Erdoğan'dan yeni söylem
Abone olDerin devlet tabirinden sonra şimdide Başbakan Erdoğan, siyaset sahnesine yeni bir kelime ekledi: Derin demokrasi.
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan,
''partisinin, dini toplumsal değer olarak önemsemekle birlikte din
üzerinden siyaset yapmayı, devleti ideolojik bir dönüşüme
uğratmayı, dini sembollerle örgütlenmeyi doğru bulmadığını''
bildirdi. Başbakan Erdoğan, ''din adına parti kurmanın veya böyle
bir imaj vermenin, topluma ve dine yapılabilecek bir kötülük
olduğunu'' da vurgulayarak, ''Din, mukaddes ve ortak bir değerdir.
Bunu kimse, siyasi taraftargirlik konusu yaparak bölünme ve
arayışlara sebebiyet vermemelidir'' dedi. AK Parti tarafından
İstanbul'da düzenlenen ''Uluslararası Muhafazakarlık ve Demokrasi
Sempozyumu''nda konuşan Erdoğan, dünyanın geleceğinin medeniyetler
çatışmasından değil, medeniyetlerin işbirliğinden geçtiğini
söyledi. ''Yerel özelliklerin, farklılıkların, milli ve dini
değerlerin sahiplenebildiği bir ortamın, çatışma değil uzlaşma,
kavga değil barış getireceğini'' anlatan Erdoğan, ''partisinin
muhafazakar demokrat çizgisi'' hakkında değerlendirmelerde bulundu.
Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti: ''AK Parti, yeni muhafazakar
demokrat çizgiyi, muhafazakarlığın genlerine ve tarihi kodlarına
uygun şekilde, ama siyaset yaptığı coğrafyanın toplumsal ve
kültürel geleneklerine yaslanarak ortaya koymaktadır. AK Parti,
kendi düşünce geleneğinden hareketle, yerli ve köklü değerler
sistemimizi evrensel standarttaki muhafazakar siyaset çizgisi ile
yeniden üretmek amacındadır. AK Parti, değişime değil, gerilime ve
yozlaşmaya direnen bir anlayıştadır. Değişimi, gelişim ve ilerleme
anlamında savunmaktadır. AK Parti, geçmişin statükoculuk üzerine
bina edilen muhafazakarlığı yerine, yeniliğe açık, modern bir
muhafazakarlık üzerinde durmaktadır. AK Parti, evrimci veya tedrici
ve doğal sürecinde işleyen toplumsal dönüşüme dayalı bir değişimi
savunmaktadır. AK Parti'nin muhafazakarlıktan anladığı, mevcut
kurum ve ilişkilerin korunması değil, bazı değerlerin ve
kazanımların korunmasıdır. Koruma ise değişime ve ilerlemeye kapalı
olma değil, özü yitirmeden gelişmeye uyum sağlamaktır.'' Erdoğan,
''muhafazakar demokrasiye göre siyasetin bir uzlaşı alanı
olduğunu'' ifade ederek, toplumsal ve kültürel çeşitliliklerin,
demokratik çoğulculuğun üreteceği tolerans ve hoşgörü zemininde
siyasete bir renklilik katabileceğini bildirdi. ''RADİKAL SÖYLEM VE
ÜSLUP FAYDA SAĞLAMIYOR'' Partisinin sivil toplum örgütlerine büyük
önem verdiğini anlatan Recep Tayyip Erdoğan, ''AK Parti, radikal
söylem ve üslubun Türkiye siyasetine bir fayda sağlamadığını, Türk
siyasetinin çatışma, kamplaşma ve kutuplaşma yerine uzlaşı,
bütünleşme ve hoşgörü üzerine kurulması gerektiğini düşünmekte ve
ılımlılığın toplumun genel bir talebi olduğuna inanmaktadır'' dedi.
Başbakan Erdoğan, ''muhafazakar demokrasiye göre
sınırlandırılmayan, keyfiliğe ve hukuksuzluğa olanak sağlayan,
katılımı ve teslimi önemsemeyen, bireysel ve kolektif hak ve
özgürlükleri hiçe sayan totaliter ve otoriter anlayışların, sivil
ve demokratik siyasetin en büyük düşmanları olduğunu'' kaydetti.
