Erdoğan'dan tarihi konuşma
Abone olAvrupa Konyesi Parlementer Meclisi'nde konuşan Başbakan Erdoğan, tarihi açıklamalar yaptı. Erdoğan'ın konuşması bittiğinde, salondaki herkesin alkışını aldı..
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin, Avrupa Birliği
üyeliği yolunda son dönemece girmek istediğini söyledi. Erdoğan,
Türkiye'nin Avrupa ile paylaştığı ortak gelecek bakımından özel
önem taşıyan bir günde Avrupa uluslarının en eski parlamenterler
forumu olan bu yüce meclise hitap etmekten onur duyduğunu dile
getirerek sözlerine başladı. Türkiye'nin, temel insan hak ve
özgürlüklerini savunan ve hukukun üstünlüğü ile çoğulcu
demokrasinin yüksek ideallerine bağlı Avrupa uluslarının bu “ortak
evin” temellerini 1949 yılında atan kurucu üyesi olduğunu belirten
Erdoğan, büyük Avrupa kapsamında yaşanan değişime paralel olarak,
Avrupa Konseyi'nin de ufuklarını genişlettiğini söyledi. Erdoğan,
Avrupa Konseyi'nin, bugün yaklaşık 800 milyon Avrupa vatandaşının,
demokratik değerler ve hukuki standartlar etrafında birleşmesini
temsil ettiğini kaydetti. “İLERLEYEN REFORM SÜRECİ” Konseyin, en
yeni üyesi Monaco'yu tebrik eden ve “Aramıza hoşgeldiniz” diyen
Erdoğan, bir Pan-Avrupa forumu olarak konseyin, yeni Avrupa
mimarisi içindeki yeri ve katkılarının belirlenmesi gerektiğini
ifade etti. Erdoğan, şöyle konuştu: “Bu yapılırken, konseyin
sayısız uluslararası sözleşmeyle yıllar içinde ilgili alanlarda
oluşturduğu kapsamlı müktesebat, Avrupa'nın önde gelen diğer
kurumları tarafından da göz önünde tutulmalıdır. Bu çerçevede,
AB'nin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olmasını, Avrupa
Kültür Sözleşmesi ve Avrupa Sosyal Şartı'na katılımını
destekliyoruz. Önümüzdeki yılın Mayıs ayında Varşova'da
gerçekleştirilmesi planlanan Avrupa Konseyi Devlet ve Hükümet
Başkanları 3. Zirvesi, özellikle AB'nin son genişlemesinin ardından
konseyin, yeni Avrupa mimarisinde gelecekteki rolünün belirlenmesi
bakımından, zamanlı bir fırsat teşkil edecektir. Avrupa Konseyi
normlarını oluşturan 190'ın üzerindeki sözleşme, Türkiye için de
önemli bir referans noktasıdır. Avrupa normlarının ülkemiz
mevzuatına aktarılması, ilerleyen reform sürecimizin ana unsurunu
oluşturmuştur. Türkiye bugün de 3 Avrupa Konseyi sözleşmesinin onay
belgelerini Sayın Genel Sekretere tevdi etmiş, ayrıca 2 sözleşmeyi
daha imzalamıştır.” YAPILAN REFORMLAR Başbakan Erdoğan, AKP
iktidara geldikten kısa bir süre sonra, Dışişleri Bakanı ve
Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün Başbakan olduğu 2003 yılının
Ocak ayında bu meclise hitap ettiğini ve hükümetin reform
vaatlerini ortaya koyduğunu anımsattı. Aradan kısa süre geçmesine
rağmen, bu vaatlerin neredeyse tümünün gerçekleştirilmesinden
duyduğu memnuniyeti dile getiren Erdoğan, bu kapsamlı reformların
bazılarına değindi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Ölüm
cezasını tamamen kaldırdık ve mevzuatımızdan ayıkladık. Yakında 13
No'lu protokolün onay işlemlerini de tamamlayacağız. Devlet
Güvenlik Mahkemeleri'ni lağvettik. Avrupa Konseyi İşkencenin
Önlenmesi Komitesi'nin raporlarına da yansıdığı üzere, işkenceye ve
insanlık dışı aşağılayıcı muameleye karşı etkin bir 'sıfır
tolerans' politikası benimsedik ve uyguladık. Sivil-asker
ilişkilerini demokratik normlarla uyumlu hale getirdik. Kadın-erkek
eşitliği lehine düzenlemeler yaptık ve bu ilkeyi ilk kez Anayasa'ya
dercettik. Türk vatandaşlarının, günlük yaşamlarında geleneksel
olarak kullandıkları dil ve lehçelerde yayınlar ve dil kursları
başlattık. Terör saldırılarından zarar görenlerin tazmin edilmesi
için bir yasa yaptık.” “SESSİZ DEVRİM” Başbakan Erdoğan, hayata
geçirilen kapsamlı yapısal reformlar ve bunların yeknesak bir
şekilde uygulanmasının hızlandırılmasına yönelik atılan adımların,
önde gelen Avrupalı siyasetçilerden oluşan Bağımsız Türkiye
Komisyonu'nun geçen ay yayınladığı raporda, “sessiz devrim” olarak
nitelendirildiğini hatırlattı. Erdoğan, AKPM'nin, reform programını
takdir ederek, Türkiye için denetim sürecinin büyük çoğunlukla sona
erdirilmesini memnuniyetle karşıladıklarını söyledi.
