerinin
Türkiye'nin AB'ye tam üye olduktan sonra da Kıbrıs'ta kalması,
güvenlik ve garantilerin güçlendirilmesi, Kıbrıs Türkü'nün refahı
ve ekonomik gelişmesinin teminat altına alınması, Ada'da yaşayan
anavatan kökenlilerin haklarının korunmasının da planda olmasına
özen gösterdiklerini bildirdi. Recep Tayyip Erdoğan, ''Bugüne kadar
Türkiye'den başka KKTC'yi dünyada tanıyan bir başka ülke var mı?
Yok... Ama şimdi ne olacak? Eğer gerçekleşirse, artık yeni bir
devlet kuruluyor Kıbrıs'ta. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti.... Kim
kuruyor? İki kurucu devlet... Birisi KKTC diğeri de Güney Kıbrıs
Rum yönetimi... İki kurucu devlet olarak Birleşik Kıbrıs
Cumhuriyeti'ni kuruyorlar. Marşları ayrı, bayrakları ayrı...'' diye
konuştu. Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün,
Kıbrıs konusundaki gelişmeleri daha ayrıntılı olarak bugün TBMM
Genel Kurulu'nda anlatılacağını belirten Erdoğan, ''Burada üzerinde
durduğumuz çök önemli husus da şu: Uluslararası toplantılara
gidiyoruz. Bu toplantılarda bakıyorsunuz 450-500 bin nüfusu olan
ülkelerin dilleri orada konuşuluyor, çevirisi yapılıyor, kitapları
yayımlanıyor. Ama 72 milyon nüfusu olan Türkiye'nin dili orada
kullanılmıyor'' dedi. BAŞARIMIZA GÖLGE DÜŞÜRMEYİN Erdoğan, yerel
seçimlere katılımın az olduğuna ilişkin yorumların, AK Parti'nin
aldığı sonuçlara gölge düşürme amacını taşıdığını söyledi. Erdoğan,
partisinin Meclis Grup Toplantısındaki konuşmasında, millete ve
ülkenin geleceğine karşı sorumluluklarının büyük olduğunu ve AK
Parti'ye verilen her oyla görev ve sorumluluklarının her geçen gün
biraz daha ağırlaştığını belirtti. AK Parti olarak milletin gerek 3
Kasım'da gerekse 28 Mart'ta göstermiş olduğu inanç ve güvene
müteşekkir olduklarını ifade eden Erdoğan, insanların yüzünü
güldürecek icraatlara devam ederek ve Türkiye'nin büyük gelecek
hedeflerine sonuna kadar sadık kalarak ülkeye borçlarını
ödeyeceklerini bildirdi. Erdoğan, belediye başkanlarının
heyecanlarını hiç yitirmemelerini ve bu idealden asla
uzaklaşmamalarını isterken, ''Türkiye'nin hangi köşesinde olursa
olsun her belediye başkanımız, bu milletin ihtiyaçlarına ilk koşan
kişi olmak zorundadır'' dedi. AK Parti'nin siyaset felsefesine
göre, hizmetin adresinin parti kadroları, ama her türlü başarının
kurucu unsuru ve sahibinin millet olduğunu belirten Erdoğan, ''AK
Parti, bu şuurun özetidir'' diye konuştu. 'BU ÜLKE DEMOKRASİYİ
SEVİYOR' Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: ''Bilinsin ki,
biz izlediğimiz siyasete millet siyaseti derken, siyasete yeni bir
jargon ekleme kaygısıyla ve niyetiyle hareket etmiyoruz. Biz
siyasetimize millet siyaseti derken, bu topraklarda yaşayan gönlü
zengin insanlara çok yakışacak bir demokrasi tarifi ortaya
koyuyoruz. Bu tarifin ilhamını, bu yüce Meclis duvarlarında
ifadesini bulan şu değişmez kriterden alıyoruz: (Egemenlik
kayıtsız, şartsız milletindir).'' Başbakan Erdoğan, 28 mart
seçimlerinin, ''Bu ülke demokrasiyi seviyor'' gerçeğini tartışılmaz
hale getirdiğini de belirtti. ''En zor zamanlarda bu millet sandığa
gitme ve hakkıyla seçim yapma yeteneğini göstermiştir. Sandık,
seçim ve bütün kurallarıyla ve kurumlarıyla demokrasi, bu milletin
bünyesinin esaslarındandır'' diyen Erdoğan, bazı yorumcuların seçim
sonuçlarına ilişkin yorumlarını eleştirdi. ''KİMSE BAŞARIYA GÖLGE
DÜŞÜRMEYE KALKMASIN'' Bazı yorumcuların, ''Bu seçimlerde katılım şu
kadar düşmüştür. Kimisi şu partiyi sevmediği için gelmemiştir,
kimisi artık bu işlerden bıkmıştır'' gibi değerlendirmelerde
bulunduklarını anımsatan AK Parti Lideri Erdoğan, şunları söyledi:
''Kendimizi aldatmayalım. Kimse başarışa gölge düşürmeye kalkmasın.
