Erdoğan’dan birlik vurgusu
Abone olBaşbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bayrağımızın rengi kıskananlar varsa öğrensin, şehidimizin kanıdır, hilal bağımsızlığımızın ifadesidir, yıl...
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, "Bayrağımızın rengi kıskananlar
varsa öğrensin, şehidimizin kanıdır, hilal bağımsızlığımızın
ifadesidir, yıldız şehidimizin sembolüdür. Öğrenmiyorsan bil, Türk
bayrağı ne bayrağı olacak" dedi.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, TBMM Genel Kurulu’nda 2014 yılı
Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısı görüşmelerinde yaptığı
konuşmada, "2014 yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu görüşmelerinin
ülkemiz, milletimiz, demokrasimiz ve ekonomimiz için hayırlı
olmasını Allah’tan niyaz ediyorum. 2014 Bütçe Tasarısı’nın
hazırlanmasında emeği geçen Maliye Bakanlığımıza, Plan ve Bütçe
Komisyonumuza, tüm bakan, milletvekili arkadaşlarımıza, bürokrat ve
teknokratlarımıza, şahsım, ülkem ve milletim adına şükranlarımı
sunuyorum. Yaklaşık 11 gün sürecek Genel Kurul müzakerelerinin, her
boyutuyla yapıcı olmasını, karşılıklı saygı, hoşgörü ve nezaket
dairesinde ilerlemesini, ülkemiz için hayırlı neticelere vesile
olmasını da gönülden arzu ediyorum" dedi.
AK Parti hükümetleri olarak, bugüne kadar 11 bütçeyi
hazırladıklarını, başarıyla uyguladıklarını ve bugün 12. bütçenin
görüşmelerine başlandığını belirten Erdoğan, tek parti dönemlerinin
ardından, demokrasi tarihinde ilk kez bir siyasi partinin, yani AK
Parti’nin, kesintisiz olarak 11 yıl hükümet görevini üstlendiğini
ve art arda 12 bütçe hazırladığını ifade etti. Erdoğan, "Böyle
rekor bir süre hizmet etme görevinin milletimiz tarafından AK Parti
hükümetlerine tevdi edilmiş olması hiç kuşkusuz büyük bir onurdur,
büyük bir bahtiyarlıktır. Ancak, bunun çok büyük bir sorumluluk
anlamına geldiğini de biliyoruz ve 11 yıl boyunca bu sorumluluğun
gereğini yerine getirmenin gayreti içinde olduk. Milletimizin
güvenini, teveccühünü boşa çıkarmadık. 11 yıllık süre içinde 3
genel seçim, 2 mahalli seçim ve 2 halkoylaması yapıldı. Bu 7
seçimde de milletimizin huzuruna çıktık, hesabımızı verdik ve
Allah’a hamdolsun milletimizden her seferinde tam not aldık.
Türkiye, çok uzun bir aranın ardında, AK Parti hükümetleriyle
istikrar ve güven ortamına kavuştu. 11 yıl boyunca, tesis edilen bu
istikrar ve güven ortamını muhafaza ederken, bu fırsatı azami
derecede değerlendirmenin, Türkiye’yi tarihi başarılarla
buluşturmanın mücadelesi içinde olduk. Türkiye, 11 yıllık AK Parti
hükümetleri döneminde, sadece 2002 yılına göre değil, sadece 2001
ekonomik krizine göre değil, önceki tüm hükümetlere nazaran çok
başarılı bir performans sergilemiş, yapılanlara kat kat fazlasını
eklemiş, Türkiye’yi ilklerle, rekorlarla tanıştırmıştır"
ifadelerini kullandı.
