Erdoğan'ın ideolojisi!

Şu bir gerçek ki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 14 yıl önce Türk siyasetine sunduğu AK Parti ile Türkiye’nin siyasi ideoloji yapısında bir büyük düşünce devrimi de yaptı.

Osman DİYADİN o.diyadin@hotmail.com

Türkiye’de siyasette büyük bir  düşünce değişimi de yaşanıyor..

Tapular yıkılıyor..

Şu bir gerçek ki  Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan 14 yıl önce Türk siyasetine sunduğu AK Parti ile Türkiye’nin siyasi  ideoloji yapısında  bir büyük düşünce devrimi de yaptı.

Türkiye’de düşünce ırmağı artık siyasi ideolojiler denizine akmıyor..

Her düşünce bir siyasi ideolojiye bağlanmıyor...

Seçmen tercihlerini ideoloji ile yapmıyor...

Doktrinlerle, büyük anlatılarla Türkiye'yi şekillendirmenin artık hiç de kolay olmadığı görülüyor..

İdeolojiler dönemi  kadük kalma noktasına geliyor..

Türkiye’de  siyasi ideolojinin adı  ‘Benim meselemi, ülkemin meselesini hangisi çözüyor’ a çıkıyor..

Yani ülkenin meselelerini çözme, insanların beklentileri karşılama noktasında ‘Hangisi en iyi, ben ona bakarım’ anlayışı ortaya çıkıyor.

Açıkçası ocu, bucu anlayışları yerine ülkeye ve millete hizmetkar olma anlayış siyasete yerleşiyor..

***

14 yıl önce başlayan bir düşünce devrimi üzerine koyarak yol almaya devam ediyor.

Karanlık bir tablonun içerisinden 2002 yılında logosundaki ampul gibi ülkeyi aydınlatma düşüncesiyle yola çıkarak AK Parti’yi devreye sokan Recep Tayyip Erdoğan, ‘Demokrasi, özgürlükleri rayına oturtma, ekonomik büyüme, insanların refah seviyesini yükseltme ve her alanda yatırım’ odaklı yol haritasından ödün vermeyerek  bir  siyasi  ideolojiye körü körüne bağlanarak  oy verme dönemlerini bitirdi.

14 yıl art arda kazandığı seçim zaferleri ile Türk siyasetinde kalıplaşmış, kümelenmiş ideolojik söylemleri  resmen ‘kadük’ hale  getirdi. 

14 yıl sonra bile tek başına iktidarda olan bir parti  hiç yıpranmadan  düşüşe geçmeden yoluna devam ediyorsa eğer son seçimlerde (1 Kasım’da) yüzde 50’ye dayanan bir oy patlaması yapıyorsa, bunun nedeni Erdoğan’ın ‘millete hizmet’  ideolojisinden başka hiçbir şey değildir..

Erdoğan ile birlikte siyasi ideolojiler yerini, sandıklarda baskın bir şekilde ‘Kim ülkeme ve bana daha iyi hizmet veriyor’ anlayışına bıraktığını görmek gerekir.

Solculuk..

Sağcılık..

Liberallık..

Sosyalizm…

vs..vs..

Gibi düşünceler  oy verirken sandıklarda terk edilmeye başlanmıştır..

Demokrasinin güçlendirilmesi..

Özgürlük alanlarının genişletilmesi..

Ekonomik refahın yükseltilmesi..

Sosyal gelişmenin sağlanması..

Yoksullukla mücadele önlemlerinin artırılması..

Kimsesizlerin kimsesi olma mücadelesi..

Her türlü ideolojinin önüne geçmiştir.

Ülkenin her bir köşesine yatırım hamleleri yapılması ile ‘İnsanı yaşat ki devlet yaşasın’  anlayışı çekim merkezi olmayı başarmıştır..

