Erdoğan'ı hayrete düşüren soru

Abone ol

Siyasette Arka Oda Manzaraları kitaplaştırıldı. "Tık Sesi" isimli kitapta yakın siyasi tarihimize ilişkin ilginç olayların perde arkası anlatılıyor. Kitapta neler yok ki...

Ankara'da 15 yıl siyaseti izleyen ve olayların perde arkasını araştıran Gazeteci Adnan Öksüz bu deneyimlerinin bir bölümünü kitaplaştırdı. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Başkanı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'le ilgili birbirinden ilginç anekdotlar kitapta yeralıyor. Eski siyasiler de kitapta ağırlıklı bir yer tutuyor. İşte bu anekdotlardan birkaçı... Tayyip Erdoğan: Biz istemeyiz.. Yer, Kazakistan Oteli. Otel odasının kapısı gece saat 11:00 dolaylarında çalınır. Otelin kat görevlisi kadın görünür kapıda. Yalnız değildir; yanında birkaç da bayan vardır. Hiç beklemeden odadakilerin şaşkın bakışları arasında, "İster misiniz?" der. Heyet ilk şaşkınlığını attıktan sonra toparlanır. Kapıya en yakın duran heyet üyesi ise Recep Tayyip Erdoğan'dır. Erdoğan; "Hayır, istemiyoruz!" diye cevap verir. Ancak, bu kez şaşırma sırası kat görevlisi kadındadır. Bir an duraklar ve herkesi hayrete düşüren şu cümleyi sarfeder; "Haaa, siz de mi gece yarısından sonra isteyenlerdensiniz?" Bu cümle de oldukça şaşırtıcıdır. Tayyip Erdoğan; "Hayır, biz gece yarısından sonra da istemiyoruz.." Mesele, daha sonra anlaşılmıştır. Otele gelen bazı müşteriler, çevrede rahatsızlık olmasın diye gece yarısından sonra böyle bir talep iletmektedir. Bu olay, 1992 yılında Türk Cumhuriyetleri'ne düzenlenen bir gezi sırasında meydana geldi. Türk Cumhuriyetleri henüz bağımsızlıklarını kazanmış, Türkiye'den sık sık bu ülkelere ziyaretler tertip edilmektedir. Bu iyaretlerden birisinde dönemin Refah Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan, kalabalık bir heyetle bu ülkelere ziyarete gider. Amaç, Türkiye ve İslam dünyası ile Türk Cumhuriyetleri arasındaki tarihi, kültürel ve sosyal bağların güçlendirilmesidir. Heyette yabancı konuklar da vardır. Şimdi AK Parti İstanbul milletvekili olan ve Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanlığı yapan Azmi Ateş gezinin organizasyonunda aktif bir rol almıştır. 1992 yılında düzenlenen gezide Refah Partisi İstanbul İl Başkanı, şimdiki Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'da il başkanı sıfatıyla geziyle katılmaktadır. Gezide Erbakan'ın başına birbirinden ilginç olaylar geldi.. Arınç'ı arayan subay eşi Albay eşi oldukça telaşlı bir sesle konuşuyordu, telefonda; "Çok memnun olduk. Bülent beye çok selamlarımızı söyleyin. Söylediklerinize aynen katıldığımızı ifade etmek istiyorum. Lütfen bu mesajımızı iletiniz. Albay eşinin aradığı, Kapatılan Fazilet Partisi Grup Başkanvekili ve Manisa milletvekili Bülent Arınç'tı. 572 sıra sayılı Türk Silahlı Kuvvetleri Personel Kanunu ve Jandarma Teşkilatı Kanunu üzerinde konuşurken, Meclis'i arıyor ve Bülent Arınç'a bu duygularıınn iletilmesini talep ediyordu. Bülent beyin hangi cümleleri, Albay eşini bu kadar duygulandırmıştı acaba?... Kitaba ismini veren diyalog; 'TIK' Sesi 1994 Mahalli Seçimleri'nin hemen öncesi..Milliyetçi Hareket Partisi lideri merhum Alparslan Türkeş'in Ankara Tandoğan'daki özel bürosundayız. Türkeş'in küçük çalışma odasına alındık. Birazdan MHP lideri geldi. Koruması da odayı terkedince Türkeş'le sağdan soldan sohbete koyulduk. Bu arada fotomuhabiri arkadaşım Ali Ünal, Türkeş'in fotoğraflarını çekmek için hazırlık yapıyor. Fotoğraf meraklısı olanlar bilir; makinadaki objektifi yerine takarken, dişliler makinadaki yerine geçtiğinde 'tık' diye bir ses çıkar. Bu ses çıktıktan hemen sonrasında Türkeş'in bize karşı tutumu birden değişti. Kızgın bir ses tonuyla, 'Sizin kartınız var mı bakalım? Gösterin kartlarınızı!..' Bizim büyük şaşkınlığımız sürerken bu kez, kurşun hızıyla Türkeş'in koruması içeri girdi. Biz basın kartlarımızı çıkarıp Türkeş beye gösterdik. Daha sonra çaylar geldi ve röportajımızı yaptık. Olay nereden kaynaklanmıştı? Tamamen bir yanlış anlamaydı. Türkeş, fotoğraf makinesinin objektifinden çıkan 'tık' sesini, gerçek bir silahın namlu sesine benzetmişti. Yıllarca askerlik yapan