Dünyanın en gelişmiş ülkelerinde de demokrasinin en yaşanılır
olduğu ülkelerde de baktığınız zaman seçime katılma oranlarının
bırakın yüzde 70'leri, yüzde 60'larda, yüzde 55'lerde olduğunu
görürsünüz. Acaba bunu neyle izah edeceksiniz? Oraya getireceğiniz,
oraya yakıştıracağınız izahını niye bu millete layık görmüyorsunuz?
'' ''SİZ YÜZDE 100 KATILIMLA MI BİRİNCİ ÇIKMIŞTINIZ?' Bu türden
değerlendirmelerin, Ak Parti'nin aldığı sonuca veya yerel
seçimlerin neticelerine gölge düşürme gayretinden başka bir şey
olmadığını savunan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''Kaldı ki,
siyasette çok tecrübeli olduğuna inandığımız bazı geçmiş
siyasetçiler de bunu bu şekilde tanımlama gayreti içerisine
giriyorlar. Acaba kendileri de bu ülkede sandıktan birinci parti
olarak çıktıkları zamanlarda yüzde 100 katılımla mı sandıktan
birinci parti olarak çıkmışlardır? Lütfen demokrasideki bu
katılımcılığın özgürlük anlayışına kimse gölge düşürmeye kalkmasın.
Bununla da kimse ne kendini ne de toplumu kandırma gayreti içine
girmesin. Halkımız artık bunları yutmuyor. Halkımız ister sandığa
gider, ister gitmez. Bu onun en tabii hürriyetidir. Kimse dünyada
demokratik ülkelerde kalkıp da sandığa gitmeyene (niye sandığa
gitmedin?) deme hakkına sahip değildir, ister gider, ister gitmez;
o da onun özgürlüğüdür; gitmiyorsa orada da bir niyeti vardır,
gidiyorsa zaten niyetini ortaya çok açıkça koymaktadır.'' Erdoğan,
şöyle konuştu: ''Bundan sonra bizim de öğreneceğimiz çok şey
olduğuna göre onların da öğreneceği çok şeyler vardır, bunu da
bilmelerini istiyorum. Biz olayı sadece teori bazında yaşamıyoruz,
teoriyle pratiği birleştirmek suretiyle yaşıyoruz. Sadece olayı
teori bazında yaşayanların da bir şeyler öğrenmeleri lazım. Seçim
teori değildir sadece, aynı zamanda da pratiktir.'' Birçok
araştırma grupları ve şirketlerinin, ''bugüne kadar şöyle isabet
etmiş, böyle isabet etmiş'' şeklindeki değerlendirmelerine de
dikkat çeken Erdoğan, şöyle devam etti: ''Hepsinin ne kadar isabet
ettiğini bu seçimlerde çok açık ve net bir şekilde gördük. Niye?