Başbakan Erdoğan, "Geride bıraktığımız 11 yılın, hem bize, yani
Türkiye’ye hem dünyaya verdiği çok anlamlı, çok değerli bir mesaj
var. Zemin sağlamsa, huzur varsa, istikrar varsa, güven ve güvenlik
varsa, o zemin üzerinde, ekonominin de istikrarlı büyüdüğünü,
refahın artığını millet olarak hep birlikte müşahede ve tecrübe
ettik. Aslında biz, bunu, geçmişte 2 kez daha yaşadık. Merhum
Menderes’in Başbakanlığı döneminde, 10 yıllık güven ve istikrar
zemininde, Türkiye ekonomisi de istikrarlı büyümüş, refah artmış,
ülke güç kazanmıştı. Ardından, 1983-1989 arasında, merhum Özal
döneminde sağlanan güven ve istikrar zemininde yine Türkiye büyük
atılımlar gerçekleştirmişti. Tek parti dönemlerinde, koalisyon
dönemlerinde, darbe süreçlerinde, siyasi istikrarsızlık
dönemlerinde, Türkiye ekonomisi kan kaybetmiş, güç kaybetmiş,
Türkiye çok ağır bedeller ödemişti. Geçmişte yaşanan, bugün de, AK
Parti hükümetleri döneminde 11 yıldır süren tecrübe gösteriyor ki,
Türkiye sağlam bir zemine sahip olduğu müddetçe, büyümeye,
kalkınmaya, ilerlemeye devam edecektir" dedi.
"MECLİS İRADESİNİ ZAYIFLATMAYA ÇALIŞAN SALDIRILAR KARŞISINDA
KAYITSIZ KALAMAZ"
Demokrasi kurallarıyla işledikçe, milli irade tüm süreçlere egemen
oldukça, Türkiye’nin önüne koyduğu her hedefe kolaylıkla
ulaşacağını, hedeflerini aşacağını ve aynı şekilde büyümeyi
sürdüreceğini belirten Erdoğan, "Burada, bu salon içinde, her
birimiz, milleti, yani milli iradeyi temsil etmek gayesiyle
bulunuyoruz. Bizim buradaki varlık sebebimiz, milli iradenin
tecellisidir. Bu salon içinde, çoğunluk da, azınlık da, milli
iradenin eseridir. İktidar partisine mensup milletvekilleri de,
muhalefetin vekilleri de, milli iradenin gereği olarak buradadır.
Milli iradeyi korumak ve güçlendirmek, altını çizerek ifade
ediyorum, sadece iktidar partisi vekillerinin değil, bu salondaki
her vekilin birinci vazifesidir. Türkiye’nin her meselesinin
müzakere edilmesi, istişare edilmesi, çözülmesi gereken zemin işte
buradadır. Türkiye’nin her meselesinde hem muhatap, hem de çözüm
aracı, bu salondaki vekiller ve onların arasından teşekkül etmiş
hükümettir. Bu salonun dışında, bu salondaki vekillerin dışında hiç
kimse, hiçbir kurum, Allah’tan başka hiçbir güç, bu ülkeye ve bu
millete istikamet çizemez. Hiçbir vekil, hiçbir siyasi parti, milli
iradeyi hedef alan, milli iradeyi, Meclis iradesini zayıflatmaya
çalışan saldırılar karşısında kayıtsız kalamaz. Bakın geçmişte,
maalesef bu salonun içinde kimi vekiller, kimi siyasi partiler,
milli iradeye ve Meclis’e yönelik saldırılara karşı dik durmamış,
hatta zemin hazırlamış, hatta bu saldırıları alkışlamış,
onaylamıştır. Milli irade ve Meclis iradesini yok sayan bir vekil
ya da siyasi parti, en başta kendisini inkar etmiş demektir" diye
konuştu.
"TERÖR, MİLLİ İRADEYE YÖNELİK BİR TEHDİTTİR"
Milli iradeye yönelik tehdidin, sadece düşmanlardan gelmeyeceğine
dikkati çeken Erdoğan, "Milli iradeye yönelik tehdit, sadece
silahlı güçlerden gelmez. Terör, milli iradeye yönelik bir
tehdittir. Şiddet içeren eylemler, milli iradeye yönelik tehdittir.
Sermaye, eğer kendisini Meclis iradesinin üzerinde görünüyorsa, bu
da milli iradeye tehdittir. Birtakım çeteler, birtakım karanlık
örgütler, mafya yapılanmaları, milli iradeye doğrudan tehdittir.
İşte bütün bu tehditlere karşı durması gereken, sadece iktidar
partisinin vekilleri değil, tüm vekiller, tüm siyasi partilerdir.
