Erdoğan'ı şahit gösterdi
Abone olÖnceki yazısında Yunan adasını "çirkin yapılardan yorulmuş birçok Türk’ün sığınma limanıdır" diye diye değerlendiren Özkök, Erdoğan'ı kendisine şahit gösterdi.
20 Ağustos tarihli yazısının başında Ertuğrul Özkök,
"Datça hemen karşısındaki küçücük Simi Adası, çirkin
yapılardan yorulmuş birçok Türk’ün sığınma limanıdır."
diye yazmış ve Yunan adası Simi'yi öve öve bitirememişti.
Ertuğrul Özkök, bu yazısından dolayı tepki almış olacak ki,
sözkonusu tezini kuvvetlendirmek için bugünkü yazısında
Başbakan Tayyip Erdoğan'ı şahit gösterdi:
Acaba yayınlamakla iyi mi ettik
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan’ı tebrik ediyorum. Bir Türkiye Cumhuriyeti
vatandaşı olarak kendisine teşekkür ediyorum.
Nedenini açıklamadan önce küçük bir hatırayla başlayayım.
Bundan üç yıl önce Atina’da bir kitapçıda bir albüm gördüm.
1890 ile 1905 yılları arasında Anadolu’da Rumların yaşadığı
şehirlerin kartpostallarından oluşan bir albümdü.
O ALBÜM
Rize, Fatsa, Ünye, Samsun, Trabzon ve daha birçok Anadolu şehrine
ait manzaraların yer aldığı kartpostallardı bunlar.
Orada dikkat ettim.
Karadeniz’in bu şehirlerinin her biri birer Portofino, San Remo
veya İtalya’nın Positano’sunun mimari estetiğine sahip
yerlerdi.
O günlerde kartpostallardaki yerlerin, aynı açıdan bugünkü
fotoğraflarını çekip yayınlamıştık.
Yan yana fotoğraflar, aradan geçen 100 yıl içinde bu şirin kasaba
ve şehirlerin ne hale geldiğini gösteren çok acıklı birer
belgeydi.
Ne yazık ki bu tahribatı yapanlar da bizlerdik.
Sonraları, kendi kendimizi böylesine kötü düşürmeye hakkımız var
mıydı diye çok düşündüm.
Ama birilerinin bu cesareti göstermesi lazımdı.
İtiraf edelim, biz Türkler ne yazık ki 20’nci yüzyılın ikinci
yarısından sonra ülkemizi tahrip ettik.
İşte bu nedenle Başbakan Tayyip Erdoğan’a önceki gün yaptığı
konuşması için teşekkür ediyorum.
Bir Türk başbakanı, ilk defa vatandaşlara ‘Lütfen çirkin değil,
güzel evler yapın’ diyor.
Biliyorum bazılarınız, ‘Ne yani, çirkin ev yapın mı diyecekti’
diyerek, bu sözlerin üzerini bir kalemde çizeceksiniz.
Hele hele yeminli Erdoğan düşmanlarından en küçük sempati
beklemiyorum.
Ama lütfen siz öyle yapmayın.
ÇOCUKLARINIZ İÇİN
Bu ricayı ciddiye alın. Kendiniz için, ama daha çok da çocuklarınız
ve torunlarınız için ciddiye alın.
Türkiye dünyaya açıldığından beri çok kötü bir yanımızı daha
çarpıcı şekilde görmeye başladık.
Ne yazık ki şehirlerimiz çok çirkin.
Şehir dokusuna sahip, gözümüzü rahatsız etmeyen mahallelerimiz,
semtlerimiz yok denecek kadar az.
1950’li yıllardan itibaren demokrasiyi, istediğimiz yere,
istediğimiz kadar çirkin binalar yapmak olarak algıladık.
ALAÇATI ÖRNEĞİ
Babadan, anadan kalma arsayı kıymetlendirmenin tek yolunun, üzerine
ecüş bücüş apartmanlar dikmek olduğuna inandık.
Mide bulandırıcı bir egoizm ve açgözlülükle ülkemizi tarumar
ettik.
Evet hiç çekinmeden itiraf edelim, gocunmadan adını koyalım.
1950 sonrasında dünyanın en barbar toplumlarından biri haline
geldik.
Ne yazık ki bu barbarlık, bizim kuşaklarımıza ait bir insanlık suçu
oldu.
En kötüsü, çirkinlikten rahatsız olmayan, zevksiz, vurdumduymaz
nesiller yarattık.
Şimdi artık görüyoruz ki, bir arsayı, bir mahalleyi, semti
değerlendirmenin en kalıcı ve kárlı yolu, onun üzerine estetik
binalar yapmak, şehir dokuları yaratmakmış.
Alın Alaçatı’yı.
Denize sahili olmayan bir kasabanın nasıl yükseldiğine bir
bakın.
Nasıl mı?
Yarım yüzyıllık barbarlıktan kendini kurtarabilmiş basit ama güzel
evleri, ayakta kalmayı başarmış dokusu sayesinde.
Çirkin kooperatifler birer çekirge sürüsü gibi, üzerine
kuruldukları toprakları kurutur, nasibini ve kısmetini kaçırırken,
denizsiz, sahilsiz gölsüz bir kasaba her gün daha da parlıyor ve
yükseliyor.
Onlar ne mi yaptılar?
Başbakan’ın bugün söylediğini 40-50, yüz yıl önce yaptılar.
Daha doğrusu yapılmışı korudular.
Yabancı bir dostum, bir gün ‘Sizin Avrupa Birliği yolundaki en
önemli engellerinizden biri, estetik yoksunu, çirkin
şehirlerinizdir’ demişti.
SİTEDE YAŞIYORUM
Bir başka arkadaşım da şunu söylemişti: ‘Sırf bu çirkinlikleri
görmemek için duvarlarla çevrili bir sitede oturuyorum.’
Emin olunuz bunlar snop düşünceler değil.
İşte bakın, Kasımpaşa’da doğmuş, büyümüş bir Başbakan da artık bunu
söylüyor.
Yazı: Ertuğrul Özkök
Kaynak: Hürriyet