Erdogan'dan Şam ile ortak çalışma sorusuna dikkat çeken yanıt
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan gazetecilere Soçi zirvesini anlattı. Erdoğan YPG ile mücadele konusunda Şam yönetimiyle temas kurulabileceğinin sinyalini verdi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan Türkiye gibi YPG'ye karşı olan Şam
yönetimini ile bu konuda ortak çalışma ihtimalinin sorulması
üzerine "yarın neler olabileceği o anki şartlarla
alakalıdır. Siyasetin kapıları son ana kadar açıktır"
yanıtını verdi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Soçi Zirvesi dönüşü
aralarında Gazete Habertürk Genel Yayın Yönetmeni Selçuk Tepeli’nin
de bulunduğu gazete genel yayın yönetmenleri ve yazarlarının
sorularını yanıtladı.
Erdoğan, sorulara geçilmeden, Soçi’de Putin ve İran Cumhurbaşkanı
Hasan Ruhani ile gerçekleştirdikleri toplantıya ilişkin ayrıntıları
paylaştı:
“Rusya Federasyonu, İran ve Türkiye olarak başlattığımız Astana süreci ile ilgili nihai durumu değerlendirme amacıyla Soçi’de bir zirve toplantısı gerçekleştirdik. Çatışmasızlık bölgeleri hayata geçirildi, geçiriliyor. İdlib’de üstlendiğimiz sorumluluğu yerine getiriyoruz: Orada oluşturmayı üstlendiğimiz 12 kontrol ve gözetleme noktasından 3’ünü tamamladık. Süreç devam ediyor. Suriye’nin toprak bütünlüğü ve siyasi birliği konusunda mutabakatımız var. Temel amacımız, Suriye halkının kabul edeceği kalıcı ve muteber bir siyasi çözümdür. Suriye Ulusal Diyalog Kongresi meselesini detaylı bir şekilde ele aldık. Kongreye kimlerin davet edileceğine, 3 ülke beraber karar vereceğiz. Tabii bu 3 ülkenin bu kararı vermesinden önce, dışişleri bakanlığı çalışacak, bunlara zaman zaman genelkurmay başkanları ve arzu edilirse milli istihbarat da katılmak suretiyle bu çalışmalar olgunlaştırılacaktır. Kongreye Suriye’deki bütün grupların, tüm kesimlerin davet edilmesini öngörüyoruz. PYD-YPG gibi terör örgütleri konusundaki tavrımız kesin. Kongrenin ateşkes ve çatışmasızlık sürecine katkı vermesini bekliyoruz. Burada da iki ana hedef var.
Birincisi, yeni bir anayasa yazılması. Bu konuda mutabıkız. Daha önce bazıları, ‘Mevcut anayasa onarılsa yeterli olur’ gibi bir yaklaşım sergiliyordu. Ama şimdi o görüşü gündeme getirmediklerini gördük.
İkinci hedef ise BM gözetiminde adil ve şeffaf olarak seçime
gidilmesi. Bu süreçte, Suriye halkının hür iradesiyle hayata
geçirebileceği şartların oluşturulması önem arz ediyor. En geniş
manada, Suriye’nin içinde ve dışında nerede varsa, tüm Suriyeliler
kendi geleceklerini kendileri belirlemeli. Türkiye olarak, Suriye
halkının bu seçimlere katılmalarını, ülkelerinin geleceğini kendi
hür iradeleriyle belirlemelerini önemsediğimizi bu zirvede de
belirttik.
Bu süreçte, tutukluların serbest bırakılması, mayınların temizlenmesi ve insani yardımların ulaştırılması gibi güven artırıcı adımların atılmasını da öngörüyoruz.
Bizler tüm bu adımları atarken, BM Güvenlik Konseyi’nin 2254 sayılı kararını esas alıyoruz. Bu çalışmamızın Cenevre sürecine de ivme kazandıracağını umuyoruz. Soçi’de yaptığımız üçlü zirveyi, ihtiyaç halinde tekrar yapabiliriz. Bir sonraki yine Soçi’de olsa bile, ondan sonrakileri İstanbul ya da Ankara, daha sonra Tahran şeklinde dönüşümlü olarak devam ettirmek de hedeflerimizin arasındadır.”