Millet iradesine, milletin tercihlerine yönelik her saldırı, sadece
iktidar partisini değil, Meclis’in tamamını hedef alır. Eğer bir
siyasi parti, teröre karşı net tavır sergilemiyor, terörle arasına
mesafe koymuyor, terörü açık şekilde kınayamıyorsa, milli iradeyi,
siyaseti, en önemlisi kendisini inkar ediyor demektir. Eğer bir
siyasi parti, şiddet içeren sokak eylemlerini aleni destekliyorsa,
oradan medet umuyorsa, hatta kendi vekilleri polise taş atıyor,
hakaret ediyorsa, o siyasi parti, Meclis’in, milli iradenin,
siyasetçinin saygınlığını önemsemiyor demektir. Eğer kimi sermaye
çevrelerin, kimi medya kuruluşlarını, çirkin ittifaklar eşliğinde,
Meclis’i ve milli iradeyi hedef alıyor, muhalefet ve iktidar bu
saldırılara karşı ortak tepki koymuyorsa, milli irade yara alıyor
demektir. Vekillerin ve siyasi partilerin güçlerini aldıkları yer,
sadece ve sadece millettir. Vekillerin ve siyasi partilerin, hesap
verecekleri yegane makam, milletin kendisidir. Milletten değil de,
terörden, şiddet içeren sokak eylemlerinden, sermaye ve medyadan
güç devşirmeye çalışanlar, meşruiyetini kaybeder, millet ve tarih
nezdinde mahcubiyetini yaşarlar. Yakın tarihimiz bunun çok sayıda
örneğine şahitlik etti" şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, şunları söyledi:
"Sandık, hiçbir hatayı hesapsız bırakmadı. Elbette sivil toplum,
medya, sokağın sesi demokrasilerde önemlidir. Ancak, eline silah
alan ya da elindeki gücü silah gibi kullananlar, demokrasiye fayda
sağlamaz, zarar verirler. Madem ki bu ülke, 23 Nisan 1920’de, milli
iradenin hakimiyeti üzerine bina edilmiştir, öyleyse milli iradenin
dışında, fani hiçbir güç tanınamaz. Hükümet olarak, 11 yıl boyunca,
milli iradenin tam anlamıyla tecelli etmesi, güç kazanması, bütün
süreçlere hakim olması için çok samimi bir mücadele verdik. Her
meselede hakem millet oldu. Her meselede yegane karar verici millet
oldu. Milletimize inandık, güvendik, milletimizin her meselede en
iyi kararı vereceğine itimat ettik ve her zaman milletimizle
hareket ettik. Türkiye, tıpkı 23 Nisan 1920’de olduğu gibi, askeri
ve sivil tüm mercilerin üzerinde olan TBMM’nin iradesi ile yoluna
devam edecektir. Demokrasimiz ancak bu şeklide ileri standartlara
ulaşabilir. Ekonomi, ancak bu şekilde büyüyebilir. Türkiye’de
sosyal barış, huzur, kardeşlik ancak bu şekilde tesis edilebilir.
Siyaset için, milletimizin desteği yeterlidir, siyasetin başka
hiçbir desteğe ihtiyacı olamaz. Meclis içinde de, dışında da artık
herkes, her kesim bunu anlamalı ve kabullenmelidir. Türkiye’ye
terör, şiddet eylemleri, sermaye, medya, çeteler değil, yalnızca
millet istikamet çizer."
