Erdoğan'dan Sırrı Sakık'a sert sözler
Abone olBaşbakan Erdoğan, Kazım Karabekir isminin Ağrı'daki sokaklardan kaldıracağını söyleyen Sırrı Sakık'a yüklendi.
Başbakan Erdoğan, 1 Haziran'da Ağrı'dan belediye başkanı seçilen
Sırrı Sakık'a "Bu karşı atakları getirir. O tabelanın daha
büyüğünü görkemlisini millet gelir getirir yarın oraya yeniden
diker." diye tepki gösterdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Dünya Çevre Günü” nedeniyle düzenlenen "Katı Atık Düzenli Depolama Tesisi Toplu Açılış Töreni”ne konuşma yaptı.
Erdoğan'ın gündeminde Kurtuluş savaşında Doğu cephesinin komutanı Kazım Karabekir'i hedef alan Sakık vardı. Karabekir'in isminin tabelalardan kaldırılacağını belirten Sakık'ı, Erdoğan böyle eleştirdi:
MİLLETİN GÖNLÜNDEKİ İZİ SİLECEĞİNİ Mİ
ZANNEDİYORSUN?
Belediyecilik mi yapacaksın yoksa farklı alanlara mı gireceksin?
Dün bir bugün iki, Ağrı’da vereceği hizmetlerle gündeme
gelemeyenler, Kazım Karabekir’i dert edinmişler onunla
uğraşıyorlar. Kazım Karabekir’in ismi her şeyden önce milletimizin
gönlüne kalbine kazınmıştır.
YARIN ORAYA YENİDEN DİKER
Yani bir taraftan beldenin veya köyün ismi Türkçe mi olsun Kürtçe mi olsun bununla kavga ederken, öbür taraftan kalkıp da böyle bir ismin sokak tabelasını kaldırmakla milletin gönlündeki izi sileceğini mi zannediyorsun? Bu karşı atakları getirir. O tabelanın daha büyüğünü görkemlisini millet gelir getirir yarın oraya yeniden diker.
TABELALARI BIRAK HİZMETİNE BAK
Sen tabelalarla uğraşmayı bırak ya, sen hizmetine bak. Daha dur
bakalım mazbatanı yeni aldın. Kalkıp da işten buradan başlanır mı?
Belediye başkanını asli işi oranın temizliğidir suyudur şehrin
bakımıdır imarıdır. Planıyla projelerle uğraşacaksın. Biz analar
ağlamasın diye mücadele ederken, anaların yüreğini daha da acıtmak
için yarışanların barıştan bahsetmeleri inandırıcı olmaz.
TEBRİK BEKLEMESİN
Kalkıp da devlet terörü ifadesini kullananların, bizden tebrik beklemeleri de hiçbir zaman hakkı olmayacaktır. Bu memleketn başında Tayyip Erdoğan var. Biz barışı egemen kılacaksak, karşılıklı saygıya dayalı olarak kıyacağız. Bu işi sadece dilinde yaşayanlar bunu halka yaşatamazlar. Biz meselelerimizi silahla kanla şiddetle değil siyasetle diyalogla çözelim diye uğraşırken, yol kesenlerin araç yakanların ve bunlara arka çıkanların söyleyecek sözü kalmamış demektir.
BUNLARDA HER NUMARA VAR
Diyarbakır'da oturma eylemi yapan çocukları kaçırılmış annelere şu çirkin iftirayı yapanlara bakın 'Onlar MİT tarafından para vermek suretiyle oraya getirilen annelerdir' diyorlar. Böyle bir hakaret olabilir mi, böyle edep dışı bir yaklaşım olabilir mi? İşte cevabı onlar bizzat kendileri verdi. Çok çirkin bi şey. Bunlarda her numara var. takiye var, yalan var, iftira var, her şey var. Bütün bunlara karşı benim milletim uyanarak, gereken desteği bize vermek suretiyle, onların da inanıyorum ki testisi zaten yolda kırılacaktır.
GEZİCİLERİN ÇEVRE KATLİAMI
Gezi eylemlerine de değinen Erdoğan, ağaç için ayağa kalkanların bizzat kendilerinin Taksim ve çevresinde ağaç katliamı yaptıklarını belirterek sözlerine şöyle devam etti:
Hani böyle Gezicilerin havasına girmek suretiyle 12-13 ağaç
söküldü, "Katliam yapıyorlar" diye başlattıkları olayda, yaptıkları
çevre katliamını kimsenin unutması mümkün değil. Taksim’de
Dolmabahçe’de yaptıkları ağaç katliamı, hepsi ortada. Dozerle nasıl
tahrip ettikleri ortadadır. Bunların derdi çevre mevre değil.
