Erdoğan'dan Iğdır Dağlıca saldırıları açıklaması
Abone olIĞDIR Dağlıca saldırısı sonrası açıklama yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan çözüm süreci için 'tek çözümün silahların bırakılması' olduğunu, bunun dışında görüşülecek konu kalmadığını ifade etti.
PKK terör saldırıları ve
şehitlerimizle ilgili olarak YÖK kabulunde konuşan Erdoğan PKK ve
çözüm sürecine ilişkin "Devletin razı olacağı tek çözüm silah
bırakılması, artık bunun dışında görüşecek hiçbir şey yok"
diyerek son noktayı koydu.
Iğdır ve Dağlıca'daki terör saldırılarında çok sayıda şehit
verildi. Dağlıca şehitleri son yolculuğuna uğurlanırken, Iğdır'dan
14 güvenlik görevlisinin şehit düştüğü bir başka terörist saldırı
haberi geldi. Hain saldırılarınardından YÖK kabulünde
kritik açıklamalar yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan,
"Şairin dediği gibi, bu ülkede şehitler tepesi hiç boş kalmadı,
öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak"
dedi.
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, YÖK Başkanı Prof. Dr. Yekta
Saraç, YÖK Yönetim Kurulu üyeleri ve üniversite rektörlerini
Cumhurbaşkanlığı Sarayı'nda kabul etti.
ÇÖZÜM SÜRECİ İÇİN NOKTAYI KOYDU
Erdoğan, "Bu saatten sonra
devletin ve milletin razı olabileceği tek çözüm terör örgütünün
silahlarını bırakmasıdır. Ya devlete teslim edilecek ya da üstüne
beton dökülüp kullanılamaz hale gelecektir. Artık bunun dışında
görüşülecek hiçbir şey yoktur. Devlet de millet de gereken sabrı
göstermiştir. Somut adım atacak olan terör örgütüdür. Terör
örgütünün silah bırakması konusunda en büyük görev bölgede yaşayan
halkımıza düşüyor" diye konuştu.
"YAPTIĞIM HER ŞEYİN HESABINI VERMEYE HAZIRIM"
"Şahsen, yaptığım her şeyin hesabını bu dünyada milletime, öbür dünyada Rabbime vermeye hazırım" diyen Erdoğan, "Bunun yeri sandıktır, seçimlerdir. İşte şimdi bir Kasım var. İnanıyorum ki milletim bunun hesabını sandıkta soracaktır" ifadesini kullandı.
İşte Erdoğan'ın o konuşmasından çarpıcı satırlar:
ERDOĞAN'DAN BAŞSAĞLIĞI AÇIKLAMASI
Pazar günü Dağlıca bölgesinde yapılan saldırıda 16 askerimizi şehit
verdik. Bu sabah da Iğdır’da düzenlenen bombalı saldırıda 14
polisimizi şehit verdik. Dağlıca’da şehit düşen aralarında
yarbayımızın da bulunduğu askerlerimizle, polislerimize Allah’tan
rahmet yakınların TSK’ya emniyet teşkilatımıza ve milletimize baş
sağlığı diliyorum.
"BU ÜLKEDE ŞEHİTLER TEPESİ HİÇ BOŞ KALMADI"
Dağlıca’da kaybettiğimiz 16 askerimiz ve Iğdır’da yitirdiğimiz 14
polisimiz, Türkiye’nin bölücü terörle mücadelesinde verdiği
şehitler kervanına katıldılar. Ay yıldızlı bayrağımızı
dalgalandırmanın, istiklal marşımızı okuyabilmenin, özgürlüğümüzü
muhafaza etmenin bedelini ödemeye devam ediyoruz. Şairin dediği
gibi “Bu ülkede şehitler tepesi hiç boş
kalmadı” öyle anlaşılıyor ki boş da kalmayacak.
Bütünüyle şehitlerimizin toprağa akan her damla kanı, bu
coğrafyayı tescil eden birer mühürdür.