Başarırken de ‘Durmak yok yola devam’ için en kritik seçim olarak ortaya çıkan 1 Kasım öncesi ‘İSTİKRAR VE İSTİKBAL’  vurgusu yaparak sandıklarda bunun karşılığını milletten alan bir Recep Tayyip Erdoğan gerçeği yaşanmıştır..

Onunla birlikte..

Millet artık sağ, sol diyerek körü körüne ideolojik düşünceye değil; ülkesinin gelişip gelişmemesine, yaşam kalitesinin yükselip yükselmemesine, yaşadığı şehrin yaşanabilir olup olmamasına, ekonomik refahının artıp artmamasına, yarınlarının aydınlık olup olmamasına bakarak tercihini yapmaya başladı..

***

Yani  Recep Tayyip Erdoğan ismi bir büyük güven duygusu inşa etti..

Hatırlayalım 2002 seçimleri öncesini..

Ülkenin Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in Anayasa kitapçığını Başbakan Bülent Ecevit’in yüzüne fırlatması sonucu yaşanan gerginliğin ekonomide nasıl  2001 krizi olarak karşımıza çıktığını..

Kriz yüzünden kepenk kapatan bir esnafın, artık işine yaramayan yazar kasasını Başbakanlığın  önüne gelerek Başbakanın  önüne atarak, kameralar önünde tepkisini dile getirdiği günleri..

Bankaların battığı, hortumlandığı, Türk parasının değerinin bir gecede yüzde elli değer kaybettiği o karanlık  dönemi..

Tüm bu gelişmeler üzerine 3 Kasım 2002’de Recep Tayyip Erdoğan, tıpkı Menderes gibi ‘Yeter söz milletin’ söyleminin karşılığını milletten alarak o gün bugün  bütün ideolojileri sandığa gömmedi mi?

Millet Recep Tayyip Erdoğan ile karabulutların dağılacağına inanırken; bu inancının, bu güveninin karşılığını almasaydı 14 yıllık güçlü bir iktidar dönemi gerçekleşir miydi?

Yani  millet Erdoğan’ı, Erdoğan milleti çok iyi analiz etti..

Erdoğan ile güvendiği dağlara kar yağmayacağını anladı..

Sezar’ın hakkını Sezar’a verme misali..

Bir düşünün..

İMF’den sürekli borç alarak yaşam mücadelesi veren ülke ekonomisi  gerçeğinden İMF’ye borçlarını sıfırlayan hatta ‘İsterseniz borç veririm’ diyen bir ülke gerçeğini..

Bir düşünün..

Dünya ekonomik krizle boğuşurken, ekonomik krizin teğet geçilmesi ile dünyanın gıpta ile baktığı ülke gerçeğini..

Bir düşünün..

Muhteşem hastaneler, muhteşem otoyollar, hızlı trenler, deniz üzerine kurulan havalimanları, üniversitelerin sayısının katlanması, toplu konut devrimi, yapmaya başlanan tanklarımızla, helikopterlerimizle yerli savunma sanayi ve Türk lirasından üç sıfırın atılması gibi..

Saymakla bitmeyecek muhteşem yatırımlar gerçeğini..

Bir düşünün..

Demokratik hakların zirve yapmasını..

Dünyada söz sahibi bir devlet olma gerçeğini..

Dünyanın konuştuğu bir Türkiye gerçeğini..

Milli devlet..

Sosyal devlet..

Demokratik devlet..

Millete hizmetkar devlet..

Dünyadaki mazlumların sesi olan devlet gerçeğini..

‘İşte devlet böyle olunur’ dedirten tam 14 yıl..

Yok mu eksikler tabi ki var..

Ama elini vicdanına koyan, bu ülkenin hangi görüşten olursa bir vatandaşı Türkiye’nin nerelerden nerelere geldiği gerçeğini inkar edebilir mi?

‘Hayaldi gerçek oldu’ masal olmadı..

***

Trabzon Milletvekili Süleyman Soylu’nun 12 Eylül 2015’te yapılan AK Parti 5. Olağan Kongresi’nde teşkilat başkanı olarak partinin doğal lideri Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ideolojisini anlattığı şu sözler aslında her şeyi özetliyordu.

