Erdoğan'ın eski sağ kolu yazdı kim bu AK Partililer?
Abone olCumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yakınlığı ile bilinen Akşam gazetesi yazarı Hüseyin Besli, 3 AK Partili isim hakkında tartışma yaratacak bir köşe yazısı yazdı.
Hüseyin Besli... Akşam gazetesi yazarı... Cumhurbaşkanı
Erdoğan’ın belediye başkanlığı döneminden bu yana en yakınındaki
isimlerden ve Başbakanlığı döneminde ise başdanışmanı.
Yani AK Parti için sözü dikkate alınan sayılı bir kaç isimden
biri.
Hal böyle olunca Besli'nin köşesinden yazdıkları da siyaset
arenasında hem AK Partililer hem de muhalefet tarafından dikkatle
izleniyor. Hüseyin Besli'nin dün yazdığı 'Sıradan Şeyler' başlıklı
yazısı da tam bu türden detaylar içeriyor. Üç AK Partili hakkında
yazı kaleme alan Hüseyin Besli seçim sürecinde yaşananları tek tek
yazdı.
Besli yazısında bir vekil adayının seçimlerde
çalışmamak için rapor aldığını, bir bakanın
korumasıyla şov yaptığını ve tek hüneri Başbakan ile aynı fotoğraf
karesinde görülmek olan birisinin ise ayakkabısının
bağcıklarını başkalarına çözdürdüğünü iddia
etti.
PEKİ KİM BU 3 AK PARTİLİ?
Şimdi herkes bu üç ismin kim olduğunu soruyor. Ancak Besli
yazısında bu sorunun yanıtını vermedi. İşte Besli'nin siyaset
kulislerini karıştıracak o yazısından satırbaşları...
"Seçim sonrası ‘AK Parti’yi eleştirenler’ sınıfına
katılmamak için direnmeye devam edeceğim. (En azından
şimdilik.) Ancak bu tavrım sırf gülelim(!) diye bazı
anekdotları aktarmama mani değil.
BİR: Büyükşehirlerden birinde, seçilmesi garanti
sırada yer alan bir aday (şimdi milletvekili) kampanya devam
ederken bağlı bulunduğu Seçim Koordinasyon Başkanlığı’na bir rapor
getirir. Sağlık raporu. Yani seçim çalışmalarına katılamayacağını
bildirmektedir bu raporla. Büyük ihtimalle şöyle düşünmüştür:
“Artık her gün yüzlerce kirli ve terli elleri sıkmaktan ve sakallı
yüzleri öpmekten kurtuldum.”
Siz AK Partili bir adayın
bu davranışı karşısında gülmez misiniz?
İKİ: Bütün hüneri bakanlarla, bilhassa Başbakanla
aynı fotoğraf karesinde görülmek olan birisi, o fotoğraflardan
devşirdiği güç ile ayakkabısının bağcıklarını başkalarına
çözdürüyor ise, o kişi bugün milletvekili, eskaza bir de bakan
olduğunu düşünün. Başkalarının fotoğraf karesinde görülmekten
güç devşiren kişi, bizzat kendisi bir fotoğraf karesinin öznesi
olduğunda ne tür komikliklerle karşılaşabileceğimizi düşünmek
gerekmez mi?
ÜÇ: Daha dün teşkilatlarda beraber olduğumuz ya da
parlamentoda aynı sırayı paylaştığımız arkadaşımız bir gün bakan
oluyor. Bu övünülecek bir şey kuşkusuz. Sonra bir gün, diyelim ki
bir teşkilat toplantısında o bakanın arkasında güçlü kuvvetli,
iriyarı bir delikanlı kollarını kartal gibi iki yana açarak,
dirsekleriyle etrafa nizamet vererek görev yapıyor. Onun adı
koruma.
Koruma da, kimi kimden koruyorsun. Sonra ‘yakın
koruma’ dediğiniz illa böyle mi yapılması gerekiyor.
(Telaşlanmayın. Kalkıp bir de yakın koruma dersi vermeyeceğim.)
Bir siyasinin korumalar arasında dolaşması önce kendisine
haksızlıktır. Bir kavanoz içindeki bal misali. Kavanozun kapağını
açıp millete sebil etmediğiniz müddetçe, kimse uzaktan bakarak
kavanozun içindeki balın kıymetini bilmez. (Koruma meselesi daha
üst katmanlarda daha vahim bir hal almakta kuşkusuz)
Şimdi siz kişinin kendini toplumdan tecrit ederek, kendi gıdasını
kesmiş olmasına gülmez misiniz?
KOMİKLİKLER SADECE AK PARTİ CENAHINDA
OLMUYOR
Hüseyin Besli yazısının ikinci bölümünde ise muhalefet kanadında
yaşananları kaleme aldı. İşte satırlar...
Komiklikler tabii ki sadece AK Parti cenahında olmuyor.
Kemal Kılıçdaroğlu başlı başına komik bir vaka.
En son; “hükümeti AK Parti haricindeki %60’lık blok
kurmalıdır” demiş.
Neresinden başlamalı ki; önce, %60’lık bir blok yok. AK Parti’nin
oyu %40,9 olduğuna göre %59,1’lik bir blok olabilir. O da nasıl
bloksa, seçime bağımsızlar hariç 20 parti katıldığına göre, AK
Parti’yi çıkarırsak 19 parçalı bir ‘blok’tan söz
ediyoruz demektir.
Hadi Meclis’te temsilcileri bulunan partilerin milletvekili
sayısıyla ‘güvenoyu’ meselesini hallettiniz. Sıra
hükümet kurmaya gelince iş o kadar basit değil.
Mademki AK Parti karşıtı bir bloktan bahsediyor, öyleyse, mesela
hükümette Saadet Partisi’ne de bakanlık verilmeli. Üstelik bir tane
yetmez. Malum; Saadet Partisi seçimlere Büyük Birlik Partisi ile
beraber girdi. Bu nedenle her iki lidere birer koltuk
verilmeli.
Diğer partiler %1’in altında kaldığı için onlara bakanlık koltuğu
verilmez diyelim. Ama Haydar Baş ihmal edilmemeli. Hiç kuşkusuz,
asgari ücret ve sosyal yardımlar konusunda yol gösterici bir rol
üstlenmesini sağlayacak bir unvan bulunur, değil mi?
Bazen güleriz ağlanacak halimize…