Erdoğan'dan HSYK seçimlerine ilk yorum
Abone olCumhurbaşkanı Erdoğan, HSYK seçimlerine ilişkin "Yargıyı ele geçirmeye çalışan, vicdanlara ipotek koymaya çalışan yapıya gereken cevabı sandıkta verdiler" dedi.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Türkiye genelindeki hakim
savcılarımız yargının ve mesleklerinin onuruna sahip çıktılar ve
yargıyı ele geçirmeye çalışan vicdanlara ipotek koymaya çalışan
yapıya gereken cevabı sandıkta verdiler. HSYK seçimlerinde kazanan
hiç kuşkusuz milletimiz olmuştur" dedi.
Erdoğan'ın konuşmasından satır başları şöyle:
İMAM HATİPLİLERİ ALMIYORLARDI
1973'te imam hatip lisesinden mezun olmuştum. Aslında futbola çok
meraklıydım. Ama aynı zamanda üniversite eğitimi görmeyi de
arzuluyordum. O günün şartlarında imam hatipte okuyup üniversiteye
girmek pek mümkün değildi, almıyorlardı. Gittik bir de Eyüp
lisesini, adı fark dersleri, aslında fark dersleri yok biz imam
hatipte okuduk zaten. Eyüp lisesini bitirerek, Aksaray İktisadi ve
Ticari bilimler, vatan caddesindeki apartmanın içerisinde orada
okumaya başladık. Koşullar çok zordu ve 1981 yılında mezun olduk.
1982'de Marmara Üniversitesi adını aldı.
GENÇ BİR MEZUN OLARAK
AYRILDIĞIM...
Hiç kuşkusuz Marmara Üniversitesi 1883 yılından bugüne kadar çok
sayıda siyasetçi sanatçı bürokrat yetiştirdi. 131 yaşındaki
üniversitemiz gerek Osmanlı devleti gerek Türkiye Cumhuriyeti için
çok başarılı kişiler yetiştirdi. Genç bir mezun olarak ayrıldığım
Marmara Üniversitesi'ne seçilmiş cumhurbaşkanı olarak geldim.
MAALESEF 3 POLİSİMİZ ŞEHİT
OLDU
Bir kez daha üniversitemizin 2014-2015 eğitim yılının hayırlı
olmasını, başarılarla dolu bir eğitim öğretim yılı olmasını temenni
ediyorum. Değerli hocalarım, değerli öğrenciler dün Sivas'ta çevik
kuvvet polislerimizi taşıyan otobüsün kaza yapması neticesinde
maalesef 3 polisimiz şehit oldu 33 polisimiz de yaralandı.
Kocaeli'nden kalkan bir helikopterimizin düşmesi sonucu iki subay
iki astsubayımızı kaybettik. Şehitlerimizin yakınlarına Allah'tan
sabırlar temenni ediyorum. Yaralı polislerimizin içinde durumu ağır
olanlar var, inşallah şifa bularak taburcu olurlar.
HSYK SEÇİMLERİNDE KAZANAN
MİLLETİMİZ...
Yine dün ülkemiz adına özellikle de yargı sistemimiz adına oldukça
önemli bir seçim başarıyla tamamlandı ve sonuçlar açıklandı.
HSKY'da görev yapacak üyelerin 10 tanesi yapılan seçimlerle
belirlendi. Seçimlerin ülkemiz milletimiz yargı camiamız için
hayırlı olmasını diliyorum. Türkiye genelindeki yargı
mensuplarımız, yargıyı ele geçirmeye çalışan, vicdanlara ipotek
koymaya çalışan yapıya gereken cevabı sandıkta verdiler. HSYK
seçimlerinde kazanan milletimiz olmuştur, adaletimiz olmuştur.
Sizlerde biliyorsunuz ki bu yıl 2014 yılında birinci dünya
savaşının başlamasının 100'ncü yılını idrak ediyoruz. 28 Haziran
1914'te Ferdinand Saraybosna'da bir suikast sonucu öldürülmüş
ardından da bütün Avrupa'yı ve Osmanlıyı içine alan büyük bir savaş
başlamıştı. Bu yılın haziran ayından itibaren, bu savaşın yüzüncü
yılına mümkün olduğunca dikkatleri çekmeye çalışıyorum. Özellikle
üniversitelerimizin savaşla ilgili çalışma yapmaları, ortaya fazla
eser koymaları benim çok arzu ettiğim bir durum.