Bunlar sokağın dilini bilmiyorlar, sokağın diliyle, halkın diliyle
konuşmuyorlar. Bu bakımdan en büyük seçim araştırmasını 28 Mart'ta
yaptık, halkımız orada kesin neticeyi ortaya koydu. Bunun üzerinde
de kimsenin spekülasyon yapmaya hakkı yoktur. Umuyorum ki, bu
ülkenin insanlarına eksiksiz bir demokrasinin nimetlerini çok gören
kimi siyasiler, bu seçim vesilesiyle nasıl bir yanılma, gaflet
içerisinde olduklarını da inşallah anlamışlardır.'' Erdoğan, 28
Mart seçimlerinin çok yönlü sonuçlarıyla birlikte demokrasi
tarihinin kavşak noktalarından biri olacağına ve bu milletin
yönetime doğrudan katılma konusundaki engin yeteneğinin artık
görmeyen gözlerce de görüleceğine inandığını söyledi. Açılan bu
yeni demokrasi tablosunu çok önemsediğini ve bütün AK
Partililerden, sandıklarda hayat bulan demokrasi ruhuna sonuna
kadar sahip çıkmalarını isteyen Erdoğan, ''Bu ruh, Türkiye'yi
aydınlığa ve muasır medeniyet seviyesinin üstüne taşıyacak olan
ruhtur'' dedi. Erdoğan, millete ve milletin özünde sahip olduğu
değerlere her zaman samimiyetle inandıklarını, bundan sonra da
inanmaya devam edeceklerini ifade ederken, ''Türkiye'nin geleceğine
dair en büyük güvencemiz de bu milletin en zor şartlar altında bile
asla kaybolmayan gücü ve dirayetidir'' görüşünü dile getirdi.
Erdoğan, 28 Mart'ta seçilen bütün belediye başkanlarını aynı sevgi,
muhabbet ve bilgiyle kucaklayacaklarını belirterek, ''Bu sözümüze
inanlar da inanmayanlar da yakında her şeyin nasıl işlediğini
görecekler'' dedi. Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında,
yerel seçimleri değerlendirirken, ''yerel seçimlerin tarihi
sonuçlar doğurmaya aday olduğunu'' belirtti. Meclis gündemine
gelmek üzere bekleyen, yerel yönetimlerin yetki ve sorumluluklarını
artıran bazı yasa tasarıları bulunduğunu hatırlatan Erdoğan, hem
kamu yönetiminin çağın gereklerine uygun olarak yeniden yapılanması
hem de bu doğrultuda yerel hizmetlerin belediyelerce yürütülmesi
konusunda kısa bir zaman sonra planlanan yasal düzenlemelerin
hayata geçirilebileceğine olan inancını dile getirdi. Bu adımların
Türkiye'yi rahatlatacağını, sisteme işlerlik kazandıracağına işaret
eden Erdoğan, Türkiye'nin artık bütün hizmetleriyle Ankara'dan sevk
ve idare edilebilecek bir ülke olmaktan çıktığını vurguladı.
''Burada bir inceliği ortaya koymam lazım: Biz muhalefet partileri
içinde şu olmuş, bu olmuş filan bunları takip edebilecek ve bunlara
göre politika belirleyen veya belirleyecek bir parti değiliz''
diyen Erdoğan, seçimleri ardarda yapacakları geniş çaplı
toplantılarda değerlendireceklerini, milletvekilleri, kadın ve
gençlik kolları, il başkanları, seçim koordinasyon merkezleriyle
biraraya geleceklerini söyledi. Erdoğan, ''Oturup nerede ne
eksiğimiz var, bu eksikliklerimizi nasıl gidereceğiz, bunları
hepsini hafta sonu toplantılarıyla değerlendireceğiz' dedi.