"TÜRKİYE BİZİM ORTAK SEVDAMIZ, ORTAK GEÇMİŞİMİZ, ORTAK
GELECEĞİMİZDİR"
Milletimizi Anadolu coğrafyasından atmak isteyenler bugüne kadar
hep hezimete uğradılar. Birliğine dirliğine göz dikenler aynı
hüsranı yaşayacaktır. Bu vesileyle hangi kökene, hangi meşrebe
sahip olursa olsun tüm milletime, siyasetçilerine, medya
mensuplarına, aydınlara, akademisyenlere, STK temsilcilerine
seslenmek istiyorum. Her karışıyla Anadolu ve Trakya toprakları
hepimizin ortak vatanıdır. Bu ülkenin ve bu devletin 78 milyon
vatandaşımızın her birine ihtiyacı var. Aynı şekilde bu ülkeye yani
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ne de hepimizin ihtiyacı var. Ülkesini
ve devletini kaybedenlerin yürek yakan görüntülerini her gün
televizyonlarda seyrediyoruz. Türkiye bizim ortak sevdamız, ortak
geçmişimiz, ortak geleceğimizdir.
"TSK HEPİMİZİN ORDUSUDUR"
Ülkemize sahip çıkmak hayatımızın diğer alanlarındaki tüm
farklılıklardan ayrı olarak her birimizin ortak sorumluluğudur.
Bunun için birliğimize sahip çıkmalıyız. Yani yerli olmalıyız.
Yerlilik, bu ülkenin menfaati için, gerektiğinde kendi
çıkarlarımızdan vazgeçmemizi gerektirmektedir. Unutmamalıyız ki
TBMM hepimizin meclisidir. Hükümet hepimizin hükümetidir.
TSK hepimizin ordusudur. Devletin diğer
tüm kurumları da milletimizin tamamına aittir. Yöntemde söylemde
anlaşamıyor olabiliriz. Ama hedeflerimiz konusunda birlik
olmalıyız. Siyasette rekabet başka bir şeydir. Ülkenin ve milletin
bekası söz konusu olduğunda bir araya gelmek başka şeydir.
“ÜLKEMİN GELECEĞİ SÖZ KONUSU OLDUĞUNDA BENİM İÇİN DİĞER
HER ŞEY TEFERRUATTIR”
Ben hayatımın hiçbir döneminde siyasi rekabetten kaçmadım, kaçmam.
Ama ülkemin geleceği söz konusu olduğunda benim için diğer her şey
teferruattır. Herkesin de bu anlayışta olmasını ben de temenni
ederim.
"DEVLETİ VE HÜKÜMETİ ELEŞTİRMEK ELBETTE HERKESİN
HAKKIDIR"
Bölücü terör örgütünün ve diğer terör örgütlerinin saldırılarını,
ama fakat gibi kaçma yolları kullanmadan açıkça mertçe samimiyetle
kınamayan herkesin bu ülkeyle bu milletle olan bağında sorun
vardır. Milletimiz dimdik ayaktayken, güvenlik güçlerimiz
mücadelelerini yürütürken, moral bozmaya, gönülleri karartmaya
yönelik her söz tavır, sadece terörün amacına hizmet eder. Devleti
ve hükümeti eksik yapılan işleri eleştirmek elbette herkesin
hakkıdır. Fakat ülkesine ve milletine karşı sorumluluklarını yerine
getirmeyen muhalefetin medyanın aydınların da aynı şekilde
murakebeye tabii tutulması gerekmiyor mu?
"SIRTINI TERÖR ÖRGÜTÜNE DAYAMAKTA BEİS GÖRMEYEN PARTİNİN
HİÇ Mİ SORUMLULUĞU YOKTUR?"
Bugün Türkiye siyasi belirsizlikten geçiyorsa bunun sorumlusu
iktidar partisi veya bir kişi midir? Sırtını terör
örgütüne dayamakta beis görmeyen siyasi partinin yaşananlarda hiç
mi sorumluluğu yoktur? Hesaplaşmacı ve dayatmacı
tutuma giren muhalefet partilerinin hiç mi sorumluluğu yoktur?
