Erdoğanın aklından geçeni okudu!
Abone olErdoğan "Sivil dikta CHP dönemindeydi" dedi. Baykal'ın cevabı sert oldu. 'Erdoğan baklayı çıkar' dedi ve onun kafasından geçenleri açıkladı.
İNTERNETHABER
CHP Lideri Deniz Baykal partisinin grup toplantısında konuştu. Konuşmasının ilk bölümünde sanki bir seçim konuşması yaptı. Önümüzdeki seçimde CHP iktidara gelince yapılacakları anlattı. İşçiye, emekliye, öğretmene müjde verdi.
Konuşmasının ikinci bölümü ise daha hareretliydi. Balyoz darbesi iddialarına değindi. Arınç'a suikast iddiasıyla başlayan süreci "Aşk-ı Memnu" dizisine benzetti. "Her hafta millete bu defa nasıl bir senaryo sunalım?.. Hadi çocuklar çalışın, daha da heyacanlı bir senaryo yazalım, herkes bizi izlesin. Birileri yazıyor, birileri sahneye koyuyor, millet olarak izliyoruz" dedi.
Baykal son olarak da Erdoğan'ın "Sivil dikta bizim değil CHP dönemindeydi" sözlerine cevap verdi. Baykal, "Başbakan açık açık konuşamıyor ama Atatürk'ü kast ediyor" dedi ve o dönemin bir savaş dönemi olduğunu hatırlattı: "Biz işgal edilmiş bir Türkiye bulduk. Bunu yapanlar ülkeyi kurtarmak için savaş meydanlarında savaşırken, Tayyip Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar o işgale destek veriyorlardı" dedi.
Baykal söyle konuştu.
"Çiftçi esnaf ezilmiştir, öğrenciler işsiz bırakılmıştır. Millet
yoksullaştırılmıştır. Bunun haklı bir nedeni yoktur. Türkiye tüm
tarihi boyunca borçlandığından daha fazla borçlanmıştır.
Türkiye’nin en itibarlı sanayicileri intihar eder hale gelmiştir.
Ekonominin hali bu. Bu mağduriyetlere iktidarın çare aradığını
söylemek zor.
OY KAYBEDİYORLAR YAPAY GÜNDEM YARATIYORLAR
Bu yüzden iktidar oy kaybediyor. O yüzden yapay gündemler
yaratıldı. Durduk yerde tartışmalar yaratıldı. Devlet kurumları
birbiriyle çatışır hale geldi. İktidar oy kaybediyor. Yapay ve
ülkeye çok zarar verecek yaklaşımların içine giriyorlar.
BU İKTİDAR BİTTİ
Çare dürüstlüktür. Ekonomik sorunlara sahip çıkmaktır. Oysa
Türkiye’nin gündemi hükümetin çabasıyla her an her şey olacakmış
gibi bir noktaya sürükleniyor. 8 yılı bulan bu AKP iktidarının
ülkeyi getirdiği noktada artık yeni bir arayışın kaçınılmaz hale
geldiği yeni bir noktadayız.
ARABAYI ATIN ARKASINA KOYMALIYIZ
Yeni bir başlangıç mutlaka gerekiyor. Türkiye’de yarın seçimden
sonra işbaşına bu hedeflerin önemini kavramış bir iktidar
gelmelidir.
Yeni bir ekonomi politikasına ihtiyaç var. Türkiye sadece dışarıdan
kredi almayı en öncelikli politika tercihi olarak kabul eden bir
ekonomi anlayışından çıkmalıdır.
Anlayış borçlanmayı arttırmaya değil borçlanmayı azaltıp ekonomik
büyümeyi arttırmaya, ihracatı arttırmaya yönelik daha kolay rekabet
edecek tedbirleri her alanda uygulayarak makul bir süre içinde
borca mahkum olmaktan çıkarıp kendi ayakları üzerinde durmak
olmalıdır.
Arabayı atın önünden alıp arkasına koymalıyız. Türkiye’nin en
değerli iktisatçıları. Kriz döneminde deneyim kazanmış insanları bu
doğrultuda Türkiye’ye yeni bir ekonomi politikasını
kazandıracaklardır.
TARIMA DESTEK İKİ KAT ARTMALI
Bir diğer konu tarımdır. Tarımı bugünkü haliyle kaderine terk
edemeyiz. Bugünkü desteğin iki katı destek olmadan tarımın
sorunlarını düzeltemeyiz. Tarıma ve hayvancılığa yeni iktidar
döneminde özel önem verilmesi zorunludur. Şu anda Türkiye’de çok
temel sosyal sorunlar birikmiştir.
