Erdoğan'dan ÖTV'ye alkollü savunma
Abone olBaşbakan Erdoğan partisinin Kızılcahamam kampında konuştu.
Başbakan Erdoğan ÖTV zammını eleştirenlere
"Kardeşim sigarayı içmezsin olur biter. Ne
olacak? Alkolü biraz daha az tüketirsin olur biter. Ne
olacak? Kalkıp da Porsche kullanacağına
gel FİAT, Volkswagen kullan ne
olacak?'' diye cevap verdi.
Erdoğan'ın gündemine Meclis'te türbana izin veren önergeyi sunan BDP vardı. Erdoğan "Dini Zerdüştlük olan bir anlayışın böyle bir derdi olabilir mi?" diye sorarak bu partiyi hedef aldı.
Başbakan Erdoğan, Kızılcahamam'da AK Parti 18. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı'nda milletvekillerine hitap etti.
YENİ ANAYASA MUKAVELENİN ÜSTÜNDE
OLMALI
''Yeni anayasamız bürokratik ideolojilerin değil
milletimizin eseri olacaktır'' diyen Erdoğan, şunları
kaydetti:
''Bugünkü ihtiyacımıza ister yeni bir 'kontrat' diyelim, ister yeni
bir 'mukavele' diyelim, ister adına 'yeni bir toplumsal sözleşme'
diyelim, demokrasimizi geliştiren, özgürlük alanlarını genişleten
yeni bir anayasa şart olduğunda herkes hemfikirdir. Biz, 'kontrat'
gibi, 'mukavele' gibi, 'sözleşme' gibi kavramların hepsinin
sınırlayıcı ve yetersiz olduklarını düşünüyoruz. Zira,
millet eliyle yapılacak olan bu anayasa, Türkiye Cumhuriyeti'nin
bütün vatandaşlarına kendi ülkelerinde 'ev sahibi' olduklarını
hissettiren, vatandaşlık aidiyetlerini perçinleyen bir anayasa
olacaktır. Bu anayasa, 'kiracı' ile 'ev sahibi' arasında bir
'mukavele' değil, istisnasız her vatandaşımızın hukukunu güvenceye
alan bir 'toplumsal mutabakat metni' olmalıdır.''
YAPACAKSAN YAP GELSİN GİRSİNLER
Meclis'te türbanlı vekillere izin veren önergeyi veren BDP Erdoğan'ın tepkisini çekti. BDP'yi istismarcılıkla suçlayan Erdoğan, hedefindeki partiye işte bu sözlerle yüklendi:
''Son hafta içerisinde bakıyorsunuz bir grup çıkıyor. Hemen pat bir önerge sunuyor, öyle bir derdi yok, öyle bir derdi olsa zaten olması gerekeni de yapar, kaldı ki buna mani bir hal de yok. Madem böyle bir şeyi istiyorsun, yola çık yap, mani bir hal yok. Benim başörtülü kardeşlerimi niye istismar ediyorsun? Yapacaksan yap, gelsin girsinler. Senin böyle bir derdin yok ki. Dini Zerdüştlük olan bir anlayışın böyle bir derdi olabilir mi? Dert istismar, 'Acaba AK Parti'yi köşeye nasıl sıkıştırırız', Geç o işi geç. Siz, bizi köşeye sıkıştıramazsınız. Bu millet kimin ne olduğunu gayet iyi biliyor, bu iş konuşulmaz, bu iş yaşanır, yapılır. Biz bunu yapıyoruz, ama bu ülkeyi lüzumsuz olarak germeye de kimsenin hakkı yok''
VEDA YEMEĞİNE GİDEN GENÇ KIZLARA KURŞUN SIKIYORLAR
Erdoğan sivilleri hedef alan terör örgütü PKK'ya ateş püskürdü. "Demokrasinin yollarına mayın döşeyenlerin kandan beslenmesine izin vermeyeceğiz" diyen Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
"Türkiye'nin ayağına zincir olmak isteyen, genç, kadın, çocuk, hamile, işçi, köylü demeden ocaklar söndüren caniler, sonunda mutlaka ama mutlaka kaybedecekler. Süreci yeni baştan ele aldık ve yeni açılımlar, ilave tedbirler geliştirdik. Şartlar neyi gerektiriyorsa o yapılıyor, eksik bir şey varsa tamamlanıyor, bundan kimsenin en ufak bir şüphesi olmasın. Terörist, acıyı büyütmek için evine ekmek alan polisime, askerime kurşun sıkıyor. Ve bunu kalleşçe yapıyor, gelip arkadan bunu yapıyor. Acıyı büyütmek için hamile kadına, bir veda yemeğine giden genç kızların yoluna pusu kuruyor, kurşuna diziyor. Zira, o cinayet örgütü, kaos istiyor, aklıselimin kaybolmasını, metanetimizi yitirmemizi istiyor. Herhalde, en çok bunu istiyor. Ama bu büyük millet bu tuzağa evvelallah düşmeyecek."
