Erdoğan'ı barut fıçısına benzetti
Abone olErdoğan'ın barut fıçısına döndüğünü söyleyen Baykal, "biri bir şey söyleyecek olsa hemen ağzının payını veriyor" dedi.
Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) Genel Başkanı Deniz Baykal, 59.
Hükümet'in yönetiminde Kıbrıs'ın bir süre sonra Rum adası olacağını
ileri sürerek, "Ve yarın tarih, bu hükümeti Kıbrıs'ı Rumlara teslim
etmiş hükümet olarak yazacaktır" dedi. Ortakapı Mahallesi Halitpaşa
İşhanı önündeki alanda partililere seslenen CHP Genel Başkanı Deniz
Baykal, eski hükümetlerin akıbetinin mevcut hükümette de
görüleceğini belirterek, "Türkiye'de şimdi yeni bir hükümet var.
Eski siyasetçiler tasviye oldu gitti. Onların halka, çiftçiye,
vatandaşa destek vermedikleri için ayakları tökezlendi ve milletin
oylarıyla tasviye edildiler. Yeni bir kadro geldi. Mecliste üçte
iki çoğunlukları var, istedikleri yasayı çıkaracak haldeler. Peki
bunlar geldi bir değişim oldu mu? Hükümetin değiştiğini Kars'ta 1.5
yılda hissetmeye başlamadınız mı? Eski hamam eski tas mı? Manzara
aynen devam ediyor mu? Vatandaşın hayatına yansıyan elle tutulur
somut bir düzelme, bir ferahlama yok mu? Bunlarda gidecekler. Yani
diyorsunuz ki biz getirdik, bunları da götürürüz. Bırakın bankayı,
rantı. Çiftçiye ve Anadolu'ya sahip çıkın. Maalesef 1.5 yılda
bunların da foyası çıktı, boyası döküldü, makyajı aktı. Her yerde
bunu görüyoruz" dedi. Konuşmasında, birçok gerçeğin gizlendiğini
belirten Baykal, "Bakın iki Türkiye var. Bu Türkiyelerden biri
televizyonların Türkiye'si, basının Türkiye'si, onlar baktığı zaman
her şey toz pembe. Onlar, pahalı gece kulüplerinde eğleniyorlar,
defileler düzenliyorlar, beş yıldızlı otellerden görüntüler
veriyorlar, dedikodular aktarıyorlar. Bir başka dünya orası. Oraya
baktın mı Türkiye'nin bir derdi yok zannediyorsun. Televole
dünyası. Bir de Anadolu'nun gerçeklerinin yaşandığı milletin içinde
olduğu Türkiye var. Yani çiftçinin, işsizin dünyası, emeklinin
dünyası, yalnız bırakılmış insanların, fakir fukaranın dünyası,
gerçek Türkiye var. Bu değişti mi? Hayır. Et geçen sene 7 milyon
liraydı, bu sene ise 6 milyon 200 bin lira. Fiyatların altına
indiniz. Yemin torbası geçen sene 12 milyon liraydı, bu sene 22
milyon lira oldu. Çiftçinin durumu böyle mi düzelir. Bu insanlar
bizim insanımız değil mi? Ama ne var bu hükümet dubleci. Bunlar
duble vergi alıyorlar" şeklinde konuştu. Vergi konusuna da değinen
Baykal, vergisini veremeyen esnafın sıkıntısının had safhaya
ulaştığını belirterek "Bırakın esnafı da o başbakanın uçaklarına
binip helikopterlerinde dolaştığı, bankaları hortumlamış, devlete
trilyonlarca lira borcu olan, borcunu ödemeyen işadamlarının
yakasına yapışın. Onlar, varsa yoksa vatandaşa yükleniyorlar"
ifadesinde bulundu. Başbakan'ın tavırlarının değiştiğini de
kaydeden Baykal, Başbakan'la ilgili şu ifadeleri kullandı:
"Başbakan eskiden halkın karşısına çıktığı zaman bir çay simit
hesabı yapardı. Derdi ki asgari ücretle çalışan vatandaşımız
ailesine sabah-öğle-akşam sadece bir simit yedirse, bir çay içirse
oturur bunun hesabını yapar ve yetmiyor diye üzülürdü. 1.5 yıldır
sen başbakansın, 1.5 yıldır sen o hesabı halkın karşısına çıktığın
zaman yapabiliyor musun? Değişen bir şey var mı? Unuttun o hesabı.