- Suriye’de silahların sustuğu ve savaşın resmen sona
erdiğinin açıklanması size göre daha ne kadar zaman
alacak?
Böyle bir süreçte, tarih belirlemek, “Bu iş şu kadar zamanda olur”
demek mümkün değil. Türkiye, Rusya ve İran, Astana süreciyle
belirli bir mesafe kat ettik. Bu süreçte AB D ve koalisyon
ortaklarının ne yaptıklarına, ne yapacaklarına da bakmak gerekiyor.
Bir yanda çözüme yönelik belirli adımlar atılırken, diğer yanda ise
AB D’nin Suriye’ye neredeyse 4 bin TIR zırhlı, tank, top, ağır
silahlar soktuğunu görüyoruz. Bunlar PYD-YPG’ye parayla getirilen
silahlar da değil. AB D ve koalisyon güçleri, silahlarla birlikte
bunlara eleman da veriyor. En son, gazetelerden birinde okuduğum
veya sabah haberlerinde televizyonlarda izlediğim kadarıyla,
PYD-YPG’ye 120 kadar zırhlı Hummer cip vermişler. Bunların Afrin
taraflarına gönderildiğinden bahsediliyor. Bu yapılanları anlamak
mümkün değil. Bu arada, AB D Başkanı Trump ile belki bir telefon
görüşmesi yapabilirim. Gerçi geçenlerde Putin, Trump ile bu
konuları ele aldıkları bir telefon görüşmesi yaptı. Ama bizim de
ayrıca görüşmemiz iyi olabilir. Kanaatleri nedir? Ne yapmak
istiyorlar? Kendilerinden dinleyelim.
Bu silahları hâlâ nereye, niçin getiriyorlar? “DEAŞ , DEAŞ , DEAŞ ” diyorlardı ama artık DEAŞ diye bir şey kaldı mı? Bölgenin DEAŞ ’tan temizlendiği söyleniyor. Madem öyle bu silahlar niye geliyor? Hamburg’da bize “DEAŞ ’ı biz oradan söküp attıktan sonra, elimizde bunların seri numaraları var, biz bütün bu silahları toplayacağız” demişlerdi, topladılar mı? Şimdi Rakka’da yeni bir üs meselesi var biliyorsunuz. Bu, AB D’nin bölgedeki 14’üncü üssü. Bunların 5-6’sı hava üssü, diğerleri de normal üs. Tüm bu konuları bir konuşup kendileriyle paylaşalım istiyorum. Diğer konuları da bu vesileyle kendileriyle görüşelim istiyoruz.
- Sayın Cumhurbaşkanım, bu süreçte Türkiye, PYD konusunda
kararlı tutumu olan tek ülke gibi gözüküyor. Eğer önümüzdeki
süreçte Türkiye’nin arzu etmemesine rağmen PYD bu sürece bir
şekilde katılacak olursa...
TAVRIMIZ NET
- Suriye’de siyasal sürece geçiş için adımların atıldığı bu
aşamada siz, net bir şekilde PYD’nin terör örgütü olduğunu ifade
ettiniz. Bunu, Türkiye dışında hiçbir ülke bu kadar net ifade
etmiyor. Rusya’dan da o tavrı görmüyoruz, İran’dan da. ABD zaten
arkalarında. Eğer böyle bir sürecin içine PYD-YPG de dahil edilirse
Türkiye olarak B planımız nedir?
Bizim B planımız, üzerinde durduğumuz konu, terör örgütünün masada olmamasıdır. Soçi’de de açıkça söyledik: “Türkiye olarak biz terör örgütünün olduğu bir masada olmayız. Bu konuda tavrımız nettir. Ayrıca ülkemizi tehdit edecek herhangi bir oluşuma da biz asla sıcak bakmayız.”
