Erdoğan’dan önemli açıklamar
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında çok önemli açıklamalar yaptı. <br/>Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantı...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin grup toplantısında çok
önemli açıklamalar yaptı.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, grup toplantısında yaptığı
konuşmada, AK Parti’nin Meclis’te çoğunluğu sağlamasıyla birlikte
11 yıl boyunca çok önemli yasama faaliyetlerini gerçekleştirdiğini
belirterek, "Bu parlamento çatısı altında kesintisiz, istikrarlı,
kararlı ve sarsılmayan bir istikamet doğrultusunda Türkiye’yi
çözümlerle buluşturduk, çok önemli reformlar gerçekleştirdik,
Türkiye’nin ufkunu genişlettik, vizyonunu genişlettik. Öncelikle
grubumuzdaki tüm milletvekillerimize, yaptığınız çalışmalardan
dolayı ülkem, milletim Ak Parti teşkilatı ve şahsım adına en kalbi
şükranlarımı iletiyorum" dedi. 14 Ağustos 2011’den bu yana Ak Parti
grubunun ilçeleri istikametinde hizmet üretmiş, bugün de farklı
kademelerde AK Parti çatısı altında hizmetlerini sürdüren tüm
milletvekillerine de teşekkür ettiğini söyleyen Erdoğan, "4. yasama
yılının bu ilk grup toplantısında özellikle şunu ifade etmek
istiyorum. Bugün yeni bir gün ve başlangıçtır. Hz. Mevlana’nın
ifade ettiği gibi ’Dün dünde kaldı cancağızım, bugün yeni şeyler
söylemek lazım’. Evet, dün dünde kaldı. Elbette geçmişten dersler
çıkaracağız. Ancak dünün bize verdiği tecrübeyi kendimize azık
edecek, her zaman olduğu gibi gözümüzü, istikbale, ufuklara dikecek
ve gelecek için çalışmaya devam edeceğiz. Geride bıraktığımız 11
yıl, kuşkusuz bizim için gurur tablosudur. Ne mutlu bize ki 11 yıl
boyunca ülkemiz, milletimiz için bütün yaptığımız hizmetleri artık
bir çırpıda sayıp dökemiyoruz. Ekonomiden, demokrasiden, iç
politikadan, dış politikaya, ulaştırmadan, şehirleşmeye, enerjiden
tarıma kadar ülkemizi milletimizi ilgilendiren her alanda çok
önemli hizmetler verdik" ifadelerini kullandı.
Türkiye’nin 81 vilayetinde, köylerde, yaylalarda, mezralarda
eserlerin olduğunu, 10 yıllardır çözülemeyen tüm sorunlara ortak
çözümler ürettiklerini anlatan Erdoğan, nice meseleyi Türkiye’nin
gündemine taşıyıp kararlı şekilde çözdüklerini ve çözmeye devam
ettiklerini ifade etti. Hayalleri hedef haline getirdiklerini ve
hedefleri tek tek tutturduklarını belirten Erdoğan, "Türkiye
ekonomisini 11 yılda 3 kattan fazla büyüttük. Demokrasimizi
ağırlıklarından, zincirlerinden kurtardık ve en ileri demokratik
standartları ülkemizle buluşturduk, buluşturuyoruz. Edilgen,
izleyici, sadece takipçi konumundaki dış politikamızı etkin ve
belirleyici konuma yükselttik. Gelişmiş ülkelerde ne varsa aynısını
hatta daha fazlasını milletimize sunmanın, milletimizi hak ettiği
seviyeye ulaştırmanın kararlı ve samimi mücadelesini verdik.
Geçmişi elbette hatırlayacağız. Son 11 yılda ülkemize
kazandırdığımız eser ve hizmetleri milletimize hatırlatacağız. Biz,
geçmişe bakıp avunanlardan geçmişin gururuyla yetinenlerden,
yaptıklarını yeterli görüp mevcuda razı gelenlerden asla
olmayacağız. Her zaman ileriye baktık, bugün de ileriye bakıyoruz.
Her yeni günü yeni bir başlangıç olarak görüyoruz. Taze hedeflere
taze enerjiyle yol alıyoruz" dedi.
MUHARREM ERTAŞ’LI ÖRNEK
Önceki hafta Kırşehir’de Ahilik Haftası dolayısıyla düzenlenen
törenlerle birlikte son derece anlamlı bir anma merasiminin
gerçekleştirildiğini anlatan Erdoğan, "21. yüzyılın bir Yunus
Emre’si olan değerli ozanımız Neşet Ertaş’ı vefatının birinci yılı
dolayısıyla hem kabri başında hem anma merasiminde hayırla yad
ettik. Merhum Neşet Ertaş, bir röportajında babası merhum Muharrem
Ertaş’ın bir tavsiyesini aktarmıştı. Bu tavsiye gerçekten çok
manidar. Şöyle diyor Muharrem Ertaş, ’Aşk ile çalışan yorulmaz’.
Neşet Ertaş bunu hatırladı. Aşk ile çalışan yorulmaz, davası olanın
davası olana ben yoruldum deme gibi bir lüksü olamaz. Biz, onun
için aşk ile çalışmaya, bu millet ve ülke için devam edeceğiz.
Ülke, millet, insanlık aşkıyla eser ve eser ve hizmet üretmeye
devam edeceğiz. Nasıl ki her yeni günü yeni bir başlangıç olarak
görüyorsak, ulaştığımız her hedefi de yeni bir başlangıç olarak
kabul edecek, hedeflerimizi sürekli yükselterek, kendi kendimizle
yarışmaya devem edeceğiz. 10 yıllardır ülkemize aşkla hizmet
üretmek için yollarda, meydanlardayız" diye konuştu.