Soruyorum, ulusal veya uluslararası tüm dünyada Tayyip Erdoğan
düşmanlığını, devletin varlığına yönelik tehditler karşısında dahi
terör örgütüyle, paralel örgütle aynı çizgide hizalanmaya
vardıranların sorumluluklarını görmezden gelebilir miyiz?
"ERDOĞAN FANİDİR"
Halbuki Tayyip Erdoğan fanidir. Ama bu ülke, bu devlet bizden
sonraki nesillere de lazımdır. Yarın bizler toprak olup
gittiğimizde, çocuklarımıza torunlarımıza güçlü bir ülke bırakmak
hepimizin en başta gelen görevi değil midir? Unutulmamalıdır ki
söylenen her söz, tutum, tarihe atılan bir imzadır. Geçmişteki
yanlışlarıyla, hatalarıyla, gafletleriyle, ihanetleriyle ülkemizin
bugününe etki yapmış olan herkes bu kıstaslarla
değerlendirilmektedir.
ERDOĞAN'DAN ÇARPICI 2. VİYANA KUŞATMASI
ÖRNEĞİ
İkinci Viyana kuşatması sırasında, kendince Osmanlıya ders vermek
isteyen Murat Giray’ın ihanetinin sonuçlarını çok iyi biliyoruz.
Bulgar ordusunun, iç siyasi çekişmeden “Enver
gireceğine, Bulgar girsin” diyenlerin ihanetini çok
iyi biliyoruz.
"ERDOĞAN KAYBETSİN DE TÜRKİYE'DE NE OLURSA
OLSUN..."
“Erdoğan kaybetsin de Türkiye ne olursa
olsun” gibi bir akıl tutulmasına kapılanların
olduğunu görüyoruz. Şahsen ben yaptığım her şeyin hesabını bu
dünyada milletime, ebedi dünyada rabbime vermeye hazırım. İşte
şimdi önümüzde 1 Kasım var. Milletimiz inanıyorum ki bütün bu
olanların hesabını birilerine soracaktır. Diğer zamanlarda, hele
terör gibi hayati meselede ihtiyacımız olan birliktir,
beraberliktir. Türkiye’nin iktidar partisi kadar muhalefet
partilerine de ihtiyacı vardır.
"BU DEMOKRASİ VE ÖZGÜRLÜK MESELESİ
DEĞİLDİR"
Dünyanın hiçbir yerinde ne siyasetçilerin, ne medyanın, ne de
aydınların kendi devletinin aleyhinde yalanla iftirayla gerçek dışı
algılar oluşturarak çalışma hakkı yoktur. Bu demokrasi ve özgürlük
meselesi değildir. Tam tersine bu kendi ülkesine yabancılaşma,
ihanet sorunudur. Al bayrağa sarılı tabutlarını omuzlarımızda
taşıyarak toprağa verdiğimiz her şehidimizin acısı yüreğimizi yaksa
da milletimiz müsterih olsun diyorum.
"DEVLET ÇARKI BİRAZ AĞIR İŞLER"
Devlet çarkı biraz ağır işler. Ama bu çark bir
dönmeye başladığında da önünde hiçbir gücün, çetenin, örgütün, algı
operasyonunun durabilmesi mümkün değildir. Bunun da altını
çiziyorum.
"ÖRGÜTE ÇOK CİDDİ ZARARLAR VERİLDİ"
Şu ana kadar örgüte yurt içinde ve yurtdışında çok
ciddi zararlar verildi. Son gelişmeler de onun
paniğidir. Örgütün verdiği kayıplar binlerle ifade ediliyor.
Güvenlik güçlerimizin ve adalet teşkilatımızın çalışmalarıyla bu
yapıda çökertilecektir. Şehitlerimizin acıları yüreklerimizi
dağladığı kadar, bize çok büyük bir güç de veriyor.
