Erdoğan'ın kafasındaki Başkanlık modeli
Abone ol2015 genel seçimlerinin en çok konuşulan konusu olan başkanlık sistemi Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kafasında nasıl şekilleniyor?
İNTERNETHABER.COM- 2015 genel seçimleri
sonuçları üzerine yapılan olası hesaplamalar-tahminler kadar
başkanlık sistemi de en çok konuşulan konular arasında...
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye için uygulanacak
başkanlık modelini açıklamalarında sık sık detaylandırarak,
uygulanması düşünülen başkanlık modelini "Türk tipi başkanlık
modeli" olarak nitelendiriyor.
Başbakan Ahmet Davutoğlu ise ”Net olarak ifade ediyorum bu sistemin
değişmesi lazım. Ya pür parlamenter sistem olması lazım ya da
başkanlık sistemi olması lazım. Sayın Cumhurbaşkanımız haklıdır, bu
sistem bir yetki çatışmasını beraberinde getiriyor. Halk tarafından
Cumhurbaşkanı seçimi gerçekleşmişse, bunun başkanlık sistemi
yönünde değişmesi doğru olur. Başkanlık sistemine geçilmesi
doğrudur” demişti.
Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi, bugünkü yazısında Cumhurbaşkanı
Erdoğan'ın, Cumhurbaşkanlığı Sarayı’nda başkanlık sistemi hakkında
çalışmaları olan bir grup akademisyenle bir araya gelmiği ve “Türk
tipi başkanlık” modelinin ortaya atıldığı yemeğe ilişkin, daha önce
yazdığı sohbetin ikinci bölümünü kaleme aldı.
"BAŞKANLIK SİSTEMİ İLAÇ GİBİ BİR SİSTEM OLUR"
Selvi, konuya ilişkin görüşünü ise, "Cumhurbaşkanlığı sofrasından
yaptığım yayını Prof. Hasan Tahsin Fendoğlu’nun bir tespiti ile
sonuçlandırmak istiyorum. “Türkiye, imparatorluk bakiyesidir.
Başkanlık sistemi, ilaç gibi bir sistem olur. Başkan birleştirici
olur” " diyerek açıkladı.
"GÜÇ TEMERKÜZÜ İSTEMİYORUZ"
Selvi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın kendi kafasındaki modelin
ipuçlarını verdiğini vurgulayarak, Erdoğan'ın “Güç temerküzü
istemiyoruz” dediğini ve bunun da "Güç birliği istemediğini
fakat bildiğimiz anlamda bir kuvvetler ayrılığına da taraftar
olmadığı" anlamına geldiğini yazdı.
İşte Selvi'nin kaleminden "Erdoğan'ın kafasındaki Türk tipi
Başkanlık modeli"nin karakteristik özellikleri:
Güçlerin tek elde toplandığı bir sistem istemediğini söylüyor.
Örneğin kısa bir süre önce ziyaret ettiği Meksika’da gücün tek elde
toplandığı bir başkanlık sistemi hakim. Yasama, yürütme ve yargı
başkanın elinde toplanmış durumda. Cumhurbaşkanı isim vererek
Meksika modelinden söz ediyor ama olumlu anlamda bir referans
vermiyor.
Erdoğan kafasındaki modeli şöyle
anlatıyor:
“Güçlü bir Meclis
Güçlü bir icra
Güçlü bir yargı
Ama bunlar birbirine muhtaç olsun, birbirini
dengelesin”
Cumhurbaşkanı ile akademisyenler arasındaki Amerikan sistemi ve AK
Parti’nin TBMM Uzlaşma Komisyonu'na sunduğu başkanlık önerisi
üzerinde yoğunlaşılıyor.
İsterseniz önce, Türk tipi başkanlık sistemini savunan ve ”Bal gibi
olur” diyen Cumhurbaşkanı’nın buna ilişkin sözlerini aktarayım.
"BÜNYEMİZE UYGUN OLMALI"
Erdoğan, sistemin kendine biçtiği role uygun olarak hareket eden
değil, sistemi zorlayarak kendi rengini veren bir lider. Başkanlık
sisteminde de ithal bir model tercih etmek yerine, Türkiye’ye özgü
bir model olsun istiyor. Amerikan tipi başkanlık sistemi en
başarılı uygulama olarak gösteriliyor. Erdoğan, Türk tipi başkanlık
sistemini gündeme getirirken, Amerika’daki sistemin zaaf
noktalarına dikkat çekiyor.
