Erdoğan'ın futbol geçmişindeki palavralar!
Abone olErdoğan'ın futbol geçmişine dair yazılanların büyük ölçüde yalan olduğunu iddia eden Soner Yalçın ortada başarısız bir futbol geçmişi olduğunu iddia etti.
İNTERNETHABER.COM
Fenerbahçe'nin şampiyon olmasıyla Başbakan Erdoğan'ın futbol
geçmişi yeniden yazılıp çizilmeye başlanınca Sözcü
si yazarı Soner Yalçın da Tayyip
Erdoğan'ın futbol kariyerini masaya yatırdı.
ERDOĞAN'IN FUTBOL GEÇİMİŞİNE DAİR PALAVRALAR!
Erdoğan'ın futbol geçmişine dair yazılanların büyük ölçüde yalan olduğunu iddia eden Soner Yalçın "Yok efendim; “Gol Kralı” idi. Yok efendim; Fenerbahçe, Erdoğan’ı transfer etmek istemişti ama babası izin vermemişti. Yok efendim; topa vuruş tekniği Alman futbol yıldızı Franz Beckenbauer’a benziyordu ve bu nedenle ona “Beckenbauer Tayyip” deniyordu. Hep bir abartı-palavra var." dedi. "Erdoğan’ın “futbol defterini” bir de ben aralayayım; bakalım karşımıza hangi gerçekler çıkacak…" diye yazan Yalçın, ortada başarısız bir futbol geçmişi olduğunu iddia etti.
İşte Yalçın'ın yazısındaki ilgili bölümler:
Geçen yıl…
“Muhsin Bey”, “Arabesk” gibi unutulmaz filmlerin görüntü
yönetmeni Aytekin Çakmakçı ileFethiye’den dönüyoruz.
Uçakta söz Erdoğan’ın futbol hayatından açıldı. Aytekin
Ağabey de o dönem İstanbul amatör kümede Erdoğan ile karşı
takımlarda oynamıştı. “Herkes ne kadar golcü olduğunu
anlatıyor; kendisi savunma oyuncuydu. Bir de ne kadar efendi olduğu
söyleniyor; neredeyse her maçında ya sarı kart ya da kırmızı kart
alırdı!”
Sert futbolcuydu Erdoğan ve ağzı bozuktu…
Oysa anlatılanlar, yazılanlar hiç öyle değildi…
Kütüphaneye gidip dönemin gazetelerine bakıp Erdoğan’ın futbol
yaşamına ilişkin bilgi toplamayı planladım.
Sonra “yahu” dedim, “Erdoğan’ın futbol hayatı için zaman harcamaya
değer mi?”
Fakat…
Bu sezon Fenerbahçe şampiyon olunca bilindik abartılar
tekrarlanmaya başladı. DayanamadımErdoğan’ın futbol defterini
karıştırmaya başladım…
Malzemecinin yardımcısıydı
Kasımpaşa 1967-68 sezonunda 3. Lig’e düştü.
Erdoğan 13 yaşındaydı. İmam Hatip öğrencisiydi. Aynı zamanda
Mercan yokuşundaki “Anbarlı Saraciye” adındaki çanta
ve cüzdan satan mağazada çalışıyordu. Erdoğan’ı patron
Galip Anbarlı’ya öneren İmam Hatip’teki öğretmeni Osman
Öztürk’tü.
Haftalığı 150 lira idi. Döneme göre para çoktu;
ama yatılı okuyan yoksul İmam Hatip öğrencilerineişyerleri
sahipleri yardım amacıyla fazla ücret ödüyordu.
Erdoğan fırsat bulduğunda Kulaksız top sahasında futbol
oynuyordu. Spor ayakkabısı yoktu ve günlük ayakkabısıyla futbol
oynuyordu. Arada bir, mahallesinin takımı Erokspor’un
antrenmanlarına gidiyordu. Ağabeylerinden rica ediyor; futbol
oynuyordu. Lisanssızdı ve resmi maçlarda oynamıyordu.
Ne hikmetse, öyle bir yazıyorlar ki…
O kadar iyi futbolcu idi ki; küme düşen Kasımpaşalı yöneticiler, 2.
Lig’e tekrar çıkmak için -resmi futbol lisansı bile
olmayan- Erdoğan’a umut bağlamıştı!