NESİLLER HEDER OLDU
''Üç kuruş kredi için bu ülkenin geleceğini ipotek etmeyi göze aldıkları halde gittikleri kapılardan eli boş dönmek durumunda kaldılar'' diyen Erdoğan, ülkenin yıllar boyu nasıl tüketildiğini anlattı:
"Bu sözlerimden geçmişe takılıp kalmak gibi yanlış bir sonuç çıkarmayacağınızı biliyorum, ama geçmişi kolayca unutup, millet olarak bize çok ağır bedeller ödetmiş o karanlık yılların muhasebesini hakkıyla yapamazsak, işte o zaman bu film yeniden başa sarabilir, tarih tekerrür edebilir. Ben üniversite, ilkokul yıllarımı unutamam. Tarih tekerrür edebilir ama ibret alırsak işte o zaman tekerrür etmez.''
KARTVİZİTİNDE SİYASETÇİ YAZDIĞI HALDE
AK Parti'nin ''geçmişin günahlarında bir payı, hissesi'' bulunmadığını ifade eden Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Kartvizitinde siyasetçi yazdığı halde, her sıkıntıya girdiğinde kapı kapı dolaşıp kurtarıcı arayanların, demokrasiyi ona buna peşkeş çekme alışkanlığında olanların bizim aramızda yeri yoktur, olmayacaktır. Bu ülkenin menfaatlerini, kendi kısır siyasi hesaplarının önüne koyamayanların AK Parti'de yeri yoktur, olmayacaktır."
ERDOĞAN HANGİ KONU İÇİN AB'NİN NAMUS MESELESİ OLDU DEDİ? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
DÖKÜLÜYORLAR
Avrupa Birliği için "Her şeyleri dökülüyor" diyen Erdoğan, ekonomi alanında AB ile Türkiye'yi kıyasladı:
"Avrupa Birliği Merkez Bankası onlara para yetiştirmeye çalışıyor, karşılıksız para basıyor, ama Türkiye onlarla ayakta durmuyor, kendisi milletiyle ayakta. Kredi derecelendirme kuruluşları her gün notunu yükseltiyor. Biz, hele bir şu müktesebata uyum sürecini tamamlayalım gerisini o zaman da zaten konuşuruz, konuşacağız. "
BOLİVYA'YA VAR TÜRKİYE'YE VİZE YOK
Çarşamba günü yayımlanan İlerleme Raporu'nun AB'nin akıl tutulması yaşadığını gösterdiğini savunan Erdoğan, sözü Türkiye'ye vize verilmemesine getirdi:
''Şunu da herkesin bilmesi gerekir ki her konuda olduğu gibi
vize meselesinin de Türkiye için bir lütuf olmadığını hatırlatmak
istiyorum. Türkiye, vize konusunda bir lütuf beklentisinde
değildir, sadece hakkı olanı talep ediyor. Hakkımızı alana
kadar da bu mücadelemize devam edeceğiz. Brezilya'nın, Bolivya'nın
AB ile ne alakası var, sen gel buralara Schengen Vizesi ver,
Türkiye'ye vermekten kaçın. Bunlar kendilerine göre orta sahada top
çevirmeye çalışıyorlar.''
