Erdoğan'dan Özkök'e PUT cevabı
Abone olErdoğan, isim vermedi ama sözlerinden Özkök'ü hedef aldığı belliydi: "Siz önce kalbinizdeki putları yıkın.."
Erdoğan'ın Özkök'e cevabı: Bugün, bakın bazıları şunu söyleyip,
yazıp çiziyor;(İşte biz tüm putları yıkmışız. AB yolunda,
Yunanistan`da filan. Şimdi yakınımızda da bir put var, onun da
yıkılmasından bahsediliyor. Önce ben bunu yazan çizenlere diyorum
ki siz kendi dünyanızdaki putları yıkın. Biz, elimizden gelen tüm
gayret ile ülkemizin milletimizin gayreti neyi gerektiriyorsa bu
ülkenin dayanışma içerisinde, elbirliği içerisinde, Anayasa`nın
ifade ettiği biçimde demokratik, laik, sosyal bir hukuk devleti
gereği ne ise bu gerekler içinde hareket eden, bu adımları atmanın
hassasiyeti içinde olan bir hükümet vardır.`` ÖZKÖK NE YAZMIŞTI
Sıra son statüko kalesini yıkmakta İŞİN özeti şudur. Birkaç cesur
ve iyi insan çıkınca devrimler başlıyor. Geçen cuma günü Türk dış
politikasında böyle bir devrim yaşandı. Türkiye Cumhuriyeti,
Yunanistan’da yaşayan soydaşlarımızı, bir ‘beşinci kol’ gibi görme
siyasetini resmen bıraktı. Bıraktı ve bunu bizzat Başbakan’ın
ağzından bütün dünyaya duyurdu. BİRİNCİ AD DİPLOMASİSİ Başbakan
Recep Tayyip Erdoğan, Batı Trakya’ya gitti ve oradaki
soydaşlarımıza, ‘Siz Yunanistan’ın vatandaşısınız. Yunanistan’ın
gelişmesi için çalışın’ dedi. Bu kadar basit bir cümleyi telaffuz
etmek için 80 yılın geçmesi gerekti. Ama bakın cesur ve mantıklı
siyasetçiler işbaşına gelince, uluslar arasında ‘kan davasına’
dönüşmüş meseleler bile nasıl yumuşuyor. İtiraf edelim ki ilk adım
bizden değil, Yunanistan’dan geldi. Yorgo Papandreu’nun dışişleri
bakanı olduğu günlerde Batı Trakya Türklerine yönelik sözleri bu
kapının açılmasında çok önemli rol oynadı. Hürriyet bu yeni
politikayı ‘Bravo Yorgo’ manşeti ile destekledi. Dışişleri Bakanı
İsmail Cem Yunan meslektaşının yaptığı açılımlara aynı sıcaklık ve
samimiyetle karşılık verdi. Ve son olarak Başbakan Tayyip Erdoğan
ile Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ‘arkadaşlık diplomasisinin’ yeni
dönemini açtılar. Bana göre her ikisi de, rahmetli Özal’ın
başaramadığı bir işi başardılar. Özal çok istediği halde, baba
Papandreu ile arkadaşlık kuramamıştı. Erdoğan kurdu. Yunan
Başbakanı’na ‘Kostas’ diye seslenecek kadar arkadaş oldu. Bu
siyasetin geldiği son nokta, dün bütün Türk gazetelerinde yer alan
o müthiş fotoğraftır. Türkiye, Boğaz’ı alttan geçecek tünelin
temelini atıyor. Ve bu törende Türk siyasetçilerinin yanında Atina
Belediye Başkanı da var. KIBRIS’TAN KURTULUŞ O da elindeki kürekle,
Türkiye’nin kalkınmasına hizmet edecek bir projenin harcını
koyuyor. Üstelik bunu ne zaman başarıyorlar? Kıbrıs’ta iki tarafı
birbirine düşürmesi gereken bir referandumun hemen ardından. Demek
ki Türkiye ve Yunanistan artık Kıbrıs ipoteğinden kurtuluyor. Bütün
bunlara bakarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim. Başbakan Tayyip
Erdoğan, bir statüko kırıcısı. AYNI KAFA Ancak yine bütün bunlara
bakıp şunu soruyorum: Kıbrıs’ta, Avrupa Birliği’nde, Batı Trakya’da
statükoyu gözünü kırpmadan kıran aynı Erdoğan, kendi partisine
yerleşmiş bazı statükocuları hálá niye koruyor? Mesela şu imam
hatip olayını başına saran statükocuları... Çünkü ‘Tabanımız böyle
istiyor’ masalı üzerine kurulu bu zihniyet de bana göre öteki
statükolardan hiç farklı değil. Kıbrıs’ta çözüm isteyen herkesi
‘hain’ ilan eden zihniyetle, ‘İmam hatipleri yine büyüteceğim’
diyen statükocu zihniyet arasında zerre kadar fark yok. Bunların
her ikisi de aynı fanatik düşünceden kaynaklanan çatışmacı
statükolardır. O nedenle diyorum ki, başbakanlık koltuğuna oturduğu
andan beri Ankara’nın başına çöreklenmiş statükoları bir bir kıran
Erdoğan, biraz kendi partisi içindeki statükocuları da sarsmalıdır.
Yerel seçimden bir hafta önce İzmir’e giderken Erdoğan bana aynen
şunu söylemişti: ‘Şimdi bakıyorum da biz de geçmişte ne laflar
etmişiz...’ Bu çok samimi bir itiraftı, o nedenle o gün bunu
yazmamıştım. Ben de kendisine, ‘Sayın Başbakan, ben de gençliğimde
ne laflar ettiğime bakıp şaşırıyorum’ demiştim. Aynı sözleri geçen
hafta Batı Trakya’da herkese söyledi. Bizler Türkiye
Cumhuriyeti’nin en çatışmalı dönemlerinde büyüyen insanlarız.
Siyasete merakı olanlarımızın gençlik jargonuna bakarsanız
hiçbirimizin oturduğumuz koltuklarda oturmaması gerekirdi. SON
STATÜKO Ama şurası bir gerçek. Hepimiz belli bir ‘reddiyeden’
geçtikten sonra buralara gelebildik. Yani kendi statükolarımızı
kırdık. Geriye partilerdeki son putları kırmak kaldı.