- “Oluşuma sıcak bakmayız” ifadenizi biraz
açabilir misiniz?
Şimdi bunlar, PYD-YPG ne yapacak? Niyetleri ne?
- Kuzey Suriye’de bir oluşum...
Değil mi? Bizim, o tür bir oluşuma teşebbüs karşısında “Buyurun,
hayırlı olsun” diyecek halimiz yok. Biz bunu daha 7 yıl önceden
söyledik. Görüldüğü kadarıyla Suriye’nin kuzeyinde o tür bir oluşum
ihtimaline, Esed de muhalif. Onlar da muhalifler o tür bir
ihtimale.
- Masada PYD veya YPG adının yer almayacağı, mesela
şimdilerde SDG adıyla anılan bir oluşumun yer alması gündeme
gelebilir mi?
Bunlar aslında beraber, hepsi aynı. PYD, YPG, SDG. Biz PYD-YPG’nin
terör örgütü olduğunu sürekli söylediğimiz için malum kesimler, “Bu
adı kullanmayın, SDG adını kullanın ki bunu dünyaya yutturabilelim”
diye akıl verdiler onlara. Bunu itiraf da ettiler.
PUTİN-ESAD GÖRÜŞMESİ
- Zirve öncesinde Putin, Esad ile de görüşme yaptı. O
görüşmenin içeriğiyle ilgili size bir bilgi verdi
mi?
Bazı şeyleri elbette paylaştı ama paylaşmadığı
şeyler de vardır. Örneğin PYD-YPG’ye Esed’in de olumsuz baktığından
söz etti. Masada PYD-YPG’nin yer almasını onun da istemediğine
değindi. Bu çok da şaşırtıcı değil. Türkiye olarak bizim Kürt
kardeşlerimizle sorunumuz yok. Sorunumuz terör örgütleriyle. Suriye
yönetimi ise öteden beri bırakın YPG gibi bir terör örgütünü,
Kürtlerin varlığını bile kabule yanaşmıyordu. Vatandaşlık, kimlik,
pasaport vermiyordu. O zaman “Bunlar senin vatandaşın, niye
pasaport, kimlik vermiyorsun?” dediğim anlar olmuştur
kendisine.
AFRİN’E DE GÖZETLEME NOKTASI
- Afrin konusunda gelişme var mı?
Afrin konusunda, Soçi’deki toplantı bizim için gerek Rusya, gerek
İran’ın tavrını görmemiz açısından çok çok önemliydi. Şimdi,
tavırlarını görmemizin ardından, İdlib’deki kontrol ve gözetleme
noktalarının Afrin’de de oluşturulması için arkadaşlarımız
çalışmalarını sürdürecekler. Bizler kararlılıkla yolumuza devam
edeceğiz. Afrin’in asli sakinlerinin yerlerine dönmeye
başlamasıyla, şehrin demografik yapısı da normale dönüyor.
Kamplardan oraya dönüşün başlamasıyla birlikte, şehirler asıl
sahiplerine kavuşmuş olacak. Bu, İdlib için de geçerli. Türkiye’de
yaşayan İdliblilerin topraklarına dönmeleriyle, orası da eski
demografik yapısına kavuşacak.
- İleriki safhalarda, ABD’nin de sürece katılma durumu
var mı?
Öyle bir talep olursa, biz isim zikretmedik ama buraya dahil
etmemiz gereken bir ülke ya da kuruluş olursa, bunun kararını bu
üçlü verecek. Bunda mutabıkız.
- ABD’nin PYD-YPG konusundaki tavrının ne olduğunu
biliyoruz. Putin’in, bizim YPG konusundaki hassasiyetimizi
paylaştığını söyleyebilir miyiz?
