Erdoğan'ın görünmeyen dertleri seçimden önce...
Abone olRadikal yazarı Murat Yetkin, Cumhurbaşkanı Erdoğan ile Başbakan Ahmet Davutoğlu arasında görünmeyen bir 'bürokrasi savaşı' olduğunu yazdı.
"Dışarıdan bakınca Erdoğan-Davutoğlu
yönetimin önünde, seçim öncesinde yalnızca dışarıya yansıyan
sorunlar görülüyor. Kürt çözüm süreci, IŞİD, Suriye vb. Oysa bunlar
sadece görünen dertler. Bunlara bir de henüz su üzerine çıkmadan
kontrol altında tutulabilen iç dertler
eklenmeli..."
Bu iddia Radikal yazarı Murat Yetkin'e ait. Yetkin bu tespitte
bulunmasının nedeni ise bürokraside kritik koltuklara yapılan yada
yapılamayan atamalarda yaşanan kriz ididaları.
Başta Başbakanlık Müşavirliği, Hazine Müşavirliği ve YÖK
Başkanlığı'na atamalarda Erdoğan ile Davutoğlu arasında çıktığı
iddia edilen krizleri köşesine taşıyan Yetkin, yazısını çarpıcı bir
uyarıyla bitirdi:
"... 2015 Haziran’ında öngörülen seçim öncesi AK Parti
yüzde 50’yi korumakta zorluk çekebilir."
Yetkin'in bugünkü köşesinden öne çıkan bölümler
şöyle:
G20'YE KİM GİDECEK
TARTIŞMASI
"...
G-20 zirvesi önemli. Sadece 2015 yılındaki “Ekonomisi en
büyük 20 ülke” zirvesine Türkiye’nin ev sahipliği yapacak
olması nedeniyle değil. G-20 zirvelerinin dünya liderlerini
bir araya getirmesi nedeniyle de. Mesela bu vesileyle,
Davutoğlu Başbakan olduktan sonra ABD Başkanı Barack Obama ile,
Almanya Şansölyesi Angela Merkel ile, Rusya Devlet Başkanı Vladimir
Putin ile ve diğer liderlerle ilk kez Avustralya’da görüşecek.
Gerçi şimdiye dek G-20 zirvelerine katılım hep başbakan düzeyinde
olmuştu. Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın seçilmesinden kısa süre
sonra, yine şimdiye dek Başbakanların da katıldığı NATO zirvesi
için İngiltere’ye gitmesi akıllarda soru işareti doğurmuştu. Keza
BM Zirvesinde de Türkiye’yi Davutoğlu değil, Erdoğan temsil
etti. Davutoğlu’nun 12 Kasım’da Avustralya’ya gideceğinin
açıklanmasıyla bu spekülasyonlara cevap verilmiş oluyor.
Bununla birlikte ancak geçmişte koalisyon hükümetlerinde örneğini
gördüğümüz bürokratik tıkanmalara da rastlanmıyor değil.
Örneğin; Başbakanlık Müsteşarlığı'na, Efkan Ala’nın 17-25 Aralık
2013 yolsuzluk soruşturmalarının açılması ardından İçişleri
Bakanlığı'na getirilmesi ardından eski Adalet Müsteşarı Fahri
Kasırga getirilmişti. Erdoğan Cumhurbaşkanı seçilip Davutoğlu
Başbakanlığı üstlenince, Kasırga’yı değiştirmek istedi. Ne de
olsa kendisine en yakın çalışacak kişiyi, devletin bir numaralı
bürokratını kendisi belirlemek istiyordu.
DAVUTOĞLU'NUN TERCİHİ
ÇETİNSAYA'YDI
Davutoğlu’nun bu görev için tercihinin, kendisi gibi üniversite
kökenli YÖK Başkanı Gökhan Çetinsaya olduğu siyaset kulisine
yansımıştı. Ama olmadı. Çetinsaya yerine, Erdoğan’ın onayından
–DPT kökenli, yetişmiş bir iktisatçı olan- Kemal Madenoğlu
atandı. Madenoğlu daha önce Kalkınma Bakanlığı Müsteşarı
idi ve Çankaya yerine Atatürk Orman Çiftliği arazisinde 1 milyar
370 milyon liraya (615 milyon ABD doları) mal olan yeni
Cumhurbaşkanlığı (artık Köşk boyutlarını geçtiği için) Sarayı,
“Ak Saray” onun müsteşarlığı döneminde hızla inşa
edilebilmişti.
Kısa süre sonra Çetinsaya YÖK Başkanlığından da indi ve
Davutoğlu’nun Başbakanlık baş danışmanları arasında dâhil
oldu. Çetinsaya yerine atama yapılmış değil, ama yerine atama
yapılmayan tek bürokratik makam da YÖK değil.
Örneğin; IMF’ye gitmek üzere o Hazine Müsteşarlığı’ndan ayrılan
İbrahim Çanakçı yerine 2,5 aydır atama yapılmadı, vekâleten
yürütülüyor. Fethullah Gülen sempatizanları nedeniyle boşalan
makamlardan söz etmiyoruz; o artık Milli Güvenlik Kurulu yetki
alanına giriyor. Ama adını tam olarak koymak henüz mümkün olmasa da
üst bürokraside sert rüzgârların estiğini anlaşılıyor.
Yani dışarıdan bakınca Erdoğan’ın, daha doğrusu Erdoğan-Davutoğlu
yönetimin önünde, 2015 seçimlerinin öncesinde yalnızca dışarıya
yansıyan sorunlar ve sorular görülüyor.
- Yani Kürt çözüm süreci sarpa sararsa, PKK bahar aylarında yeniden
silaha sarılır mı?
- Ya da 1915’in 100’üncü yılında Ermeniler “soykırım” iddialarıyla
yürütecekleri kampanya ile hükümeti dışarıda ne keder zorlar?
- Mısır, İsrail ve Suriye’de büyükelçiliklerimiz boşken yoğun Orta
Doğu diplomasisini ABD ve Katar üzerinden daha ne kadar
sürdürebiliriz?
- Suriye’de Beşar Esad’ı indirme siyaseti bu ortamda daha ne kadar
dayanabilir?
- IŞİD’e karşı savaşta uluslararası koalisyona verilecek katkı
Türkiye’nin dış dünyadaki kredisini nasıl etkiler?
Ağır sorunlar.
Üstelik bu arada pek kimse söz etmese de Türk lirasının dolar
karşısında sürekli değer kaybetmesi ve üstelik bunun ihracatın
artmasına yol açmaması gibi ekonomik sorunlar da var. Ama
dediğimiz gibi bunlar görünürdeki dertler. Bunlara bir de
henüz su üzerine çıkmadan kontrol altında tutulabilen iç dertler
eklenirse 2015 Haziran’ında öngörülen seçim öncesi AK Parti yüzde
50’yi korumakta zorluk çekebilir.