Erdoğan'ın gösterdiği şok edici kitap!

Abone ol

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, çözüm süreciyle birlikte muhalefetin iktidara yönelik eleştirilerine yanıt verdi.

İNTERNETHABR.COM- Başbakan Erdoğan Türkiye'nin 10 ayrı bölgesinden toplanan kafataslarını gösteren 1940 tarihli "Türk Antropoloji Ensitütüsü'nün kitabından bazı sayfalar okudu.

Erdoğan, "Şimdi soruyorum bizim millet tarifimiz bu olabilir mi? Bizim ruh dünyamızda inanç dünyamızda olabilir mi?" diye sordu.

Erdoğan, CHP ve MHP'yi, süreci provoke etmekle suçlayarak, "Bundan sonra da sorumluluk üstlenmezlerse akan kan onların eline, yüzüne bulaşır" dedi.

Erdoğan ayrıca Artvin Yusufeli'ye yapılacak dünyanın en yüksek 3. barajının teme atma törenine canlı bağlantı yaptı.

UZUN SÜRE KONUŞAMADI

Salonda Erdoğan lehine atılan sloganlar nedeniyle Başbakan, konuşmasına bir süre geç başladı. Başbakan kürsüye çıktığında salon ‘Bana her şey seni anlatıyor’ şarkısını söyleyerek uzun süre alkış tuttu. Başbakan Erdoğan partisinin grup toplantısında milletvekillerine böyle hitap etti:

ERBAKAN'I ANDI

"Hocalı katliamından dolayı Azer kardeşlerimizin acısını bir kez daha yürekten paylaştığımızı belirtmek istiyorum. Azeri kardeşler gibi bizler de katliamı unutmayacak unutturmayacağız. Büyük devlet adamı Erbakan'ı 2 yıl önce hakka uğurlamıştık. Merhum hocamızı rahmetle yad ediyor mekanı cennet olsun diyorum.

DEDİKODULARA KULAK ASMAYIN

Başta İstanbul olmak üzere Kentsel Dönüşüm Projelerimize karşı çıkıyorlar. Başta CHP olmak üzere, 'Evime dokunma' kampanyaları adı altında, yaptıklarımıza karşı çıkıyorlar. Gerek CHP gerekse de yanındaki sol örgütler bu sağlıksız yerleşimlerin ortadan kalkmasını hazmedemiyorlar. Bunlar insanımızı çarpık yapılara mahkum etmek istiyorlar. Vatandaşım dedikodulara asla kulak asmasın, asla bu tahriklere kulak asmasın.

GİTSİN AYNAYA BAKSIN

CHP Genel Başkanı çıktı, 'Bu sözleri Rize'de söyleyemezsin' dedi. Biz konuştuğumuz yere, kişiye, saate göre dil kullanan bir iktidar, bir siyasi parti hiç olmadık. Hiçbir zaman da olmayız. CHP Genel Başkanı, farklı yerlerde farklı şeyler söyleyen birini arıyorsa, gitsin önce aynaya baksın. CHP Genel Başkanı sabah başka, akşam başka, farklı farklı konuşan birini arıyorsa gitsin önce aynaya baksın.

GÖMLEK MESELESİ HAVUZLU VİLLA MESELESİ

'CHP Genel Başkanlığına kesinlikle aday olmayacağım' dedi, ertesi gün adaylığını açıkladı. O günden beri, 3 yıldır sabah söylediğini öğlen, öğlen söylediğini ikindi, ikindi söylediğini akşam bizzat kendisi yalanlıyor. Gömlek meselesi, havuzlu villa meselesi, resepsiyon, çarşaf liste, tutuklu milletvekilleri... Daha ne ararsanız. Açılım konusu dahil. Onun için de namı maruz.

HAKKARİ'DE BAYRAK SALLAYAMAYAN

Ankara'da, İzmir'de salladığı bayrağımızı, gidip Hakkari'de sallayamayan, buna yüreği yetmeyen biri, çıkıp da bizi farklı yerlerde, farklı konuşmakla itham edemez. Sabah akşam vatanı, bayrağı, Cumhuriyeti istismar edeceksin, Genel Başkanı olduğun CHP'yi 'Atatürk'ün kurduğu parti' diye tanıtacaksın, sonra da Hakkari'de bir tek Türk bayrağı olmadan miting yapacaksın. Doğuda ayrı, batıda ayrı konuşmak, CHP Genel Başkanı'na mahsustur. AK Parti bugün yüzde 50 oy oranına ulaştıysa, Türkiye'de her iki seçmenden birinin oyunu aldıysa, doğuda söylediğini batıda, kuzeyde söylediğini güneyde söylediği için almıştır. Biz 780 bin kilometrekarede aynı dille konuşuruz. O dil birilerinin dili değil, o dil 76 milyonun dilidir, milletin dilidir.

