Erdoğan'ın büyük yanılgısı!
Abone olSeçim anketlerini de yürüten 3 büyük şirketin başındaki isimlerden çarpıcı Gezi analizi...
Başbakan Erdoğan'ın
"Cumhuriyet mitinglerinde bunca insan toplandı da ne
oldu?” yanılgısına düştüğünü söyleyen araştırma şirketi başındaki
isimler "Halk ne olursa olsun Erdoğan'a verir" durumunun yanılgı
olduğunu söyledi.
Türkiye ve dünya günlerdir Gezi Parkı’nda başlayan ve ardından dalga dalga tüm ülkeye yayılan olayları konuşuyor. Sivil toplum geleneğinin çok köklü olmadığı Türkiye’de bu kadar insanın sosyal medyada örgütlenerek harekete geçmesi pek eşine rastlanır bir durum değil. Bu nedenle, Gezi Parkı’nda başlayan sivil hareketliliği ve sokaklardaki kalabalık grupların kime ne mesaj verdiğini kamuoyu araştırma şirketleri değerlendirdi.
MESAFELİ SEÇMEN
PATLADI
Metropoll Araştırma Şirketi Başkanı Prof.
Dr. Özer Sencar:
Gezi’de başlayıp, tüm Türkiye’ye sıçrayan olaylar siyaset açısından
ne ifade ediyor?
Uzunca bir süredir Türkiye’de oy verdikleri partiye mesafeli bir
seçmen kitlesi olduğunu biliyoruz. Bir yanda iktidar partisine
söylem ve eylemleri nedeniyle kızgın, küskün kitleler var. Diğer
yanda da muhalefet partilerine beceriksizlikleri, etkin muhalefet
yapamamaları nedeniyle tepki ve mesafe koyan kitle. Dolayısıyla
toplamda yüzde 40–45 civarında bir seçmen,
partilere karşı mesafeli. Böyle bir kitlenin olduğu, şikâyet ve
kızgınlıkların arttığı ortam daha bağımsız, halk tipi hareketler
için uygun zemin. Bir anlamda birikmiş tepkinin açığa çıktığı bir
durum diye düşünüyorum son gelişmelerle ilgili.
Çok somut rakamlar verdiğiniz bu mesafeli seçmen
kitlesini nasıl saptadınız?
Nisan ayında yaptığımız araştırmada insanlara “Sizin de
oy verebileceğiniz yeni bir partiye ihtiyaç var mı?”
diye sorduk. Bu soruya AK Partililerin yaklaşık yüzde
27’si, CHP’lilerin yüzde 60’ı,
MHP’lilerin de yüzde 50’si “Evet,
var” diyor. Benzer sonuçlar önceki ve sonraki
araştırmalarımızda da var. Dolayısıyla daha önce bir partiye en
azından oy verecek kadar yakınlık duymuş ciddi bir seçmen kitlesi
hem iktidar hem muhalefete mesafeli. Ve bu insanlar şimdi
beklenmeyen, planlanmayan, tezgâhlanmayan, doğal bir olayda
tepkilerini ortaya koydular. Bu herkesin kendi partisine karşı
duruşudur.
Bu durum yeni bir partinin oluşum sürecini doğurur mu o
zaman?
Yeni parti demek, yeni bir lider, güven veren ve ekonomi
yönetiminin becerebilecek bir ekip demektir. Böyle birisi, birileri
çıkarsa, çok ciddi bir destek alır. Çünkü toplumun aşağı yukarı
yüzde 35-40’ı kendi partilerinden şikâyetçi. Ama
şu anda böyle bir yapı henüz ortaya çıkmadı. Ama şu çıkıyor ortaya:
Bir parti, bir organizasyon yok ama artık tepkisini içinde
tutamayan, dışarıya vuran ve “Yeter
artık” diyen bir kitle var.
Bu insanların talepleri dikkate alınsa da alınmasa da
bundan sonra siyaset aynı şekilde devam eder mi? Yoksa illa bir
siyasi karşılığı olur mu?