''2005'TE AK PARTİ...'' AK Parti'nin kurumsallaşma yolunda olduğunu
anlatan Erdoğan, geçirilen iki önemli seçim, yapılan kongrelerle
kurumsallaşma yolunda büyük adımlar atmalarına rağmen henüz
kurumsallaşmanın ideal anlamda tamamlandığını söyleyemeyeceklerini
kaydetti. Erdoğan, kurumsallaşmayı ideal anlamda bitirmenin gayreti
içinde olacaklarını belirterek, şöyle konuştu: ''Kendimizi sürekli
bir özeleştiri çemberinde tutmaya mecburuz ki bu eksikliklerimizi
görebilelim ve bunları süratle giderelim. Bir de dünya sürekli
olarak değişim içerisinde. AK Parti, bu değişime yönelik
kararlarını almada, adımlarını atmada süreklilik gösteren, bu
konuda kararlılık gösteren parti olduğunu da ortaya koymalı. Bu
nasıl olacak? Bu tür toplantılarla bunu halledeceğiz. Eğitim
çalışmalarıyla bunu geliştireceğiz. Partimiz, 2004'ten sonra
2005'te çok daha farklı bir vizyonla Türk ve dünya siyasetinde
yerini alacak. İçte de dışta çalışmalarımız dinamik yapısını
bırakmayacak, daha da güçlendirerek devam ettirecektir. İçimizdeki
bu çalışmalar dışarıya daha farklı yansıyacak. İçe kapanmacı bir
siyaset anlayışını asla kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. Hep dışa
açık, dünyaya açık, kucaklayan ve kendi içinde kimliğini gayet
güzel şekilde olgunlaştıran bir parti olduğumuzu geleceğe
taşıyacağız.'' ''AYRIM OLMAYACAK'' Erdoğan, Türkiye'nin yükü
hafifletilerek asli hizmetlerle yoğunlaşan bir kamu yönetimine ve
sorunlarını yerinde çözecek yetki ve sorumlulukla donatılmış yerel
yönetimlere ihtiyaç olduğunu söyledi. Ekonominin sağlıklı bir
temele oturtulabilmesi açısından da reform niteliği taşıyan bu
değişiklikleri hayata geçirmek gerektiğini anlatan Erdoğan,
''Türkiye adil ve kalkınmış bir ülke olma hedefine kavuşacaksa,
bunda yerel yönetimlerimizin katkısı en az merkezi yönetim kadar
büyük olmalıdır ve olacaktır. Bu sebepledir ki milletimizin seçim
sonuçlarına yansıyan değişim iradesini çok değerli buluyorum''
dedi. 29 Mart sabahından itibaren Türkiye'nin neresinden ve hangi
partiye mensup olursa olsun bütün belediye başkanlarının ''başları
gözleri üstünde yeri olduğunu'' ve hepsinin kendilerinin de
belediye başkanı olduğunu yineleyen Erdoğan, burada bir ayrımın
sözkonusu olmayacağını, kimsenin bu konuda spekülasyon içine
girmemesini istedi. Erdoğan, 28 Mart'tan sonra ''partinin belediye
başkanı'' yerine, ''belde, ilçe ve ilin belediye başkanı'' olduğunu
belirterek, milletvekillerinden belediye başkanlarına ellerinden
geleni yapmasını ve kendilerini cesaretlendirmelerini istedi.
''KÖTÜ GELENEK'' Erdoğan, siyasette kötü bir gelenek olduğunu
belirterek, şöyle konuştu: ''Bir gelenek var; yanlış, kötü, çirkin
bir gelenek var. (Ben farklı bir iktidarla başbaşayım, bu sorunu
oraya götürür müyüm, götürürsem ne olur?) endişesini
taşıyabilirler. Ama bu endişenin olmadığını bizim iktidarımızda
görmelidirler. Sizler bu konuda ellerinizden gelen desteği vermeli,
yardımcı olmalısınız. Hep birlikte kentlerimizin fiziki değişimini
Türkiye'ye yaşatmalıyız. Dert bizim derdimiz. İktidar
sorumluluğunun bilincinde olacağız. Biz bu ülkenin sevdalısıyız. Bu
milletin sevdalısı da bunu başarmaya mecbur. Onun için bu
sorumluluktan kurtulamayız.'' Millet iradesini siyasetinin temel
rotası olarak almış bir partinin, mührünü milletten almış olanlara
karşı bundan başka davranış izlemesinin düşünülemeyeceğini kaydeden
Erdoğan, ''Elbette ki bütün belediye başkanlarımızı aynı sevgi,
aynı muhabbet ve aynı bilgiyle kucaklayacağız. Bu sözümüze inanlar
da inanmayanlar da yakında her şeyin nasıl işlediğini görecekler''
dedi. Millete hizmet etmek için gecesini gündüzüne katanlarla
beraber olmamak gibi bir lüksleri olmayacağını belirten Erdoğan,
hizmeti hakkıyla yapanın her zaman yanında ve destekçisi
olacaklarını söyledi. Erdoğan, seçimde milletin teveccühünü
kazanarak çıkmış bütün belediye başkanlarını kutlayarak,
kendilerine başarılar diledi. Erdoğan, Kıbrıs'ı çözümsüzlüğe mahkum
etmenin, tarihe hesap veremeyecek bir adım olacağını ifade etti.