CAMİAMIZ ADINA ÇOK YARALIYICI
OLUR
Az önce Sayın tabakoğlu hocamın ifade ettiği konu ki, sayın Topbaş
da yapılan yerden devam etmek suretiyle tamamlamış olurlar. Ki
arşivler konusuna girdiler, bende o konuya gireceğim. Birinci dünya
savaşını ingilizce fransızca kaynaklardan okumak emin olun bizim
adımıza özellikle de bilim camiamız adına çok yaralayıcı olur.
Bu savaşın merkezinde osmanlı imparatorluğu vardı. Yani İstanbul vardı. Birinci dünya savaşını en iyi araştırabilecek, aydınlatabilecek olan bizim bilim insanlarımızdır. Bu savaşın en değerli belgeleri İstanbul arşivlerindedir, kütüphanelerdedir. Bu yıl Aralık ayında, birinci dünya savaşı dahilinde Sarıkamış'ın yüzüncü yılı idrak edilecek. 2015 yılı 1915 olaylarının da 100'ncü yıl dönümü olması hasebiyle bizi ayrıca meşgul edecek. 7 Aralık 2015'te unutulmuş bir zaferimizin yüzüncü yıl dönümüne ulaşacağız.
2023 yılına kadar bugünümüzü şekillendiren çok sayıda hadise gündemimize gelecek. Ülke olarak millet olarak, üniversite ve bilim camiası olarak bizim bu yüzüncü yıl dönümlerini verimli şekilde değerlendirmemiz gerekiyor. Ayrıca Başbakanımıza, YÖK'e, üniversite rektörlerimize bu yıl dönümlerini en iyi şekilde değerlendirme yönünde hatırlatmamı da yapmak istiyorum.
Birinci dünya savaşı neden bu kadar önemli? Yüzüncü yıl dönümü üzerinde neden bu kadar duruyoruz? Birinci dünya savaşı bugünümüzü şekillendiren, bugün bölgedeki tüm kriz ve çatışmaların fitilini ateşleyen bir savaştır. 1918'de sona ermiş ama etkileri her yıl artarak bugünlere gelmiştir.
BURADA İSTANBUL'DAN İDARE
EDİLİYORDU
Şu anda balkanlar, Kafkasya Kuzey Afrika'daki sınırlar birinci
dünya savaşının ardından osmanlı bakiyesi olan topraklar üzerinde
oluşmuştur. Yaklaşık 100 yıl öncesine kadar bosna'dan Yemen'e
Gürcistan'dan Libya'ya kadar çok geniş bölge burada İstanbul'dan
idare ediliyordu. Savaş sona erdiğinde ise, idare ettiğimiz
topraklar bugünkü topraklardan daha dar bir sınır içine hapsedilmek
istendi.
Ortadoğu'da sınırların belirlenmesi üzerinde bügün dikkatle durması gereken bir konudur. 20'nci yüzyılın başına kadar dünyada ortadoğu diye bir kavram yoktu. Yakın doğu vardı, uzak doğu vardı, ortadoğu diye bir kavram kullanılmıyordu. Ortadoğu petrol ve çatışma bölgelerini işaret etmek amacıyla inşa edildi.
Birinci dünya savaşının galibi olan egemen güçler kahire'de bir masanın etrafına oturdular, ellerine bir cetvel aldılar sınırlar orada çizildi. Meşhur bir espriyi de hatırlatmak isterim. Ortadoğuda iki ülkenin sınırları düz zikzaklar çizer. o sınıra bile Churchill'in hıçkırığı adı verilir. Nedenini hocalarım bilir, oraya girersem biraz ayıp olur. Sınırlara baktığınızda keyfi çizildiğini görürsünüz.
Örneğin şii mezhebine mensup halk üç ayrı devlete dağıtılmıştır, türkmenler aynı şekilde. Lübnan'da sayıları az olan Durzi halk bile üç ayrı ülkeye dağıtılmışlardır. Suriye Irak Ürdün gibi ülke isimleri birinci dünya savaşından sonra konulmuş isimlerdi.
Benim bu sözlerimden hiç kimse farklı manalar çıkarmaya çalışmasın. Sınırları tartışmaya açacak değilim. Böyle bir derdimiz. Hiçbir ülkenin sınırlarında iç işlerinde bizim gözümüz yok. Ülkelerin toprak bütünlüklerini savunmak noktasında Türkiye her zaman en ön safta olacaktır.