Milletvekili seçiminde insanlar genelde koalisyonsuz bir iktidar
isterler, ekonomik düzen bozulmasın diye. Ama yerel seçimde,
anayasa referandumu veya cumhurbaşkanı seçiminde milletvekili
seçiminde oy verdiği partiden farklı yere oy verecek geniş kitleler
var. Önümüzde neler yaşanacağını bilmiyoruz. Yani bu olaylar nasıl
durur, özellikle iktidar tavırlarındaki yanlışlıkları görür, geri
adım atar ve insanlarla gönül yakınlığı oluşturursa farklı olur ama
Sayın Başbakan şu anki tavrını sürdürürse halktan gelecek tepkiler
farklı olur. Fakat yerel seçimler ile kıyaslanırsa -referandum
yapılırsa- referandumda veya cumhurbaşkanlığı seçiminde çok farklı,
beklenmedik sonuçların çıkabileceğinden eminim. Bir de halk bu Gezi
Parkı olayında bir korku eşiğini atladı. Yani seçmen kitlesi,
gençler şimdiye kadarki korkularını bir miktar yendiler. Medya ve
iş dünyası da halk gibi bu korkularını aşarsa, Türkiye’nin daha
demokratik bir sürece gireceğini düşünüyorum.
PARTİLERİ YETERSİZ KALINCA SOKAĞA
ÇIKTILAR
A&G Araştırma Şirketi’nin sahibi Adil
Gür:
İktidar partisi “Cumhuriyet mitinglerinde bunca insan
toplandı da ne oldu?” yanılgısına düşüyor zaman
zaman. Hâlbuki bunlar Cumhuriyet mitinglerindeki vatandaşın
davranışından daha farklı reflekslerle, kendiliğinden bir araya
gelmiş bir kitle. Elbette orada ağırlıklı olarak muhalefet
partilerinin seçmenlerinden oluşan bir kitle var ama içlerinde AK
Partililerin de olduğu ve tamamıyla doğal refleksleriyle ortaya
çıkmış insanlar bunlar.
Tabii ki provokasyona açık ve marjinal gruplar sabote etmek için
fırsat kolluyor ama büyük çoğunluğu ailesiyle, tencere tavasıyla
sokağa çıkmış. İnsanlar birtakım baskılara maruz kaldığını ve
mensubu olduğu partilerin bunu savunmadığını düşündüğü zaman
bireysel olarak, kendileri sokağa çıkıyorlar. Bu nedenle siyasi
partiler olmadan böyle bir organizasyon yapılıyor.
YAŞAM TARZINA
MÜDAHALE
Gezi Parkı, ağaç vesaire bahane. Bu insanlar uzun süredir yaşam
tarzlarına bir müdahale olduğunu düşünüyorlar ve buna ses çıkarmak
için böyle sokağa çıktılar. Türkiye’de zaman zaman kararsızların
oranında artış olduğu görülüyor ama bu kutuplaşma döneminin arttığı
dönemlerde kararsızlar azalıyor.
Ve Türkiye’de son 1 yıldır siyasi manada ciddi kutuplaştık. Bu
nedenle kararsızlar ve yeni parti arayanların oranları çok yüksek
değil ve bu aralar yapılan kamuoyu araştırmalarında yeni bir siyasi
parti talebi yok. Bu arayışın 2014 yerel seçimlerden sonra ortaya
çıkacağı ve hızlanacağını sanıyorum ortaya çıkan tabloya göre.