Biz, PYD-YPG konusundaki tutumuzu net olarak ifade ettik. Putin,
bizim PYDYPG konusundaki hassasiyetlerimizi paylaşıyor. Orada bir
sıkıntı yok. Paylaşmayan, ABD ve koalisyon güçleri. Ha, PYD-YPG’ye
karşı açıkça tavır almaları söz konusu olabilir mi? Orada bizim
çizgimiz şu: Türkiye olarak biz, ülkemize yönelik herhangi bir
tehdit unsuruna karşı, gerek İran’ın gerekse Rusya’nın bizim
yanımızda yer almasını istiyoruz. Bu ne demektir? İlla silah gücü
olarak yanımızda yer alınmasını kastetmiyoruz. Diplomasi olarak o
noktada bize karşı çıkmamaları yeterlidir. Nitekim, şu anda
görünen, herhangi bir ters duruş da söz konusu değil.
YPG KONUSUNDA ŞAM YÖNETİMİ İLE ORTAK ÇALIŞMA
- Suriye de Türkiye gibi PYD-YPG’ye karşı olduğuna göre, bu konuda
Ankara-Şam arasında daha yakın bir temas, ortak çalışma ihtimali
düşünülebilir mi?
Dediğim gibi tam aynı şey değil; Türkiye olarak bizim meselemiz
Kürtlerle değil, terör örgütleriyledir. Yarın neler olabileceği, o
anki şartlarla alakalıdır. Bu konuda “Bir şey olmaz” türünden
peşinen kestirip atma türünden bir anlayışın, bir yaklaşımın içinde
olmamız çok da doğru olmaz. Siyasetin kapıları, malumunuz, son ana
kadar her zaman açıktır.
- Suriye’de bundan sonra bir de yeniden inşa süreci
olacak, yeniden şehirlerin inşası.. O süreçte de bu 3 ülke birlikte
hareket edebilirler mi? Bir de tabii kafasını uzatan Çin var. Çin
oraya ciddi biçimde bir yatırım yapmaya hazır mı?
Çin keşke oraya öyle ciddi bir yatırım yapsa. (Suriye’nin yeniden
inşası sürecinde Türk firmaları da yer alacak mı?) O, zamanı
geldiğinde değerlendirilecek bir konu.
- BM gözetiminde Suriye’de bir seçim yapılması
mutabakatı var. Ancak Suriyelilerin büyük bölümü dünyaya dağılmış
durumda. Yurdumuzda, diğer ülkelerde yaşayan Suriyelilerin
yurtlarına dönmeleri hususunda bir takvim belirlediniz
mi?
Hayır. Bunlar işte önümüzdeki sürecin işleri. Gerekli çalışmalar
yapıldığında, bu çalışmalar muvacehesinde bu ve benzeri konularda
neler yapılabileceği belirlenecektir.
- Suriye’de yapılacak seçimler, Esed’in geleceği gibi
konularla ilgili gelinen nokta nedir?
Temel hedef, Suriye halkının tüm kesimleri nezdinde kabul görecek
kalıcı ve muteber bir siyasi çözüm. Suriye’de artık kan akmasın,
ülkenin toprak bütünlüğü korunsun istiyoruz. Yeni bir anayasayla,
BM gözetiminde yapılacak demokratik, adil ve şeffaf seçimler,
Suriye halkının kendi geleceklerini kendi hür iradeleriyle
belirlemelerine imkân sağlayacaktır.
- Türkiye’de de sandık kurulabilir mi bu seçim
için?
Bunları konuşmak için erken. Bunlar teferruat,
işin detay kısmı. Çadır bölgeleri olsun, diğer yerlerdeki Suriye
halkı olsun, dünyadaki benzer örneklerden hareketle, gerekirse
sandık da kurulabilir elbet. Ama bu, kimlik tespitlerinin yapılması
ve benzeri teferruatların halledilmesinin ardından gündeme
gelebilecek bir şeydir.
- Türkiye’nin dolaylı aracılarla da olsa Esed ile
iletişim kurmaya başladığını söyleyebilir miyiz?
An
itibarıyla o tür bir durum yok ortada.