COĞRAFİ SINIRLARIN
DEĞİL....
Ancak burada coğrafi sınırların değil zihinlerdeki sınırların
gönüllerdeki sınırların mutlaka ve mutlaka tartışmaya açılması
taraftarı olduğumu belirtmek isterim.
Sizlerde biliyorsunuz ki bu yıl 2014 yılında birinci dünya savaşının başlamasının 100'ncü yılını idrak ediyoruz. 28 Haziran 1914'te Ferdinand Saraybosna'da bir suikast sonucu öldürülmüş ardından da bütün Avrupa'yı ve Osmanlıyı içine alan büyük bir savaş başlamıştı. Bu yılın haziran ayından itibaren, bu savaşın yüzüncü yılına mümkün olduğunca dikkatleri çekmeye çalışıyorum. Özellikle üniversitelerimizin savaşla ilgili çalışma yapmaları, ortaya fazla eser koymaları benim çok arzu ettiğim bir durum.
Az önce Sayın tabakoğlu hocamın ifade ettiği konu ki, sayın Topbaş da yapılan yerden devam etmek suretiyle tamamlamış olurlar. Ki arşivler konusuna girdiler, bende o konuya gireceğim. Birinci dünya savaşını ingilizce fransızca kaynaklardan okumak emin olun bizim adımıza özellikle de bilim camiamız adına çok yaralayıcı olur.
Bu savaşın merkezinde osmanlı imparatorluğu vardı. Yani İstanbul vardı. Birinci dünya savaşını en iyi araştırabilecek, aydınlatabilecek olan bizim bilim insanlarımızdır. Bu savaşın en değerli belgeleri İstanbul arşivlerindedir, kütüphanelerdedir. Bu yıl Aralık ayında, birinci dünya savaşı dahilinde Sarıkamış'ın yüzüncü yılı idrak edilecek. 2015 yılı 1915 olaylarının da 100'ncü yıl dönümü olması hasebiyle bizi ayrıca meşgul edecek. 7 Aralık 2015'te unutulmuş bir zaferimizin yüzüncü yıl dönümüne ulaşacağız.
2023 YILINA
KADAR...
2023 yılına kadar bugünümüzü şekillendiren çok sayıda hadise
gündemimize gelecek. Ülke olarak millet olarak, üniversite ve bilim
camiası olarak bizim bu yüzüncü yıl dönümlerini verimli şekilde
değerlendirmemiz gerekiyor. Ayrıca Başbakanımıza, YÖK'e, üniversite
rektörlerimize bu yıl dönümlerini en iyi şekilde değerlendirme
yönünde hatırlatmamı da yapmak istiyorum.
Birinci dünya savaşı neden bu kadar önemli? Yüzüncü yıl dönümü üzerinde neden bu kadar duruyoruz? Birinci dünya savaşı bugünümüzü şekillendiren, bugün bölgedeki tüm kriz ve çatışmaların fitilini ateşleyen bir savaştır. 1918'de sona ermiş ama etkileri her yıl artarak bugünlere gelmiştir.
DAR BİR SINIR İÇİNE HAPSEDİLMEK
İSTENDİ
Şu anda balkanlar, Kafkasya kuzey afrika'daki sınırlar birinci
dünya savaşının ardından osmanlı bakiyesi olan topraklar üzerinde
oluşmuştur. Yaklaşık 100 yıl öncesine kadar bosna'dan Yemen'e
Gürcistan'dan Libya'ya kadar çok geniş bölge burada İstanbul'dan
idare ediliyordu. Savaş sona erdiğinde ise, idare ettiğimiz
topraklar bugünkü topraklardan daha dar bir sınır içine hapsedilmek
istendi.
Ortadoğu'da sınırların belirlenmesi üzerinde bügün dikkatle durması gereken bir konudur. 20'nci yüzyılın başına kadar dünyada ortadoğu diye bir kavram yoktu. Yakın doğu vardı, uzak doğu vardı, ortadoğu diye bir kavram kullanılmıyordu. Ortadoğu petrol ve çatışma bölgelerini işaret etmek amacıyla inşa edildi.
