Erdoğan'dan 'Kamusal' isyan
Abone olNATO Zirvesi sırasında Sezer tarafından liderlere verilen yemeğe eşsiz çağrılan Başbakan Erdoğan, bu konuda ilk kez konuştu. İşte Erdoğan'ın çarpıcı açıklamaları:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün akşam ''Teke Tek'' adlı
programda Fatih Altaylı'nın sorularını yanıtladı. İşte Erdoğan'ın
İmam Hatip'lerden başörtüsüne, siyasetten ekonomiye çarpıcı
açıklamaları. Başbakan Erdoğan, ''bedel ödemeye hazır olmadıkları''
şeklindeki sözlerinin ne anlama geldiğinin sorulması üzerine,
Birlik Vakfı'nın sempozyumunda yaptığı konuşmada, kendisinin
gündeminin imam hatip değil, meslek liseleri olduğunu söylediğini
kaydetti. Erdoğan, şöyle konuştu: ''Sürekli bir şeyi vurguluyorlar.
Meslek lisesi ifadesi bizden çıktığı zaman hemen bunu imam hatip
yapıyorlar... İmam hatiplerin meslek liseleri içinde oranı yüzde 5.
Ama Türkiye'de ara eleman noktasında meslek liselerinin işlevinin
artması lazım. Bunu bütün gelişmiş dünya ülkelerinde görüyoruz. Bu
iş böyle olmasına rağmen ne yazık ki, bu işi ya biz anlatamadık
veya anlaşılamadı. Sempozyumda söylediğim ise: Bedel ödemek veya
ödememek değil, ben bu öğrencilere veya halkıma bedel ödettirmem.
Çünkü ben sorumluluk mevkiinde olan bir insanım. Sorumluluk sahibi
olan bir insan bedel ödettirmez. Arkasından şunu da söyledim:
Vatandaşım bu konuda bu işe önce kendisinin sahiplenmesi lazım.
Meslek lisesi mezunları veya meslek liselerinde okuyan çocukların
anneleri ve babaları bu işe benim beklediğim sahiplenmeyi
göstermedi dedim. İmam hatipler konusunda kamuoyu araştırması
yaptırdığını da kaydeden Erdoğan, ''Toplumsal mutabakatı yakalamam
lazım ki, bir siyasetçi olarak sorumluluk noktasında olarak o işin
üzerine daha farklı bir şekilde gideyim'' dedi. İmam hatipler
konusunda muhalefetin kapalı olduğunu belirten Erdoğan, konuyu
zamana yaymanın daha isabetli olacağını söyledi. Erdoğan, ''Bu
konunun sadece imam hatip meselesi olmadığını göstermek için gayret
sarfediyorum. Beklediğim desteği göremeyince zamana bırakılmasının
çok daha faydalı olacağına inanıyorum. Ülkemde arzum şu: Toplumsal
mutabakatı yakalamak. Ama zaman içerisinde toplumsal mutabakatı
yakalayacağıma inanıyorum'' dedi. İmam hatipleri kapatmayı,
sınırlamayı, imam hatipleri kökten değişim yaparak mesleğin odağı
olmaktan çıkarmayı düşünür müsünüz?'' sorusunu ise Erdoğan şöyle
yanıtladı. ''Türkiye'de kavramlar kargaşası var. İşimize geldiği
zaman sahipleniyoruz, işimize gelmediği zaman sahiplenmiyoruz. Bu
konunun Türkiye'de uzmanları var. Önüne gelen, ağzı olan konuşuyor.