ve silahın tüm ritüellerini iyi bilen bir isim olarak 'tık' sesini, bir başka çağrıştırmıştı, zihninde. Bu diyalogdan sonra kitabın ismi de ortaya çıkmıştı zaten, TIK SESİ. Alparslan Türkeş'in teğmenliği döneminde, 1939 yılında Köşk'e yazdığı mektup ta kitabın en ilginç dosyalarından birini oluşturuyor. Türkeş, subay olarak Cumhurbaşkanı İsmet İnönü'ye yazdığı mektupta İkinci Dünya Savaşı'na ilişkin ilginç taktikler veriyor. Bulgaristan'ın ilhakı da bu taklifler arasındadır.. Doğramacı'nın Castro aşkı Yıl, 1962. Yer, Taylan'ın başkendi Bangkok. Unicef'in dünya çocuklarının durumunu ele alan bir toplantısı var. Dışişleri Bakanlığı, bu ülkeye göndereceği heyetin başkanlığı için Prof. Dr. İhsan Doğramacı'yı düşünür, Doğramacı da kabul eder. Heyet, Bangkok'a gelir. Toplantı sırasında soğuk savaşın devam ettiği bu dönemde oldukça uç bir önerge verilir; Castro'nun Küba'sında zor durumda olan çocuklar için 6 jeep verilmesi teklif edilmektedir. Bu teklif çok hoş karşılanmaz. Fakat Doğramacı bunu destekler. Küçük çaplı bir krize olur. Büyükelçilik başkatibi Yüksel Söylemez, bu önergeye desteğin yanlış olacağını nazik bir üslupla anlatır. Fakat hocabey kararında ısrarlıdır. Heyet bir karara varamadan dağılır. Ankara'ya dönerler. ABD'li bir heyet, dönemin Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı Fuat Bayramoğlu'nu ziyaret ederek durumu bildirir ve Doğramacı'dan bu kararın tashih edilmesini ister. Bayramoğlu da bunu Doğramacı'ya iletir. Sonuçta şöyle bir uzlaşmaya varırlar; Doğramacı, kararı tashih edecektir ancak tashih kararının altındaki tarih ABD'li heyetin ziyaretinin öncesine ait olacaktır. Burada ilginç bir not; aynı Fuat Bayramoğlu, 1973'teki Cumhurbaşkanlığı seçimi krizinde Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri olarak Köşk'le Süleyman Demirel arasında mekik dokumuştu. Yıllar önce Amerikalıların yüreğini hoplatan Hocabey'in yıldızı Türkiye'de her daim parlak. Yüksek Öğretim Kurulu (YÖK)'nu kuran ve yöneten Doğramacı, koşusunu halen sürdürüyor... 'MİT'ten adam istemem, onlar böcek kor' Yusuf Özal, 1986 ara seçimlerinde Anavatan Partisi'nden milletvekili adayı olmuş ve seçilmişti. Abisi, dönemin Başbakanı merhum Turgut Özal kendisini ekonomiden sorumlu Devlet Bakanlığı'na atamıştı. Hazırlık yapıyordu. Odalar, masalar, telefonlar, sekreterler, danışmanlar... Bu sırada yanına gelen danışmanlarından birisi merhum Yusuf Özal'ın yanına gelir ve şunu söyler; "Efendim gelenektendir, bir bakan makamına oturmadan önce kullanacağı mekanda bir arama-tarama yapılır. Dinleme cihazı ya da bir başka yabancı madde var mı yok mu kontrolü gerçekleştirilir. Bunu yaptırmamız lazım, efendim." Özal, gözlüklerinin üzerinden bakarak, "Peki ama bunu kim yapacak?" diye sorar. Danışman, "Milli İstihbarat Teşkilatı elemanları efendim." diye cevap verir. Ancak Yusuf Özal'ın cevabı, odadaki herkesin donup kalmasına sebep olur; "Hayır, hayır çağırmayalım, asıl böcekleri onlar koyar, ben eleman meleman istemiyorum." Beyaz Sanat Yayınları'ndan (0212- 5520004) çıkan kitapta şu başlıklar dikkat çekiyor; Türkeş'in Sır Mektubu, Kırmızı Kitap, Demirel'in Fıkracısı, Güniz Baba, Hocam Kışlalı, Kışlalı Raporu'nun Esrarı, Köşk'e Uzanan Yol (Ali Baransel), Ecevit'i Ağlatan Kitap, Çağlar İçin Sonun Başlangıcı, Bakanlıkta Böcek Kuşkusu, Geçmiş Zaman Olur ki, Doğramacı'nın Castro Aşkı, Sarışın Güzel Kadının Mektubu, Bahçeli'nin 9 Aşkı, Çankaya'da Sessiz Dönem, Albay Eşinin İlginç Notu, Türkeş'in yüzbinlik Düşü, Tayyip Erdoğan'ın Başına Gelenler, Erbakan'ın Reddettiği Belge, Partisiz Demokrasi, Çok Alkışlanan Konuşma, Belgeler ve Fotoğraflar. Adnan Öksüz 1964, Erzincan doğumlu. İlk ve orta öğrenimini İstanbul ve Erzincan'da tamamladı. Ankara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu'ndan 1991'de mezun oldu. Gazeteciliğe 1987 yılında Zaman'da başladı. Yaklaşık 10 yıl parlamento muhabirliği yaptı. 5 yıl Aksiyon Dergisi'nin Ankara Temsilciliğini üstlendi. Halen Zaman'da çalışmalarını sürdürüyor. 'Seçim Sistemleri' konulu araştırması Çağdaş Gazeteciler Derneği'nin 'Araştırma Ödülü'ne layık görüldü. Evli, iki çocuk babası.

Günün Önemli Haberleri