Erdoğan'ın cezayı öğrendiği an!
Abone olİnternethaber Yazarı Barış Yarkadaş, Tayyip Erdoğan'a bu "haber"i verdiğinde, başkan neler hissetti? Ne dedi?
Yaklaşan AK Parti Kongresi öncesi,
Recep Tayyip Erdoğan'ın yaşadığı süreçleri kaleme
alan yazarımız Barış Yarkadaş, bugün
"tarihi an"ı yazdı. Erdoğan, ceza aldığını nasıl
öğırendi? Ne dedi?
3
TÜM GÖZLER ONDA
1994 seçimlerinin yapılacağı yıl, İstanbul Büyükşehir
Belediye Başkanlığı SHP’deydi. Nurettin
Sözen Belediye Başkanı, Ergun Göknel de
İSKİ Genel Müdürü’ydü. Seçimlere çok az bir zaman kala İSKİ’de
yaşanan yolsuzluğun basına yansıması, SHP’yi zor durumda bıraktı.
Türkiye, seçimlere kadar İSKİ yolsuzluğunu
konuştu.
Bu en çok Recep Tayyip Erdoğan ve Refah
Partisi’nin işine yaradı. Erdoğan, seçim stratejisini
“Yolsuzluklarla savaş ve hizmet” üzerine kurdu.
Seçim sandıklarındaki oy sayma işlemi bittiğinde, Recep Tayyip
Erdoğan’ın, en yakın rakibi Zülfü Livaneli’ye fark
attığı görüldü. Refahlıların deyimiyle, “İstanbul
ikinci kez fethedilmişti.”
Tayyip Erdoğan tüm rakiplerini açık ara farkla geride bırakıp
başkanlık koltuğuna oturduğunda, ilk sözleri “Ben
İstanbul’un imamıyım” oldu. Uzun süre tartışma yaratan bu
sözün ardından, “Taksim Meydanı’na cami yapacağım”
geldi. Laik çevrelerin tepkisi bir anda Tayyip Erdoğan’a yöneldi.
Gazeteler bir süre sonra, R. Tayyip Erdoğan’ın yaptığını öne
sürdüğü arsa yolsuzluklarıyla ilgili haberler vermeye başladı.
Erdoğan’ın Ramazan aylarında belediyenin yemekhanesini kapattırması
ve kapısına “Tamirat var” yazısını astırması, ülke
gündemine oturdu.
Erdoğan’ın başkanlık koltuğuna oturmasının ardından belediye
meclisinin ilk toplantısında açılışı fatiha ile yapmak
istemesinin de ortaya çıkması, başkanı zor durumda
bıraktı. Erdoğan’ın bu toplantıda, Atatürk için
yapılan saygı duruşuna da karşı çıkmasının yazılması ve “Bu
sap gibi durmaktan başka birşey değil” sözleri, fırtına
kopardı. Birçok gazeteci ve köşe yazarı, Erdoğan’ın tavırlarını
sorgulamaya başladı.
Yerel yönetimden, demokrasiye uzanan tartışmaların odağı haline
gelen Erdoğan, demokrasiyi tramvaya benzeterek “Demokrasi
amaçlara ulaşılmak için bir araçtır” dedi.
Erdoğan, bu sözleriyle laik çevrelerin anti-propagandasıyla karşı
karşıya kaldı. Taksim’e cami yapma projesini de dönem dönem
dilendiren Erdoğan, bu girişiminde başarılı olamadı.
Refah Partisi’nin genel başkanı kadar ilgi gören ve karizmatik
kişiliğiyle öne çıkan Erdoğan, belediye başkanı olduktan sonra da
içinde kalan bir ukde olan futbola devam etti. Her hafta düzenli
olarak futbol oynayan Erdoğan’ın katıldığı maçlar, basında geniş
yer buldu. Partisince “Sporcu başkan” olarak lanse
edilen Tayyip Erdoğan, özellikle çocukluğunun geçtiği Kasımpaşa’ya
futbol tesisleri kurdurttu.
ŞİİR TUTKUSU VE YASAKLI YILLAR
Erdoğan, artık partisi için vazgeçilmez isimlerden biri haline
gelmişti. Medyada sık sık yer alması, cesur sözleri, geniş
kitleleri etkileyebilme gücü, parti için avantajdı. Öyle ki,
Erdoğan zaman zaman başka illerin mitinglerine, gezilerine,
toplantılarına da katılmaya başladı.
Partinin arenadaki yüzlerinden biri olan Erdoğan, bir
gezisini de eşinin memleketi olan Siirt’e yaptı. Refah
Partisi İl Örgütü’nün düzenlediği mitingte kürsüye davet edilen
Erdoğan ateşli bir konuşma yaptı.
Başkanlığının üçüncü yılında, 6 Aralık 1997’de sarf ettiği sözler
bir süre sonra Erdoğan’ın başını ağrıttı. Erdoğan siirt’teki
mitingte, lise yıllarında edebiyat öğretmeninden öğrendiği
“Minareler süngümüz, kubbeler miğferimiz, camiler ise
kışlalarımızdır” dizelerini okudu. Bu sözlerin alkışlarla
kesilmesi üzerine, bir süre sonra kaldığı yerden devam etti:
“Okunan ezanı kimse susturamayacak. Türkiye'deki ırk ayırımına
kesinlikle son vereceğiz. RP diğer partilerle zıt fikirde.
Yolumuzdan Dönmeyiz: Gökler yerler açılsa, üzerimize tufanlar
yanardağlar saçılsa yolumuzdan dönmeyiz. Benim referansım
İslamiyettir. Bunu dile getiremiyorsam, yaşamamın ne
anlamı var? Avrupa'da ibadete, başörtüsüne saygı duyuluyor. Ama
Türkiye'de engelleme getiriliyor."