"Bizi 10 yıllardır takip eden ama hala bizi anlamakta, analiz
etmekte, bizi çözümlemekte zorlananlar var" diyen Erdoğan, "Bizi
öylesine bir hareket olarak görüp dar kalıplar içinde tarif edip
sürekli yanılanlar var. Bu davayı başka davalarla karıştırıp farklı
beklentiler içine giren, sürekli hayal kırıklığına uğrayan, sürekli
yanıldığı halde parametrelerini değiştirmeyenler var. Biz, önce
milletin sonra vicdanının sesine kulak verip öyle yürüyen, öyle
hareket eden bir kadroyuz. Bizi bir araya getiren çıkar
birlikteliği, ortak ihtiraslar değildir. Biz tesadüfen bir araya
gelmiş öylesine toplanmış bir topluluk da değiliz. Biz ortak
idealleri olan, ülke ve millet için aynı ortak sızıyı yüreğinde
hisseden, adeta feleğin çemberinden geçerek aynı acıları, dertleri
yaşayarak bugünlere ulaşmış yani kader ortaklığı yapmış bir
kadroyuz. Böyle bir kadro, kader ortaklığında dava arkadaşlığında
buluşmuş bir kadro içinde birbirine çelme takmak, kuyusunu kazmak,
birbirinin başarısızlığından medet ummak asla olamaz. Biz, en
başından beri biriz ve beraberiz. Bir ve beraber Türkiye içinde
bugüne olduğu gibi bundan sonra da omuz omuza, dayanışma içinde
istikbale yürüyeceğiz. Dedikodulara, sanal tartışmalara,
hakaretlere, iftiralara değil, önce milletin sonra vicdanımızın
sesine kulak vereceğiz. Onun için hep ne diyoruz, ’bu kadronun
içinde ben olamaz’, bu kadronun içinde ’biz’ var" şeklinde
konuştu.
“DIŞARIDAN GÜNDEME İZİN VERMEYECEĞİZ”
Bugüne kadar kendi gündemlerini hep kendilerinin belirlediklerini
anlatan Erdoğan, "Bize dışarıdan gündem dayatılmasına izin
vermeyeceğiz. Bizi hizmetten alıkoyacak, millet ve ülke için
çalışma azminden alıkoyacak hiçbir girişime mahal vermeyeceğiz. Ne
yaptığımızdan ziyade ne yapacağımız önemlidir. Şunu unutmayın ki
bugünlere ne yaptığımızı anlatarak değil daha çok ne yapacağımızı
anlatarak geldik. Yaptıklarımız yapacaklarımızın teminatıydı.
Sözümüzde durduğumuz için, vaatlerimizi takip ettiğimiz, söz verip
sözümüzü yerine getirdiğimiz için buradayız. Daha büyük hedefler
belirlediğimiz, ülke ve millet için daha çok büyük hedefler
belirleyip o hedeflere koşturduğumuz için buradayız. Bizi millete
ve ülkeye aşkımızdan uzaklaştıracak her girişimden, her sinsi
senaryodan uzak duracağız. Bizi yorgunluğa sevk edecek, aşkımızı
sevdamızı törpüleyecek her girişimin karşısında uyanık olacağız.
Ümitsizliğe asla prim vermeyeceğiz. Biz, öyle bir davanın
mensuplarıyız ki bu dava adeta iğneyle kuyu kazılarak bugünlere
ulaşmıştır" ifadelerine yer verdi.
Herkesin sustuğu, susturulduğu dönemlerde bulabildiği en küçük
hareket alanını değerlendiren susmadan, sinmeden, başını öne
eğmeden davasını mücadelesini veren insanların bu davayı bugünlere
taşıdığını anlatan Erdoğan, "Hesabını sadece ve sadece Allah’a ve
millete verecek olanlar hiçbir şeyden korkmazlar. Taşıdığı canın
Allah’tan bir emanet olduğunu düşünenler ölümden baskıdan asla geri
adım atmazlar. Siz iyi olduğunuz sürece mutlaka kötüler olmuştur,
mutlaka kötüler sizi engellemeye çalışacaklardır. Diklenmeyecek ama
dik duracaksınız. Başınızı asla öne eğmeyecek, dava taşını gediğine
koyana kadar mücadeleye devam edeceğiz. Onların bir tuzağı varsa
Allah’ın da bir tuzağı, milletin de bir tuzağı var. Siz iyi
olursanız, o tuzaklar altüst olacak. O tezgahların hepsi yerle
yeksan olup gidecektir. Böyle bir kardeşlikle azimle, kararlılıkla
yolumuzda ilerlemeye devam edeceğiz. Millet için çok iş yaptık,
milletimize çok önemli başarılar yaşattık ama göreceğimiz daha
güzel günler var. Bu ülke ve millet hak ettiği seviyelere
ulaşıncaya kadar çalışmaya, üretmeye ve hizmet etmeye devam
edeceğiz" diye konuştu.
11 YILDA SİYASET YAPMA ŞEKLİNİ ÇOK DEĞİŞTİRDİK”
Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti: "Gönül ister ki bizim için,
Türkiye için aziz milletimiz için şu aşkı muhalefet de paylaşıyor
olsaydı. 11 yılda, siyaseti ve siyaset yapma şeklini çok
değiştirdik. Siyasetin anlamına anlam kattık. Siyaseti gerçek
anlamıyla buluşturduk. Ancak bir kez daha ifade etmeliyim ki bu
süreçte muhalefet kendini değiştirmeyi, maalesef başaramadı.
