Erdoğandan montrö vurgusu

Abone ol

Erdoğan, Ulusa Sesleniş'te Türkiye'nin çevresinde yaşanan sıcak gelişmelere dikkat çekerken iki konunun altını çizdi.

Başbakan Erdoğan, aylık Ulusa Sesleniş programında Türkiye'nin çevresinde yaşanan sıcak gelişmelere dikkat çekerken iki konunun altını çizdi.

Erdoğan, televizyonlarda yayımlanan ''Ulusa Sesleniş'' konuşmasında, eylül ayında ilköğretim ve liselerde yeni eğitim dönemi başladığını belirterek gerek Milli Eğitim Bakanlığının, gerekse okul yöneticilerinin ve öğretmenlerin sorunsuz bir başlangıç için gerekli hazırlıkları yaptığını ve tedbirleri aldığını söyledi.

Başbakan Erdoğan, öğrencilerin ve velilerin de hazırlıklarını tamamladıklarına inandığını ifade ederek, öğrencilere başarı, yeni dönemin aileler ile eğitim camiasına hayırlı olmasını diledi.

''Sadece hava şartları bakımından değil, bölgesel ve küresel gelişmeler bakımından da sıcak bir yaz dönemi geçirdik'' diyen Erdoğan, şöyle devam etti:

''Millet olarak içeride ve dışarıda karşı karşıya bulunduğumuz önemli meseleler var. Yönetilmesi gereken sorunlarımız, aşılması gereken hedeflerimiz var. Asla rehavete kapılmadan, kendimizi yenileyerek, hep birlikte meselelerimize odaklanarak kararlı ve dinamik bir şekilde çalışmamız gereken bir döneme giriyoruz. Bu meseleler içinde öncelik arz edenlerin birisi küresel risklere ve iç gelişmelerin olumsuz etkilerine rağmen ekonomik büyümemizin devamını temin etmektir. Güven ve istikrar ortamının güçlendirilmesi bu bakımdan büyük önem taşıyor.''

TERÖRÜ ETKİSİZ KILMAYA DEVAM EDECEĞİZ

Konuşmasında, ekonomideki son gelişmeler bahsine daha sonra ayrıntılı olarak döneceğini ifade eden Başbakan Erdoğan, ''Ancak bir diğer önceliğimiz birlik ve beraberliğimize kast eden bölücü terörle mücadeledir. Siyasi, askeri, ekonomik, sosyo-kültürel ve psikolojik her alanda uygulamaya geçirdiğimiz tedbirlerle terör örgütünü içeride ve dışarıda yalnızlaştırmaya, etkisiz kılmaya devam edeceğiz'' diye konuştu.

''ULUSAL PROGRAM'' HAZIRLIKLARI

Dış gündemlerinde önemli konuların yer aldığını anlatan Başbakan Erdoğan, şunları kaydetti:

''Önümüzdeki dönemde hep birlikte dikkatlerimizi yoğunlaştırmamız gereken konulardan biri AB katılım sürecimizdir. Yeni bir Ulusal Program hazırlamak için çalışmalarımızı başlattık. Bu çalışmada herkesin katkı ve katılımına büyük önem veriyoruz. Dışişleri Bakanı arkadaşım, siyasi partileri ziyaret ederek katkılarını talep edecek. Sivil toplum örgütleriyle de birlikte çalışmaya devam edeceğiz.

Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devleti olan cumhuriyetimizin kuruluş idealleri doğrultusunda Türkiye, stratejik bir tercih olan AB tam üyeliği yolunda ilerleyişini sürdürecektir.''

KKTC VE MÜZAKERELERİN YENİDEN BAŞLAMASI

Başbakan Erdoğan,  Kıbrıs'ta kalıcı, kapsamlı ve adil bir çözüm perspektiflerini koruduklarını anımsatarak, ''KKTC Cumhurbaşkanı Sayın Talat'la 28 Ağustosta Ankara'da yaptığımız görüşmede son gelişmeleri ele aldık. Müzakerelerin yeniden başlamasını iyi bir başlangıç olarak değerlendiriyoruz. Anavatan ve garantör ülke olarak, ortaya koyduğumuz temel parametreler çerçevesinde KKTC'nin maruz kaldığı haksızlıkları sona erdirmek için bu süreci de hassasiyetle yürütüyoruz'' diye konuştu.

