Internet Haber Mobil Uygulama
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Internet Haber mobil uygulamasını denediniz mi?
Turgut Özal merhum kendini özgür kılan
sahici bir devlet insanıydı.
Olduğu gibi görünüyor, herkese karşı göründüğü gibi
davranıyordu.
Kendisini hicveden karikatürlere, çizerinden çok daha
fazla gülüyor, onları arşivleyip saklıyordu.
Yeri geldiğinde kahkahalarla gösteriyordu çevresindekilere...
Turgut Bey çorapsız ayakkabı giyebiliyor
hatta askeri birliği paça boyu kısa bir
pantolonla selamlıyordu...
Erdoğan başbakanlıkta
Özal'dan daha çok başarılı
oldu.
Bilhassa ulaşım, sağlık, konut,
enerji ve eğitim
konularında belki kendisinin de hayal edemeyeceği işler
yaptı...
Zira bu konular bir ülkenin beş kara
deliğidir...
Bu beş konuda başarılı olan Başbakan ülkesi için tabii ki
vazgeçilmezdir...
Kaldı ki...
Başbakan ve kabine arkadaşlarının
başarıları beş kara deliğin (mümkün olduğunca) kapatılmasıyla
sınırlı da değil...
Kovuşturmayı sulandırıyorsunuz... Kamuoyunda "İrticayla Mücadele Eylem Planı" diye bilinen kovuşturmanın tutuklu sanıklarından Albay Dursun Çiçek, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nce Silivri Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi'ndeki salonda yapılan duruşmada şöyle diyor: :"İnternet andıcı gerçek bir belgedir. Bu sahte plan da (irtica ile mücadele eylem planı) gerçek olsa söylerim. Sürekli 'Böyle plan olmaz' diyorum. Belge değil, evrak değil, sadece bir kağıt parçası ama tutuklanmamıza yetiyor." Medya bu ifadeyi şöyle duyuruyor: "Dursun Çiçek'ten internet andıcı itirafı" "Çiçek'ten şok itiraf!" İyi de arkadaşlar, Albay Çiçek "İnternet Ancıçı" tutuklusu değil ki... Çiçek "İrticayla Mücadele Eylem Planı" şüphelisi... Hiçbir şeyi itiraf etiği falan da yok... "Sürekli 'Böyle plan olmaz' diyorum. Belge değil, evrak değil, sadece bir kağıt parçası ama tutuklanmamıza yetiyor...". Yahu itiraf bunun neresinde?.. Ayıp oluyor ama... Bir şey değil de kovuşturmayı sulandırıyorsunuz... Davanın ciddiyeti, inanılırlığı kayboluyor... |
Ekonomide, yaklaşık 30 yıl süren "yüksek enflasyon -
yüksek faiz sorunu"nu da Başbakan'ın yönettiği Ak
Parti Hükümetleri çözdü...
AB tam üyelik müzakerelerinde kendisine
gelene kadar görev yapan hiçbir başbakanın başaramadığını başardı
(ne var ki son 3 yıldır onlardan kimilerini aratıyor)...
Kürt yurttaşların talepleri içinde
kendisinden öncekilerin söz edilmesini bile yasakladıkları hakların
verilmesini gerçekleştirdi...
Ülke yönetiminde bu kadar başarılı olan
Erdoğan'ın meslek dışı yaşamı
"özgür" değil...
"Sahici" de değil...
Oysa "sahici bir insan olma yeteneği
var"...
Kendisini özgür bıraktığı zamanlar öyle güzel
gülüyor ve gülmek ona öyle
yakışıyor ki...
Ama...
Yok mu o "Mahalle Baskısı"?..
İşte o mahalle baskısını kıramıyor
Erdoğan...
Çorapsız ayakkabı giyer, bir pastanede veya alafranga ismiyle bir
kafede dondurma, çay ya da kahve kuyruğuna girerse, (Hafazan
Allah) "dinden çıkar" ya...
Ya da karizma çizilir ya...
"En baba" Devlet adamlarına fırça kayan;
güçlü(!) generalleri çocuk gibi azarlayan Başbakan
imajı bozulur ya...
İnşallah bir gün üzerine sis gibi çöken
kurşuni renkli bulutları dağıtır; pırıl pırıl masmavi gökyüzü gibi
çıkıverir bir yerde karşımıza...
İnşallah onu da bir dost ülke
şehirlerinden birinin kafelerinde
çorapsız, spor
ayakkabı ve kıyafetiyle sıraya girmiş
kendine kahve alırken görürüz...