KIBRIS AB İÇİN NAMUS MESELESİDİR
''Hiç kimse Ada'nın ortak malı ve ortak zenginlikleri üzerinde
tek taraflı hak iddia edemez'' diyen Erdoğan, şöyle konuştu:
''Hak iddia eden ve hatta bu doğrultuda tek taraflı çabalara
girişen olursa da Türkiye'den bunun karşılığını misliyle görür.
Kıbrıs bizim milli davamız. Başından beri 'kazan-kazan' ilkesinin
hayata geçirilmesini biz savunduk. Ama sürekli çözümden kaçan ve
işi yokuşa süren ise Rumlar oldu. Buna rağmen AB üyeliği ile
ödüllendirilen de yine Rumlar oldu.
Özellikle Avrupa Birliği'ne sesleniyorum: Hiç rahatsız olmasınlar,
çünkü bu bizim hakkımız. Bu sorun artık AB için bir namus
meselesidir, bunu böyle ele almak durumundadırlar. AB, ya
2004 yılında yaptığı tarihi hatadan geri dönerek, 26 Nisan 2004
tarihli Konsey kararını uygulayacak ve KKTC ile ticaretin önünü
açacak ya da Rum kesimini şımartmaya devam ederek, ömür boyu bu
kara lekeyle yaşamak zorunda kalacak.
RUMLARIN DÖNEMİNDE DÖNEM BAŞKANLIĞI YOK
HÜKMÜNDE
Şunu da tekrarlamakta fayda görüyorum: Bizim arzumuz 2012
yılının ikinci yarısında Birleşik Kıbrıs Devleti'nin AB Dönem
Başkanlığı'nı üstlenmesidir. Aksi takdirde tek taraflı olarak Güney
Kıbrıs Rum Yönetimi'nin üstleneceği bir Dönem Başkanlığı'nda, bizim
için yok hükmünde olan bir sözde ülkeyle aynı masaya oturmayız,
oturmayacağız.
HALKIN GÜCÜNE KARŞI KİMSE DİRENEMEZ
Halkın gücü karşısında direnebilecek hiçbir siyasetin, hiçbir
politikanın, dış politika anlayışlarında yer almadığına ve
almayacağına işaret eden Erdoğan, şunları kaydetti:
''Halka rağmen hiçbir siyaset meşru sayılamaz. Bunu söylediğimiz
için ve bu mesajı dünyaya duyurduğumuz için bizi eleştirenler
bilmelidir ki Türkiye'nin tarihine, zenginliklerine, imkan ve
kabiliyetlerine büyük haksızlık ediyorlar. Bugün ülkesine
karşı bu haksızlığı yapanlara fildişi kulelerin değil, bölgemizdeki
yüz milyonların sesine kulak vermelerini tavsiye
ediyorum.
Şam'ın sokaklarında, Beyrut'un caddelerinde, Tahrir Meydanı'nda,
Üsküp'te, Astana'da, Brüksel'de, Washington'da yankılanan
Türkiye'nin sesine kulak tıkamak onlara hiçbir şey kazandırmaz. Biz
asla bir kahramanlık peşinde değiliz. Hiçbir gizli gündemin
takipçisi de değiliz. Zira biz aklımız kadar gönlümüzle,
hesabımız kadar hayallerimizle hareket eden bir kadroyuz. Yegane ve
samimi arzumuz, adaletin sömürüye, barışın savaşa, özgürlüklerin
zulme karşı galip geldiği, huzur ve sevgi dolu bir dünya idealine
hep birlikte kavuşmaktır.''