Erdoğan, bu gelişmelerin yanında ne yazık ki, bölgede yeni bir sıcak çatışmanın ortaya çıktığını vurgulayarak, sözlerine şöyle devam etti:

''İlgili aktörlerin gidişatı zamanında fark ederek çatışmayı önleyememiş olmaları üzücüdür. Bu tehlikeli tırmanış sadece bölgemizde barış ve istikrarı tehdit etmemekte, aynı zamanda küresel düzen için de çok ciddi bir tehdit oluşturmaktadır. En azından bundan sonra tarafların aklı selim ve basiretle diplomatik bir çözüm üretmeleri için Türkiye olarak sorumluluğumuzu yerine getirmeye çalışıyoruz. Diyoruz ki, uluslararası ilişkilerde kimse kazancını başkasının kaybında aramamalıdır. Esasen hiçbir sıcak çatışmanın mutlak kazananı da yoktur. Derin bir tarihe sahip ihtilafları kışkırtacak şekilde Kafkaslarda barış ve istikrarın bozulması, küresel barış ve istikrar açısından da çok ağır sonuçlar doğuracaktır. Tüm tarafları, az ya da çok herkesin kaybedeceği, herkesin bedel ödeyeceği çatışmacı bir güç yarışından kaçınmaya, bunun yerine, herkesin kazançlı çıkacağı, işbirliğine dayalı bir rekabete davet ediyoruz.

"KAFKAS İSTİKRAR VE İŞBİRLİĞİ PLATFORMU'' ÖNERİSİ

''Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'' önerilerinin bu çabalarının ürünü olduğuna dikkat çeken Başbakan Erdoğan, şöyle konuştu:

''Rusya ile Gürcistan arasındaki çatışmanın çok sayıda masum sivilin ölümüne neden olması bizim için büyük bir üzüntü kaynağı olmuştur. Yine bu çatışmaların, bölgede istikrarı bozacak tehlikeli gelişmelere zemin hazırlamasından dolayı da ayrıca endişe duyuyoruz. Bölgede kalıcı ateşkesin sağlanması, barış ve istikrarın Kafkaslara bir an önce geri dönmesi için ülke olarak üstümüze düşeni yapmaya devam edeceğiz. Bildiğiniz gibi bu çerçevede, çatışmanın sıcak günlerinde hem Rusya Federasyonu hem de Gürcistan'a giderek sağduyu ve itidal telkin ettik.

Moskova'da Başkan Medvedev ve Başbakan Putin ile Tiflis'te de Cumhurbaşkanı Saakaşvili ile yaptığımız görüşmelerde, bir an önce ateşkesin sağlanması ve diplomatik müzakerelerin başlatılması yönündeki beklentimizi ilettik. Kafkasya bölgesi, kaynağını geçmişten alan ihtilaflara sahip, istikrarın zaman zaman gün yüzüne çıkan gerilimlerle bozulduğu zor bir coğrafya... Bu zorlukların aşılması, bölgeye barış ve istikrarın kalıcı olarak yerleşmesi için bölge ülkeleri arasındaki diyaloğun çok sağlam bir zeminde süreklilik kazanması gerekiyor. Bu çerçevede, Rusya ve Gürcistan ziyaretlerimde Sayın Medvedev, Sayın Putin ve Sayın Saakaşvili'ye Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu'nu birlikte oluşturmayı teklif ettim. Bu önerimizin başta Rusya Federasyonu ve Gürcistan olmak üzere diğer bölge ülkeleri tarafından da paylaşılacağına inanıyoruz. Nitekim girişimimiz çerçevesinde, 20 Ağustosta Azerbaycan'a da bir ziyaret gerçekleştirdik. Kafkas İstikrar ve İşbirliği Platformu önerimizi Cumhurbaşkanı Sayın İlham Aliyev'le de değerlendirme imkanı bulduk. Sayın Aliyev'in de önerimize olumlu yaklaştığını görmekten memnuniyet duyduk.''