Ayrıca kapışılıyordu. İstanbul amatör küme takımlarından,
Kasımpaşa’daki Camialtı Tersanesi’nin
takımı Camialtıspor da Erdoğan’ı istiyordu!
İki takım arasında kalan Erdoğan karanını verdi; Türkiye’nin
en köklü kulüplerinden profesyonel Kasımpaşa’da değil, amatör
Camialtıspor’da resmi futbol yaşamına adım atacaktı! Yerseniz,
resmi tarih böyle yazıyor!
Oysa…
Camialtıspor’a mahallelerindeki “Camcı Turan” diye
bilinen Turan Aslantürk’ün torpiliyle girdi.
Resmi tarih yazıyor: Erdoğan, Kasımpaşa profesyonel takım
olduğu ve şehir dışına deplasmanlaragittiği
için, babasından habersiz futbol oynadığı için bu teklifi
reddetti.
Gerçeği “Camcı Turan” (Aslantürk) yıllar sonra açıkladı:
“Kasımpaşalı olduğum için babası Ahmet ağabeyle de iyi
tanışıyorduk. Babası onun boş vakitlerinde futbol oynamasına
izin verdi. Bizim takımda 4 yıl futbol oynadı.”
Ahmet Erdoğan’ın izin vermesinin nedeni; paraydı. Çünkü
Camialtıspor Denizcilik Bankası’nın kulübüydü ve kimi
futbolcular sözleşmeli personel olarak işe alınıyordu. Ayrıca 5
lira ile 25 lira arasında galibiyet primi
vardı. Babası bu nedenle oğluna izin vermişti.
Yazıyorlar; “ilk futbol transferinden 1.000 lira aldı.”
Oysa Camialtıspor’un sadece antrenmanlarına
gitti. Takımın malzemecisinin yardımcısıydı.
Galibiyet primi alındığında ekonomik durumu iyi olan Sedat Erkomay
gibi futbolcular parayı Erdoğan’averiyorlardı.
Malzeme yardımcısına ancak 2 yıl sonra lisans çıkarıldı…
“Kasımpaşa baskısı”
Erdoğan’ın ilk lisansı 9 Temmuz 1971’de çıktı!
Sarı-Beyazlı takımın 16 kişilik kadrosuna girmeyi başardı;
ama ilk 11’e giremedi. “Camcı Turan” yine devreye girdi;
antrenör Rıdvan Gacamer’e baskı yaptı.
1950’li yıllarda İzmir Altınordu takımının gol kralı
olan Rıdvan Gacamer, Erdoğan’ın futbolunu
beğenmiyordu. Takım kaptanı Bahri Sonay’dan da “Kasımpaşa
baskısı” gelince, Erdoğan’ı mecburen ikinci
yarı oyuna sokmaya başladı.
1968-69 sezonunda İstanbul amatör lig şampiyonu olan
Camialtıspor, Erdoğan’ın forma giydiği 1971-72 sezonunda
bırakın şampiyonluğu gruptan düşmemek için mücadele verdi! Son
maçı alarak grupta kaldılar. Şanslılardı; kimse antrenöre baskı
yapmadığı için, o maçta Erdoğan yedek
kulübesinde oturdu!
Demek ki malzeme yardımcılığında daha iyiydi!
1972-73 ve 1973-74 sezonları Camialtıspor için iyi geçmedi;
güçlükle grupta kaldılar.
Hep baba mazereti var
Resmi tarih yazıcıları diyor ki: Camialtıspor’da oynarken
Erdoğan çok beğenildi ve İstanbul Genç Karması’na seçildi. Türkiye
Şampiyonası’na gitmesi için babasının veli muvafakatını
imzalaması gerekiyordu; imzalamadığı için oğlu bu yakaladığı büyük
şansı değerlendiremedi.
Allah!.. Allah!..
İstanbul amatör liginde gruptan düşmemek için mücadele veren
Camialtıspor’un üstelik yedek futbolcusu mu başarılı bulunup genç
karmaya seçildi?
Bitmedi.