ROL BELİRLEYEN ÜLKE
''Artık Türkiye rol biçilen değil, rol belirleyen bir aktördür.
Artık Türkiye alan el değil, veren eldir'' diyen Başbakan Erdoğan,
şunları kaydetti:
''Dün 70 sente muhtaç olan bir Türkiye'ydik, bugün dünyanın dört
bir tarafına kalkınma yardımlarında bulunan, sadece Somali halkı
için, halkına çağrıyı yaptığı zaman kamu, STK hep birlikte kasalara
300 milyon dolar bağış toplayabilen bir ülke haline geldik. Allah'a
hamdolsun. 30 milyon dolar ayni yardım gönderen bir ülke haline
geldik. İnşallah devamı gelecek. İş adamlarımızla, sivil toplum
kuruluşlarımızla hayır kuruluşlarımızla dünyanın her köşesine
yardım elini uzatan mesafe tanımaksızın nerede bir yardıma muhtaç
varsa oraya ilk giden ülkeyiz artık.''
ERDOĞAN'IN EKONOMİYLE İLGİLİ AÇIKLADIĞI ÇARPICI RAKAMLAR NEYDİ? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
Bunların gelişmiş ülkelerin orta vadede hayal bile edemeyeceği oranlar olduğunu ifade eden Erdoğan, Batılı ülkelerin kamu bütçe açıklarından örnekler verdi:
''Bugün İngiltere'nin kamu bütçe açığı yüzde 10,4. Biz neredeyiz, onlar nerede? ABD'nin yüzde 10,2, Japonya'nın yüzde 9,2, Fransa'nın yüzde 7 seviyesindedir. Biz bu oranı yüzde 1 seviyesine indirmekten söz ediyoruz ki bu tablo aradaki farkı bariz biçimde ortaya koyuyor."
NASIL SOYDULAR GÖRÜYORSUNUZ DEĞİL Mİ?
2002 yılında görevi devraldıklarında hazinenin ortalama yüzde 62,7
faiz oranıyla borçlanabildiğini hatırlatan Erdoğan, sağlanılan
istikrar ve güven ortamı sayesinde 2010 yılında hazinenin borçlanma
faizinin yüzde 8,1'e düştüğünü söyledi. Erdoğan, ''Bu
ülkeyi nasıl soydular görüyorsunuz değil mi? Yüzde 63 nerede, yüzde
8 nerede?" diye sordu.
GEREĞİNİ YAPARIZ
Türkiye'nin dünyada en sağlam makro ekonomik temellere sahip
ülkelerden birisi olduğunu ifade eden Erdoğan, şunları
kaydetti:
''Dünya ekonomisinde kırılganlıklar ve belirsizlik ortamı,
en azından bir süre daha devam edecek gibi görünüyor. Bu
olumsuzlukların, küresel sisteme entegre olmuş ülkemiz piyasalarına
kısa vadeli yansımalarının olması doğaldır, olabilir. Ama sakın
bunlardan endişe etmeyin, biz güçlüyüz, çünkü yere sağlam
basıyoruz. Ama televizyon ekranlarında da birilerinin böyle hayali
atıp tutmalarına kulak asmayın, çünkü onların Türkiye'de ne
olduğundan haberleri yok. Sadece onlar kitap kapaklarının
arasında kalmış düşüncelerdir. Ülke dışında yaşananların orta ve
uzun vadede Türkiye ekonomisine kalıcı, olumsuz bir etkisi
olmayacaktır. Ekonomimiz sağlam temeller üzerindedir. Tüm
kurumlarımızla gerekli tedbirleri alacak güçte ve kararlılıktayız,
ama piyasaları provoke etmek isteyenler olursa onlar da bilsinler
ki karşılarında biz olacağız. Ne gerekirse onu yaparız.
Şu anda inşaat sektöründe buna benzer bazı şeyler var.
