Erdoğan'ın bu sözleri davalık oldu
Abone olCHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Başbakan Erdoğan'ın bu sözlerini mahkemeye taşıdı.
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Haliç Kongre Merkezi'nde yaptığı konuşmada sarf ettiği sözlerle, "kişilik haklarına saldırıda bulunduğu" iddiasıyla, Başbakan Erdoğan hakkında, 50 bin liralık manevi tazminat davası açtı. Davanın görülmesine, Ankara 25. Asliye Hukuk Mahkemesi'nde önümüzdeki günlerde başlanacak.
Kılıçdaroğlu'nun avukatı Mutluhan Karagözoğlu tarafından açılan davanın dilekçesinde, Erdoğan'ın, 1 Haziran 2011 tarihinde İstanbul Haliç Kongre Merkezinde düzenlenen Proje Tanıtım Toplantısında, "Kılıçdaroğlu'nun kişilik haklarına ağır bir şekilde saldırı niteliği taşıyan hakaretlerde bulunduğu" ileri sürüldü.
Dilekçede, Erdoğan'ın, "CHP Genel Başkanı'nın söylediği şu: 'Rüzgar eken fırtına biçer'. Ya böyle bir siyasetçi olur mu, böyle bir genel başkan olur mu? Neyin rüzgarını ektik ki fırtına biçeceğiz? Yani sen şu anda miting yapmaya giderken, yani birileri sana bunu yaptığı zaman kalkıp aynı şeyi ben mi söyleyeceğim? Ama ben bu kadar edepsiz, bu kadar ahlaksız, alçak değilim. Siyasette bu zat çırak bile olamadı ve insanlıktan da nasibini almış değil. Utanmadan, sıkılmadan hala gerilimin faturasını bize çekmeye gayret eden bazı medya grupları var" şeklinde sözler sarf ettiği aktarıldı.
"Erdoğan'ın, ifadeleri ile Kılıçdaroğlu'nu toplum önünde utanmaz, insanlıktan nasibini almamış ahlaksız, edepsiz ve alçak olmakla suçlayarak toplum nezdinde şeref ve haysiyeti ile güvenilirliğine açıkça saldırdığı" iddia edilen dilekçede, "Oysaki davalı, siyasi söylemlerinde kendi sözlerine karşı yapılagelen en ufak eleştirilere dahi tahammül gösteremezken, müvekkil hakkında, siyasi eleştiri ve sert eleştiri niteliğinden çok uzak beyanları ile müvekkili yalancılıkla, attığı adım başına yalan söylemekle itham etmekte ve suçlamaktadır" denildi.
AĞIR MÜEYYİDE GEREKTİRİR
"Kemal Kılıçdaroğlu'nun gerek bürokrat olarak çeşitli kamu görevlerinde bulunduğu dönemlerde, gerekse milletvekili seçildiği dönemden bu yana dürüst ve onurlu bir kişi olduğunun herkes tarafından bilindiği" ifade edilen dilekçede, şunlar kaydedildi:
"Dolayısıyla, müvekkilimizin ahlaksız, edepsiz, alçak, insanlıktan nasibini almamış kişi olduğu yolundaki açıklamalar, itibarı olan tanınmış siyasi bir kişinin saygınlığını ve itibarını zedelemektedir. Bu tip açıklamaların müvekkilimde derin üzüntü, elem ve keder doğuracağı da tartışmasızdır.
Bu sebeple bir çok önemli kamu görevinde ve parti teşkilatı içerisinde birçok önemli görevlerde bulunmuş, Cumhuriyet'in, Atatürk İlkelerinin ve Cumhuriyet Halk Partisi'nin, Türkiye Cumhuriyeti'nin demokratik bir hukuk devleti olması yolunda ilerlemesi için bütün tecrübesini, bilgisini ve zamanını harcamış davacı müvekkilim için, edepsiz, ahlaksız, alçak, insanlıktan nasibini almamış kişi gibi ifadeler kullanarak kendisini yaftalamaya çalışmak, tahkir etmek ve iftirada bulunmak çok ağır bir müeyyideyi gerektirmektedir."
Yorum ve eleştiri yapılırken kişisel onur ve saygınlığa zarar verilmemesi, objektif sınırların aşılmaması, gerçekler ve verilerin çarptırılmaması gerektiği anlatılan dilekçede, "Yorum dürüst ve ahlaklı olmalı, iftira, hakaret, lekeleme, saptırma, söylenti içermemelidir. Eleştiri ve yorumda gerçeklik olmalıdır" ifadesine yer verildi.
ELEŞTİRİLER SUBJEKTİF
"Dava konusu açıklamalardaki yorum ve eleştirilerin sübjektif olup iftira, hakaret, lekeleme ve saptırma içerdiği" savunulan dilekçede, "Gerçekler ve veriler çarpıtılarak ve müvekkilim hakkında delil ve kanıtlara dayanmayan ithamlarda bulunularak bu çerçevede toplum nezdinde müvekkilimizin ahlaken düşük niteliklere sahip olduğu yönünde kanaat oluşturulmaya çalışılmıştır" denildi.