Muhalefet, küçük meselelere takılıp kalmayı, yerel kalmayı, azla
yetinmeyi, statüko kalesine sımsıkı sarılmayı tercih etti. Türkiye,
11 yıllık süreçte koalisyonlar, istikrar ve güven sorununu aşarken
ne yazık ki muhalefet sorununu aşamadı. 11 yıl boyunca
söylemlerini, dillerini, üsluplarını dahi değiştirme gereği
duymadılar. Defalarca yenilmelerine, kaybetmelerine rağmen
ithamları, iftiraları defalarca yüzlerine vurulmasına rağmen
muhalefet kendisini yenileme, yeni şartlara uyum sağlama büyük
Türkiye vizyonuna ayak uydurma gereğini hiçbir zaman hissetmedi.
Dedim ya bir televizyon programında, bundan sonra muhalefet Genel
başkanlarının adını dahi ağzıma almayacağım. Bizim meselemiz
zihniyetlerdir. Biz zihniyetleri konuşacağız. 11 yıl boyunca Ak
Parti’ye hangi çamuru atmak istedilerse hep ellerine yüzlerine
bulaştırdılar. AK Parti’ye hangi iftirayı attılarsa o iftira döndü
onları buldu. Millete söyledikleri tüm yalanlar millet tarafından
reddedildi. Muhalefet yaşadıklarından, özellikle de hatalarından
ders çıkarmak yerine yanlışta ısrara devam etti. Hiç kuşkusuz böyle
bir muhalefet AK Parti için talih olsa da Türkiye için, demokrasi
için bir talihsizliktir."
"MUHALEFETİN EN BÜYÜK SORUNU ’VESAYET SORUNUDUR"
Muhalefetin en büyük sorununun ’vesayet sorunu’ olduğunu anlatan
Erdoğan, "Demokrasimiz vesayetten kurtulurken, muhalefet kendisini
bağımlı hale getiren, üzerinde adeta gölge gibi duran vesayetten
kurtulamamış, vesayet zincirlerini koparıp atamamıştır. Vesayetin
gölgesinde siyaset yapılamaz. Siyaset sandığa ve sandık sonuçlarına
saygı duymakla, milli iradeye tabi olmakla yapılır. Çetelerin,
terör örgütlerinin, Türkiye düşmanı kimi odakların vesayetinde
sağlıklı bir siyaset yapılamaz. Değişime direne, vesayet altında
bir muhalefet Türkiye’nin bir talihsizliği olsa da biz bu
talihsizliği aşarak Türkiye’yi hızla büyütmeye devam edeceğiz.
Seçimler öncesinde başta TBMM olmak üzere her ortamda, gerilim
siyasetine başvuracak muhalefet karşısında her zaman olduğu gibi
sağduyulu ve sorumlu davranacağız. Tahriklere boyun eğmeyeceğiz.
Gerilim siyaseti tuzağına düşmeyeceğiz. Özellikle muhalefete,
muhalefetin kendi dil ve üslubuyla cevap vermeyecek o seviyeye
düşmeyeceğiz. 2014 Mart seçimlerine kadar kutuplaştırmayı artırmak,
buradan nemalanmak isteyen muhalefete bu kozu vermeyeceğiz. AK
Parti 76 milyonun tamamını muhatap olan, aynı gönül birliği ile
konuşan, Türkiye’yi bir bütün olarak kucaklayan bir partidir"
dedi.
Erdoğan, demokratikleşme paketinin açıklanmasının ardından
muhalefetin kutuplaştırma ve kamplaştırma siyasetine karşı
kendilerinin kucaklayıcı olmayı sürdüreceklerini söyledi. Bu güne
kadar yaptıklarının Türkiye için olduğunu dile getiren Başbakan
Erdoğan, “Hangi adımı attıysak Türkiye’nin normalleşmesi için
attık. Yaptığımız reformlar belli kesimlere imtiyaz sağlayan değil
tam tersine belli kesimlerdeki imtiyazları alan 76 milyonu
birleştiren Türkiye’yi normalleştiren reformlardır. Ellerinden
imtiyazları giderler on bir yıl boyunca itiraz ettikleri gibi
bugünde itiraz ediyorlar. Biliniz ki yarında itiraz edecekler.
Hukuk karşısında bugüne kadar yaptıklarıyla biz bunların elde
ettiklerini bundan sonraki süreçte asla hukuk karşısında imtiyaz
kabul etmiyoruz” diye konuştu.
“SEMAYA AÇMIŞ DUA EDENLERİ GÖSTEREN FOTOĞRAF BİR TÜRKİYE
FOTOĞRAFIDIR”
Devletin karşısında, devletin karşısında imtiyaz kabul
etmediklerinin altını çizen Başbakan Erdoğan, devletin vatandaşına
bakışında imtiyazı asla kabul etmediklerini kaydetti. Hukuk önünde
devlet nazarında, devletin hizmetleri hususunda her vatandaşın bir,
eşit ve bütünüyle aynı haklara sahip olduğun ifade eden Erdoğan,
“Devlet vatandaşına yaşam tarzı dayatamaz. Devlet vatandaşına
inanç, mezhep, değer dayatamaz. Devlet vatandaşına çocukluktan
başlayarak format atamaz. Tek tip standart vatandaş yetiştirmek
için vatandaşına zulmedemez. Şunu burada yine burada altını çizerek
özellikle ifade etmek istiyorum; bizim devletimiz yani
cumhuriyetimiz 29 Ekim 1923, 23 Nisan 1920 ruhu üzerine inşa
edilmiştir. Gazi Mustafa Kemal’in ifadesiyle Misak-i Milli
sınırları içindeki herkes özellikle de Müslüman unsurlar kendi
ifadesiyle yani ‘Anasır-ı İslam’ bu cumhuriyetin ayrımsız ve
imtiyazsız vatandaşları olarak kabul edilmiş, Cumhuriyette zaten
onlar tarafından inşa edilmiştir. 23 Nisan 1920’de Ankara Ulus’ta
Büyük Millet Meclis’i önündeki fotoğraf bizim Cumhuriyetimizin
özünü, ruhunu, felsefesini en net ve en anlamlı şekilde yansıtan
fotoğraftır. Meclis önünde Gazi Mustafa kemal’in etrafında elleri
semaya açmış dua edenleri gösteren fotoğraf bir Türkiye
fotoğrafıdır, bir cumhuriyet fotoğrafıdır ve gönderdikleri
valiliklere olan genelgeyle hatmi şeriflerin indirilmesi, salatı
terficiyelerin getirilmesi bütün bunlar bizim ilk Meclis’in
açılışındaki sırdır, aslı olan budur” şeklinde konuştu.