Birinci dünya savaşının galibi olan egemen güçler kahire'de bir masanın etrafına oturdular, ellerine bir cetvel aldılar sınırlar orada çizildi. Meşhur bir espriyi de hatırlatmak isterim. Ortadoğuda iki ülkenin sınırları düz zikzaklar çizer. o sınıra bile Churchill'in hıçkırığı adı verilir. Nedenini hocalarım bilir, oraya girersem biraz ayıp olur. Sınırlara baktığınızda keyfi çizildiğini görürsünüz.
BENİM SÖZLERİMDEN KİMSE FARKLI MANALAR
ÇIKARMASIN
Örneğin Şii mezhebine mensup halk üç ayrı devlete dağıtılmıştır,
türkmenler aynı şekilde. Lübnan'da sayıları az olan Durzi halk bile
üç ayrı ülkeye dağıtılmışlardır. Suriye Irak Ürdün gibi ülke
isimleri birinci dünya savaşından sonra konulmuş isimlerdi.
Benim bu sözlerimden hiç kimse farklı manalar çıkarmaya çalışmasın. Sınırları tartışmaya açacak değilim. Böyle bir derdimiz. Hiçbir ülkenin sınırlarında iç işlerinde bizim gözümüz yok. Ülkelerin toprak bütünlüklerini savunmak noktasında Türkiye her zaman en ön safta olacaktır.
SINIRLARI DEĞİL, GÖNÜLLERDEKİ
SINIRLARIN...
Ancak burada coğrafi sınırların değil zihinlerdeki sınırların
gönüllerdeki sınırların mutlaka ve mutlaka tartışmaya açılması
taraftarı olduğumu belirtmek isterim.
Araplar Kürtler Türkmenler aynı inancın değerlerin kültürün mensupları olduğu halde neden sürekli gerilim halindeler? Bu haritayı çizenler öyle istediler de ondan. Başka bir şey aramaya gerek yok. Bölgenin asli unsurları yüz yıl önce onları çatıştırmak için kurulmuş, edilgen aktörleri olmaya devam edecekler mi?
BU CİNAYETLERİ KURGULAYANLAR İŞTAHLA
SEYREDİYORLAR
Araplar Kürtler türkmenler birbirleriyle gerilim yaşarken bütün
coğrafya üzülüyor ama bu gerilimi kurgulayanlar yüz yıldır ellerini
ovuşturuyorlar. Çatışmaları kurgulayanlar başkaları, seyredenler
başkaları. Adeta Ortadoğu toprağına pipet batırıp petrolü var
gücüyle çekenlerde başkaları. Ama ölenler biziz, kanı akanlar
biziz. Bizim çocuklarımız, bizim kardeşlerimiz ölüyor. Bu
cinayetleri kurgulayanlar iştahla seyrediyorlar.
Gelip buralarda on milyonlarca yüz milyonlarca doları bombalara atmak suretiyle oraya atanlar, zannediyor musunuz ki barış için orada bulunuyorlar. Hayır. Petrol kuyularını kendi tasarrufları altına almak için bunu yapıyorlar. Bakın burada açık açık sesleniyorum. Umuyorum ki arzu ediyorum ki benim bu sesimi feryadımı duyarlar.
Ey Şii kardeşim, Bağdat'ta camiye namaz kılanların arasına dalıp ibadet eden insanları katlettiğinde kimi sevindiriyorsunu bunu düşündün mü? Ey sunni kardeşim Kerbalaya dalıp çocukların ölmesine sebep olarak kimi sevindiriyorsun
EY IŞİD EY PKK
Ey IŞİD ey PKK yaptığınız katliamlarla kimlerin değirmenine su
taşıdığınızı hiç düşündünüz mü? Kimleri hangi tür tasarımlarına
alet olduğunuzu hiç düşündünüz mü?
Filistindeki taraflara sesleniyorum, anlaşmazlığın kimlerin işin e yaradığını hiç düşündünüz mü?
İşte bu coğrafyanın tüm halkları, münevverleri, yazarları sanatçıları bu can alıcı soruları sormaya başlamazlarsa zihinlerindeki sınırları aşamazlarsa asırlar boyu yaşamaya devam ederiz.
Hiç çekinmeden tereddüt etmeden şunu da söyleyeceğim. Bu coğrafyada topraklara sınırlar çizilirken, maalesef bilinçli olarak münevverlerin, sanatçıların, idarecilerin zihinlerine de sınırlar konulmuştur. 100 yıl boyunca doğru soruları sormak mümkün olmamıştır.