Bunların adında çevre var.
Elinde molotoflarla, çevre için hazırlanmış bütün o kilit taşlarını
sökmek suretiyle cam çerçeve indirenler, polisini vatandaşı
yakanlar bunlar çevrecilikten bahsedebilir mi? Yaptıkları bu. Daha
yeni, bakıyorsunuz polis araçlarını yakıyorlar, deviriyorlar. Adeta
bunlar için günlük mesai haline geldi bu. Yolları kesiyorlar,
yollarda, işi gücü yok kanal açıyorlar 'araçlar geçmesin' diye.
Bunlar terörist mi desek, eşkıya mı desek, yol kesen mi desek, her
şey var bunlarda. Destekledikleri siyasi partinin de bunlardan
zaten anlayış itibarıyla farkı yok. İnşallah milletimizin hayır
duasıyla, hedeflediğimiz zamanda biz o menzile ulaşacağız.
ÇEVRE, ŞEHİRCİLİK, SU VE İSTANBUL HAKKINDA ÖNEMLİ AÇIKLAMALAR SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
YENİ PROJELERİ HAYATA GEÇİRMEYE ÇALIŞIYORUZ
Bu şehirlerde kadınların, çocukların, yaşlıların, tüm halkın huzur
ve güven içinde yaşamasını istediklerini vurgulayan Erdoğan,
şunları söyledi:
"Sadece betondan, asfalttan, metalden ibaret bir şehir, ruhu
olmayan mekanik bir şehirdir. Biz yaşayan bir varlık olarak
gördüğümüz şehirlerin ruhu olmasını, kimliği olmasını, özgün
olmasını arzu ediyoruz. Amacımız şairlere, ressamlara, bestekarlara
ilham verecek şehirler, yerleşim alanları inşa etmektir. Sadece
ülkemizde değil tüm dünyada mimarlara, mühendislere, şehir
plancılarına, çevre plancılarına esin kaynağı olacak şehirler
kurmayı başardığımız gün, medeniyetimizin de yeniden yükseldiği
gündür. İşte bu anlayışla ulaşımdan temizliğe, toprağın yeşilinden,
havanın berraklığına kadar her alanda mevcut sorunları çözmek ve
yeni projeleri hayata geçirmek için çalışıyoruz."
HALİÇ'İN KIYISINDAN GEÇMEK MÜMKÜN DEĞİLDİ
Erdoğan, 1994'te İstanbul'a büyükşehir belediye başkanı olduğunda
kentin sokaklarında çöp dağlarının yükseldiğini hatırlatarak,
musluklardan su akmadığını, hava kirliliğinin ne durumda olduğunun
da gayet iyi bilindiğini dile getirdi.
"Hele hele o güzel Haliç'in kıyısından geçmek mümkün değildi. O
insanı tehdit eden kokusuyla, Haliç'in suyunun rengiyle içinde
oluşan o adacıklarla Haliç'in ne olduğunu çok iyi bilirler" diyen
Erdoğan, bunun aslında bir çevre katliamı anlamına geldiğini
belirtti.
Şehrin sülietinin adeta gecekondularla oluştuğunu anımsatan
Erdoğan, şunları kaydetti:
"Böyle bir yapı söz konusuydu. Biz kolları sıvadık, önce şehrin
temizliğine el attık o çöp dağlarını ortadan kaldırdık. O günlerde
bazı gazeteler maske dağıtıyordu. Çünkü hava kirliliği insan
sağlığını tehdit eder hale gelmişti. Bir yandan da süratle bütün
evlere doğalgazı taşımak suretiyle 4,5 yıllık başkanlığım dönemimde
1 milyon 250 bin haneye biz doğalgazı ulaştırmış olduk, böylece
hava kirliliğinden İstanbul'u büyük ölçüde kurtardık. Bununla da
kalmadık, İstanbul susuzdu Istranca Dağları'ndan 180 kilometreden
dağları delerek, İstanbul'un su sıkıntısını gidermenin gayreti
içine girdik. Bizden önce CHP belediyesi vardı. CHP belediyesi
Yalova'dan su getirmek suretiyle güya tankerlerle İstanbul'un
susuzluğunu gidereğini iddia ediyordu. Ama böyle bir şeyi
gerçekleştirmek mümkün değildi. Çünkü o tankerlerle gelecek suyla
ancak Beşiktaş'ın su ihtiyacını birkaç günlüğüne giderebilirsiniz,
ondan sonra susuzluğa mahkum edersiniz. Sürekliliği orada hakim
kılan biz olduk, o gün bu gün İstanbul'un su sıkıntısı yok."