“AK Parti'ye sadece bir siyasi parti olarak bakarsak bir risk görebiliriz. Ama AK Parti bir siyasi partinin ötesinde bir millet ocağıdır. Evet kurumsallaşmış şekli bir siyasi partidir. Ama bir siyasi partinin beklentileri, çıkarları, bir siyasi partinin içerisindeki bir takım refleksler üzerinden AK Parti değerlendirilemez. AK Parti büyük bir harekettir ve milletin hareketidir.”

***

O nedenle 1 Kasım 2015 seçimleri için belirlenen  ‘İlk günkü aşkla’ vurgusunun 7 Haziran’da alınan dersin anlamı açısından çok önemli olduğu gerçeği yaşandı..

Cumhurbaşkanı Erdoğan doğal lideri olduğu partisi için mecburen kaptanlık koltuğuna geçip ‘İlk günkü gibi’ bütün ipleri eline alarak rotayı çizdi. 14 yıl önce kendi elleri ile kurduğu AK Parti’yi yeniden fabrika ayarlarına geri döndürdü..

Nerede hata yapıldı onu iyi analiz etti..

Millet neyi istiyor ona baktı..

Sandığa gidilirken ‘ Bu iş memleket meselesi. O halde İSTİKRAR’ vurgusunu öne çıkararak destek istedi.

Tabloyu iyi gören sağcısı, solcusu, milli görüşçüsü, milliyetçisi, muhafazakarı bir başka deyişle hangi görüşten olursa olsun esnafından emeklisine, işçisinden memuruna kadar herkes ideolojik duygularına değil; huzuruna, güvenliğine, aldığı hizmete, ekonomik refahına ve yarınlarına bakarak  gitti oyunu verdi.

MHP tabanında yaşanan önemli geçişlerin, CHP’den de geldiği söylenen oyların, HDP’ye giden oyların geri dönmeye başlamasının , her iki seçmenden birinin oyunu almasının nedeni ‘MEMLEKET MESELESİ’ ydi..

O nedenle  Cumhurbaşkanı  Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk günkü gibi  siyasi ideolojisinin adının ‘MİLLETE HİZMET’ olduğu gerçeği 14 yıldır hep karşılık gördü.

16 Mart 2014’te dönemin Başbakanı, AK Parti Genel Başkanı  olarak  İzmir Meydanı’nda halka şöyle sesleniyordu..

"Artık kör ideoloji değil, eser siyaseti, plan ve proje siyaseti, millete hizmet kazansın siyaseti istiyoruz.”

İşin Erdoğan’ın ideolojisi bu..

Hani eskiden ‘Sağcı mısın solcu mu?’ diye bir soru sorarlar karşılığında bazıları fikrini belirtememek için ‘Ne sağcıyım ne solcu futbolcuyum futbolcu’ cevabı verirdi ya..

Şimdi  gidin seçim meydanlarına   gördüğünüz Mehmet amcaya, Ayşe teyzeye sorun  ‘Neden buradasın’ sorusunu tereddütsüz alırsınız cevabını..

‘Tayyip  için  evladım Tayyip için ’

İşin özü..

Recep Tayyip Erdoğan Türk siyasetinin hiç tartışmasız fenomeni olmuştur..

‘Cesaret insanı zafere, kararsızlık tehlikeye, korkaklık ise ölümü götürür…’ diyen Yavuz Sultan Selim’in ‘Ey gönül! Başkasından yardım ve dostluk umarak yaşama, düşmandan da korkma!  Devlet ve Saltanat ancak ALLAH’ ın verdiğidir’ şeklindeki sözleri  Recep Tayyip Erdoğan’ın  14 yıldır her defasında ‘Önce Allah sonra Millet’ diyerek  sırtını dayadığı  millete hizmet yürüyüşü  onun ideolojisini çok iyi anlatsa gerek!..