Erdoğan'ın çıkışına dersaneciler ne dedi?
Abone olBaşbakan Erdoğan’ın gündeme getirmesiyle çalışmaların başladığı dershanelerin kapatılması konusu, NTV’de bir dershaneciye soruldu.
İlk olarak Başbakan Erdoğan, Seul yolunda gündeme getirdi:
Dershaneler kapatılacak.Dershaneleri, bir araya gelip okul açmaya
çağıran ve gereken desteğin verileceğini söyleyen Erdoğan, kapatma
için süre de biçti: En geç 2014’te bu iş bitecek!
NTV’de yayınlanan 'Bugün Yarın' programında Oğuz Haksever, konuyu, eğitimde kalite üzerine çalışmalarıyla bilinen Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Batuhan Aydagül ve Fen Bilimleri Dershaneleri Kurucusu Nazmi Arıkan’a sordu.
Arıkan’ın ilginç açıklamaları, çekinceleri olmakla birlikte Başbakan Erdoğan’ın teklifine olumlu yaklaşımı şöyle:
"Ben bu tür şeylere alışığım. Bu kez biraz farklı ama en sıkısını 12 Eylül’de gördük. Hasan Sağlam Paşa Milli Eğitim Bakanı’ydı ve 1984 ağustosunda 'dershaneler kesin kapanacak' dediler. 1.5 yıl süre verdiler ama Özal iktidara gelince kendisine konu anlatıldı, yeniden yasa düzenlendi ve konu kapandı. Dershanede dernekleşme de de o zaman oldu zaten.
"GELİR DAĞILIMI BOZULDUKÇA..."
Dünyadaki bir çok ülkede bu iş nasıl yürüyor diye inceledim.
Vardığım sonuç şu: ülkedeki gelir dağılımı adaleti bozuldukça,
merkezi sınavlara verilen önem artıyor. Zorunlu eğitimden sonra
insan gibi yaşamayı sağlayacak sosyal ortam oluşturulursa merkezi
sınavlar önemini yitiriyor. Geleceği tasarlamada, ulusal gelirden
pay almada eğer üniversite hatta bölüm önem kazanıyorsa, bu iş daha
çok gündemde olur...
"MERDİVEN ALTI ALIR BAŞINI GİDER"
Dershaneye olan ihtiyacı ortadan kaldırmadan dershaneleri
kaldırırsak o zaman şu anki sıkıntı 5’e katlanacak. Şöyle ki; şu an
Türkiy’de yasal 4 bin, yasal olmayan 2 bin desem 5 bin mi desem
dershane var. Eğer dershaneye ihtiyacı ortadan kaldırmadan
'kapattım' derseniz, merdiven altı dershanecilik alır başını
gider.
Biz, dershanemize gelen öğrencilere özel dersi yasaklıyoruz ama en az yarısı özel ders alıyor. Velilerin 'benimki en önde olsun' düşüncesi, işte bu düşünce sistemimizin değişmesi, dershaneye olan ihtiyacın ortadan kalkması lazım.
"OKULLARI HAFTA SONLARI BİZE VERİN"
Sayın Nimet Çubukçu bakanken ben kendisine bir öneride bulunmuştum.
‘Sayın bakanım, bu çocuklar okullardaki eğitimi ne kadar
iyileştirirseniz iyileştirin ek bir destek alıyorlar. O zaman bunu
daha kolay ulaşılabilir ve daha ucuz hale getirmenin yolu var mı
buna bakalım. Gelin, hafta sonları boş olan okulları bize verin ve
çocukların eğitimlerini biz üstlenelim. Bina kiralarından
kurtulacağımız için ücretler en az 4’te 1, 5’te 1 ucuzlayacaktır’
dedim....
Konuyu bütün olarak ele almak gerekiyor. Dershaneler zorunlu değil ve kapatılması mümkün olan yerler. Veliler deli gibi para ve zaman harcıyor. Burada bir şey var ve bunu kıracak bir yol bulmak lazım. O da sadece kalite artırmakla değil, farklılıkları azaltmaktan geçiyor.
"100 ŞUBEDEN SADECE 3’Ü OKUL OLUR"
Programın diğer konuğu Eğitim Reformu Girişimi Koordinatörü Batuhan Aydagül'dü
Sayın Başbakan’ın okullaşma çağrısı çok hoşumuza gitti. Başbakan’ın çözümüyle birlikte gelmesi de çok hoş ve bana keyifli geliyor ama bir sorun var. Dershanelerin mevcut binaları...
Başbakan Seul yolunda konuyu gündeme getirince, MEB dershanelere bir yazı gönderdi ve binası okul olmaya hazır olan dershaneleri öğrenmek istedi. Bizim 100 şubemiz var ve sadece 3 tanesi okul olmaya uygun çıktı. Dershane olma standartıyla okul olma standartı birbirinden farklı...
Standartlar yönergesini değiştririp ‘derhaneler mevcut haliyle okul olarak çalışsın, 5 yıl içinde şartlar düzeltilsin’ denirse teklif işe yarar gibi görünüyor. Ama bu dershane sorununu ortadan kaldırmaz. Boğaziçi Endüstri Mühendisliği'ni kazanmak için Türkiye’de ilk 500’e girmeniz gerekiyor...
"PROGRAM FARKLILIĞI ORTADAN KALDIRILMALI"
Dershane öğrenciye ne veriyor sorusu da gündemde. Örneğin bu
televizyon kanalında 2-3 saat kolay soru çözme dersi verirseniz tüm
Türkiye aydınlanır ama mesele bu değil. Mesele, lise müfredatımızın
çok çeşitli olması. Bildiğim kadarıyla 57 farklı program türü var.
Özel, yabancı, azınlık, anadolu, düz, meslek liseleri... Ve sonucu
bir tek sınavla ölçüyoruz. Program farklılığını sıfırlayabilmek
için, Robert Koleji’nden de öğrenciler dershaneye geliyor. Oradaki
öğretmenin sınavla derdi yok ve o öğrenci dershaneye gitmek zorunda
kalıyor.
"ÖĞRETMEN TAMAM DA YA PERSONEL"
Şu anda 4 bin yasal dershanenin yaklaşık öğretmen sayısı 50 bin.
Çalışan personel sayısı ise yaklaşık 25 bin. 50 bin öğretmenin
tamamı MEB bünyesine katılabilir, bunda bir engel yok ama kantinde,
ofiste, büroda çalışan 25 bin kişi ne olacak. Bunlara da bir çözüm
bulmak lazım...
"ALT KADRO HABERSİZ"
Başbakan Seul’e giderken ‘kapatacağız ‘ dedi ama alt kadronun bu
konuda hemen hemen hiç bilgiye sahip olmadığını gördük. Sayın Bekir
Bozdağ ve sayın Bülent Arınç birbirinden farklı açıklamalarda
bulundu. Bugün de bürokratların bu işten çok fazla haberdar
olmadıkları kanaatine kapıldım...
(SORU: MEB’den gelseler, meseleyi konuşalım ve kapatalım
deseler?..)
Kapatılım derim. Ama ortamını doğru hazırlamak şartıyla. Ölecek
halimiz yok ama şunu biliyorum ki; dershanecilerden yeri sağlam
olanlar var ama önlem alınmazsa diğerleri büyük acı çeker. Kötü
günler görünür onlara...