Meclis kürsüsünde bir milletvekilleri çıktı aleni olarak ırkçılık yaptı. Buna önce tepki gösteriyormuş gibi yaptı ama şu anda bu ırkçı milletvekili ile aynı çizgiye geldi, aynı düzeye indi, aynı şeyleri söylemeye başladı.

TUNCELİ'DE SÖYLE EĞER CESARETİN VARSA

Bir başka milletvekili Meclis kürsüsünde ağzından çıkanı kendi kulağı duymadığı gibi, kendi grubu da duymuyor ama millet duyuyor. Kendi içinde bu tür haddini bilmez, kendini bilmez, ceddini bilmez tipleri barındıran bir Genel Başkan'dan bir şey olmaz. Bizim, Mardin'de söylediğimizi Rize'de söyleyemeyeceğimizi iddia eden Kılıçdaroğlu, eğer cesaretin varsa o İzmir milletvekilini yanına alsın gitsin o düşünceleri Tunceli'de, kendi memleketinde dile getirsin.

RİZE'DE DE SÖYLEYECEĞİM

Biz Mardin'de söylediğimizi İstanbul'da söyledik, Ankara'da söylüyoruz, yakında Rize'ye gideceğim, iyi takip etsin beni Rize'de de söyleyeceğim. Çünkü biz bugüne kadar 81 vilayetin 81'inde milletin diliyle konuştuk ve doğruyu, hakkı cesaretle savunduk. Biz İzmir mitingimizi nasıl ay yıldızlı bayrağın gölgesinde yaparsak, gider Hakkari'de de mitingimizi aynı bayrağın gölgesinde yaptık, yaparız. Hodri meydan. Buyur Tunceli'ye git, televizyon programında söylediğin millet tanımını Tunceli'ye yap, seni o zaman görelim.

SEVSİNLER SENİ

Milliyetçilik ve Ulusalcılık aynı şeydir diyor. Biri eski dilde biri yeni dildeymiş. Hey sevsinler seni..  Siyasi hayatta en çok kullandığımız kavram millet kavramıdır. Biz millet kavramıyla hiçbir zaman bir milliyeti, bir bölgeyi, bir kabileyi kastetmedik. Her bir şehitliğimiz nasıl bir millet olduğumuzu bize anlatan derslerdir. Biz milliyetçilik ayaklarımız altında derken, elbette ki kucaklayıcı bir milliyetçiliği değil, etnik kökene, ırka, kabileye kibre, kafa tasçılığına, aşağılamaya dayalı bir milliyetçiliği kastediyoruz

DEMEK Kİ O DA ÇOK BUNALMIŞ

1 Mayıs 1920'de Gazi Mustafa Kemal Meclis kürsüsünde aynen şu ifadeleri kullanıyor, birilerine ithaf olunur... Ne diyor, 'Efendiler, meselenin bir daha tekerrür etmemesi ricasıyla...' Demek ki o da çok bunalmış, bizim bunaldığımız gibi. 'Bir iki noktayı arz etmek isterim. Burada maksud olan ve meclisi alinizi teşkil eden zevat yalnız Türk değildir, yalnız Çerkez değildir, yalnız Kürt değildir, yalnız Laz değildir. Fakat hepsinden mürekkep anasır-ı İslamiye'dir. Samimi bir mecmuadır.' 

Ziya Gökalp, Mehmet Akif, Nazım Hikmet, Necip Fazıl, Erol Güngör, Mümtaz Turhan... Hangi mütefekkire bakarsanız, millet kavramının böyle kucaklayıcı anlamda kullanıldığını görürsünüz. En önemlisi, bizim millet ve milliyet anlayışımızı şekillendiren, şehitliklerimizdeki mezar taşlarımızdır. Onların üzerlerinde yazan isimlerdir, şehirlerdir, bölgelerdir.

Çanakkale... Bizim millet olarak çok büyük bir imtihandan geçtiğimiz, millet tarifimizi kanla yazdığımız cephedir. Sakarya, Dumlupınar, Sarıkamış öyledir. Her şehitliğimiz, bizim nasıl bir millet olduğumuzu bize anlatan derslerdir. İşte biz, 'Milliyetçilik ayaklarımızın altındadır' derken, elbette ki böyle kucaklayıcı bir milliyetçiliği değil, etnik kökene, ırka, kabileye, kibre, kafatasçılığına, aşağılamaya dayalı bir milliyetçiliği kastediyoruz.