SAKİN GÜÇ LAZIM
Barışın konuşulduğu, şehit cenazelerinin gelmediği bir dönemde
Türkiye’nin barış dili ve sağduyuya ihtiyacı var. Rakı-ayranla
başlayan, şimdi Gezi Parkı ile devam eden bu kutuplaşma dili ne
iktidara ne muhalefete yarıyor. İktidar ve muhalefet sokaktaki
insanın sesine kulak vermeli ve daha sağduyulu olmalı. Bugün için
bu hareket bitse bile toplumun sesine cevap vermediğiniz, siyaset
çözüm üretmediği sürece insanlar daha sonra da küçücük bir
kıvılcımla yine kendiliğinden aynı reflekslerle sokaklara
dökülebilir. Şu an bağırıp, çağırmaya değil; sakin güce ihtiyaç
var. Belki yakın zamana kadar partiler kutuplaşarak oy aldılar ama
bu ortamda daha fazla kutuplaşma iktidarı, muhalefetiyle partilere
zarar verir. Ben 2014 sonrası diye düşünüyorum ama partiler bunları
demokratik yollar da çözemezse Türkiye’de yeni siyasi arayışlar
hızlanabilir. Demokratik siyaset bunu çözemezse, çözecek siyasi
mekanizmalar kendiliğinden doğar, su akar yatağını bulur.
İKTİDAR KARŞITLIĞI MUHALEFETE
YETMEDİ
KONDA yönetim Kurulu Başkanı Tarhan
Erdem;
Gezi’de partiler işe bulaşmasın diye mücadele eden
insanlar var. Bunu nasıl okumak lazım?
Siyaset varken, başkaları siyaset yapıyor. Yani sokaktakiler onu
saymıyor. Bu, çoktan beri böyle. Ama basın “CHP, MHP
var” diye ısrar ediyor. O varsaydıklarımız aslında
yok.
Neden yok?
Siyaset yapmadıkları için! “İktidar ne yaparsa yapsın
yanlış” diye siyaset yapmaya çalıştılar. Böyle
yaparsanız, buraya düşersiniz! Sonra Sırrı Süreyya Önder çıkar ve
size “Ambulansın arkasından giden araba”
der. Bu ne demek? Kadıköy’de piknik yapacaktın, oraya getirmek
istedin ki “Ben yapıyorum” diyebilesin.
Hâlbuki alakası yok!
Alanda sadece muhalefet partileri mi var ki böyle
diyorsunuz?
Hayır. AK Partililer de alanda. Çünkü başbakanlarının halkın yaşam
tarzına karşımasına, tek tip insan yaratma fikrine karşılar.
İktidarın tavrına karşı farklı kesimler var ama mesele şu:
İnsanların oy verdiği partiler bunlara sessiz kaldığı için insanlar
tavırlarını kendileri koydu. Bundan daha iyi siyaset olmaz ki!
Bugün herkes biliyor ki, iktidarın bazı sözleri, davranışlarına
karşılar, bunun için 7 gündür direniyorlar. Bunu duymayan var mı?
Hayır. Ama şimdi Türkiye’nin her yerinde duyuldu. Başbakan
“Yüzde 50’yi zor evde tutuyorum” diye ağzından
kaçırdı. Hani yüzde 100’ün hükümetiydin, oldu mu şimdi?
Buradan yeni bir siyasal oluşum bekler
misiniz?
Halk bunu ilk kez yapmıyor. 2002’de TBMM’de olan tüm partileri
Meclis dışı bıraktı. Dışarıdaki iki partiyi getirdi. İkisinin çok
farklı yönleri var. Ama siyaset boşluk kaldırmaz. O alandan parti
çıkmaz ama parti ihtiyacı doğar.
Olanlar ne anlatıyor?
Herkes “hiçbir şey gençliğin umurunda
değil” sanıyordu ve öyle olmadığını gördü. Bir de
baktınız ki, apolitik sandığınız gençlik 10 yıl vekillik yapmış
gibi konuşuyor! Bunun değerini bilmek, halka güvenmek ve
“Halk ne olursa olsun Erdoğan’a verir”
diye düşünmemek lazım.
Vermeyecek mi diyorsunuz?
Hayır, öyle demiyorum. “Seçim günü bugünü
hatırlayın” diyorum. Halk seçim günü geldiğinde, o
güne kadar ortaya ne koymuşsan onun doğrusunu verir.