Çok mu önemli?..
Evet...
Çok önemli...
Çünkü...
Kendisine "özgürlük hakkı" tanımayan bir
başbakan, yönettiği ülkenin
halklarına özgürlük vaat etse bile
vermez...
Tıpkı...
Kendisini sevmeyen, kendisine saygı duymayan birinin başkalarını
sevip sayamayacağı gibi...
Korkmayın ama tedbiri de bırakmayın...
Adamın biri çıktığı bir evin çatısından bir
türlü inemiyordu...
Köylü de nasıl indireceğini bilemeyince civarın "en
akıllı adamı" Nasretin Hoca'ya gittiler...
Durumu anlattılar...
Sevgili Ak Partili okurlar... Yıllardır; Balyoz olsun, Ergenekon olsun, "İrticayla Mücadele Eylem Planı" olsun bütün bu davalarda; yargılamayı beklemeden bütün tutukluları "Mahkûm" ettiniz... Bugün ise hakkında "Yakalama Talebi" (ve kararı da) olan bir orgenerali savunuyorsunuz... Neymiş?.. Başbakan'ı eleştirmekte haksızmışım çünkü general hakkında sadece "Yakalama" talebi varmış, "karar" yokmuş... Sanki yakalama isteyen kişi Savcı değil de veterinermiş gibi... |
Hoca, ambarda asılı urganı (kalın
halat) aldı, adamın damında mahsur kaldığı eve gitti.
Urganı dama fırlattı, "şunu beline
bağla" diye emretti...
Adam talimatı dinledi..
Hoca urganın kendi elindeki diğer ucunu kuvvetlice
çekti...
Adam kırlangıç olup havalandı, kaz olup başı üstüne
yere çakıldı...
Çevre köylü Hoca'ya sitem etti ...
Hoca yerde kanlar içinde yatan adama
bakarken söyleniyordu:
"Yahu geçen sene ben bir adamı aynen böyle kurtardım
ama kuyudan mı çıkarmıştım, damdan mı indirmiştim
unuttum"...
Ekonomik krizlerin hepsi aynıymış gibi yorum yapılıyor
medyada...
Yahu olur mu?..
Bütün krizler aynı sebepten çıkmaz
ki...
Kimi finansaldır...
Kimi üretimle ilgilidir, kimi
tüketimle...
Kimi savaş ortamından etkilenir vs...
Uğur Arslan da Deniz Feneri'nin Dursun Çiçek'i mi ne?.. Bakalım o da önce "İnkâr"(!) sonra "İtiraf"(!) mı edecek?.. |
Ve...
Bütün bu krizlerin çözüm modelleri de farklıdır haliyle...
Ama...
Bizim ulema Nasrettin Hoca'nın torunu
ya...
Onu taklit ediyor...
Onlar da bir adamı belinden halatla bağlayıp çekerek kurtarmışlardı
da...
Damdan mıydı yoksa kuyudan mı onu hatırlayamıyorlar...
Allah bunların bulacağı çözümden halkları
korusun!..
Amin!..
Hâsılı...
Görünürde bir kriz yok...
Haliyle çözüm aramak da abes...
Hem unutmayın...
Birleşik Devlerler Temsilciler Meclisi
yeni borçlanma yasasını da kabul etti...
En azından 2012 sonuna kadar küresel kriz
yok...
Ama...
Bu demek değil ki sürekli borçlanın, bütün naktinizi harcayın, her
şey güllük gülistanlık...
Öyle bir şey de yok ve hiçbir zaman olamaz da...
Demek istiyorum ki "içiniz rahat etsin"
ama "tedbiri elden
bırakmayın"...
Darısı Bağdat Caddesinin
başına...
Litvanya'nın başkenti
Vilnus'un Belediye Başkanı
Arturas Zuokas, şehir merkezinde park eden lüks araç
sahiplerine gözdağı vermiş...
Nasıl mı?..
Eski model bir Mercedes otomobili, zırhlı araçla ezmiş
geçmiş...
Darısı İstanbul/Bağdat Caddesi'nin
başına...
Bir gün bir bakarsınız Selâmi başkan da
çıkmış bir dozerin üstüne iki sıra yan yana park etmiş lüks
otomobillerin üstünden geçiyor...
Neden gülüyorsunuz?..
Yapamaz mı?..
Önce oğlunun kafesini mi kapatsın?..
Siz de amma münafıksınız yani ha!..