İlgisi alakası olan, olmayan, din, diyanet bilmeyen konuşuyor. Bir
toplumun dini değerlerle ilgili ihtiyacı var. Yok mu?. Anayasamızın
24. maddesi çok açık, bütün bunlara rağmen bütün bunları işine
geldiği gibi yorumlayanlar var. Bir ülkede devletin en önemli
görevlerinden bir tanesi de o ülke halkına dini eğitimi, öğretimini
vermektir. Ama diyorlar ki yapmayın. Siz bunu vermediğiniz zaman
illegal yapanlar devreye girer. Sizin yasak koyduğunuz o yapılar
kendileri için müşteri bulmaya başlar, yer altına girer. Batı
toplumlarında, gelişmiş ülkelerde, devletin, özel sektörün ve
kilise vakıflarının okullarının görüldüğüne ve herhangi bir
yasaklamanın söz konusu olmadığına dikkati çeken Erdoğan, şöyle
devam etti: ''Bizde ülkenin ileri gelenleri caminin semtine
uğramazlar. Uğradığı zaman bazı değerlerini kaybettiğini düşünür
veya elden gidiyor diye düşünür. Eski ABD Başkanı Ronald Reagan'ın
cenaze töreninde ABD'nin en büyük katedralinin içindeydik. Herkese
dağıtılan ilahi kitabı vardı, ilahilere katılarak, okudular. Hiçbir
kutsalları veya değerleri kaybolmadı, ellerinden gitmedi. Bizde ise
bu endişe niye, niçin biz bu noktada rahat olamıyoruz. Bu
değerlerimizi kaybetmek mi iyi, yoksa yakalamak mı iyi. Doğru,
gerçek olduğu şekilde yakalamak. Türkiye'nin Cumhuriyet'ten bu yana
ortaya koyduğu yönetim tarzı ve bu yönetim tarzını benimsemiş
iktidarlar olduğunu ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti: ''Biz de
ortada yönetim tarzını icra ediyoruz. O dediğimiz zihniyetler aynı
şeyi bizim için de söylüyorlar. Yahu kardeşim ben senin yaşadığın
gibi yaşamaya mecbur muyum, değilim ya... Ben sana ne kadar saygı
duyuyorsam, sen de bana o kadar saygı duy. Ben senden bunu
istiyorum. Bu konuda rahat olun. Birbirimize bu noktada destek
olalım. Ele ele, omuz omuza olalım. Biz bunu yakaladığımız zaman
bizi kimse tutamaz. Çok çabuk büyürüz. Batı, nüfusumuz ihtiyarladı
diyor. Ama bizim en büyük sermayemiz dinamik bir nüfusumuz var. Biz
bu dinamik nüfusa ufuk, umut vermezsek, ona bu performansını,
vatanı, milleti, o değerleri, o kutsalları için kullanmasını,
harcamasını öğretemezsek... Ben ülkemin bunu yapabileceğini
görüyorum. Biz bu değerleri de koruyacağız, Cumhuriyet'in de o
kendine has değerlerine de sahip çıkmak suretiyle biz ülkemizin o
arzuladığımız muasır medeniyetler seviyesine çıkmasına mecburuz.
Biz bunu görürüz, görmeyiz, ama biz bunun tohumlarını atmaya
mecburuz.'' - Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in NATO Zirvesi
sırasında devlet ve hükümet başkanlarına verdiği yemeğe eşinin
davet edilmemesi ile ilgili soruları da cevaplayan Başbakan
Erdoğan, dünyanın hiçbir ülkesinde ‘kamusal alan’ diye bir
tanımlama olmadığının altını çizdi. Yemeğe tek başına davet
edilince üzüldüğünü; ancak sabrettiğini dile getiren Erdoğan şöyle
devam etti: “Dolmabahçe Sarayı kamusal alan değildir. O zaman bütün
parklar kamusal alan olur. Biz ABD’yi ziyaretimizde Devlet Başkanı
Bush’a misafir olduk. Hiç böyle bir sorun yaşamadık. Halk bu
milletvekillerini eşlerinin başörtülü veya başı açık olduğunu
bilerek seçti. Dolayısıyla bu tavırlar halka karşı etik değil. Biz
bu ülkenin insanları değil miyiz? Ben dünyanın birçok ülkesinde
eşimle birlikte başbakanlarla yemek yedim. Kendi ülkemde niye bunu
yapamıyoruz.”