"BİZİ EN AZ ŞEHİTLERİMİZ KADAR ÜZÜNTÜYE
BOĞAR"
Vatandaşlarımızdan sağduyularını, metanetlerini muhafaza etmelerini
özellikle rica ediyorum. Bizim mücadelemiz sadece ve sadece
terörizme ve teröriste karşıdır. Ekmeğinin peşinde
olan, teröristle hiçbir ilişkisi olmayan herhangi bir
vatandaşımızın zarar görmesi bizi en az şehitlerimiz kadar üzüntüye
boğar. Güvenlik güçlerine yardımcı olarak, tahriklere
gelmeyerek üzerimize düşenleri yerine getirmiş oluruz diye
düşünüyorum.
“ELİNDE MOLOTOF VARSA BU BİR SİLAHTIR”
Fakat Terör örgütü yeniden silaha şiddete kan dökme yoluna
başvurarak bizim arzu ettiğimiz çözüm yolunu kapattı. Elinde
Molotof varsa bu bir silahtır. Dolayısıyla güvenlik güçlerimize
silah kullanma yetkisini verir. Bu yasanın gereğidir. Bu saatten
sonra devletin ve milletimizin razı olabileceği tek çözüm, terör
örgütünün tüm faaliyetlerine son verip silahlarını
bırakmasıdır.
Terör örgütünün silahları ya devlete teslim edecek, ya da üzerine beton dökülüp bir daha kullanılamaz hale getirilecektir. Bunun dışında konuşulacak, görüşülecek tartışılacak hiçbir şey yoktur. Silahların gömülmesi, terörün durması konusunda somut adım atacak olan terör örgütüdür.
"HALKIN GÜNLÜK HAYATINI CEHENNEME
ÇEVİREN..."
Terör örgütünün silah bırakması konusunda en büyük görev bölgede
bulunan halkımıza düşüyor. Bölge insanı terör örgütüne karşı tavır
koyarsa, bu mesele süratle çözüm yoluna girer. Çatışmaları
başlatan, süreci bitiren, sabote eden terör örgütü ve onun uzantısı
olan siyasilerdir. Örgüt bunu kendi açıklamalarıyla açıkta ifade
etmiştir. Ceylanpınar’da evlerinde uyuyan polislerimizi alçakça
kurşunlayarak şehit eden örgütün kendisidir. Trafik polisimizi
çağırdıkları polisleri hunharca şehit eden örgütün ta kendisidir.
Hastanenin acil servisinde nöbet tutan polisi kurşunlayarak şehit
eden örgütün ta kendisidir. Karakollara, lojmanlara saldıran,
ambulanslara saldıran, bomba atan, roket atan örgütün ta
kendisidir. Cami dinlemeyen, okul dinlemeyen, nitekim az önce
rektörümüzün de ifade ettiği gibi üniversitelerimize varıncaya
kadar bu adımları atan terör örgütünün ta kendisidir. Patlattığı
bombalarla, masum çocukları, kadınları, otomobil sürücülerini
katleden örgütün ta kendisidir. Yolları mayınlayan, kazan, kapatan
halkın günlük hayatını cehenneme çeviren örgütün ta kendisidir.
Eylemler sebebiyle bölgede ticareti turizmi hayvancılığı durma noktasına getiren insanların ekmeğine kan doğrayan örgütün ta kendisidir. Örgüt yöneticilerinin bölge halkının hayatının zorlaştırılması için her türlü eylemin yapılmasını talimatını verdiğini bölgede bilmeyen yok. Israrla çatışmaların, devletin hükümetin hatta şahsımın başlattığı iddiası kara propagandadan başka bir şey değildir. Bu iftiraları yayan herkes, toprağa düşen her şehidin vebaline ortaktır.
"BİR SUÇLU ARANACAKSA..."