Deniyor ki; 1974-75 sezonunda güçlü bir futbol takımı kurmak
isteyen İETT, Camialtıspor’un başarılı futbolcusu Erdoğan’ı
transfer etti! Bu transferin Erdoğan’ın futbolculuğuyla ne
kadar ilgisi var, tartışılır. Çünkü…
6 Ekim 1973’te liseyi bitiren Erdoğan’ın para kazanması
gerekiyordu.
Camialtıspor’un futbolcusuydu; fakat Denizcilik Bankası’ndan
beklediği kadro bir türlü verilmiyordu.
Erdoğan, hem para kazanıp hem okuyacağı bir takım arayışına
başladı. O takım; İstanbul amatör kümeden İETT oldu…
Bu transferinde parti dayanışması rol oynadı.
Evet devam edelim…
“GOL KRALI” YALANI
Ayhan Mat, İETT futbol takımımın deneyimli kaptanıydı.
Erdoğanlar’ın Kasımpaşa’dan komşusuydu.
Ayhan Mat; mahalleden Ercan Aslan, Dursun Kaya ve Erdoğan’ı
antrenör Mehmet Ali Gürses’e önerdi.
Çayırağa’da yapılan seçmelerde Erdoğan futboluyla değil
fiziğiyle beğenildi.Şanslıydı; takımda uzun boylu futbolcu
yoktu.
Gerçi…
Bu seçimde başka faktörler var mıydı,
bilinmez. Çünkü…
Antrenör Gürses, Kore Gazi’siydi. Askerden sonra hem
ayakkabıcılık yapıp hem deFeriköy’de futbol oynamıştı. Erdoğan
gibi “sigortalı sağlam bir iş bulmak” için İETT’de kadrolu işe
girip futbol takımında oynamıştı.
Gürses’in bir diğer özelliği muhafazakarolmasıydı.
Bunu yazmamın nedeni; maçlar başlayıp Erdoğan ilk 11’de yer
almasıyla takım içinde,“Erdoğan’ı muhafazakar olduğu için
oynatıyor” itirazları gelmeye başladı. Bunların başında
takımın genel kaptanı Cahit Eraslan vardı.
Gürses, Vefa ve Eyüp Stadı’nda oynanan maçlardan önce takımı
mutlaka Eyüpsultan Camii’ne götürüyordu. Erdoğan takımın
“Hoca”sı idi; camide duayı o okuyordu.
Antrenör Gürses yıllar sonra o dönemi şöyle anlattı:
”Kur’an-ı Kerim okumayı bana Tayyip Erdoğan öğretti. Çok
istiyordum, bana Kur’an okumayı öğrettiği için ona duacıyım. Bir
gün Tayyip Erdoğan’a ‘Acaba dedim ben de öğrenebilir miyim?’ O da
bana, ‘Hocam çok kolay, sana 15 günde öğretirim’ dedi. ‘Peki oğlum
al bana bir Kur’an-ı Kerim, getir’ dedim. Nitekim Kur’an-ı Kerim’i
aldı ve getirdi. Şimdi fevkalade eski Türkçe olarak Kur’an-ı Kerim
okuyorum.”
İkisi de MSP’liydi…
Futbolcuların siyasetle ilgilenmeleri hoş karşılanmıyordu ama
Erdoğan antrenörünün göz yummasıyla 1976’da MSP’nin Beyoğlu ve
İstanbul Gençlik Kolları Başkanlığı’nı yürüttü.
Evet…
Camialtıspor’da nasıl “Camcı Turan” destekledi ise İETT takımında
da antrenör Gürses hep arkasında durdu.
Torpilliydi. Takıma geldiğinde forvetti; olmadı. Forvet
arkasına çekildi; yapamadı. Orta sahada oynatıldı;
beceremedi. Stopere çekildi; etkisiz kaldı. En sonunda libero
oynatıldı!
“9”, “6” ve en sonunda “5” numaralı forma giydi.
Erdoğan’ın müritleri uçuyor; “gol kralıydı!”
1974-75 sezonunda sadece 2 gol attı!
1975-76 sezonunda 1 gol attı!
1976-77 sezonunda takımı İstanbul amatör şampiyonu oldu
ama Erdoğan hiç gol atamadı!
1977-78 sezonunda İETT bırakın şampiyonluğu gruptan çıkamadı.
Erdoğan’ın en başarılı sezonu oldu; 4 gol attı.