10 AYRI BÖLGEDEN KAFATASLARINI TOPLAMIŞLAR

Kitabın, 5. sayfasında bir resim var. Enstitünün bir laboratuvarının bir resmi. Raflarda yüzlerce kafatası var. İncelenmiş ya da incelenmeyi bekliyor. 10. sayfada başka bir odanın resmi var. Aynı şekilde raflarda yüzlerce kafatası var. Bu kafataslarını öyle enteresan almışlar ki. 'Trakya mıntıkasından şu kadar, Bursa, Bilecik mıntıkasından şu kadar, Çanakkale, Balıkesir, Manisa mıntıkasından şu kadar, Ege'den şu kadar, Eskişehir, Afyon, Burdur şu kadar.' Yani 10 ayrı bölgeden bu kafataslarını toplamışlar. İşin enteresan olan boyutu, kadın ve erkekler üzerinde ölçümler yapılıyor. 'Olur mu öyle şey' demeyin. İşte vesika burada. İfade şu: Türk kafalarının zaviye kıymetleri üzerine tetkikler. Kitabın 53. sayfasında bir başka resim. Yine raflarda kafatasları. Şimdi soruyorum: Bizim millet tarifimiz bu olabilir mi? Bununla ilgili daha ilginç bir şey var. 'Türk Antropoloji Enstitüsü, tarihinde iki kıymetli vesika' diye geçer ve burada, Türkiye Cumhuriyeti Riyaseti olarak geçiyor. Gerek Reisi Cumhur olarak, o zaman Gazi Mustafa Kemal ve aynı şekilde İsmet Paşa'nın da o zaman altında Başkomutan olarak imzası var. İşin organizatörü durumunda olan İstanbul Darülfunun Emiri Doktor Nurettin Ali Beyfendi'ye bununla ilgili tebrik yazıları yazılmış ve bu kitapçıkta da Şevket Aziz Kansu'nun Türk Antropoloji Enstitüsü tarihçesidir. Ve burada da hepsi A'dan Z'ye yerini alıyor.

Şimdi soruyorum: Bu insani midir bu vicdani midir? Bunun, bizim dinimizde, inanç dünyamızda, ruh dünyamızda yeri olabilir mi? Şeytan kendisinin ateşten, insanın ise topraktan yaratıldığını söylemiş, kibirlenmiş ve isyan etmiştir. Kendi ırkının, soyunun, diğerlerinden üstün olduğunu iddia eden, hiç tartışmasız, şeytanın izindedir. Özellikle MHP seçmeni kardeşlerime sesleniyorum. Burada özellikle BDP'nin peşine takılmış olan seçmen kardeşlerime de sesleniyorum. Aynı zamanda, CHP seçmeni kardeşlerime, bu vesileyle 76 milyonun tamamına sesleniyorum: 'Rabbim, sizi boylar halinde, kabileler halinde yarattı. Ta ki tanışasınız diye' buyuruyor. Ardından devam ediyor, 'Allah katında üstünlük takvadadır, yani Allah'a yakın olmak, ondan sakınmadadır.' 'Şu ırk, şu ırka üstündür' demiyor. 'Şu kabile, şu kabileye üstündür' demiyor. 'Hepiniz çamurdansınız, biz tanışasınız diye sizi farklı yarattık' diyor. Aynı şekilde, sevgililer sevgilisi Peygamberimiz, Veda Hutbesi'nde, 'Arabın Aceme, Acemin Araba üstünlüğü yoktur' diyor. 

Türk, Türk kültürüyle elbette ki varlığını sürdürecek. Kürt, kendi kültürüyle, Arap, Laz, Çerkez, Boşnak, Gürcü, hepsi kendi kültürüyle varlığını idame ettirecektir. Hepsi de saygındır. Hiç kimse bir başkası karşısında böbürlenmeyecek, kibirlenmeyecek. Hepsi tek bir millet olarak, tek bir çatının altında, tek bir bayrağın altında; bir, beraber, kardeş olacak, kardeşçe yaşayacak.