CHP EMEKLİNİN YÜZÜNÜ GÜLDÜRECEK
Ele alınması gereken kesimlerin başında emekliler geliyor. Türkiye
yeni iktidar döneminde emeklilerine görülmemiş bir anlayışla sahip
çıkmak zorundadır. Türkiye bir aileler toplumudur. Bizim
toplumumuzun atomu bireyin ötesinde ailedir. Ailelerin dertleri
ortaktır. Ailede işini kaybeden birinin sorunu sadece o kişinin
değil bütün ailenin sorunudur.
Hiçbir emekli insan parasını sadece kendisi için harcamaz. Eğer
işten atılmışsa oğlunun ve boynu bükük çocuğu için de harcar. Eğer
emekliyi destekliyorsanız bilin ki o destek toplumun en temeline
kadar gider. Emekliler konusu yeni iktidar döneminde büyük önem
taşımaktadır.
ÖĞRETMENLERE SAHİP ÇIKILMALIDIR
Hiçbir unsur olmada da eğitimin yapılmasını sağlayan en temel unsur
öğretmendir.
O yüzden öğretmenlere çok ciddi sahip çıkmak gerekir. Sözleşmeli,
yarım zamanlı gibi sorumsuzluklardan çıkaracak en etkili şekilde
görev yapmasını sağlayacak bir eğitim politikasına ihtiyaç
vardır.
4C SONA ERECEK
Türkiye’de esnek çalışma şartları yaratacağız diye karmakarışık bir
tablo yaratılmıştır. CHP iktidarında sürekli çalışan işçilerimizin
hiçbiri 4C’ye mahkum edilmeyecektir. 4C uygulaması sona erecektir.
Çünkü o sosyal devletin çalışma şartlarına yönelik şartların inkarı
anlamına gelmektedir.
Yoksulluk haritası çıkarılacaktır. Yardıma ihtiyaç duyulan aileler
tespit edilecektir.
Aileye yardım kadınlar üzerinden yapılacaktır. Kadınlar devletin
yardımında işbirliği yapacağı unsur olacaktır.
Her ailede mutlaka iş sahibi olmasını gerçekleştirmek için devlet
her imkanı kullanmaya yönlendirilecektir.
DOKUNULMAZLIKLAR KALDIRILACAKTIR
Yolsuzluklarla mücadele yeni iktidarın temel hedeflerinden biri
olacaktır. Bunun en temel adımı ise milletvekili
dokunulmazlıklarının kaldırılması olacaktır. Artık milletvekili
olmak hukukun üzerinde olmak anlamına gelmeyecektir.
Bunun üzerinde durmayı imtiyazlı olmayı övünmek için değil utanmak
için bir gerekçe sayacağız.
DARBE DEĞİL AŞK-I MEMNU DİZİSİ
DARBE SİYASETİ YOK DARBE TİCARETİ VAR
Bir süreden beri Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanıyor. Herkes
bunu konuşuyor. Dün Genelkurmay Başkanı neredeyse mahcubiyet içinde
darbe kelimesini ağzına almak zorunda kaldı.
Türkiye askeri müdahaleyi en son 12 Eylül 1980’de yaşadı. Son
günlere kadar Türkiye’de bir darbe tartışması yaşanmadı. Bugünkü
iktidar 8. yılını yaşıyor. Ortada bir darbe yok ama bir
darbe söylemi var.
Darbe kelimesi ortada bir darbe girişimi olduğu için mi yoksa başka
hesaplar için mi gündeme geliyor? Gerçekte var mı böyle bir
şey. Böyle bir şey olduğuna dair somut hiçbir şey ortaya
çıkmadı. Darbe siyaseti yok da darbe ticareti var.
İRTİCA EYLEM PLANI'NA NE OLDU?
Önemini kaybetmiş siyasiler “Acaba darbeyle bana bir hayatiye zerk
edilir mi” deniyor. İlk kez bu konuyu ne zaman ciddiye aldık
Genelkurmay başkanlığı’nda bir irtica eylem planı hazırlandığına
ilişkin somut iddiaları ağzına alıp konuşmaya başlayınca. Biz de
ihtimalleri sıraladık bu olay Genelkurmay Başkanının bilgisi
dışında mı bilgisi dahilinde mi. İkisi de vahim.
Araştırıldı anlaşıldı ki belge fotokopi. Fotokopiyle bu iddia ispat
edilmez dediler. 4.5 ay sonra biri mektup yazıp “orijinal belge
bende” dedi. Bu belgeyi de postayla Ergenekon savcılarına
gönderildi. Evet belge elimizde dediler. Önemli inceleyelim dedik.
