Erdoğan'dan dünyaya mektup
Abone olKarikatür krizi Avrupa ve İslam dünyasını karşı karşıya getirdi. İşte böyle bir ortamda Başbakan Erdoğan tansiyonu düşürmek için dünya ülkelerine mektup gönderdi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünya liderlerine gönderdiği
mektupta,Hazreti Muhammed karikatürlerinin yayınlanmasıyla başlayan
olayların, Doğu ile Batı, İslam dünyasıyla Hıristiyan dünyası
arasında yakın zamanlarda hiç görülmeyen ve neredeyse kutuplaşmaya
varan bir gerginlik meydana getirdiğine işaret ederek, "Hepimiz bu
bağlamda islamafobianın Batı toplumlarında daha fazla kök salmasına
sebep olacak politikalardan özenle kaçınmalıyız" dedi. Başbakan
Erdoğan, Birleşmiş Milletler, İslam Konferansı Örgütü, NATO Başkanı
ve Türkiye'nin büyükelçiliğinin bulunduğu bütün ülkelerin
Başbakanları'na bir mektup göndererek, karikatür krizi konusunda
sağduyu çağrısı yaptı. Başbakanlık Basın Merkezi, Başbakan
Erdoğan'ın dünya liderlerine gönderdiği mektubu bugün medyaya
dağıttı. Mektubuna, "Karikatür tartışmaları ekseninde gelişen bir
dizi olay üzerine, küresel barış ve istikrarı tehdit eden tehlikeli
mevcut tırmanışı engellemek maksadıyla size bu mektubu yazarak
kanaatlerimi paylaşmak gereğini duydum" ifadeleriyle başlayan
Başbakan Erdoğan, bu müessif hadiselerin, Doğu ile Batı, İslam
dünyasıyla Hıristiyan dünyası arasında yakın zamanlarda hiç
görülmeyen ve neredeyse kutuplaşmaya varan bir gerginlik meydana
getirdiğini belirtti. Devlet ve siyaset adamlarının akıl ve
sağduyuyla hareket etmeleri ve kendilerinden beklenen ortak tavırla
ön almalarının küresel barış ve ortak değerlerin korunması
açısından hayati önem taşıdığını düşündüğünü kaydeden Erdoğan,
öncelikle son olayların altında yatan nedenleri anlamaya çalışmak
gerektiğini ifade etti. Müslümanlar'ın, kural olarak, tüm
peygamberlere gerekli saygıyı gösterdiklerini vurgulayan Erdoğan,
ayrıca Hazreti Muhammed'e karşı duydukları derin saygı ve İslami
öğretilere olan imanlarına karşın iyi niyetli eleştirilere tahammül
gösterebildiklerine işaret etti. Erdoğan, Müslümanlar'ın, Hazreti
Muhammed'in açıkça eleştiri sınırlarını aşan bir hakarete maruz
bırakılmasını mazur görmelerinin beklenemeyeceğini belirtti. Kimi
yayın kuruluşlarının, bu müessif olayları ifade özgürlüğünün test
edilmesi gibi algıladıklarının görüldüğünü kaydeden Başbakan
Erdoğan, İslam dünyasının özgürlük anlayışını ve sabrını test etme
niyetinin sergilendiğini de gözlemlemenin mümkün olduğunu dile
getirdi. Erdoğan mektubunda şu ifadelere yer verdi: "Hiçbir
kültürün, diğer kültürlerin hassasiyetlerine hakaret etme hakkı
yoktur. Uyum içinde birlikte varolmanın asgari önşartı, farklı
medeniyetler ve geleneklerin karşılıklı olarak birbirlerinin
kültürel farklılıklarına saygı duymasıdır. Esasen bu kültürel
farklılıklar, çağdaş demokratik tecrübemizin üzerine inşa edilmiş
olduğu, paylaşılan değerlerle mükemmel bir uyum halindedir. Zira
bu, farklılıkları düşmanlık ve nefret kaynağı olarak istismara terk
etmek yerine korumayı ve bir zenginlik kaynağı olarak kabul etmeyi
esas alan modern çoğulculuk ilkesinin de icabıdır. Biz,
'Medeniyetler Çatışması' teziyle şiddet ve çatışma kültürü yerine,
'Medeniyetler Arası İttifak' tezini koymadığımız takdirde hep
birlikte bir felakete doğru sürükleneceğimizi bugüne kadar her
zeminde ifade ettik. Yaşanan son olaylar da ne yazık ki bizi haklı
çıkarmıştır. İfade ve basın özgürlüğüyle bunun mümkün olan her
kanalla kullanılması, elbette demokrasinin vazgeçilmez ilkelerinin
başında gelir. Fakat bu ilke, ahlaki bir sorumluluğun eşliğinde
hayata geçirilmek durumundadır. Hiçbir özgürlük, inançların,
değerlerin ve kutsal imgelerin aşağılanması, hakarete tabi
tutulması istikametinde kullanılamaz. Bu gibi özü itibariyle hassas
konular üzerinde düşünmek zorundayız. Bununla birlikte hayal
kırıklığı içinde şiddete başvuranlar ve şiddeti tahrik ve teşvik
edenler, kendi davalarına zarar vermekte ve haklılıklarını
kaybetmektedirler. İslam, barış dinidir ve İslam ülkelerinde
yaşayan herkesin canı, malı ve onurunun korunması çağrısını içerir.
İslam'ın ve Müslümanlar'ın savunulması, İslami öğretilere aykırı
yöntemlerle yapılamaz. Türkiye, zenginleştirilmiş diyalog, uzlaşma
ve entegrasyona yönelik tüm hakiki çabaları desteklemektedir.
Attığımız adımların nihai amacı, insanlığın çokluk içinde birlikte
yaşama idealine özgün katkımızı sağlamaktır. Gerek medeniyetler
ittifakı girişiminde üstlendiğimiz rol, gerek Avrupa Birliği'ne tam
üye olma istikametinde attığımız kararlı adımlar, bu asıl gayenin
gerçekleştirilmesi içindir. Kesinlikle inanıyorum ki medeniyetler
dünyamızı kuşatan sorunlara karşı ortak bir mücadele verecek kadar
güçlü müşterek değerler, kurallarla ilkelere sahiptir. Ayrıca büyük
çoğunluğun diğerleriyle kucaklaşmak ve söz konusu değerler
etrafında buluşmak, böylece çatışma teorilerini reddetmek arzusunda
olduğuna da inanıyorum. Hepimiz, bu bağlamda islamafobianın batı
toplumlarında daha fazla kök salmasına sebep olacak politikalardan
özenle kaçınmak mecburiyetindeyiz. Bu kritik noktada sağduyu ile ve
daha ileri bir sorumluluk duygusuyla hareket etmemiz azami önemi
haizdir. Ortak tarihi tecrübelerimiz ve değerlerimiz bize izlenmesi
gereken yolu göstermektedir. Yalnızca ortak irade göstermekle
yetinmeyerek, mevcut gerilimi ortadan kaldırmak için elimizdeki
mevcut tüm yöntem ve mekanizmaları kullandığımızdan emin
olmalıyız."