Milliyetçilik ayağımızın altındadır derken aşağılanmayı, etnik kökene dayalı bir milliyetçiliği kastediyoruz. Irkçılık anlamında da CHP'nin izinden giden BDP'nin milliyetçilik anlayışına prim vermeyiz. Biz milliyetçiliği yaşayan ve yaşatan bir partiyiz. Sloganlara sıkıştıran değil, millete hizmetle özdeşleştiren bir partiyiz."

BAHÇELİ'YE İTHAF OLUNUR

Sayın Kılıçdaroğlu’na Bahçeli’ye hatırlatmak istiyorum: Biz Afyon’dan yola çıkarken bir şey söyledik. Tek millet dedik. Bahçeli özellikle sana ithaf olunur. Biz Afyon'dan yola çıkarken tek millet dedik, arkadan tek bayrak dedik. Tek vatan dedik, tek devlet dedik. Bunlar kırmızı çizgilerimiz dedik. Biz CHP gibi ayrımcı milliyetçiliği bu millete haksızlık olarak görürüz. Biz her anlamda olduğu gibi CHP'nin izinden giden BDP'nin milliyetçilik anlayışına asla prim vermeyiz.

MİLLİYETÇİYİZ DEDİLER HAZİNEYİ BOŞALTTILAR

3.5 yıl bu ülkede başbakan yardımcısı oldunuz. Ne kazandırdınız açıklayın. Borç devşirmekten hazineyi boşaltmaktan başka ne yaptınız? Miliyetçilik küfretmek midir, elle ve dille slogan atmak mıdır? Eğer milliyetçilik buysa biz böyle milliyetçiliğe prim vermeyiz.

Milliyetçiyim diyenler bize 36 milyar dolar ihracat devretti. Şu anda 152.5 milyar dolara yükseldi. Milliyetçiyim diyenler borçlandılar. Bize 23.5 milyar dolar IMF'ye borç devrettiler. Biz onların yaptığı borcu 10 yılda ödedik. Şu anda 400 milyon dolar borcu Mayıs'ta ödüyoruz. IMF ile alacak vereceğimiz bitiyor. IMF bizden borç istiyor ve kendileriyle anlaşma yapılabilirse 5 milyar dolar borç veren ülke durumuna geliyoruz. Milli bankamızın içini boşalttılar. Şu anda Merkez Bankamızın döviz rezervi 125 milyar dolar oldu. Milliyetçiyiz dediler, bankaları batırdılar. 231 milyar lira milletin sırtına fatura yüklediler. Türkiye kendi tankını, kendi savaş helikopterini üreten bir ülke konumuna yükseldi.

MİLİYETÇİLİK ANLAYIŞI

Kendi imalatımız olan Göktürk uydusunu uzaya fırlattık. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. Bununla da kalmadık. Uzaya Göktürk uydusunu gönderirken, ta Moğolistan'da, Karakurum'dan Göktürk yazıtlarının olduğu o anıtlara varıncaya kadar 42,5 kilometrelik adeta sahra türü bir çölde gittim gördüm, baktım ve dedim ki 'Biz burayı yapacağız.' Oraya 42,5 kilometrelik asfalt yolu yaptık. Oranın açılışını da Gümrük ve Ticaret Bakanım, MHP'li Grup Başkanvekili veya Genel Başkan Yardımcısı idi bilemiyorum, bir beyefendi ile beraber gidip açılışını yaptılar. Bu gerçekleri de görün. Bizim milliyetçilik anlayışımız işte budur. Biz sadece 780 bin kilometrekarenin içerisinde kalmadık. Ecdadımızın ulaştığı her yere biz de ulaştık. Bosna'da Drina Köprüsü'ne biz gittik, Filistin'de Osmanlı belgelerine, Güney Kore Pusan'da, El Fetih Camisi'ne, Karadağ'da Osman Ağa Camisi'ne, Kosova'da Fatih Camisi'ne, Prizren'de Sinan Paşa Camisi'ne, Zigetvar'da Kanuni'nin mezarına sahip çıkan, onları hatırlayan, onları yeniden dünyaya kazandıran biz olduk. Gana'da okul inşa ettik, Myanmar'da şehitliğimize sahip çıktık, Moğolistan'da Dukha Türkleri'ni bulup el uzattık. Senegal'da tıbbi merkez, Lübnan'da hastane, Taşkent'te sağlık merkezi açtık. Bizim milliyetçilikten anladığımız işte budur.