Erdoğan, ''Siyasetin, stratejinin ve diplomasinin gerektirdiği
çözüm arayışını kaba, iyi niyetten yoksun ve basiretsiz bir
yaklaşımla (ver-kurtul) etiketiyle yaftalamaya çalışan marjinal
kesimlerin kuru gürültülerine de papuç bırakacak değiliz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı
konuşmada, Türkiye'nin Kıbrıs sorunun çözümüne yönelik attığı
adımlara karşılık, ''çok farklı yaklaşımlarla olumsuz yaklaşma
gayreti içinde olanların'' bulunduğunu söyledi. Plan için,
''Eksikler yok mu? Eksikler var'' diyen Erdoğan, ''uluslararası
müzakerelerde herşeyin yüzde 100 hallolduğu nerede görülmüştür. Bir
bakın tarihe. Şu yapılan anlaşmanın ne kadar önemli olduğunu
görürüz'' diye konuştu. Kuzey Kıbrıs'ı çözümsüzlüğe mahkum etmeyi,
''tarihe hesap veremeyecek bir adım ve süreç'' olarak değerlendiren
Erdoğan, şunları kaydetti: ''Onun için çözümlenmesi gerekiyordu.
Onun için bu adımlar dikkatle, ciddiyetle atılmıştır. Bu süreci
şüphesiz ki, KKTC'deki soydaşlarımızın iyi niyetimizi
paylaşacakları kanaatindeyim. Referandumda ne çıkarsa çıksın biz
saygıyla karşılarız. Kıbrıs potikamızın ''olmazsa olmazları'' olan
bu önceliklerimiz, son şekli verilen Plan'a da yansıtılmıştır. Biz
bu işi bitirmek istiyoruz. Her iki tarafın da lehine olacak
şekilde... Onun için de (kazan-kazan) temelinde bu çalışmaları
sürdürdük. Milli siyasetimizin ve milli davamızın hiçbir şekilde
sulandırılmasına göz yumulmamıştır, bunun bahis konusu edilmesi
bile mümkün değildir. Hükümet olarak BM Genel Sekreteri'nin iyi
niyet misyonunun öngördüğü işbirliği ve takvim doğrultusunda bu
anlaşmanın gerektirdiği sorumluluklarımızı tam bir açıklık ve iyi
niyet çerçevesinde yerine getirmeye hazır olduğumuzu daha önce de
ifade ettik. Böylece hükümet olarak, yıllardan beri (siyasi
sorumluluk) makamında oldukları halde siyasi irade ortaya koymaktan
kaçınan ve bugün gerçekleri bilmelerine rağmen bizi eleştirmekten
geri durmayanların yaptığını yapmadığımızı, bu sorumluluktan kaçma
yoluna tevessül etmediğimizi, hükümet olmanın gerektirdiği siyasi
iradeye sonuna kadar basiretle, tefekkürle, dirayetle ve
kararlılıkla sahip çıktığımız göstermiş oluyoruz.'' ''İRADEYE
SAYGILI OLACAĞIZ'' Konu üzerinde devletin ilgili bütün kurumlarıyla
istişare içerisinde gerekli değerlendirmelerin daha önce olduğu
gibi bu aşamada da yapıldığını ifade eden Başbakan Erdoğan, ''gerek
TBMM'den çıkacak karara, gerekse Kıbrıs'ta yaşanan Türk ve Rum
halkının ortaya koyacağı iradeye sonuna kadar saygılı olacağımızı
bir kere daha ifade etmek istiyorum'' dedi. Son dönemde Yunanistan
ile ilişkilerde yaşanan yapıcı ve olumlu atmosferin, adada adil ve
kalıcı bir barışın tesisine vesile olmasını dileyen Erdoğan, ''Bu
konuda büyük Atatürk'ün (yurtta sulh, dünyada sulh) ilkesine bağlı
olan Türk tarafı olarak gösterdiğimiz iyi niyetli yaklaşım ve
yapıcı gayretlerin, karşı tarafta da bir karşılık bulacağını