Bugüne kadar bakanım söyledim, şimdi de ben söylüyorum. Eğer bu
böyle devam ederse bilesiniz ki karşınızda bizi bulacaksınız. Çünkü
bizim için inşaat sektörü önemlidir, inşaat sektöründe kalkıp da
piyasaları bu şekilde etkileme yoluna gitmek haddinize değildir,
gereğini yaparız.''
FELLİK FELLLİK DOLAŞTIK BURALARA GELDİK
'Ama dünyayı, 2002 Kasımından önce dediğimiz gibi
'fellik fellik dolaşacağız' dedik ve buralara geldik''
diyen Başbakan Erdoğan, gelecek dönemde de bu yoğun dış politika
gündeminin devam edeceğini söyledi. Türkiye'nin borçlu olduğuna
yönelik eleştiriler yapıldığını da anlatan Başbakan Erdoğan,
konuşmasına şöyle devam etti:
''Şu anda gelişmiş ülkeler brüt kamu borç stokunu veriyorum
sizlere; 2010 yılı sonu, dünyada en borçlu ülke, gayrisafi yurt
hasılasına oranladığımızda neresi biliyor musunuz? ilk sırada
Japonya var, yüzde 220. İkinci sırada Yunanistan. Yüzde 142. 3.
sırada İtalya, yüzde 119. 4. sırada Belçika yüzde 96. İrlanda 5.
sırada, ABD yüzde 94. Portekiz yüzde 93. İlk 7 böyle.
Geliyoruz avro bölgesine. Avro bölgesi yüzde 85 ile geliyor onun
arkasında Kanada yüzde 84, Almanya yüzde 83, Fransa yüzde 82,
Macaristan yüzde 80, İngiltere yüzde 80, Avusturya yüzde 72, Malta
yüzde 68, Hollanda yüzde 63, Güney Kıbrıs yüzde 61, İspanya yüzde
60, Polonya yüzde 55, Finlandiya yüzde 48, Letonya yüzde 45,
Danimarka yüzde 44, Türkiye yüzde 42. Biz kaçıncı sıradayız
dünyada, şu anda 22. sıradayız. Gelişmiş, gelişmekte olan ve AB
üyesi ülkeler. Ve tabii bütün bunlarla beraber hangi yüzle kalkıp
da 'Türkiye'yi, şöyledir böyledir' diye eleştirmeye kalkıyorlar
anlamak mümkün değil.''
ÖTV ZAMMINA GELEN ELEŞTİRİLERE KARŞI ERDOĞAN NELER SÖYLEDİ? SONRAKİ SAYFADA
[PAGE]
ELİNE DİLİNE DURSUN
''Şu anda ekranları başında bizi izleyen milletime sesleniyorum,
medyanın yönetici kadrolarına da sesleniyorum. Ben açık konuşurum.
Öyle kelimeleri pek sağa sola kaydırmayı da sevmem. Tabii kendi
arkadaşlarım da bundan gücenmeyecekler'' diyen Erdoğan, şöyle
konuştu:
''Şimdi biz, bu ara bazı ürünlere zam yaptık. Alkol, tütün, lüks
araçlar vesaire. Tabii hemen başladılar. 'Milletvekilleri kendi
maaşlarına baksın'. Kim yapıyor bu işi? Medya yapıyor. Eline diline
dursun. Şu bizim 9 yıllık sürecimizde, biz milletvekillerine,
değerli arkadaşlarım zam yapmadık. Hani geçmiş dönemlerdeki gibi
yapmadık, sadece en düşük memur ne alıyorsa zam noktasında,
milletvekili onu aldı. Böyle ekstra bazı oyunlar oynayalım vesaire
bu tür şeyler yapmadık.
Ne diyor biliyor musunuz? 'Her milletvekillinin altına araba
veriyormuşuz'. Bir televizyon kanalında bizzat dinledim. Ondan
sonra 'benzinlerini, uçak paralarını filan veriyor' diyor. Bu
terbiyesizliktir, bu terbiyesizliktir.''