"TÜRKİYE, TERÖRSÜZ BİR ORTAM İNŞA ETMEYİ BAŞARMIŞTIR"
Başbakan Erdoğan, konuşmasında şunları kaydetti:
"Terörün, yaklaşık 30 yıldır, Türkiye’de siyasete nasıl etki etmeye
çalıştığını hepimiz gördük ve yaşadık. Şunu kabul etmeliyiz ki,
terörün siyaset üzerindeki etkisi, sadece terörden değil, bundan
yarar sağlamaya çalışan siyasetçilerden de kaynaklanmıştır. Siyaset
kurumu, kimi zaman terörün siyaseti besleme etkisine göz yummuş ve
Türkiye bunun ağır bedellerini ödemiştir. Terörün gölgesinde
siyaset yapmak, terör saldırılarını hükümetler aleyhine kullanmak,
şehit cenazelerini istismar etmek, zaman zaman terörü siyaset
üzerinde güçlü bir etki haline getirmiştir. Terör saldırıları
karşısında hükümetler zora düştüğünde, bu ülkede muhalefetin
ellerini ovuşturduğu görülmüştür. Öte yandan, meselesinin çözümü
için, 30 yıl boyunca ortak bir irade oluşturulamamıştır. Geçmişte
hükümetler, terör karşısında risk almaktan kaçınır hale gelmiş,
cesaretle meselenin üzerine gidememiştir. Biz, 11 yıl boyunca bu
riskten hiçbir zaman kaçınmadık. Milli irade üzerinde, ekonomi
üzerinde, demokrasi, sosyal barış ve kardeşlik üzerinde bir tehdit
teşkil eden terör karşısında, cesur ve kararlı bir duruş
sergiledik. Meseleyi sadece güvenlik boyutuyla değil, ekonomik,
sosyal, diplomatik boyutuyla ele aldık. Geldiğimiz noktada,
Türkiye, birliğinden ve kardeşliğinden hiçbir taviz vermeden,
terörsüz bir ortam inşa etmeyi başarmıştır. Bunun belli çevrelerde
çok ciddi rahatsızlık oluşturduğunu görüyoruz. Terörün yeniden
canlanması ve can alması için çok ciddi gayretlerin olduğunu
görüyoruz. 1 yıldır devam eden huzur sürecini sabote etmek için,
özellikle bugünlerde tahriklerin devreye sokulduğunu çok iyi
görüyor ve biliyoruz."
Terörün 30 yıldır, hemen her seçim öncesinde, seçimleri etkilemek
üzere ihale aldığını anlatan Erdoğan, "30 Mart seçimleri öncesinde,
terörü canlandırmak için ortaya konulan tahriklerin de böyle bir
gayeye matuf olduğunu çok iyi görüyoruz. Buradan TBMM’ye ve aziz
milletimize açıkça ilan ediyorum. Son günlerde sahnelenmek istenen
tahrikler doğrudan doğruya milli iradeye yöneliktir. Huzura ve
barışa yöneliktir. En önemlisi de seçim sürecini etkilemeye
yöneliktir. TBMM ve millet, bu saldırılar karşısında tek yürek
olduğu takdirde bu tahrikler asla başarıya ulaşamayacaktır. Aziz
milletimizi sağduyulu ve dikkatli olmaya davet ediyorum. Özellikle
Doğu ve Güneydoğu’da yaşayan vatandaşlarımızın bir yıldır devam
eden huzur iklimini sabote etmeye yönelik bu kışkırtmalara karşı
uyanık olmalarını rica ediyorum" ifadelerine yer verdi.
“TEK DEVLET, TEK MİLLET, TEK BAYRAK VE TEK VATAN”
Şu son 1 yıldır içinde Türkiye genelinde olduğu gibi Doğu ve
Güneydoğu illerinde de çok farklı bir atmosferin oluştuğunu
belirten Başbakan Erdoğan, "Bölgede ticaret ve turizm canlandı.
Bölgede yatırımlar hız kazandı. İnsanlar köylerine dönmeye,
mezralarına çıkmaya, yıllardır gidemedikleri dağlara, yaylalara
gitmeye başladı. Askerimiz, polisimizin düğünlerde vatandaşların
sevincine, cenazelerde vatandaşımızın acısına eşlik etmeye başladı.
Bölgeye yatırımcılar gelmeye, Türkiye’nin her tarafından turistler
ziyaretçiler gelmeye, bölgeyle tanışmaya kucaklaşmaya başladı.