“BU CUMHURİYET; 28 ŞUBAT’TA, 12 EYLÜL’DE, 27 MAYIS’TA KURULAN BİR
CUMHURİYET DEĞİLDİR”
Erdoğan, ilk Meclis’te Türk’ü, Kürdü, Arap’ı, Çerkez’i, Laz’ı,
Roman’ı, Boşnak’ı ve diğer tüm etnik unsurların bulunduğuna dikkat
çekerek, konuşmasına şöyle devam etti:
“Orada farklı elbiseler içinde, birbirlerinin kıyafetine ve yaşam
tarzına hoş görü gösteren, saygı duyan bir anlayış var. Cumhuriyet
bu topraklar üzerindeki tüm farklılıkları bir zenginlik olarak,
farklıkları aynı idealler altında toplayan, farklılıkları
birleştiren bir ruh böyle bir felsefe, böyle bir anlayış üzerine
inşa edilmiştir. Bugün attığımız her adımı, yaptığımız her reformu
Cumhuriyete karşı gibi göstermeye çalışan cahiller ve istismarcılar
var. Türkiye’de yer isimlerinin değiştirilmesi 1949 tarihli bir
yasaya dayandırılmıştır. Milletimizin şunu özellikle duymasını
istiyorum; 27 Nisan 1960 darbesinin hemen sonrasında sadece 4 ay
içerisinde Türkiye’de 10bin civarında yerleşim merkezinin ismi
değişmiştir. 27 Mayıs 1960’dan 1965’e kadar 16 binden fazla yer adı
değiştirilmiştir. Aynı şekilde yer adları 12 Eylül 1980
müdahalesinin ardından yine gündeme gelmiş, binlerce yer adı da bu
müdahalenin ardından değişmiştir. Örneğin; Tillo ismi Siirt Tillo
bundan sadece 23 yıl önce 1990 yılında aydınlar olarak
değiştirilmiştir. Eniştesi olduğum için ben orayı örnek veriyorum.
Allah aşkına bunun Cumhuriyetle, Cumhuriyetimizin kuruluş
felsefesiyle nasıl bir ilgisi, nasıl bir alakası olabilir. Her
sabah öğrencilere okutulan Ant 1933 yılında başlayan bugüne kadar
da defalarca değiştirilen, kaldırıldığı halde 12 Mart’ta 12
Eylül’de yeniden diriltilen bir uygulamadır. Bunun Cumhuriyetle
ilgili olduğunu iddia etmek nasıl bir cahilliktir. Türkiye’de kılık
kıyafet üzerinden ayrımcılık cumhuriyetin kurulmasından çok sonra
uygulanmış 1940’lar da adeta zulmü dönüşmüş 12 Eylül ve 28 Şubat
dönemlerinde bu zulüm doruk noktasına ulaşmıştır. Başörtüsü
yasağını Cumhuriyetle ilişkilendirmek nasıl bir cahilliktir, nasıl
bir istismarlıktır. Hiç kimse kusura bakmasın bu Cumhuriyet 28
Şubat’ta, 12 Eylül’de, 27 Mayıs’ta kurulan bir Cumhuriyet değildir.
Bu Cumhuriyet 23 Nisan 1920’de temeli atılan, 29 Ekim 1923’de
kuruluşu ilan edilen bir Cumhuriyettir. 11 yıldır attığımız her
adım, yaptığımız her reform özünden uzaklaşan Türkiye’yi özüne
döndürmüştür. Yaptığımız her reform kuruluş felsefesinden
uzaklaştırılan Türkiye’yi yeniden kuruluş felsefesine
yaklaştırmıştır. Her reform, attığımız her adım Cumhuriyetimizi
daha da güçlendirmiş, bir arada yaşama zeminimizi daha da sağlam
hale getirmiştir.”
“BAŞI AÇIK OLAN BU CUMHURİYETİN NE KADAR SAHİBİYSE BAŞI ÖRTÜLÜ
OLANDA BU CUMHURİYETİN İŞTE O KADAR SAHİBİYDİ”
Hükümetin Cumhuriyeti yeniden özüyle buluşturduğunu ve cumhur ile
cumhuriyeti yeniden kucaklaştırdıklarını belirten Başbakan Erdoğan,
kendilerinin yaptığının Türkiye’yi normalleştirmek olduğunu, derin
yaraları tedavi etmek olduğunu, derin acıları dindirmek olduğunu
ifade ettik.