Şahsım başta olmak üzere hükümet de devlet de yıllardır baskının
değil yaşatmanın mücadelesini verdik. Özgürlüğün öldürmenin değil
yaşatmanın mücadelesini verdik. Bunun için yaptıklarımız ortada. Bu
ülkenin ayağa kalkması için neler yaptıklarımız ortada. Şayet bugün
ortaya çıkan tablo için bir suçlu aranacaksa, bakılacak olan yer
Ankara değil, Kandil’dir. Sorumlular hükümette değil, örgütün
yönetiminde ve tercihlerini demokrasiden yana kullanamayan onların
güdümündeki partide aranmalıdır.
İşte yaptıkları açıklama “Biz gücümüzü YPG’den PKK’dan alıyoruz” Bu kadar açık. Bunu söyleyen kim, o partinin eş başkanı. Vahşet ortada, tablo ortada. Başka aranacak bir şey yok. Ülkesinin ve milletinin yanında huzurunda, dağdaki teröriste araç yüklü erzak götüren bakıyorsunuz o partinin milletvekili bayan. Tablo ortada. Güçlü bir duruş sergilemeyen her parti, her medya kuruluşu, her STK da buna ortaktır. Bizim bölgede yaşayan kardeşlerimizle en küçük bir sorunumuz yok.
Bir TV programında bana birlikte mülakatı yaptığımız arkadaşımız, 400 vekille ilgili soru soruyor, ben kendilerine taa 7 haziran seçimleri öncesinde Kırşehir’de yaptığımız törende “400 vekili alacak bir partiyle yeni Türkiye kurulabilir” diyorum. Ve hemen tweetler başlıyor. Basında amiral gemisi olduğunu söyleyenler bu konuda başlıyor. Yani 400 vekil alsaydınız Dağlıca olmayacak mıydı diyor. Bu kadar hedef saptırma olabilir mi? Sen nasıl medyasın?
Ondan sonra 10 dakika geçiyor, kaldırıyor. Ama önce zehri atıyor. Virüsü salıyor. Bu nasıl bir medyada dürüstlüktür. Ondan sonra kalk, e biz aramızda toplantıyı yaptığımız zaman medyada dürüstlük ilkeleri değişmez. Nasıl dürüstlükse?
"BİZ DE MUHALEFET YAŞADIK AMA..."
Bizim her partiyle her yapıyla hiçbir sorunumuz yoktur. Görüşlerine
katılmadıklarımızla, her türlü siyasi mücadeleyi verdik. Bundan
sonra da veririz. 40 yıllık siyasi geçmişimiz bunun sayısız
örneğiyle doludur. Biz de muhalefet yaşadık, ama ortalığı şiddete
hiçbir zaman mahkum etmedik.
"BUNU YAPMAYA MECBURUZ..."
Şu anda yaşanan olaylar, devletin hükümetin, ve şahsımın tercihi
değil, tam tersine hiç arzu etmediğimiz halde karşı karşıya
kaldığımız bir durumdur. Bingöl üniversitesi rektörünü dinlediğimiz
zaman, demek ki üzerimize düşen daha farklı görevler de var. çünkü
orada gerek hocalarımızın, gerek öğrencilerimiz can güvenliğini
koruma devlet sorunudur, bunu yapmaya mecburuz. Gereken her yolu ve
yöntemi kullanarak çıkaracağız. Milletimize karşı hesap verme
sorumluluğumuz bunu gerektiriyor. En büyük güç kaynağımız
milletimizin kendisidir.
Türk Silahlı Kuvvetlerimizle, polisimizle, istihbaratımızla çok daha sıkı bir işbirliği içinde yürütülen mücadelenin başarıya ulaşacağından kimsenin şüphesi olmasın. Biz bu devleti sokakta bulmadık. Devletin geleceğini üç beş teröriste, üç beş işbirlikçiye terk etmedik etmeyeceğiz. Terör örgütüyle ve diğer çetelerle mücadele ederken, devletin tüm işlerini de takip edecek, gündemimizdeki işleri hayata geçireceğiz.