PARAMIZI REZİL ETTİNİZ

Gana'da okul inşa ettik. Senegal'de hastane inşa etti. Bizim milliyetçilik anlayışımız budur. Paramızı rezil ettiniz. Elaleme rezil olduk. Paramızın kıymeti harbiyesi yoktu. Paradan altı sıfır atılması halinde bir yazar anıracağını söylüyordu. Şimdi bunlar ulusalcı oldu. Herhalde eşek gibi anırmasını bilmediği için anırmadı. Bizim paramız bir değer ifade ediyor. TC pasaportunun itirabarını iade ettik.

CHP yalpalamaktan istismardan başka bir şey yapmadı. Çünkü bu konuyla ilgili partilerinde kararlılık yok. Çıkıyor bir tek şehit gelirse sorumlusu Erdoğandır diyor .Ellerini ovuşturarak Şehit gelsin başbakana saldırayım diyor. Hem CHP'ye hem de MHP'ye rağmen barışı tesis edeceğiz.

KAN YÜZLERİNE BULAŞACAK

CHP, MHP ve BDP  bugüne kadar kanın durması için inisiyatif almadı. Sorumluluk üstlenmediler. Eğer bundan sonra da sorumluluktan kaçarlarsa, akan her damla kandan onların eline yüzüne bulaşacaktır. Bundan sonra da sorumluluk üstlenmezlerse akan kan onların eline, yüzüne bulaşır. Biz kanı durdurmak için çırpınacağız. Tek bir gencimizin burnu kanamasın diye çalışacağız.

Çözüm süreci içinde BDP'li vekillere imralı'ya gitmeleri noktasında Adalet Bakanlığı izin veriyorsa tek nedeni acaba bu yolda bir adım atılabilir mi?

BALDIRAN ZEHİRİNİ DE İÇERİZ

Kayseri'de de söyledim. Biz çözüm için her yola başvururuz. Baldıran zehri içmekse, biz o baldıran zehrini de içeriz. Yeter ki bu ülkeye huzur gelsin, refah gelsin.

Bir defa biz milletimize güveniyoruz. AK Parti olarak etnik yapılar üzerine ayrım yapmayacak tek partiyiz. Türk benim ne kadar kardeyimse Kürt de benim o kadar kardeşimdir, çünkü yaradılanı yaradan ötürü seviyoruz. Olayın aslı budur. 

BİZ ZORA TALİBİZ

Sizin hassas değerlerinizi istismar eden bu çıkarcılara asla prim vermeyin. Allah'ın izniyle milletin başını öne eğecek adım atmayız. Şehitlerin kemiklerini sızlayacak girişimde olmayız. Savaş kolay barış zordur. Biz zora talibiz.

DESTEK BEKLİYOR

Bu süreçte ne acıdır ki siyasi partilerden, medyadan, sanatçılardan, özellikle de bu ülkenin aydınlarından, mütefekkirlerinden yeterli desteği alamadık, ama almayı bekliyoruz. Temenni ederim ki alırız. Niyet hayır inşallah akibet de hayır olacak.

BARAJIN TEMEL ATMA TÖRENİNE CANLI BAĞLANTI

Çoruh nehrine 3 gerdanlık taktık. Şimdi de buradan Çoruh üzerinde bir başka barajın Yusufeli Barajı'nın temelini atıyoruz. Yusufeli Barajı 486 milyon lira bedelle, kendi sınıfında dünyanın en yüksek üçüncü, Türkiye'nin en yüksek barajı olacak. Ben temel atma törenlerine katılmıyorum. Artvin Yusufeli Barajı 6 yıl içinde tamamlanacak ve hizmete girecek."

BARAJ İÇİN YIL PAZARLIĞI

Erdoğan daha sonra barajın temel atma törenine canlı bağlantı yaptı. Bakan Veysel Eroğlu, Faruk Çelik, Kadir Topbaş konuştu. Erdoğan, barajı yapacak konsorsiyum adına Limak Yönetim Kurulu Başkanı Nihat Özdemir'e "7 yılı size yakıştıramıyorum. Ne kadar daha süratle bitirebileceğiz" diye seslenince, Özdemir, "Limak-Cengiz-Kolin ortaklığı olarak 18 Haziran 2018 tarihinde ülkemize kazandırma arzusundayız" diye konuştu. Erdoğan bunun üzerine "İnşallah 29 Mayıs 2018'de yetiştirelim ve açılışını bitirmiş olalım" dedi. Özdemir de "29 Mayıs'ta 11.00'de bu barajı ortaklarımızla birlikte yapıp teslim edeceğiz" şeklinde konuştu. Erdoğan 10'dan geriye sayarak grup toplantısının yapıldığı salondan barajın temelini attı.

Günün Önemli Haberleri