Kendileri için tarihin birileri gibi 27 Mayıs 1960’da, 12 Eylül
1980’de başlamadığının altını çizen Başbakan Erdoğan, “Biz bin
yılların içinden çözülerek bugünlere ulaştık. Bin yıllar boyunca
tek bir millet olarak, bir olarak, beraber olarak bugünlere
ulaştık. 23 Nisan’da Meclis’i birlikte açtık, İstikla Savaşı’nı
birlikte verdik. 29 Ekim’de bu Cumhuriyeti birlikte kurduk. Hiç
kimse ama hiç kimse kendisini Cumhuriyetin yegane temsilcisi olarak
görmez. 76 milyonun fertlerine tepeden kibirle bakıp dayatmalarda
bulunamaz. Cumhuriyet 76 milyonun cumhuriyetidir. Başı açık olan bu
cumhuriyetin ne kadar sahibiyse başı örtülü olanda bu cumhuriyetin
işte o kadar sahibidir. İstanbul’daki ne kadar bu cumhuriyetin
sahibiyse Ankara’daki ne kadar bu cumhuriyetin sahibiyse
Edirne’deki, Trabzon’daki, Diyarbakır’daki, Van’daki işte o kadar
bu cumhuriyetin sahibidir. Bu ülkede farklı olanlar uzaydan
gelmediler. Anadili Kürtçe, Arapça, Lazca,Çerkezce olanlar bu
ülkeye sonradan gelmediler. Aleviler, Sünniler bu ülkeye dışarıdan
gelmediler. Namaz kılanlar, başını örtenler, bir yere girince
‘Selamün aleyküm’ diyenler bu ülkeye başka bir ülkeden gelmediler.
Bakıyorsun birileri çıkıyor gitsinler Arabistan’da okusunlar diyor,
birileri çıkıyor çölde yaşasınlar diyor, birleri çıkıyor ‘ya
seveceksin ya terk edeceksin’ diyor. Ya siz kimi kimin toprağından
kovuyorsunuz. Burası bizim toprağımız, burası bizim vatanımız.
Hiçbir yere gitmiyor, gitmeyeceğiz. Biz burada yaşıyor ve burada
öleceğiz. 76 milyon içinde bir tek Türkiye Cumhuriyeti vatandaşının
bile kendisini öz yurdunda garip, öz vatanında payda olarak
hissetmesini kabul etmeyiz ve buna rıza göstermeyiz” diye
konuştu.
“BİZİM BAYRAK SORUNUMUZ YOK DİYENLER BAKIYORSUNUZ FARKLI
BAYRAKLARLA KENDİLERİNE ÖZEL MEZARLAR İHDAS EDİYORLAR”
Bu topraklar üzerinde bayrağın gölgesi altında 76 milyonun bir ve
beraber olacağını, bir ve beraber yaşayacağını dile getiren
Başbakan Erdoğan, kimsenin kimseye yaşam tarzı dayatmayacağını
söyledi. Erdoğan, “Kimse kimsenin yaşam tarzına karışmayacak. Hiç
kimse özgürlük alanına müdahale etmeyecek. Cumhuriyeti işte biz
böyle düzenledik, böyle yaşatacak ve böyle geleceğe taşıyacağız.
Birbirimize saygı duyarak, bir birimize hoş görü ile davranarak,
birbirimizi anlamaya çalışarak geleceğe yürüyeceğiz. Silahla değil,
terörle değil, molotofla, taşla, sapanla, demir bilye ile değil
konuşarak, birbirimizi dinleyerek anlamaya ve anlatmaya
çalışacağız. Ötekileştirmeden, ayırmadan, öfkelenmeden, şiddete
asla başvurmadan, demokrasi zemininde, siyaset zemininde
sorunlarımızı çözeceğiz. Bizim bayrak sorunumuz yok diyenler
bakıyorsunuz farklı bayraklarla kendilerine özel mezarlar ihdas
ediyorlar. Nereden çıkı. Bu nasıl bir yaklaşım tarzıdır. Bu nasıl
ülkenin bütünlüğüne katkıda bulunma anlayışıdır. Bir taraftan bunu
söyleyeceksin öbür taraftan bu adımları atacaksın. İşte ta
kendisidir. 30 Eylül’de demokratikleşme paketimizi biz birliğimizin
ve beraberliğimizin nişanesi olarak böyle bir halkası olarak
kamuoyuna açıkladık. Yapacağımız reformlarla Türkiye’de demokrasiyi
daha da güçlendiriyor, ekonomiye ivme kazandırıyor, Cumhuriyetimizi
daha fazla cumhurla buluşturuyor, kardeşliğimize daha fazla güç
katıyoruz. Siyasetin alanını genişletiyor, katılımcığı arttırıyor,
siyasetin kendisini de yasak ve sınırlandırmalardan kurtarıyoruz”
şeklinde konuştu.
KADINLAR GÖZYAŞI DÖKTÜ
Erdoğan’ın başörtüsü ile ilgili duygu dolu sözleri üzerine salonda
bulunan bazı başörtülü kadınlar gözyaşlarına hakim olamadı.
Partisinin grup toplantısında konuşan Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, demokratikleşme paketinin 11 yıllık sürecin aşamalarından
sadece birisi olduğunu ifade etti. AK Parti, kurulduğu andan
itibaren Türkiye’de sorunları, yasakları, dayatmaları etraflıca
tespit ettiğini, çözüm önerilerini, reform projelerini çok net bir
şekilde programına koyduğunu anımsatan Başbakan Erdoğan, iktidar
görevini devralmalarının ardından parti programlarında olduğu gibi,
seçim beyannamelerinde, hükümet programlarında dile getirdiklerini
reformlarında kararlı bir şekilde uygulamaya başladıklarının altını
çizdi.