Tayyip Erdoğan’ın Siirt mitinginde yaptığı konuşma, Siirt’le
sınırlı kaldı. Medya, bu konuşmayı görmedi. Konuşma Siirt
muhabirlerinin gönderdiği bir haber olarak arşivdeki yerini aldı.
Ta ki, Diyarbakır Devlet Güvenlik Mahkemesi’nin soruşturma
açmasına kadar. Diyarbakır DGM bir süre sonra Erdoğan’ın
konuşmasını mercek altına aldı.
Medya bir anda arşivdeki bu “haber”i fark etti ve televizyon
ekranları bu konuşmayla doldu. Erdoğan bu yayınlar üzerine,
sözlerin Ziya Gökalp’in bir şiirinde yer aldığını anlatmak zorunda
kaldı. Şiirin Alparsan’ın Anadolu’ya girişi üzerine
yazıldığını belirten başkan, bir dönem okullarda okutulduğunu da
ifade etti.
REFAH’IN DA BAŞI DERTTE
Recep Tayyip Erdoğan,
Diyarbakır DGM’nin soruşturmasına uğrarken, partisi Refah da
Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş’ın yaptığı suç
duyurusuyla karşı karşıya kaldı. Refah Partisi’nin “laiklik
karşıtı eylemlerin odağı” olduğunu öne süren Savaş,
çeşitli örnekler verdi. 28 Şubat sürecinden geçen
Türkiye, Refah-Yol hükümetinin, yerini ANASOL-D’ye
bırakmasını korku ve kaygıyla izledi.
Erdoğan, partisine açılan davanın sonuçlanması ve Refah’ın
kapatılmasıyla birlikte, yine aynı geleneğin devamı olan Fazilet
Partisi’ne geçti. Ancak Erdoğan’ın bu partideki ömrü uzun
sürmedi. Diyarbakır DGM, Erdoğan hakkında DGM'ce TCK'nın
312. maddesine göre "Halkı sınıf, din, ırk, mezhep veya
bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik
etmek" suçunu işlediği gerekçesiyle açtığı davayı
sonuçlandırdı ve 10 ay hapis cezasına çarptırdı. Recep
Tayyip Erdoğan'ın 10 aylık mahkumiyet kararı Yargıtay tarafından 23
Eylül 1998'te Yargıtay tarafından onaylandı.
Erdoğan
ceza aldığını bir açılış töreninde dönemin
Kent TV Muhabiri barış Yarkadaş'tan öğrendi.
O gün İstanbul Topkapı'da bir üstgeçidin açılışın yapan Tayyip
Erdoğan, tören bittikten sonra, gazetecilerin sorularını yanıtlamak
için kürsüden indi. Gazeteciler çeşitli sorular sordu.
CEZAYI ÖĞRENDİĞİ AN!
Kent TV Muhabiri Barış Yarkadaş ise, Tayyip Erdoğan'ın
hemen yanıbaşında duruyordu. Yarkadaş, başkana, "Sayın
Erdoğan, Siirt'te yaptığınız konuşmayla ilgili olarak süren dava,
Yargıtay'da onaylandı. Cezanız kesinleşti. Elimde tutttuğum belgede
bu yazıyor" dedi.
Ortam birdenbire değişti. Tayyip Erdoğan, Yarkadaş'a,
"Bakabilir miyim?" diye sordu. Yarkadaş, elindeki
belgeyi Erdoğan'a verdi. Başkan yazıyı okuduktan sonra, "Bu
bende kalabilir mi?" diye sordu.
Kent TV Muhabiri Yarkadaş, "Tabii ki kalabilir. Ama
düşüncelerinizi de öğrenmek istiyoruz" dedi. Erdoğan, hiç
beklemediği bir anda gelen bu haberle, adeta şoka uğramıştı.
"Açıklamamı sonra yapmak istiyorum. Durumu
değerlendireceğim" dedi.
Gazetecilerin yanından ayrılan Erdoğan, hızla arabasına yöneldi.
Koltuğuna kurulur kurulmaz, ceza aldığını yazan belgeyi
tekrar okumaya başladı. Gazeteciler ise, bu "son dakika
haberi"ni bürolarına yetiştirmek için seferber oldu.
Ceza aldığını gazetecilerden öğrenen Erdoğan yazının resmi
kanallardan gelmesini bekledi. Yargıtay kararının kendisine
ulaşmasını bekleyen Erdoğan bir ay daha görevine devam etti.
FAZİLETTEN AYRILIYOR
Erdoğan 26 Ekim
1998'de Fazilet Partisi'nden istifa etti. Cezaevine
gireceği kesinleşen Erdoğan, FP Genel Başkanı Recai
Kutan’la birlikte İstanbul Büyükşehir Belediyesi’nde bir
basın toplantısı düzenledi. Yaklaşık 10 bin kişinin de
belediye önünde toplandığı açıklamada, gazetecilere
saldırılar yaşandı. Erdoğan’ın da basını hedef gösteren sözleri,
partilileri harekete geçirdi. Birçok gazeteci belediye
içinde mahsur kaldı.
Belediye önünde konuşlanan naklen yayın aracındaki gazeteciler bu
saldırılarla karşı karşıyayken, Erdoğan içeride ateşli bir konuşma
yapıyor, yeni şiirler okuyordu.
Kutan’la toplantıyı sürdüren Erdoğan, “Bu bir veda değil.
İnşallah bitmeyen şarkının besteleri içerisindeki bir es'tir, bir
duraktır. Bu sevda bitmez, bu şarkı bitmez. Türkiye bizim için bir
karasevdadır” dedi.
YARIN: "BAŞEDEMEYİNCE ÖNÜMÜ
KESTİLER”