Şimdi işsizin maaşı yetmiyor diye vatandaşa şikayet etmiyor. Şimdi
'Benim maaşım yetmiyor' diye vatandaşa şikayet ediyor. Geçenlerde
Alman başbakanıyla buluşmuş ve ilk sorusu 'Senin maaş kaç?' olmuş.
Ve kafasından bir hesap yapmış 'Yani Türkiye'de kazık yiyoruz
galiba' demiş. Sonra geldi Türkiye'ye 'Bana bu maaş yetmiyor' diye
şikayet ediyor. Sevgili Karslılar, ben Türkiye Başbakanı'nın Alman
Başbakanı'yla buluştuğu zaman ona maaş sormasını yadırgamam. Maaş
sorabilir, sorması da gerekebilir. Ama sorması gereken 'Almanya'da
emeklinin, işçinin, memurun, öğretmenin, polisin maaşı kaç?' Bunu
sormalıdır. Ve bunu öğrendikten sonra da 'Bizim daha yapmamız
gereken çok işimiz var' deyip, daha çok çalışması gerekir. Eğer
Türkiye'nin başbakanıysa, kesinlikle aklının kenarından kendi
maaşını korumak geçmemelidir. Biz, Başbakanımız'ın maaşının az
olmasına elbette üzülürüz. Onu namerde muhtaç etmeyiz. Geçim
derdinde bırakmak istemeyiz. O işadamının, bu işadamının peşinde
bayilik arayarak dolaşmamalıdır Başbakan. Bu bize dokunur, rezil
oluruz, rahatsız oluruz. İşadamlarının peşinde dolaşan başbakan
istemiyoruz. Ne istiyorsa gelsin mecliste kanun çıkaralım. Yakışır
mı sana o işadamından bayilik iste, bu işadamından bayilik iste.
Sevgili Karslılar, Başbakana bir haller oldu fakında mısınız? Bir
haller oldu, bir havalandı Başbakan. Yanına yaklaşılmıyor, barut
fıçısı gibi. Biri bir şey söyleyecek olsa hemen ağzının payını
veriyor. Eskiden daha bir anlayışlıydı, daha hoşgörülüydü. İktidara
geldi ve iktidar başını döndürdü. Ya kimler geldi kimler geçti o
iktidardan. Bu millet onları getirdiği gibi düşürdü, seni de
getirdi, seni de düşürür. Hem seni öyle bir düşürür ki o attan
düşmeye de benzemez." Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın kendisine
soru soranlara karşı sert tavırlar içine girdiğini de iddia eden
Baykal, Burdur örneğini vererek şöyle dedi: "Geçenlerde Burdur'da
bir çiftçfrakılmış insanların, fakir fukaranın dünyası, geimiz
'Bizim pancar ne olacak' demiş. Başbakan da 'Bırak pancarı
medeniyet öğren, şehirli ol' diye cevap vermiş. Bilmiyor ki o
pancar çiftçinin medeniyet anahtarıdır. Kravat takıp, fiyakalı
elbise giyip, ortalıkta dolaşmak mı medeniyet? İktidara gelip kendi
suçlarını affetmek mi medeniyet? Kendi borçlarını silivermek mi
medeniyet? Yakınlarına, eşlerine, dostlarına Türkiye'nin
varlıklarını satmak mı medeniyet? Medeniyet dediğin köylünün
namusuyla kendi ürününün karşılığını alıp, sonra da 'Ben bu
memleketin sahibiyim' diye başı dik dolaşabilmektir. Namuslu ve
dürüst yaşamaktır. Geçenlerde bir genç çocuk 'Bizim kadrolar ne
oldu?' dedi. Ona da çok sinirlendi Başbakan, 'Ben kadro sözü
vermedim taşı sık suyunu çıkar' dedi. Memlekette bir taş mı, orman
mı, toprak mı bıraktınız sıkılacak. Ne varsa siz hepsini limon gibi
sıktınız. Sen kendi oğluna 'Taşı sık yavrum Türkiye'de bu işler
böyle olur' mu dedin, yoksa 'Amcan sana para verecek Amerika'da
okutacak, hadi seni Amerika'ya gönderiyorum' mu dedin? Maliye
Bakanı kendi oğluna 'Oğlum Türkiye'de bu işler böyledir, sende taşı
sık suyunu çıkar' mı yoksa, 'Amerika'dan mısır getir, sen mısır
getireceğin zaman gümrük vergisini ben düşürürüm, yetkimi
kullanırım, sen avantadan para kazınırsın' mı dedi? Sizin
yakınlarınız, çocuklarınız taşı mı sıkıyor? Başbakan da 'Ben Maliye
Bakanı'nın çocuğunu tanıyorum, iyi çocuktur' diyor. Herhalde iyi
çocuktur ama Kars'taki işsiz gençler iyi çocuk değil mi? Sen onları
biliyorsun ama ben de Anadolu'da milyonlarca işsiz ve iyi çocuk
biliyorum. Onlar bakanların çocuklarıysa, Anadolu'daki milyonlarca
işsiz ve iyi çocuk da benim çocuğum, Deniz Baykal'ın çocukları,
CHP'nin çocuklarıdır. Karslı çocuğun kabahati senin tanımaman mı?