“ELE ALINAN SORUNLAR NOKTASINDA HİÇBİR SÜRPRİZ YOKTUR”
Erdoğan, 11 yıl içerisinde defalarca reform yaptıklarını
belirterek, “Defalarca reform paketlerini kamuoyuna duyurduk. Bir
takvim çerçevesinde uygulama safhasına geçtik. Geçtiğimiz Pazartesi
günü açıkladığımız paket ne bir ilktir, ne bir sondur. Bu paket
önceki reformlarımızın bir devamıdır. Bundan sonraki süreçte de bir
çok güncellemeler olacaktır. Bir çok bunlara ilaveler olacaktır.
Basın toplantısında da açıkladım. Bu paket içinde çözüm noktasında
sürprizler olsa da ele alınan sorunlar noktasında hiçbir sürpriz
yoktur. Seçim barajından tutunuz, partilere yapılan yardıma,
partilere üye olma yasaklarından tutunuz baş örtüsü özgürlüğüne
kadar açıkladığımız her madde on yıllardır Türkiye’de konuşulan ve
sorun olduğu herkesçe kabul edilen maddelerdir. Ne diyordu
muhalefet; barajı indirelim… Var mı bir gerekçeleri veyahutta nasıl
olacağına dair bir şeyleri var mıdır. Üç tane seçenek sunuyoruz.
Bir; ya mevcut durumla devam ederiz. Evet veya hayır ne diyorsunuz
söyleyin. İki; gelin biz barajı yüzde 5’e indirelim, 5’li bölge
barajları yapalım. Bu ne demek Türkiye genelinde 110 bölge
oluşturalım, her bölge 5 tane milletvekili çıkarsın. Sonuncusu bir
teklif daha buyurun barajın tamamını kaldıralım. Sıfır ve
Türkiye’yi 550 bölgeye ayıralım. Her bölge bir milletvekili
çıkarsın. Üç tane teklif. Çalışın üzerinde hangisini uygun
görüyorsunuz gelin beraber çıkartalım. Siz uygun görmüyorsunuz o
zaman oturacağız nihai kararımızı AK Parti olarak kendimiz
vereceğiz”
“ÇALIŞ SENİN DE OLSUN”
Partilere yardım konusunda yüzde üç barajını aşan her siyasi
partiye Hazine yardımından istifade edeceğini altını çizen Başbakan
Erdoğan, “nereden buraya indirdik; yüzde 7’ydi, yüzde 7’den yüzde
3’e indirdik. Çalış senin de olsun. Yüzde 3 barajını aş hazine
yardımından al. Kendini sevdir. AK Parti olarak bu sorunları ilk
kez bu pakette ele aldık” dedi.
“BİZİM İÇİMİZDEN DE NE YAZIK Kİ ÜÇ DÖRT ARKADAŞ İHANET ETTİ”
Başbakan Erdoğan, “Partilerin kapatılmasına bir parti özellikle
karşı değil miydi? Karşıydı. Peki bu parti 26 Mart Anayasa
paketinin görüştüğümüz gün niçin Meclis’i terk edip gitti. Niçin
partilerin kapatılmasına yönelik maddeye desteğini vermedi. Bir
taraftan sen geleceksin partiler kapatılmasın diyeceksin ama önüne
madde geldiği zaman Meclis’i terk edeceksin. Bu ne samimiyetsizlik.
Böyle bir doğru yaklaşım anlayışı olabilir mi? Ama benim bunu
özellikle BDP’ye gönül vermiş kardeşlerim çok iyi bilmesi lazım.
Bakın bu gönül verdiğiniz partinin yöneticileri partilerinin
kapatılmasını özellikle istiyorlar. Oradan bir şey elde edelim diye
bunu istiyorlar. Kapatılmayı engelleyecek böyle bir Anayasa
değişikliğine ‘evet’ demediler. Meclis’i terk edip gittiler. Bizim
içimizden de ne yazık ki üç dört arkadaş ihanet etti. Onlar da
bırakıp gitti. Eğer onlar da bırakıp gitmeseydi biz yine 330’u
yakalardık ve bugün partilerin kapatılması diye bir olay olmazdı.
26’nın yanında 27. madde olarak o da çıkardı ve biz bu bitirmiş
olurduk. Onun için zaman zaman maalesef bu tür yaklaşımlar her
siyasi partinin içerisinde olabilir. Bizim içimizde de oldu. Çünkü
bir parti kendi içerisinde istişarelerini yapıp nihai kararını
verdikten sonra ona bütün mensuplarının uyması gerekir. Partilerin
gücü buradan gelir. Sen kendine çok güveniyorsan gidersin bağımsız
olursun ona göre adımını atarsın. Bağımsız olarak seçilir gelirsin
bildiğini okursun ama bu partinin bayrağı altına giriyorsan, bu
partide eğer Merkez Kara Yönetim Kurulu varsa, MYK’sı ve grubu
varsa buradan çıkacak karara uyduğu gün bu parti güçlüdür. Her
isteyen her istediğini söyleme hürriyetine siyasi partilerin içinde
sahip olamaz. O partinin ilkeleri vardır. Prensipleri vardır. O
ilkeler içerisi çerçevesinde hareket etmeye mecburdur. Zira o
partiden aday olurken ‘ben sizin ilkelerinizi benimsedim, bu
ilkeler çerçevesi içerisinde de hareket edeceğim’ demektir bu.