1978-79 sezonunda gol atamadı; artık defans
oyuncusuydu.
1979-80 sezonunda da libero oynadı ama çoğu zaman yedekti.
İşte “gol kralı”nın içler açısı hali…
Bırakın “gol krallığı” doğru dürüst gol
atamayan Erdoğan’ın libero oynamasıyla ilgili bu kez
ne yazıyorlar? “Pas atışı ve topa vuruş tekniğiyle Alman
futbol yıldızı Franz Beckenbauer’a benziyordu!” Hiç
gülmeyiniz…
Antrenörüyle arasında muhafazakar dayanışma olmasa, bırakın İETT
kadrosuna girmeyi futbolu bile bıraktırırlardı! Herkes, evli
ve çocuk sahibi olmasına acıyor; ücretinin kesilmemesi için kötü
futboluna göz yumuluyordu.
“Beckenbauer Tayyip” imiş takım içindeki adı!
“Hoca” idi, “Hoca”…
Gelelim şu Fenerbahçe rüyasına…
O yıllarda tek amacı vardı: İETT’den kadro almak.
Camialtıspor’da ulaşamadığı hedefini gerçekleştirdi.
Takıma giren 16 kişiyle birlikte 24 Temmuz 1974’te; 52007
sicil numarasıyla “geçici takdirli işçi” statüsüyle işe
alındı. Temizlik işçisiydi; Altıntepe Daire Müdürlüğü
binasının temizlik hizmetlerini yürütecekti.
15 Ekim 1975’te kadroya geçti. Dokuz kadro için açılan
sınavdaki “Türkiye’nin komşuları kim”ve ”Kaç türlü yön
vardır” gibi sorularıbaşarıyla yanıtlayıp, 100 puanla kadro
aldı.
Bir yıl sonra 1 Ekim 1976’da Altıntepe’den belediyenin spor
tesislerine nakledildi. İETT futbolcuları genelde burada
çalışıyordu.
Gelelim; “yedekler kralı”nın Fenerbahçe’ye transfer
hikayesine…
Erdoğan’ın resmi tarihçileri transfer teklifinin ne zaman
yapıldığına ilişkin farklı yıllar yazıyor.
Kimi “1973-74”, kimi “1976-77” kimi ise “1977-78” sezonunu
gösteriyor!
Kimine göre Eskişehir’deki Türkiye amatör ligi maçlarında görülüp
beğenilmişti.
Kimine göre Dereağzı’ndaki bir özel maçta beğenilmişti.
Kimine göre Kasımpaşa Stadı’nda amatör lig maçında
beğenilmişti.
“Beğenen” Fenerbahçe teknik direktörü de değişiyor:
Kimine göre Valdir Pereira Didi; kimine göre ise Tomislav
Kaloperovic!
Bir başkasına göre beğenip resmi teklifi yapan kulüp başkanı
Faruk Ilgaz idi.
Sonuca gelelim:
Resmi tarihçilere göre, Erdoğan transfer teklifini babasına söyledi
ve “ret” yanıtı aldı! Erdoğan da iki gün kara kara
düşünüp Fenerbahçe’ye kararını bildirdi; “gelmiyorum.”
Anlamadığım şu:
Camialtıspor ve İETT’de para ve kadro için oğlunun futbol
oynamasına izin veren Ahmet Erdoğan, Fenerbahçe gibi büyük bir
takımın hayatında bile göremeyeceği kadar vereceği parayı niye
reddetti! Ya da:
Halk deyimiyle söylersek; “küçük at da civcivler
yesin!” (Erdoğan ne demişti; “İnce at da kargalar da
yesin.”)
Yahu…
İnsan açıp dönemin Fenerbahçe kadrosuna bakar; hangi
futbolcular vardı ve nerelerden transfer edilmişti?
Sürekli yedek kalan, gol atamayan ve muhafazakar destekle oynayan
Erdoğan mı Fenerbahçe’ye transfer olacaktı? Güldürmeyin
insanı.
Ama…
-Hadi adını yazmayayım- ünlü bir futbol yorumcusu Erdoğan’ın
zamanında Galatasaray’ın transfer listesinde olduğunu
bile yazdı!
Erdoğan’ın futbol hayatıyla ilgili yazılanları düzeltmeye sayfalar
yetmez…