Erdoğan’ın gerçek ve tek rakibi Demirtaş!
Abone olKöşk seçimi sonuçlarını analiz eden Vatan gazetesi yazarı Ruşen Çakır "Erdoğan’ın gerçek ve belki de tek rakibi Demirtaş’tı." dedi.
İNTERNETHABER.COM
Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde sonuçların belli olmasıyla ortaya
çıkan tabloyu analiz eden Vatan si yazarı Ruşen
Çakır seçimin kazananlarını ve kaybedenlerini yazdı.
Ekmeleddin İhsanoğlu'nun statükoyu koruyan
söylemine karşın Selahattin Demirtaş'ın siyaset
yapıp Erdoğan ve AK Parti'yi karşısına alan bir tutum aldığını
vurgulayan Çakır "Erdoğan’ın gerçek ve belki de tek rakibi
Demirtaş’tı." dedi.
TÜRKİYE'DEKİ SEÇİMLERDE MAĞLUP YOKTUR!
Türkiye’de seçimlerin neredeyse tümünün ortak özelliği
mağlubunun olmamasıdır. Sandıktan başarılı çıkamayan
partiler/adaylar öyle çok, kapsamlı ve ikna edici argümanla durum
değerlendirmesi yaparlar ki sanki onlar galip çıkmış
sanabilirsiniz. Mağluplar ne mi yapar? Mesela:
1) Varsa diğer mağlupların durumunu daha ön plana çıkarıp
kendilerini "daha az mağlup", buradan hareketle "gizli galip"
gösterirler.
2) Sandıkta kazanan tarafın seçim öncesi beklentilerini
abartılı bir şekilde tarif ederek, esas hedefine ulaşamadığını,
hayal kırıklığı yaşadığını, dolayısıyla aslında hiç de galip
olmadığını, tam tersine kaybettiğini ileri sürerler.
3) Kazanan taraf siyasi iktidarı zaten kontrol ediyorsa,
seçim sürecindeki adaletsizlikleri, eşitsizlikleri,
hukuksuzlukları, hile iddialarını her şeyin önüne koyup, bu şartlar
altında gösterdikleri performansı başarı olarak tasvir eder,
kendilerini "galip sayılır bu yolda mağlup" ilan ederler.
4) Tabii bir de doğrudan ya da dolaylı olarak seçmeni
suçlarlar. Daha önceki seçimlerin ardından, kazanan tarafın
karşıtları durumu sık sık Aziz Nesin’in o veciz sözüyle izah etmeye
çalışmışlardı. Bu seçimin ardından da benzer yorumlar yapıldı ama
fatura daha çok oy kullanmayan seçmenlere kesilmek istendi.
İHSANOĞLU'NUN KABAHATİ
YOK
Sonuncudan başlayalım: Daha ortada kimlerin, hangi gerekçelerle
Pazar günü sandığa gitmediği, gitmiş olsalardı hangi adaya oy
verecekleri belli olmadığı halde, çatı partilerinin sözcüleri,
cumhurbaşkanlığı seçimlerinin en azından ikinci tura kalmamasından
oy kullanmayanları sorumlu tuttular. Velev ki dedikleri doğru
olsun, katılım oranının yükselmesi halinde Erdoğan’ın yüzde 50’nin
altında kalacağı kesin olsun, bunun sorumlusu oy kullanmayanlar
mıdır, yoksa onları sandığa gelmeye ikna edemeyenler mi?
Özellikle Ekmeleddin İhsanoğlu’nun seçim kampanyasının sönük ve
heyecansız geçtiğine hep birlikte tanık olduk. Bunda herhalde en az
İhsanoğlu’nun kabahati vardır. Açıkçası kendisini aday gösteren
partilerden muazzam bir destek almamasına, üstelik Erdoğan ile
taraftarlarının her türlü saldırısına maruz kalmasına rağmen ayakta
kalabilmesi bile başlı başına başarıydı. Çatı partilerinin
yöneticileri, en azından, çatı adayı fikrinin hiç de parlak bir
buluş olmadığını; siyasi yönü bu kadar baskın olan bir seçime
siyasete bu kadar uzak ve kamuoyunun tanımadığı birini ortak aday
göstermenin bir bakıma yenilgiyi baştan kabul etmek anlamına
geldiğini itiraf etmeliler.
İhsanoğlu’nun adaylığının ilan edilmesinin ardından kendi
adaylarını çıkarma cesaretini gösteremeyen CHP’nin ulusalcıları
eğer bugün Kemal Kılıçdaroğlu’na meydan okuyorlarsa bunun ana
nedeni CHP yönetiminin, daha önceki seçimlerden sonra da yaptığı
gibi, hatalarıyla samimi bir şekilde yüzleşmekten kaçınmasıdır.
Lakin CHP yönetimine meydan okuyan bu isimlerin, geçersizliği
defalarca kanıtlanmış klişeler dışında Erdoğan ve AKP’ye nasıl
meydan okuyabileceklerini kestirebilmek epey zor.
ERDOĞAN'IN GERÇEK VE TEK RAKİBİ
DEMİRTAŞ'TI
Aslında Selahattin Demirtaş, çatı partilerinin her türlü bahane ve
mazeretini tek başına geçersiz kıldı. İhsanoğlu’nun aksine siyaset
yaptı yine onun aksine AKP ve Erdoğan’ı doğrudan eleştirdi ve tabii
ki İhsanoğlu gibi statükoyu korumayı değil tamamen değiştirmeyi
vaat etti. Tabii bütün bunları, arkasına sayısı ve niteliği her
geçen gün artan bir kitle desteğini ve parti örgütünü alarak yaptı.
Bu açıdan bakıldığında Erdoğan’ın gerçek ve belki de tek rakibi
Demirtaş’tı.
Yine Demirtaş’la, bütün hukuksuzluk, adaletsizlik ve eşitsizliklere
rağmen doğru sözlerin doğru insanlar tarafından söylenmesi halinde
bunun seçmen tarafından muhakkak kabul gördüğü de bir kez daha
kanıtlanmış oldu.
Son söz: Her seçimden sonra kazananları ve onlara oy verenleri
suçladığınız, aşağılamaya kalktığınız müddetçe hep kaybetmeye
mahkumsunuzdur.