Bütün bunların ötesinde bir yıldır anneler babalar oğullarının
şahadet, ölüm haberini almadı. Vatanından ayrı kalan, önce devlet
ardından terör korkusuyla vatan hasretiyle yanıp tutuşan sanatçılar
’ağlama’ diyerek insanların umutlanmasına vesile oldu. Bu umudu
kırmaya, bu heyecanı köreltmeye, kara kışa rağmen bölgede ve
Türkiye’de yaşanan bahar havasını tehdit etmeye hiç kimsenin hakkı
yoktur. Bu bahar havasına kastedenler tarih önünde hesap
veremezler. Bu bahar havasının tehdit edilmesi karşısında susanlar,
ellerini ovuşturanlar, sevinenler, tarih ve millet karşısında hesap
veremezler. Bugün hükümet kaybetsin, iktidar partisi kaybetsin
diyerek terörün yeniden can almasına göz yumanlar, sessiz kalanlar,
vicdanlarıyla yüzleşemez aynada yüzlerine bakamazlar. Buradan açık
açık bir kez daha söylüyorum. Yeter ki bir damla kan akmasın, yeter
ki annelerin bir damla gözyaşı toprağa düşmesin. Yeter ki millet
kazansın. Türkiye kazansın. Biz kaybetmeye razıyız. İşte onun için
cesaretle yürüyeceğiz. Millet bizden bu meseleyi çözmemizi istiyor.
Bize bunun için yetki verdi. Sonuna kadar bu meseleyi çözmek için
çırpınacağız. Hiçbir taviz vermeyeceğiz. Milletin başını önüne
eğdirecek hiçbir adım atmayacağız. Anayasanın, yasaların ortak
değerlerimizin dışına çıkılmasına izin vermeyeceğiz. Şehitlerimizin
ruhunu incitecek hiçbir girişimin içinde olmayacağız. Bizim 2001
yılında, Afyonkarahisar’dan yola çıktığımız andan itibaren, kırmızı
çizgilerimiz bellidir ve nettir. Tek devlet, tek millet, tek bayrak
ve tek vatan" şeklinde konuştu.
"TEK BAYRAK’ DEDİK"
"Millet anlayışımız tüm etnik unsurları kapsar" diyen Erdoğan,
"Hepsini kucaklar, millet tanımı zaten budur. Tek bayrak dedik.
Bayrağımızın rengi kıskananlar varsa öğrensin, şehidimizin kanıdır,
hilal bağımsızlığımızın ifadesidir, yıldız şehidimizin sembolüdür.
Öğrenmiyorsan bil, Türk bayrağı ne bayrağı olacak. Biz, Çerkeziyle,
Türküyle, Kürdüyle, Gürcüsüyle Türkiye’de kim varsa hepsine hizmet
ediyoruz çünkü biz yaradılanı Yaradan’dan ötürü seviyoruz. 780 bin
kilometrekarenin tamamı bizim vatan toprağımızdır. Bayrakları
bayrak yapan üstündeki kandır, toprak uğrunda ölen varsa vatandır’
bu anlayışla biz çalışıyoruz. Tek devlet Türkiye Cumhuriyeti’dir.
Bunun dışında başka bir şeyi tanımıyoruz" ifadelerini kullandı.
Eski Türkiye’nin yasakların olduğu, yolsuzların olduğu, yoksulların
çığ gibi büyüdüğü bir Türkiye olduğunu söyleyen Erdoğan, "Eski
Türkiye milletin sesine, feryadına, çığlığını tıkayan bir
Türkiye’ydi. Eski Türkiye, umutlarını yitirmiş, özgüvenini
kaybetmiş, gözlerinin adeta feri sönmüş bir Türkiye’ydi. En
önemlisi de eski Türkiye kuruluştaki ruhtan, felsefeden, inançtan,
o heyecandan ve birliktelikten hızla uzaklaşan bir Türkiye’ydi. Bu
topraklar üzerinde dedelerimiz de, babalarımız da, bizler de
gerçekten büyük acılar yaşadık. Büyük hüzünlere şahitlik ettik. Ne
bu güzel ülke ne de bu aziz millet yaşananları hiç haketmedi.
Ölümler, gözyaşları, korkular, diz boyu yoksulluk, çaresizlik,
umutsuzluk hiç de hakettiğimiz hiç de layık olduğumuz hayat tarzı
değildi. Yine de milletçe hayata tutunduk. Dün karanlık olsa da
yarının aydınlık olacağına milletçe inandık. Şu son 11 yıl
ülkemizin tarihinde ve talihinde çok önemli bir dönüm noktasıdır.