Adli Tıp’a sevk edildi. Böyle olması muhtemeldir dendi. O Adli Tıp
ki kadrolaşma anlayışıyla oluşturulmuş.
ALBAY BELGEYİ ELDİVENLE TUTTU
Bu belgeyi altında imzası olan albaya verdiler incele diye adam
dedi ki ben bunu tutmam çünkü tutarsam parmak izim olur. Eldivenle
tuttu o belgeyi.
Adli Tıp sabıkalı bir kurum. Üzmez olayından, Garipoğlu olayından
biliyoruz.
Ne oldu bu iş? Nerede o tanık. Niye çıkarmadınız. O CHP’yi de
suçlamak istiyordu. Ortada bir iddia var. O iddia doğruysa çok
önemli değilse daha da önemli.
DURSUN ÇİÇEK'İN REYTİNGİ YOK, YENİSİ GELSİN
Şimdi onu eskittik yenileri gelsin. Artık Dursun Çiçek’le
reyting yok. Senin derdin reyting mi işin özüyle mi uğraşmak.
Bir askerin komutanını vuracağı söyleniyor. Ne oldu adamı aldılar
bıraktılar.ikinci bir kez alınması gündeme geldiğinde çekti vurdu
onur intiharıyla.
Ne oluyoruz kardeşim. Bu insan ölümün kapısındayken çok net bir
şekilde maruz kaldığı haksızlığı tekrar ifade ediyor kızına diyor
ki “iyi yetiş iyi oku benim başıma gelenlerin hesabını sor.”
ARINÇ’A SUİKAST SANKİ AŞK-I MEMNU
Başbakan yardımcısına suikast var dediler. Arkasından yeni bir
heyecan daha. Sanki Aşk-ı Memnu dizisi.
Her hafta millete nasıl bir senaryo sunalım. Haydi çocuklar çalışın
daha da yüksek heyecan ve gerilim yaşatın deniyor.
Her hafta yeni bir senaryo. Birileri bir yerde yazıyor. Başkaları
başka bir yerde sahneye koyuyor
Arkasından haydi kozmik odaya dediler, sokakta arabalar çevrildi,
içinden patates çıktı. Arama tamamlandı. resmi açıklama
"Yasa dışı hiçbir şey bulunamamıştır"
ŞİMDİ DAHA GERİLİMLİ BİR PLAN ORTAYA ÇIKTI
Şimdi ise daha gerilimli bir plan çıktı. Neymiş Fatih Camii
bombalanacakmış Türk jetini düşürülecek Yunanlılar düşürdü
denilerek savaş çıkarılacakmış. Efendim bu devletin resmi
planıymış. TSK'nın resmi planlarının, tatbikatlarının içinde,
tepeden tınağa herkesi ilzan eden bir olaya dönüşüyor...
Bu plan ne zaman yapılmış 2003'ün martında. 7 yıl geçmiş. Bu sürede
kaç tane komutan gelmiş geçmiş. O plan TSK'nın planı. Bunca komutan
gelip geçiyor, kimse böyle bir plan yakalamıyor
Bu plan 2003 yılında yapılmış, 7 yıl geçmiş... 7 yıl boyunca bir
sürü komutan gelmiş geçmiş... Onların hiçbiri bunu görmemiş, sonra
günün birinde böyle bir olay vardı diye ortaya çıkıyor. Dün
genelkurmay başkanı kim yararlanıyor diye sordu. Kanıtsız
bir şekilde başbakan düzeyinde, hükümet düzeyinde suçlamanın mazur
görülebilir bir tarafı yoktur.
DERHAL BAŞBUĞ'U GÖREVDEN AL
Eğer böyle bir şey varsa, hükümetin ilk yapması gereken bunu
söylenti olamktan çıkarıp gerçek olduğunu ortaya çıkarmaktır. Valla
ben de bilmiyorum, bana geldi deyip ortalığa atıp tartıştırmak en
büyük sorumsuzluktur. Senin görevin Türkiye'ye sahip çıkmaktır.
Herkese sahip çıkacaksın... Dedikodu boşsa, fiyaskoysa ne
olacak?
Kendi camimizi, jetimizi bombalayacağız. Eğer sen bunu
geçerli görüyorsan derhal Genelkurmay Başkanı'nı görevden
almalısın. Böyle bir olay varsa Genelkurmay Başbanı'nın
haberi olmadan olmaz. Derhal görevden al!.. Hayır almayacağım,
dedikodusunu yaptıracağım... Bu devlet adamlığı mıdır, bu
başbakanlık mıdır? Sen böyle yaparsan nasıl güven olacak? Kimi,
neyle, hangi belgeyle itham ediyorsun? Sadece itham ediyorsun
DAHA NELER ÇIKACAK SEN BİLİRSİN
Halkın kendisine sırtını dönmeye başladığını görmüş, buralardan iş çıkar mı diye Türkiye'nin güvenliğini tehlikeye atmaktan çekinmiyor. Başbakan 'kim bilir daha neler çıkacak' diyor... Sen bilirsin, sen bilirsin!