Temenni ederim ki bu yanlışlar olmaz. Biz bu paketle millete
verdiğimiz sözü tutuyoruz. Önceden vaat ettiğimiz çözümleri şartlar
ve imkanlar oluştuğu için artık hayata geçiriyoruz” şeklinde
konuştu.
“BARTHOLOMEOS’U BEN KENDİ MEMURUM GİBİ ATIYOR MUYUM?”
Reform paketinin belli bir takvim içerisinde ilerlemeye
başladığının altını çizen Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam
etti:
“İdari olanları hemen süratle inşallah bayram öncesi yetiştirmeye
çalışacağız. Yoğun bir şekilde çalışıyoruz. Vakıflar Meclis’i
Süryani vatandaşlarımıza ait olan arsaların iadesi için dün bir
karar aldı ve tapu tescil işleminden sonra bu iadede gerçekleşmiş
olacak. Mor Gabriel Kilisesi’nin vakfına iade edilmesi. Bu çok
önemli bir adımdır ve bunu Hazine şuanda devretmek suretiyle bunu
dün vakıflar Meclis’inden geçirerek gerçekleştirmiş oluyoruz. Şimdi
tapu tescili yapılıyor. Bugüne kadar gelenler bunu niye yapmadı.
Niye yapamadı. Bakın biz burada geçen Ramazan’dan sonra bugüne
kadar yaklaşık 2,6 milyar liralık ülkemizdeki azınlıklara ait gayri
menkulleri sahiplerine teslim ettik. Bizim azınlık olarak
bulunduğumuz farklı ülkelerde biz bu mücadeleleri kolay kolay
kazanamadık, kazanamıyoruz. Ama biz bakın Türkiye’de bu iş için
kolaylaştırıcı bütün tedbirleri aldık ve bütün adımları atıyoruz.
Bakıyorsunuz bazıları çıkıyor ‘efendim diyor bu Ruhban okulu
meselesi…’ Kim ne derse desin kusura bakmayın, Bakın bizim için
Ruhban Okulu meselesi anlık meseledir. Ama biz bir şeyin iadesini
bir şeylerinde iadesini bekleme hakkına sahibiz. Şuanda Atina’da
bizim iki tane camimiz var. Osmanlı mirası. Bir tanesi Fethiye
Camisi. Dedik ki gelin bize bunu iade edin. Biz bunun
restorasyonunu yapalım. Buraya gelen Müslümanların ibadet
edecekleri bir yerleri yok. Bize kaç kez söz verdiler. On yıldır
bizim bu gündemimizdedir. Gelen bütün başbakanlarla hep bunu
konuşmuşumdur. Maalesef hala oyalanıyoruz. İkinci bir sorun
bunların bir yetim hanesi var. Büyükada’da muhteşem bir yer. Biz
hemen dava görüldü yetim haneyi kendilerine teslim ettik. O günden
bugüne kadar hala inşasına başlayamadılar. St Sinop Meclisi’nde,
Lozan’a göre konuşuyorum, enim düşüncemi söylemiyorum. St Sinop
Meclisi üyelerinin tamamıyla Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olması
lazım. Yani Bartholomeus gibi... Ben Sayın Bartholomos’a şunu
söyledim; ’Sen dışarıda papaz getir, biz bunları Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşı yapalım ve St. Sinop Meclisi de Lozan’a uygun
bir şekilde teşekkül etsin ve Şu ana kadar 17 tane gelip Türkiye
Cumhuriyeti vatandaşlığına aldığımız papaz vardır. Biz bunu da
yaptık. Gel gör ki Batı Trakya’da benim 150 bin soydaşım var. Ama
Batı Trakya’da benim 150 bin soydaşımın başmüftüsünü Yunan Hükümeti
kendi memuru gibi atıyor. Bartholomeos’u ben kendi memurum gibi
atıyor muyum. Ben nasıl Sayın Bartholomeos’u atayamıyorsam, bu hak
nasıl ki Rum Ortodokslara aitse, sen de benim oradaki başmüftümü
atayamazsın. Onu da oradaki benim Müslüman kardeşlerimin seçmesi
lazım. Yani bütün bunlar karşısında ülkemden de bazı insanlar
çıkıyor, işte ’biz Başbakanımıza güveniyoruz, bunu da Başbakanımız
çözmeliydi.’ Kusura bakma sen kimin bu noktada sözcülüğüne
soyunuyorsun? Burada bir defa hak neyse buna bakacağız. Biz Sümela
manastırını bunlara ayin için açtık, öbür tarafta Tarsus’takini
açtık. Öbür tarafta Van Akdamar’ı kendimiz inşa ettik ve açtık.
İnsaf edin ya, bütün bunları sen yap yap, sadece gel Ruhban
Okulu’nda tıkan. Onlar da gelsinler bu konuda ’evet’ desinler, eş
zamanlı adımları atalım. Biz buna varız. Ama eşzamanlı. Fethiye
Camii’nden, diğer camiden ve başmüftü seçimini birlikte aynı
zamanda yapalım, biz Ruhban Okulu’nda açarız. Bu kadar açık
konuşuyorum.”
“PARTİLERİNİN GENEL MERKEZİ ÖNÜNDE BU ANDI YAPMAYAN DEVAM
EDERLER”
İlkokullarda andın okutulmasına yönelik genelgenin bugün Resmi
Gazetede yayınlandığını ve yürürlüğe girdiğini sözlerine ekleyen
Başbakan Erdoğan, “Artık ilkokullarda, ortaokullarda böyle bir şey
söz konusu değil. Ama çok meraklı olan bazı siyasiler, siyasi
partiler var. Zannediyorum onlar haftanın her günü partilerinin
genel merkezi önünde bu andı yapmayan devam ederler” dedi.