İnanıyorum ki millet onyıllar, yüzyıllar boyunca bu 11 yılı hiç
unutmayacaktır. Bizler hepimiz faniyiz, makamlarımız, bugün sahip
olduğumuz payelerimiz hepsinden öte bedenlerimiz fanidir ama millet
hep baki olacak, milletin hafızası ilelebet yaşayacak ve kendisine
hizmet edenleri de hiçbir zaman unutmayacaktır. Şu geride
bıraktığımız 11 yıl aslında sadece bir başlangıçtır. 11 yıl yeni
Türkiye’nin temellerinin atıldığı, zeminlerinin hazırlandığı,
umudunun çoğaldığı bir süreç olmuştur. Türkiye’nin neleri
başaracağı görülmüştür. Türkiye’nin çalıştığında, ter döktüğünde,
inandığında hangi seviyelere ulaşacağı görülmüştür. Bu 11 yılda
gençlerimize bir ufuk çizilmiş, hiçbir zaman unutamayacakları
hedefler gösterilmiştir. Cumhuriyetimizin, kuruluşunun 100.
yıldönümünü kutlayacağımız 2023 hiç kuşkusuz bugünden farklı
olacaktır. Ardından 2053, ardında 2071 yeni Türkiye’nin büyümesine
şahit olacaktır. Özüyle, ruhuyla buluşmuş, kökleriyle barışmış,
kardeşlik ve dayanışma içindeki yeni Türkiye 21. yüzyılı inşa
etmeye devam edecek. 21. yüzyılı bir Türkiye yüzyılı yapacaktır"
diye konuştu.
"SÖYLEDİKLERİNE İNANAN VARSA BUYURSUN, SANDIKTA BUNU TEYİT
ETSİN"
Başbakan Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Türkiye, 11 yılda, demokratikleşme konusunda çok ama çok önemli
mesafe kaydetmiştir. Bugün 18-22 yaşlarındaki gençlerin,
Türkiye’nin 11 yıl öncesi ve bugünü arasında kıyas yapmakta
zorlanacaklarını biliyoruz. Onlar, 11 yıl önce çocuktular ve
Türkiye’nin nereden nereye geldiğini çok iyi
değerlendirebilmektedir. Ancak, gençlerimiz bir yana, belli bir
yaşın üstündeki pek çok kişinin de, eski Türkiye ile Yeni Türkiye
arasında kıyas yapmakta zorlandıklarını, açıkçası eski Türkiye’ye
çok çabuk unuttuklarını görüyoruz. Hafıza-ı beşer nisyan ile
ma’lüldür. Özelikle de kötü hatıralar, acı hatıralar çok çabuk
unutulur. Bugünden geçmişe bakarken, hadiseleri vicdan terazisinde
tartmayanlar, hakkaniyeti unutanlar, ahde vefasızlık yapanlar, açık
bir şekilde nankörlük içindeler. Belli konularda konuşmanın yasak
olduğu bir Türkiye’den bugünlere geldik. Belli konularda yazmanın,
kalem oynatmanın, fikir sarf etmenin sakıncalı olduğu günlerden
bugünlere geldik. O kadar ki, farklı düşünenin köprü altlarında
enselerine bir kurşun sıkılarak ortadan kaldırıldığı, faillerinin
de bulunamadığı günlerden bugünlere ulaştık. Hiç kuşkusuz, ideal
noktada değiliz, ama dünle kıyaslanmayacak bir yerdeyiz. Bugün bizi
özgürce eleştirebilenler, daha birkaç yıl öncesine kadar, belli
kurumlara, belli çevrelere tek bir söz söyleyemiyordu. Bu nasıl bir
baskıcı ortam ki, dün yazamadıklarımızı bugün dilediğiniz gibi
yazıyor, dün atamadığınız manşetleri bugün istediğiniz gibi atıyor
şimdiye kadar söyleyemediklerinizi bugün rahatça ifade
edebiliyorsunuz? Polisimize taş atacak, hakaret edecek özgürlük
taşkınlığı yaşayanların, özgürlük yok söylemleri samimiyetsizlikten
başka bir şey değildir. Şurada, 3,5 ay sonra, milletimiz sandığa
gidecek, hür iradesiyle oy kullanacak. 2014 yılında
Cumhurbaşkanlığı için, 2015 yılında milletvekili seçimi için,
sandık bir kez daha milletin önüne gelecek. Söylediklerine inanan
varsa buyursun, sandıkta bunu teyit ettirsin. Hiç telaşa gerek
yok."