HEP ŞU SÖYLENİR
Ortadoğu meselesi denildiğinde hep şu söylenir "Araplar bizi
sırtımızdan vurdu" denilir ve kapatılır. Filistin denildiğinde
"bize ne Filistin'den" denilir ve kapatılır.
Şii-sünni gerilimi denildiğinde "Biz mi düzelteceğiz bize ne" denilmiştir. Kürt meselesi denildiğinde "asker ilgilensin polis ilgilensin" denilmiştir. 1915 olayları denildiğinde "duymayalım görmeyelim" denilmiştir. İşte bütün o kapatılan, sümenaltı edilen konular yüz yıl içinde birikmiş bütün coğrafyayıtehdit eden konular haline gelmiştir.
Coğrafi sınırlarını ülke sınırlarını kast etmiyorum. 100 yıl önce egemen güçlerden çil çil altın alarak osmanlıya isyan edenler bu coğrafyaya ihaneti yapanlar vardı. Bunlar, saygı değer hocalarım, sevgili öğrenciler bugün de var. Lawrance arap görünümlü bir ingilizdi. Şu anda ise ajanlar birer hain olarak kendi halkların içinden çıkıyor.
HİZMET DİYEREK...
Hizmet eri görünümünde, gazeteci yazar görünümünde terörist
görünümünde yeni Lawrence'lerin çabaladığını görüyoruz. Hizmet
diyerek, basın özgürlüğü diyerek, bağımsızlık savaşı yada cihat
diyerek Sykes-Picot anlaşmalarını yapanlar var.
Bölge halkının umudu Türkiye'dir. Sınırları değiştirerek değil, ülkelerin içişlerine müdahale ederek değil. doğru soruları sorarak, özgüven aşılayarak Türkiye zihinlerdeki sınırları ortadan kaldırabilir. Bunu yapacak olan en başta üniversitelerimizdir.
Türkiye 175 üniversitesiyle bir değişimin, bir dönüşümün alt yapısını oluşturmalıdır. hiç tereddüt etmeden, akademisyenlerimiz tarihçilerimiz bunu yapacak güçtedir. Yazarlarımız, sanatçılarımız, bürokratlarımız doğru soruyu sormak adına bölgenin umududur.
ÖNCE BİZ SINIRLARI KALDIRACAK VE...
Önce biz kendimize doğru soruları soracağız. Önce biz sınırları
kaldıracak statükonun baskısından kurtaracağız. Yeni Türkiye işte
bir yönüyle de bu soruları sorabilen cevap üretebilen kavramdır.
Yeni Türkiye yüz yıl önce zihinlerimize biçilen dar kıyafetlerden
kurtulmak demektir.
PENSİLVANYA'NIN PEŞİNDEN GİDENLERE TANE
TANE ANLATMAK ZORUNDAYIZ
Bu coğrafya içinde yaşanan her çatışma her gerilim yüz yıl önce
tasarlanmıştır. Bu tasarımı bozmak bizim vazifemizdir. Terör
örgütünün tuzağına düşen modern Lawrence'lerin peşine düşenlere
tane tane anlatmak zorundayız. Pensilvanya'nın peşinden gidenlere
tane tane anlatmak zorundayız.
Bizim uluhiyet anlayışımızda ne var bunu anlatmak zorundayız.
Bizim inancımızda Allah'tan başka kimseye kulluk yoktur. Bunu
sorgulayabilecek güce bir mümin kul sahip olmalıdır.
Ulaşabildiğimiz herkese bu büyük oyunu, büyük kumpası anlatmak
zorundayız.
250 BİN KİŞİ
SORULDUĞUNDA...
Kalkıp da bir dini lider, suriyede 250 bin kişi öldürülüyor,
kendisine 250 bin kişi sorulduğunda "İsrail'e karşı ayakta duran
tek kişi Esed" dir diyor.
Kendisine şunu diyorum, orada öldürülenler İsrail kendisine saldırırken dik durmadılar mı? Esed'in İsrail'e karşı bir tane kurşunu var mı? 250 bin insanı öldürüyor siz hala bunlara destek veriyorsunuz. Hala bunlara silah para gönderiyorsunuz. Böyle bir dini önder olabilir mi? Sıkıntı burada.