Gerçekleştirilen reformlar arasında, Avrupa Konseyi üyelerinin
büyük çoğunluğunun taraf olduğu Uluslararası Ceza Divanı'na,
Türkiye'nin de taraf olmasını sağlayacak yasal değişikliklerin yer
aldığını anlatan Erdoğan, bu çerçevede yeni Türk Ceza Kanunu'nda
soykırım ve insanlığa karşı suçları, çağdaş normlar çerçevesinde
düzenlediklerini, Anayasa'ya gerekli değişikliği getirdiklerini
kaydetti. Erdoğan, “İç hazırlıklarını tamamlamış olarak, bugün bu
kürsüden Türkiye'nin yakın bir gelecekte, Roma Statüsü'nü
onaylayarak, Uluslararası Ceza Divanı'na taraf olacağını ilan
ediyorum” diye konuştu. AB YOLUNDA SON DÖNEMEÇ Komisyon raporunun
ve tavsiyesinin, “olumlu tonunun”, birliğin siyasi liderlerinin
ortaya koyacağı güçlü siyasi iradeyle karşılık bulacağına
inandığını dile getiren Erdoğan, “Katılım müzakerelerinin 2005
yılının ilk yarısında başlamasıyla uzun zamandır yürünen bir yolun
son dönemecine girmeyi temenni ediyoruz” dedi. Erdoğan,
“Türkiye'nin üyeliği, kısa sürede gerçekleşmeyecektir. Tabiatıyla,
Türkiye bu süreci makul bir zaman diliminde tamamlamayı ümit
etmektedir. Türkiye bu amaçla üstüne düşeni yapacaktır” diye
konuştu. KIBRIS Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, şöyle devam etti:
“Türk toplumunda gerçekleşen değişim, Avrupa uzlaşıcı kültürünün de
benimsenmesine yol açmış ve bu husus Türk hükümetinin uzun zamandır
sürmekte olan Kıbrıs sorununa çözüm bulmak için gösterilen son
çabalar zımnında benimsediği yapıcı tutumda yansımasını bulmuştur.
Bu sorunun adil ve kalıcı biçimde çözümü yolunda Türkiye tarafından
sergilenen kararlılık ve BM Genel Sekreteri'nin kapsamlı bir uzlaşı
elde edebilmek için gösterdiği çabalara yaptığımız olumlu katkılar,
uluslararası toplum tarafından takdirle karşılanmıştır. Maalesef
Türkiye tarafından güçlü biçimde desteklenen ve Kıbrıs Türk
tarafının büyük bir çoğunlukla Annan Planı'na onay vererek birleşme
ve AB üyeliği yönündeki siyasi iradesini ortaya koyduğu 24 Nisan
2004 tarihli eşzamanlı referandumlarla sonuçlanan müzakere süreci,
arzu edilen sonuçları vermemiştir. Referandum sonuçları, Kıbrıs'ta
yeni bir durum yaratmıştır. BM Genel Sekreteri, Kıbrıs'taki iyi
niyet misyonuna ilişkin raporunda 'Kıbrıs Türk tarafındaki
referandum sonucunun, Kıbrıs Türkleri üzerinde baskı kurmak ve
onları tecrit etmek için geçerli herhangi bir sebep bırakmadığını'
açıkça vurgulamakta ve tüm devletleri hem ikili düzeyde hem de
uluslararası kuruluşlarda Kıbrıslı Türkleri tecrit eden ve
kalkınmalarını önleyen gereksiz kısıtlama ve engelleri ortadan
kaldırma yolunda işbirliği yapmaya davet etmektedir.
Referandumların üzerinden 6 ay geçmiştir.” “SOMUT ÖNLEMLER ALINMASI
GEREKİR” Başbakan Erdoğan, uluslararası toplumun, Kıbrıs
Türkleri'nin tabi olduğu siyasi, ekonomik, sosyal ve kültürel
tecridi kesin biçimde sona erdirmesinin ve onlarca yıldır uygulanan
haksız ekonomik ambargonun kaldırılmasının zamanının geldiğini
kaydetti. Erdoğan, doğrudan ticaret, kültür ve ulaşım bağlarının
kolaylaştırılabilmesi için somut önlemler alınması gerektiğine
işaret etti. Başbakan Erdoğan, bu bağlamda AKPM'nin iki gün önce
Kıbrıslı Türkler'in seçilmiş temsilcilerinin seslerini duyurabilme
yönünde aldığı kararın, doğru yönde bir adım oluşturduğunu
belirterek, ”Avrupalı bir karar vermiş olan Kıbrıslı Türkler'in,
Pan-Avrupa diyalog ve işbirliğinde yer almaları doğaldır” dedi.