GÜRCİSTAN'IN TOPRAK BÜTÜNLÜĞÜ

Erdoğan, bu bölgede barışın ve istikrarın kalıcı biçimde tesisinin dünya barışı için de son derece değerli bir kazanım olacağını belirterek, şöyle konuştu:

''Bu bilinçle çabalarımızı sürdüreceğiz ve şu anda gerek Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı gerekse Dışişleri Bakanımız Gürcistan Dışişleri Bakanı bu ara bir araya geliyorlar ve görüşmeleri şimdiden hassasiyetle başlatmak suretiyle devam ettirecekler. Türkiye, Gürcistan'ın uluslararası hukuk çerçevesinde bağımsızlığına, egemenliğine ve toprak bütünlüğüne önem atfetmektedir. Beklentimiz başta Güney Osetya olmak üzere bölgedeki sıcak çatışma noktalarının ivedilikle huzura kavuşması ve taraflar arasında diplomatik diyalog kanallarının bir an önce açılmasıdır.''

MONTRÖ ANLAŞMASININ İHLAL EDİLMEMESİNİ TAKİP EDİYORUZ

Bu süreçte deniz yoluyla boğazlar üzerinden Gürcistan'a insani yardım sevkıyatının da, Karadeniz'de yeni gerilimlere yol açmadan tamamlanmasını beklediklerini vurgulayan Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:

''Bu aşamaya kadar olduğu gibi bundan sonra da Montrö Anlaşması'nın getirdiği sınırlamalara harfiyen riayet edilmesi büyük önem taşıyor. Montrö'ye göre, sahildar olmayan ülkelerin bulunduracağı gemilerin toplam 45 bin tonu geçmemesi gerekmektedir. Şimdiye kadar Karadeniz'deki gemilerin toplam tonajı bunun çok çok altında, 28 bin 400 ton civarındadır. Anlaşmanın her hangi bir şekilde ihlal edilmemesini hassasiyetle takip ediyoruz.''

SURİYE, IRAK VE İRAN İLE İLİŞKİLER

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, ağustos ayı içinde çeşitli ülkelerden önemli liderleri, devlet adamlarını da Türkiye'de misafir ettiklerini anımsatarak, şunları kaydetti:

''Bu misafirlerimizden biri, davetimize icabet eden Suriye Cumhurbaşkanı Sayın Beşşar Esad oldu. Kendisiyle yaptığımız görüşmelerde bölgesel meselelerden iki ülke arasındaki ilişkilere kadar pek çok konuda fikir alışverişinde bulunduk. Bunlar arasında başta Irak'ta istikrarın sağlanması, Suriye-İsrail barış görüşmeleri ve Suriye-Lübnan ilişkilerinin normalleşmesi gibi konular yer almıştır. Türkiye ile Suriye arasındaki yakın diyaloğun sadece iki ülke ilişkileri için değil, bölge barışı ve istikrarı için de çok önemli olduğuna inanıyoruz. Bölgedeki ülkelerin birbirini daha iyi anlaması yaşadığımız coğrafyadaki sıkıntıların ortadan kaldırılmasına çok önemli katkılar sağlayacaktır.

Aynı yaklaşımla Irak yönetimiyle de yakın temaslarımızı sürdürüyoruz. Bu çerçevede ağustos ayı başında ülkemize bir ziyarette bulunan Irak Cumhurbaşkanı Birinci Yardımcısı Sayın Tarık Haşimi ile de bir görüşme yaptık. Sayın Haşimi ile başta Kerkük'te yaşanan son olaylar olmak üzere birçok konuda karşılıklı fikir alışverişinde bulunduk.

Yine ağustos ayı içinde ülkemizi ziyaret eden İran Cumhurbaşkanı Sayın Ahmedinejad ile yaptığımız görüşmelerin de çok yararlı olduğunu ifade etmek istiyorum. İran ile Türkiye arasındaki ticaret hacminin bu yıl sonu itibariyle 10 milyar dolar seviyesine ulaşacağını tahmin ediyoruz. 2011 hedefimiz iki ülke arasındaki ticaret hacmini 20 milyar dolar seviyesine yükseltmektir. Sayın Ahmedinejad ile yaptığımız görüşmelerde bölgesel meselelerin yanında iki ülke arasındaki ticari ilişkilerin geliştirilmesine yönelik konularda da önemli açılımlar sağladık. İki ülke arasında yatırımları karşılıklı olarak arttırmak ve ekonomik işbirliği imkanlarını geliştirmek noktalarında mutabakata vardık.''