DİLİNİN ALTINDAN BAKLAYI ÇIKAR! ATATÜRK DEMEK İSTİYORSUN
[PAGE]
CHP'YE SİVİL DİKTA SUÇLAMASI
Başbakan şimdi sivil diktaya karşı çıkıyor. Kendisine destek veren
gazetecilerin bu gidiş iyi gidiş değil, sivil vesayete gidiyor
demeleri karşısında rahatsız oldu. Giderek tek partinin devlete
egemenliğini, kurumlara egemenliğini götürmekte olduğnu görmüyor
muyuz? Kadrolaşma bunun bir parçası...
Geldiğimiz noktada başbakan üzerindeki bu vesayet iddiasını ortadan
kaldırmak için diyor ki 'Dikta bizimle son buldu ve CHP
diktayı gerçekleştiren partidir' diyor. Bunların tabii
hangi ihtiyaçlardan kaynaklandığını, boş olduğunu biliyoruz.
BİZ SAVAŞIRKEN ONLAR İŞGALE DESTEK VERİYORDU
Yani 2002'ye kadar Türkiye'de dikta vardı. Yani bu dikta
Ecevit'in diktası mıydı, hangi diktayı konuşuyor. CHP dikta
dönemini gerçekleşitren partidir diyor. Dilinin altındaki baklayı
çıkarması lazım. Neyi, kimi söylüyor? Kim o CHP?
Türkiye'de askeri rejimi,diktayı kurdunuz diyen kişi kim? Türkiye
ağzında gümüş kaşıkla doğmuş asilzade çocukları gibi doğmuş bir
ülke değildir. Özgürlüğünü şerefiyle, kanıyla kazanmıştır.
TC elbette savaş meydanlarında askeri meydanlarda
kurulmuştur. Bizim arzumuz değil, bizim tercihimiz değil..
Biz işgal edilmiş bir Türkiye bulduk. Bunu yapanlar ülkeyi
kurtarmak için savaş meydanlarında savaşırken, Tayyip
Erdoğan'ın zihniyetinde olanlar o işgale destek
veriyorlardı. Elbette kurulduğu zaman türiye'de asker
iktidardaydı. Ama mustafa Kemal o zaman söylemişti. asker olan
üniformasını giyecek, siyaset yapacak olan çıkarıp Meclis'e
gelecek.
DİLİNİN ALTINDAN BAKLAYI ÇIKAR! ATATÜRK DEMEK
İSTİYORSUN
Kimi itham ediyor, Mustafa Kemal'i itham ediyor. Açıkça söylemeye
cesaret edemiyor. Ama kast ettiği o dönemdir. Fransız bilimadamı
der ki "Türkiye bir dikta rejimi olarak kurulmadı, demokrasinin
kapıları bilinçli olarak denendi. O yüzden de serbest fırka dönemi
Atatürk'ün döneminde denendi. Denemelerden sonra 1950'de hepsi
iftiharla milletin seçtiği partiye elleriyle teslim ettiler.
O insanlar kendi ihtirasları uğruna hareket etmediler.
Hepsi iktidarı teslim edip iş aradılar, ama bir tanesi bile hırsız
çıkmadı. Basın özgürlüğünü onlar getirdi. Demokrasiyi
getirmek için uğraştılar. Şimdi o demokratik ülkede başbakan
gazetecileri dize getirmek için aklın almadığını yapıyor. 5
televizyon beni yazdı, gerisi nerede diye babalanıyor?
TEKEL İŞÇİLERİ DEĞİL BAŞBAKAN
DİRENİYOR
TEKEL işçilerinin durumu sosyal bir sorun bir eylem olmaktan çıktı.
Bir insanlık, bir vicdan sorunu haline geldi. Kızılay’da
TEKEL işçileri değil Başbakan direniyor. TEKEL
işçilerininki bir direniş değil kazandıkları haklara sahip çıkma.
Hakkın elinden alınması direniş olabilir mi? Direniş gösteren
Başbakandır. Suçlayıcı-kaba üslubu ile verdi veriştirdi. Bu sorunun
arkasında Başbakanın acımasızlığı, pervasızlığı vardır.