bekliyoruz'' diye konuştu. ''BARIŞ VE İSTİKRAR'' Doğu Akdeniz'de
barış ve istikrarın sağlanması için her iki tarafın aynı uzlaşma
zemininde buluşmasının şart olduğunu vurgulayan Erdoğan, ''bütün
tarafların lehine olacak bir çözümün gerçekleşeceğini konusunda
iyimserliğimizi koruyoruz'' dedi. Bundan sonraki süreçte daha önce
olduğu gibi KKTC ile istişare içinde hareket edileceğini dile
getiren Erdoğan, ''Ne olursa olsun çözüm'' değil, bütün tarafların
lehine olacak barışçı ve adil çözüm arayışı içinde olacaklarını
vurguladı. Erdoğan, ''Fakat siyasetin, stratejinin ve diplomasinin
gerektirdiği çözüm arayışını kaba, iyi niyetten yoksun ve
basiretsiz bir yaklaşımla (ver-kurtul) etiketiyle yaftalamaya
çalışan marjinal kesimlerin kuru gürültülerine de pabuç bırakacak
değiliz'' diye konuştu. ''ZAMAN KAYBETTİRMEYİZ'' Başbakan Erdoğan,
9 bin safyadan oluşan planın halka referanduma kadar
anlatılamayacağı eleştirilerine de yanıt verdiği konuşmasında,
şunları söyledi: ''Sözgelişi, (Gemilerin Tescili, Satışı ve İpotek
Edilmesi) yasası gibi (organize suç Hakkında Federal Yasa) gibi
fevkalade teknik ve dolayısıyla ayrıntılı yasal düzenlemeleri sanki
herkesin satır satır okuması gereken Anayasal ilkeler gibi takdim
etmek, temelsiz bir polemikten öteye geçmez. Türkiye olarak, bu
düzenlemelerin büyük bir kısmını biz de zaten aynı şekilde AB
müktesebatına uyum çerçevesinde hayata geçiriyoruz. Kendimizi
aldatmayalım. Bu konu 1 günlük, 1 aylık, 1 yıllık konu değil.
1974'den bu yana 30 yıllık bir süreçtir. 30 yıldır neredeydiniz, 30
yıldır niye konuşmadınız, niye atılması gereken adımları atmadınız?
Ne Türkiye'ye ne KKTC'deki kardeşlerimize zaman kaybettiremeyiz. Bu
davadaki önceliklerimizle ilgisi olmayan bu teknik yasaları gündeme
getirmenin, sanki insanlardan gizlenen birşeyler varmış gibi bir
hava estirmeye çalışmanın mantığını anlayabilmiş değiliz.''
Herkesi, Kıbrıs konusunda duyarlı olmaya çağıran Erdoğan,
''kafaları bulandıracak vehim ve spekülasyonlardan'' kaçınmaya
davet etti. Erdoğan, seçim meydanlarında Kıbrıs'ı malzeme olarak
kullanmadıklarına dikkati çekerek, ''Bu konuyu basit siyasi çıkar
malzemesi yapmaya çalışanlar bilsinler ki, ne bu yolla Türkiye'ye
ve Kıbrıs halkına kazandıracakları bir yarar vardır ne de bu
basiretsizlikle, milletin basiret hazinesinden çalabilecekleri bir
oy vardır'' dedi. Kıbrıs konusunda bütün niyetlerinin samimi ve
''hayır'' olduğunu ifade eden Başbakan, ''inşallah sonu da hayırlı
olacaktır'' diye konuştu. Başbakan Erdoğan, konuşmasının sonunda
ekonomideki olumlu gelişmeleri de anımsatarak, pancar üreticilerine
avans olarak ödenen 448 trilyon liraya ilave olarak ay sonuna kadar
417 trilyon liralık bir ödemenin yapılacağını bildirdi. Öte yandan,
Kıbrıs ile ilgili ''çözüme doğru Kıbrıs Notları'' başlıklı bir
kitapçık grupta dağıtıldı. Kitapçıkta, 31 Mart Tarihli Annan
Planı'ndaki değişiklikler ve ilavelere yer veriliyor.