“BU OYUNA ASLA GELİNMESİN”
Kıyafet yönetmeliğindeki değişikliğin de Resmi Gazete’de
yayınlandığını kaydeden Başbakan Erdoğan, Erdoğan, Türkiye’nin
tarihi nitelikte bir normalleşme adımını böylece atmış olduğunu
belirterek, “Fakat ben buradan tüm başörtülü kardeşlerime
sesleniyorum; süreci provoke etmeye çalışanlar olabilir, lütfen
bunları da size bırakıyorum. Bu oyuna asla gelinmesin. Onun için
valilerimizle bu konuda gerekli görüşmeler her şey yapılıyor, bu
provokasyona gelmeden inanıyorum ki başörtülü kardeşlerim de
inancının gereğini inandığı gibi yerine getirecek ve yıllardır
elinden alınan bu hakkı iade etmek suretiyle bu hakkı kullanmaya
başlayacaktır”
“BAŞÖRTÜLÜ KADINLAR GÖZYAŞLARINA BOĞULDU”
Başbakan Erdoğan’ın başörtüsüyle ilgili yaptığı konuşma sırasında
AK Parti Grup toplantısını izlemeye gelen bazı başörtülü kadınlar
gözyaşlarına hakim olamadı. Erdoğan’ın konuşmasında sırasında duygu
dolu anlar yaşan bir başörtülü bayanın uzun süre ağlaması dikkat
çekti.
Kılık kıyafet yönetmeliğindeki değişiklikle çok canlar yakan,
gençlere, onların anne babalarına çok ağır acılar yaşatan bir
uygulamanın bir karanlık dönemin böylece sona erdiğini ifade eden
Başbakan Erdoğan, konuşmasına şöyle devam etti:
“Şunu burada tüm samimiyetimle vurgulamak istiyorum; hiç kimseye
imtiyaz vermiyoruz, tam tersine yıllarca esirgenen bir insan
hakkını, bir inanç hakkını nihayet bugün hak sahiplerine teslim
ediyoruz. Yıllardır öz yurtlarında garip, öz vatanlarında parya
muamelesi gören bu ülkenin çocuklarına, bu ülkenin öz be öz
evlatlarına kendi vatanlarında özgürce yaşayacakları bir zemini,
imkan ve fırsat eşitliğini sunuyoruz. Türkiye’nin yakın tarihindeki
kara bir lekeyi, Türkiye’nin tarihine ayrımcılık lekesi olarak
geçmiş kara bir gölgeyi kaldırıyor, sadece başörtülülerin değil, 76
milyonunun tamamının ufkunu bugün daha da genişletiyor, daha da
aydınlatıyoruz. Bu kısıtlamanın kalkması sadece ve sadece bir
normalleşmedir. Bu baskının, bu dayatmanın kalkması, sadece ve
sadece eşitliğin tesis edilmesidir. 76 milyonun arasına sokulan
başörtülü, başı açık ayrımı ve ayrımcılığını artık ortadan
kaldırıyoruz. Benim başı açık kardeşim de başı örtülü kardeşim de
bundan sonra rahat rahat aynı yerde ve birlikte çalışmanın hazzına,
mutluluğuna ereceklerdir. Devlet vatandaşına bakarken, muteber ve
muteber olmayan, öz evlat , üvey evlat muamelesi yapıyordu. Devlet
vatandaşına bakarken bu ayrımı yapıyordu. Devlet vatandaşına yaşam
tarz, kılık kıyafet, resmi tarih, resmi ideoloji dayatıyordu. Biz
bugün devletin bu çarpık bakışına bir son veriyor, 76 milyonun
devlet nazarında bir ve beraber olması için tarihi bir adım
atıyoruz.”
“ELBETTE BIRAKILAN VE BIRAKILMAK ZORUNDA KALINAN O OKULLARIN KAYBI
TELAFİ EDİLEMEYECEK”
Erdoğan, “Elbette bırakılan ve bırakılmak zorunda kalınan o
okulların kaybı telafi edilemeyecek. Elbette gurbette geçen
yılların, vatan, sıla, aile hasretinin telafisi mümkün olmayacak.
Üniversite kapılarında, ikna odalarında onurlarına dokunulan
kızlarımızın yaraları elbette kapanmayacak. Hıçkırıklarla dökülün
gözyaşları elbette geri gelmeyecek. Mahkemelerde, gözaltılar da,
hapishanelerde, hücrelerde tüketilen hayatlar elbette geri
verilemeyecek. Titreyen elleriyle, gözlerinde damlalarla
başlarındaki örtüyü çıkarmak zorunda kalan, itilen, kakılan,
horlanan kız çocuklarının daha genç yaşta kırılan eğitim şevkleri
elbette tamir edilemeyecek. Pencerenin kenarında okula, işe giden
arkadaşını seyreden, kalbi ağlayan kadınların iç çekmeleri elbette
telafi edilemeyecek. Ancak inanıyorum ki bugün başlayan
normalleşme, bugün başlayan yeni demokratik özgür süreç, hepimiz,
milletimiz için bir teselli, gelecek nesiller için güvence
olacaktır. Bizlere, 76 milyon Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının
her birine bugünleri gösteren rabbime hamdolsun. Bu demokratik ve
özgür neticeye ulaşmamızda katkısı olanlara, özellikle bu insan
hakkının yıllarca çileli mücadelesini verenlere selam olsun. Rabbim
Türkiye’ye böyle acılar yaşatmasın diyor, bu tarihi düzenlemenin
hayırlı olmasını diliyorum” diye konuştu.
(İHA)