Ve masada Amerikan sisteminin zaafları ve Türk Tipi sistem olmazsa
olmazları üzerine bir fikir alışverişi başlıyor.
ABD'DEKİ BAŞKANLIK SİSTEMİNİN ZAAFI
1-ABD’deki sistemin en büyük zaaf noktalarından biri bütçe. Bütçe
kabul edilmeyince sistem kilitleniyor. ABD, uzlaşma kültürünün
gelişmesi nedeniyle bunu aşabiliyor ama bizde kamplaşma olması
nedeniyle sistem ciddi bir krize girebilir.
DEMİREL DE FESİH YETKİSİ İSTEMİŞTİ
2-Sistem krize girdiği anlarda Fransız sisteminde olduğu gibi
eşzamanlı olarak fesih sistemi getirilmeli. Cumhurbaşkanı ile
Meclis birbirini fesih edip seçimlere gitmeli. Arayışa girip bir
parantez açmak istiyorum. Cumhurbaşkanı olduğu dönemde Süleyman
Demirel de Meclis'i fesih etme yetkisini istemişti. Ancak Demirel
bunu tek taraflı fesih olarak gündeme getirmişti.
3-Cumhurbaşkanlığı kararnameleri.
AK Parti’nin Meclis'e sunduğu teklifte insan hakları dışında
Cumhurbaşkanı'na kararname çıkarma yetkisi tanınıyor. Ancak kanunla
düzenlenen alanlarda kararname çıkarılamayacağı hükme
bağlanıyor.
Bir istisna daha var. Eğer Cumhurbaşkanı bir konuda kararname
çıkarır ve Meclis bunu kabul etmezse, aynı konuda Meclis kanuni bir
düzenleme yaptığı taktirde kanun, kararnamenin önüne geçiyor. Ya da
Meclis'e 110 imza ile Anayasa Mahkemesi'ne iptal davası açma imkanı
getiriliyor.
KAZANAN HER ŞEYİ ALIYOR
4-Başkanlık sisteminde kazanan her şeyi alıyor. Bizdeki sistemde
kazananın her şeyi aldığı değil, muhalefeti de tatmin edebilecek
bir sistem üzerinde çalışılması fikri gündeme geliyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, başkanlık sistemini hızlı karar alma ve
hızlı icraat açısından önemsiyor.
Başkanlık sisteminin bizim açımızdan bir de görünmeyen yüzü var.
Askeri darbeler ve vesayet süreçleri. Bizim tarihimizin en önemli
parçası bu. Başkanlık sistemi ile bunlar tarihe gömülecek.
Hukuk adamları birkaç konuda ciddi uyarılarda
bulunuyorlar:
1-Türkiye’de kutuplaşma çok yüksek. Dünyada yüzde 5,
Türkiye’de yüzde 20. Siyasi kutuplaşmayı düşürmek
gerekiyor.
2-Başkanlık sistemi ile federalizm gelecek korkusu
var. Muhalefetin bir temsil alanı olmalı.
Üçüncü unsuru ise Cumhurbaşkanı ekliyor. Tek adamlık
meselesi.
Erdoğan, ”Benim şahsi bir sorunum yok” diyor ve ardından devam
ediyor:
"BENİM ŞAHSİ BİR SORUNUM YOK"
“Ben Cumhurbaşkanıyım. Önümde 5 yıl var. Benim görüşüm iktidarda.
Benim içinden geldiğim parti yüzde 49’la iktidarda. 7 Haziran’dan
sonra da benimle uyumlu bir hükümet gelecek. Benim şahsi bir
sorunum yok”
Tek adamlık tartışmasına geçen yazıda geniş yer verdiğim için
burada kısa geçiyorum. Anayasa hukukçuları, tarihi önceden
açıklanmış periyodik ve açık seçimlerin yapıldığı ülkelerde tek
adamlığın olamayacağını kaydediyorlar. Ama şuna da değinmeden
geçemeyeceğim. İki yazı da aktardığım tartışmalar tek adam
iddialarına muhatap olan, Cumhurbaşkanı’nın masasında
gerçekleşiyor. Siz gidin de bu tartışmayı tek adamların yüzüne
karşı yapın bakalım?