BU NASIL TERBİYESİZLİK
İktidara geldiklerinde, milletvekillerinin bütün lojmanlarını
sattıklarını anımsatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:
''Bu nasıl terbiyesizlik. Kalk bunu söylesene. Bu
milletvekilleri lojmanlar satıldığı zaman kalkıp da en ufak ses
çıkarmadılar. Bunu, bu parlamento yaptı, AK Parti Hükümeti ile
yaptı. Niye bunu konuşmuyorsun, niye bunu dillendirmiyorsun?
Şu anda benim milletvekillerimin çoğu kirada oturuyor. Bunu niye
konuşmuyorsun? Ayıptır yahu. Yani böyle milleti tahrik etmek için
ellerinden geleni yapıyorlar. Milletvekilleri, zannediyor ki, el
bebek gül bebek çalışıyor. 'Ee olmasın efendim' diyor. Tamam da
birileri bu işi götürecek. Bu bir aşk meselesi, dertli olmak
meselesi.
Hele hele Anadolu milletvekilleri, Anadolu'dan gelen misafirlerini
ağırlamak zorundadır. Ağırlamadığı zaman Aynen o televizyon spikeri
gibi ne derler biliyor musunuz? 'Bak milletvekili oldu bizi kabul
etmedi, bizi ağırlamıyor, yemek yedirmiyor, çay içirmiyor, otelde
konaklama sağlamıyor' derler. Hemen bunu söylerler. Bunlar
yaşadıklarımız.
Ama onun bundan haberi var mı? Bunu duymaz. Ayıptır yahu. Yani
milletin temsilcisini, milletle nasıl ayırıyorlar, bunun oyunlarını
oynuyorlar.''
SİGARAYI İÇME ALKOLÜ AZ TÜKET
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Kardeşim sigarayı içmezsin olur biter. Ne olacak? Alkolü
biraz daha az tüketirsin olur biter. Ne olacak? Kalkıp da Porsche
kullanacağına, lüks 2000 CC'nin üzerinde kullanacağına gel FİAT,
Volkswagen kullan ne olacak? Bunları kullan, biraz daha düşür
harcamayı. Bunu düşürdüğün zaman olur biter. Ve ülkenin cari açık
sorunu var. Eğer biz burada işe dikkat etmezsek hani Rahmetli
Özal'ın 'kemer sıkma' dediği olay, işi sıkı tutmazsak biz de
Yunanistan'ın durumuna mı düşelim? Biz eşeği sağlam kazığa
bağlayacağız kardeşim. Ondan sonra da Allah'a emanet. Çünkü biz,
ayağa kalkan bir ülkeyiz şu anda.''
Eğitim ve sağlık alanındaki gelişmelere dikkati çeken Erdoğan,
şunları söyledi:
''Sana okullarında kitaplarını ücretsiz dağıtan bir hükümet var mı,
devlet var mı? Var. Her üniversite öğrencisine istisnasız, burs
veya kredi veren bir AK Parti iktidarı var mı? Daha önce var mıydı?
Yok. 160 bin derslik nasıl yapıldı? Bu tedbirlerle yapıldı.
Hastanelere de bizim yaptığımız sübvansiyondan haberin var mı
beyefendi? Yok. Onların haberi yok tabii.
Şu anda tarihi bir devrim yaşıyoruz sağlıkta. Niye? 'Halk
içinde muteber bir nesne yok devlet gibi, olmaya devlet cihanda bir
nefes sıhhat gibi' dedik. Ve adeta devleti feda edecek anlayışla
yatırımlar yapıyoruz sağlıkta. Niye? Benim vatandaşım rahatsız
olduğunda, her yere tedavi için bir yere ulaşabilsin. Bunlar nasıl
oluyor acaba? İşte böyle oluyor.''