Gel de tanı, tanı ve saygı göster. Sen bir çocuğu okutup
yetiştirmenin ne demek olduğunu biliyor musun? 'Okulun damı
akıyormuş, okulun parası yokmuş, ver öğrenci 15 milyon lira' Anası,
babası zaten güç ayakta duruyor. Bankaya borcu var. Ayakta duracak
hali yok. Çocuk iki de bir para para diye geliyor. Anneler, babalar
akşamları eve geldiğinde çocuklarını yanına alıp şöyle bir sarılıp
koklayamaz oldu. Acaba bir şey mi isteyecek diye çocuklarından
korkar hale geldi." Başbakan'ın "CHP'nin kökü bereketsiz" sözlerini
yeniden hatırlatan Baykal, şunları söyledi: "Ne demişti Başbakan,
'CHP'nin kökü bereketsiz.' Şimdi uygun bir söz değil. Bu söz
Başbakan'a yakışmaz. Başbakan memleketi bölecek, parçalayacak
sözler etmez. Nazik olacak, kibar olacak, adaletli olacak. Sen
bizim kökümüze laf atıyorsun, biz kendi kökümüzü savunuruz da bu
kök lafını niye bu kadar ağzına rahatlıkla alıyorsun. Yani kök
dediğin zaman insanın aklına başka bir şey geliyor. Kök konusunu
ortaya atmanın bir yararı yok. Nereden çıktı bu kök lafı? Sen ona
buna kök sorarsan biri de çıkar 'Senin kökün ne?' diye sorar.
'Yoksa senin kökün o önünde bağdaş kurup diz çöktüğün Taliban Şeyhi
mi?' der. Onun kökünden mi geliyorsun sende? Yani ne
dolaştırıyorsun sen bu işleri, otur oturduğun yerde. Bırak bu kök
lafını. Bizim kökümüz Gazi Mustafa Kemal Atatürk." Niğde'de bir AK
Parti adayının aracına yazdırdığı "84 yıllık karanlığa son"
yazısına da değinen Baykal, "Karanlık diyorsanfrakılmış insanların,
fakir fukaranın dünyası, ge başını çevir, Humeyni'nin İran'ına bak.
Suudi Arabistan'a bak. Bunların gözünü Atatürk güneşi, Cumhuriyet
aydınlığı kamaştırmış. Baktığı yerleri karanlık olarak görüyorlar.
Karanlık bunların kafasının içinde" dedi. Baykal son olarak Kıbrıs
meselesine değindi ve "Şimdi söyleyin bakalım Kıbrıs nereye
gidiyor? Bu hükümetin yönetiminde Kıbrıs bir süre sonra Rum adası
olacaktır. Hiç uzatmadan söyleyeyim size. Bu hükümetin yönetiminde
oluyor bu işler. Ve yarın tarih bu hükümeti, Kıbrıs'ı Rumlara
teslim etmiş hükümet olarak yazacaktır. Denktaş 'Kıbrıs'ın cenaze
töreninde ben bulunmam' dedi ve kenara çekildi. Tarih yazmadan önce
28 Mart'ta siz yazıverin" diye konuştu.