“TERÖRİZM HİÇBİR ŞEKİLDE MEŞRU GÖRÜLEMEZ” Erdoğan, yüzyılın barış,
istikrar ve uzlaşının sağlanmasının yanı sıra demokrasi, iyi
yönetişim ve insan haklarının geliştirilmesi bakımından pek çok şey
vaat etmekle beraber, aynı zamanda yeni boyutlar taşıyan
tehditlerle dolu olduğunu kaydederek, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Güvenliğimize ve özgürlüğümüze yönelik tehditlerin başında,
terörizm ve kitle imha silahlarının yayılması gelmektedir. Terörizm
günümüzde küresel bir nitelik kazanmıştır ve bunun bedelini en üst
düzeyde ödeyen bir ülke adına konuşuyorum: Terörle mücadelede yeni
bir birlik ve dayanışma anlayışına ihtiyaç duyulmaktadır. Dünyanın
neresinde meydana gelirse gelsin, terör eylemleri, insanlığı
herhangi bir ayırım gözetmeksizin, bir bütün olarak hedef
almaktadır. 'Bana dokunmayan yılan bin yıl yaşasın' anlayışıyla
hareket edemeyiz. O yılan bir gün sizi de sokacaktır, bunu
unutmayın. Terörizm, ulusal ya da bölgesel sınır tanımamaktadır.
Tek bir din veya davayla özdeşleştirilemez. Terörizm, insanlığa
karşı bir suçtur ve hiçbir şekilde meşru görülemez. Türkiye, Avrupa
Konseyi'nin, terörizm ile mücadele konusunda normatif ve pratik
alanda daha aktif rol oynamasını desteklemektedir. Bu bağlamda,
Avrupa Konseyi'ni, kültürler ve dinler arasında diyalog ve anlayışı
geliştirmek amacıyla İslam Konferansı Örgütü ile temaslarını
yoğunlaştırmaya davet ediyorum. Her iki örgütün de üyesi olarak,
Türkiye, bu doğrultuda gereken çabayı harcamaya hazırdır.”
“MAYINLARLA DOLU” Başbakan Erdoğan, konuşmasında, Türkiye'nin
komşusu Irak'ta meydana gelen gelişmelere de değindi. Irak'taki
güvenlik boşluğunun, kanun ve düzenin yeniden tesisine, ülkenin
yeniden imarına ve rehabilitasyonuna yönelik insani çabalara
yardımcı olan tüm taraflar için ciddi endişe kaynağı olduğunu
vurgulayan Erdoğan, geçici hükümete yetki devrinin, “normalleşme”
yönündeki ilk adımı oluşturduğunu ancak siyasi istikrara giden
yolun halen “mayınlarla dolu” olduğunu belirtti. Erdoğan, Irak
Geçici Hükümeti'ne, ülkede güvenlik, istikrar ve refahı sağlama
yönündeki zor görevinde yardımcı olmaya devam edeceklerini ifade
etti. Türkiye'nin Irak'a gıda, ilaç, altyapı çalışmaları, su ve
enerji konularında yardımlarının sürdüğünü belirten Erdoğan, “Bu
konuda en büyük yükü Türkiye çekmektedir. Irak'ta 40'a yakın
insanımız ölmüştür' dedi. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Irak'ta
istikrarın yeniden tesisi, toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğin
korunması, toplumun tüm kesimlerini temsil eden bir hükümetin
kurulması ve bu ülkenin yeniden imarının, Türkiye ve bölge
bakımından hayati önem taşındığına dikkati çekti. Erdoğan,
sözlerini şöyle tamamladı: “Aynı zamanda Irak ve komşuları
arasında, bizim girişimimizle başlatılan istişare mekanizmasındaki
rolümüz sürmektedir. Terörden kurtulmuş, kendisi ve komşularıyla
barışık, uluslararası topluma tam olarak entegre olmuş bir Irak
görmek istiyoruz. Türkiye'nin istikrarlı bir Irak'ın kurulması
dışında başka bir gündemi yoktur. Kıtamızın, çeşitlilik içinde
birliğe dayanan, ortak mirasını temsil eden AKPM'ye hitap etme
imkanını sağladığınız için teşekkürlerimi sunuyorum. Bu vesileyle,
kişisel ve siyasi özgürlükler, insan hakları, hukukun üstünlüğü
gibi ortak değerlere bağlılığımızı ve yeni büyük Avrupa genelinde
ve ötesinde güvenlik ve demokrasiyi yerleşik kılmak amacını taşıyan
ortak arayışımıza yönelik taahhüdümüzü yineliyorum. Türkiye, Avrupa
Konseyi'nin aktif bir üyesi olmaya devam edecektir.”