Erdoğan'ın atom bombası sınavı
Abone olİncirlik üssünde bulunan 90 nükleer başlık Türkiye'nin güvenliği için bir tehdit mi yoksa güvenliğimizi onlar mı sağlıyor.
İRAN günün birinde atom bombasına sahip olursa, Türkiye
bu potansiyel tehdide karşı ne yapmalıdır? Kendi milli atom
bombasını mı yapmalıdır, yoksa İncirlik Üssü’ndeki Amerikan nükleer
başlıklarının sağladığı caydırıcılıkla yetinmeli midir? Bu
başlıklar Türkiye’nin savunması için gerçek bir güvence
midir?
Hürriyet yazarı Sedat Ergin, İran'ın nükleer silah yapma ve
kullanma olasılığı ile ilgili olarak ilginç bir çok soruyu okurları
ile paylaşıyor.
Bu sorular içinde belki de en ilginç olanı, Başbakan Erdoğan'ın bölgede nükleer silahların varlığına karşı çıkmasına rağmen İncirlik üssündeki Amerikan Ordusuna ait 90 kadar nükleer başlığa karşı tepkisinin ne olacağı.
İşte Ergin'in kaleminden Türkiye'nin nükleer silah çelişkisi ve İncirlik'teki nükleer başlıkların hikayesi.
İNCİRLİK’TEKİ 90 NÜKLEER BAŞLIK
En iyisi sonuncu sorudan başlamak. Evet, kâğıt üstünde
Türkiye’nin nükleer bir tehdit karşısında dayanabileceği bir
güvence var. Ancak bu yönde bir NATO kararı bütün müttefiklerin
oybirliği ile alınması gerektiğinden, İran’la potansiyel bir
nükleer krizde 28 ülkenin ortak bir kararda buluşabileceğini
düşünmek çok da gerçekçi gözükmüyor.
O zaman tek başına Amerikan faktörü devreye giriyor. Türkiye’nin
nükleer envanterini 1990’lı yılların başına kadar Çorlu, İzmit ve
Erzurum’daki kısa menzilli nükleer yetenekli top bataryaları ile 4
milli askeri havaalanındaki uçaklardan atılabilen ve çifte anahtar
sistemiyle işleyen nükleer başlıklar ve İncirlik Üssü’ndeki tek
anahtar sistemli nükleer bombalar oluşturuyordu.
Soğuk Savaş’ın bitimiyle birlikte dönemin ABD Başkanı George Bush,
1991 yılında Avrupa’daki bütün kısa menzilli başlıkları sökme
kararı alınca, Türkiye’deki top bataryalarıyla atılan nükleer
başlıkların hepsi imha edildi. Ardından 1990’lı yılların
ortalarında önce Erhaç ve Eskişehir, ardından Balıkesir ve Mürted
hava üslerinde Amerikalı askerlerin görev yaptığı nükleer depolar
da kapatıldı. Türkiye’de halen yalnızca İncirlik Üssü’nde 90
dolayında nükleer başlık bulunuyor.
Bu başlıkların özelliği tek anahtar sistemine dayalı olması.
Nükleer başlıkların depodan alınıp aktive edilmesi sürecinde bütün
inisiyatif Amerikalıların elinde. Türk tarafı ise nükleer başlık
deposunun fiziki güvenliğinden sorumlu ve bu başlığın yükleneceği
uçağa kalkış izni verip vermeme yetkisine sahip. Bir başka
anlatımla, başlıkların Türkiye’ye rağmen kullanılabilmesi
imkânsız.
KULLANMAK İÇİN ABD BAŞKANI’NIN ONAYI GEREKİYOR
Her halükârda buradaki atom başlıklarının İran’ın nükleer
yetenek kazanması halinde, bu güce karşı bir caydırıcılık
yaratacağı varsayılabilir. Ancak bu başlıkların kullanılabilmesi
iki tarafın da ortak iradesine, yani bir Türk-Amerikan ortak
kararına bağlı. Türkiye talepte bulunsa bile, ABD Başkanı
başlıkları harekete geçirecek yetki kodlarını İncirlik’e
göndermediği sürece bu silahlar kimseye karşı kullanılamaz.
Bu noktada altı çizilmesi gereken teorik mesele şudur: ABD’nin
kendi çıkarlarına da uygun olmadığı sürece İncirlik Üssü’ndeki atom
silahlarının herhangi bir üçüncü ülkeye karşı kullanılmasına onay
vermesi düşünülemez.
Tam bu noktada gerek Cumhurbaşkanı Abdullah Gül gerek Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan’ın bölgede nükleer silah istemediklerine
ilişkin açıklamaları ile İncirlik’teki nükleer depoların varlığı
arasındaki çelişkiye dikkate çekmek gerekiyor.
Gül ile Erdoğan İran’ın nükleer niyetlerinin okunmasında farklı
düşüyorlar. Erdoğan İran’ın böyle bir niyetinin olmadığını
düşünüyor; Gül ise aksi kanaatte. Ancak her ikisi de bölgenin
nükleer silahlardan tümüyle arınması hedefinde aynı dalga boyunda
buluşuyor.
Örneğin Başbakan Erdoğan, geçenlerde Der Spiegel Dergisi’ne verdiği
mülakatta “Açıkça söylüyoruz. Biz bölgemizde hiçbir nükleer silah
istemiyoruz” diyerek bu görüşünü bir kez daha kayda geçirmişti.
TÜRKİYE’NİN NÜKLEER ÇELİŞKİSİ
O zaman Erdoğan açısından şu soruya yanıt verilmesi gerekiyor.
Madem Türkiye bölgede nükleer silahların bulunmasına karşı, o
takdirde kendisinin bu silahlara ev sahipliği yapması açıkladığı
siyasetle çok büyük bir çelişki oluşturmuyor mu?
Bu soruyu yöneltmemizin önemli bir nedeni, Radikal Gazetesi’nde dün
yayımlanan Deniz Zeyrek’in bir haberi. Bilindiği gibi ABD Başkanı
Barack Obama, hafta içinde ABD’nin yeni nükleer stratejisini
açıklarken İran ve Kuzey Kore kaynaklı tehditler nedeniyle nükleer
caydırıcılık politikasının devamına karar vermişti. Bu durumda ABD,
Avrupa’da uçaklardan atılabilen nükleer başlıkların bir bölümünü
muhafaza etmeye devam edecek.
Zeyrek, bu çok önemli haberinde ABD’nin nükleer stratejisini gözden
geçirirken, Türkiye’nin de bugüne kadar izlediği politikasını
sürdürerek İncirlik’teki başlıkların çekilmesi için Washington’dan
özel bir talepte bulunmamak eğiliminde olduğunu yazdı.
Bu durumda Başbakan Erdoğan’ın İncirlik Üssü’ndeki nükleer
güvenceyi her şeye rağmen korumak istediği sonucuna
varabiliriz.