''İDEAL OLAN DERİN DEMOKRASİ'' ''Partisinin, hukuk devleti
normlarını benimseyen, asli fonksiyonlarına çekilmiş, küçük ama
dinamik ve etkili bir devletten yana olduğunu'' belirten AK Parti
Genel Başkanı ve Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
''Siyasi iktidarın en temel dayanağı milli iradedir ve özelliği
meşruluğunu halkın genel kabulünden almasıdır. Biz hukuki ve siyasi
meşruluğu her partinin 'olmazsa olmazı' olarak görüyoruz. Her türlü
dayatmacı, buyurgan, tek tipçi, toplum mühendisliğine dayanan
yaklaşımlar, sağlıklı bir demokratik sistem için engeldir. Hiç
kimse, masa başında toplumları yönlendirmeye, onlara biçim vermeye
kalkmamalıdır. Muhafazakar demokrasi kimliğimiz, her türlü
toplumsal ve siyasal mühendisliğe karşıdır. Demokrasi, bir diyalog,
tahammül ve uzlaşı rejimidir. Diyalogun gelişmediği kapalı
toplumlar, kültür üretmezler. Türkiye'de kendine özgü bir demokrasi
yerine, çoğulculuk, çok seslilik ve tahammül duygusunu
sindirebilmiş bir demokrasi tesis edilmelidir. İdeal olan,
seçimlere ve belli kurumlara indirgenmiş mekanik bir demokrasi
değil, idari, toplumsal ve siyasal alanlara yayılmış organik bir
demokrasidir. Biz buna 'derin demokrasi' diyoruz.'' Erdoğan,
''partisinin, insan hak ve özgürlükleri çerçevesinde, bireysel
tercih ve kabullerin korunması gerektiğini saklı tutarak, aile
kurumunu sarsacak uygulamalar konusunda hassasiyet gösterilmesi
gerektiğine inandığını'' da söyledi. ''AK PARTİ'NİN KIRMIZI
ÇİZGİLERİ'' ''AK Parti'nin, 'biz ve diğerleri' ayrımı yapan tek bir
mezhebi, etnik unsuru veya dini anlayışı siyasetinin ana gövdesi
yaparak diğer seçenekleri karşısına alan bir söylem ve örgütlenme
biçimlerini dışlayıcı ve ayrıştırıcı bir özellik taşıyacağına
inanmadığını'' vurgulayan Erdoğan, bunları ''partisinin kırmızı
çizgileri'' olarak nitelendirdi. Başbakan Erdoğan, şunları
kaydetti: ''AK Parti, laikliği, devletin tüm dinler ve düşünceler
karşısında nötr kalmasını ve eşit mesafeyi korumasını sağlayan,
inanç farklılıklarının veya farklı mezhep ve anlayışların çatışmaya
dönüşmeden sosyal barış içinde yaşatılabilmesi için takınılan
kurumsal bir tutum ve yöntem olarak tanımlamakta, laikliğin temel
hak ve özgürlüklerin anayasal güvence altına alınarak bir tür hakem
müessesesi gibi işletilmesi için demokrasi ile taçlanması ve uzlaşı
ortamı sunması gerektiğini düşünmektedir. Laiklik, toplumsal
çeşitliliği çatışma veya gerginlik ortamından uzaklaştırıp barış
içinde ve özgür olarak bir arada tutunabilmenin bir yolu olarak
görülmelidir. 'Muhafazakar demokrasi' anlayışımız, geleneği
önemsemekle birlikte modern kazanımları reddeden bir gelenekçilik
gütmemektedir. AK Parti, körü körüne geleneği veya modern olanı
reddetmek yerine, yeni bir senteze varılması gerektiğini
düşünmektedir. AK Parti, toplumsal olanı, grup aidiyetini ve sivil
toplumu önemli bulurken, cemaatçi bir yaklaşımı ön plana
çıkarmamaktadır. AK Parti, dini bir toplumsal değer olarak
önemsemekle birlikte, din üzerinden siyaset yapmayı, devleti
ideolojik bir dönüşüme uğratmayı, dini sembollerle örgütlenmeyi
doğru bulmamaktadır. Din üzerinden siyaset yapmak, dini araç haline
getirmek, din adına dışlayıcı bir siyaset yürütmek hem toplumsal
barışa, hem siyasi çoğulculuğa, hem dine zarar vermektir. Dini ve
dindarları önemsemek, dini 'değerlerin sosyal fonksiyonları' kabul
eden bir parti olmak ile dini bir ideoloji haline getirerek devlet
aygıtı marifetiyle ve zorla toplumu dönüştürmeyi amaçlayan bir
parti olmak arasında çok ciddi bir fark vardır. Din adına parti
kurmak veya böyle bir imaj vermek, topluma ve dine yapılabilecek
bir kötülüktür. Din, mukaddes ve ortak bir değerdir. Bunu kimse,
siyasi taraftargirlik konusu yaparak bölünme ve arayışlara
sebebiyet vermemelidir.'' AK PARTİ'NİN SİYASAL KİMLİĞİNİ GELİŞTİRME
ÇABALARI... Recep Tayyip Erdoğan, ''bu yüzden geleneği, tarihi ve
toplumsal kültürü önemseyen muhafazakarlığın, dini de önemseyerek
demokratik bir formatta kendisini inşa etmesinin önemli bir açılım
olacağını'' belirtti. ''Partisinin geliştirmeye çalıştığı
'muhafazakar demokrasi' anlayışının, din-demokrasi, gelenek-modern,
devlet-toplum arasındaki ilişkiyi sağlıklı bir zeminde yeniden
üretme açısından büyük önem taşıdığını'' ifade eden Başbakan
Erdoğan, AK Parti'nin siyasal kimliğini geliştirmeye yönelik
çabalarına herkesin eleştiri veya teklifleriyle katkıda
bulunabileceğini bildirdi. Erdoğan, ''bu sürecin interaktif
olacağını ve partisinin kurumsallaşmasının önemli bir boyutunu
siyasal kimliğinin şekillenmesinin oluşturacağını'' anlatarak,
sempozyuma katkıda bulunanlara teşekkür etti. Başbakan Erdoğan,
konuşmasının ardından, çok sayıda bakan, AK Parti'nin üst düzey
yöneticileri ve milletvekillerinin de katıldığı sempozyumun ilk
oturumunu dinledi.