1923'TEN 2008'E KADAR İHRACATIN SEYRİ

Başbakan Erdoğan, Türkiye ekonomisinin, bugün, geçmişindeki hiçbir dönemle kıyaslanamayacak düzeyde iyi bir seyir izlediğini belirterek, şunları kaydetti:

''Sadece şu rakamlara dikkatinizi çekmek istiyorum: 1923 yılında Türkiye'nin toplam ihracatı 51 milyon dolardı. 1930 yılında bu rakam 71 milyon dolara yükseldi. 1940 yılında ulaşabildiğimiz rakam 81 milyon dolar oldu. 1980 yılı sonunda ihracatımız 2 milyar 910 milyon dolar, 1990 yılında ise 13 milyar dolar oldu. 2002 yılına geldiğimizde toplam ihracatımız 36 milyar dolar seviyesinde idi. Yani Cumhuriyet tarihimiz boyunca, 79 yıllık sürede ihracatımız 36 milyar dolar seviyesine kadar ulaşabilmişti.

Bu rakamı, 2007 yılı sonunda 107 milyar dolara yükselttik. Bugün ise geriye dönük 12 aylık ihracatımız tam 127 milyar dolar. Bununla da yetinmiyoruz. Cumhuriyetimizin kuruluşunun 100'üncü yıl dönümünde, 2023 yılında hedefimiz, 250 milyar dolar ihracat. Bunu başarabiliriz... Yeter ki, ülkemize, ülkemizin zenginliklerine, ülkemizin dinamik iş gücüne, ülkemizin girişimcilerine inanalım. Yeter ki, birbirimize bağlılığımızı hiç yitirmeyelim. Bir ve beraber olursak, aşamayacağımız hiçbir engel, ulaşamayacağımız hiçbir hedef olmadığını o zaman hep birlikte göreceğiz.''

YTL'DEN TL'YE

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, 2002 yılı sonunda, Türk Lirası'ndan 6 sıfır atacaklarını ifade ettikleri zaman birçok kişinin buna inanmadığını ifade ederek, sözlerini şöyle devam etti:

''Bunu ulaşılamaz bir hayal olarak görenler vardı. Enflasyonla mücadelemizi kararlılıkla sürdürdük, enflasyonu belli bir seviyeye çektik ve paradan sıfır atılması için gerekli zemini oluşturduk. 2004 yılında paradan sıfır atılmasına ilişkin yasayı çıkardık, çok başarılı bir operasyon gerçekleştirdik ve 1 Ocak 2005'ten itibaren de paramızdan 6 sıfırı attık. Milletimiz, çok şükür, çok kısa bir zaman içinde bu yeni banknotlara, yeni paralara uyum sağladı.

2005, 2006, 2007 ve 2008 yılları bir geçiş dönemi, alışma dönemiydi. Şimdi, 1 Ocak 2009 itibariyle bu geçiş dönemini tamamlıyoruz ve yeniden TL'ye dönüyoruz. Yapılacak operasyon, paralarımızın başındaki 'Y' harfini atmaktan ibaret olacak. Hiçbir karışıklığa, hiçbir tartışmaya mahal vermeden, bu adımı da inşallah tamamlayacağız. Hazine Müsteşarlığımız ve Merkez Bankamız bu operasyonla ilgili çalışmalarını sürdürüyorlar. 1 Ocak 2009 itibariyle büyük bir operasyonu, dünyaya örnek olacak, literatüre girecek bir süreci tamamlamış olacağız.

Bugün Türk Lirası, taşıdığı değerle, taşıdığı saygınlıkla, güçle, dünya para birimleri arasındaki haklı yerini almış durumda. Düne kadar krizlerle boğuşan Türk ekonomisi, bugün layık olduğu, özlediğimiz, arzuladığımız seviyelere ulaşıyor.

Bugün Türkiye ekonomisi dünyanın en büyük 17'inci ekonomisi konumundadır. Bugün Türkiye ekonomisi, Avrupa'nın en büyük 6'ıncı ekonomisi konumundadır. Bugün Türkiye'nin müteahhitlik sektörü, Çin ve ABD'den sonra dünya genelinde üçüncü sırada yer almaktadır. Bunlar Türkiye'nin ekonomik istikametinin doğru olduğunun bariz işaretleridir.''

Erdoğan, ''Ulusa Sesleniş''i, ''Hafta başından itibaren idrak edeceğimiz barış ve hoşgörü ayı mübarek Ramazan'ın da ülkemiz, milletimiz, İslam alemi ve insanlık için hayırlara vesile olmasını Allah'tan temenni ediyorum'' diyerek tamamladı.

Günün Önemli Haberleri