Erdoğan'dan Berkin ailesini kızdıracak sözler
Abone olBaşbakan Erdoğan, Türkiye cumhuriyeti kurulduğundan bu yana Kürt ve Alevi meselesinin sürekli kaşındığını söyledi.
Alevi vatandaşlara seslenen Başbakan Erdoğan, "gelin bu ateşi birikte söndürelim" çağrısında bulundu.
Sadece oyuna gelmenin yetmeceğini ifade eden Erdoğan, "Biz yeni Burak Can'ların, terörize edilen, terörün içine sokulan yeni Berkin'lerin, Okmeydanı'ndaki olayların Uğur'ların, Ayhan'ların da yitip gitmesine tahammül gösteremeyiz" dedi.
Soma'daki protestolara değinen Erdoğan, "Bakıyorsunuz Alevi vatandaşlarımızı sağdan, soldan toparlayıp Soma'ya götürüyorlar. Niye? Bu defa da Soma'yı karıştıracaklar." açıklamasında bulundu.
2 kişinin hayatını kaybettiği Okmeydanı'ndaki olaylar Başbakan Erdoğan'ın gündemindeydi. CHP'yi Alevi vatandaşların duyguların istismar etmekle suçlayan Erdoğan, partisinin grup toplantısında bu konuya ilişkin uzun bir açıklama yaptı.
ALEVİ VE KÜRTLER İNKAR EDİLDİ
Erdoğan, savaşın sonunda Osmanlı bakiyesi toprakların, adeta cetvelle çizilir gibi şekillendirilirken, Osmanlı bakiyesi olan, Osmanlı ve Selçuklu'nun mirasını taşıyan Türkiye Cumhuriyeti'nin de sürekli baskı, kontrol altında tutulmak istendiğini anımsattı. Erdoğan, Osmanlı İmparatorluğu'ndan kalan borçların, Türkiye Cumhuriyeti'ne devredildiğini, Osmanlı İmparatorluğu'ndan kimi acılar, sorunlar, tartışmaların Türkiye Cumhuriyeti'ne yöneltildiğini vurguladı. Başbakan Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Bilhassa Kürt, Alevi vatandaşlarımızın, onların üzerinden iki mesele sürekli gündemde tutuldu, sürekli kaşındı. Bu iki mesele, Türkiye'nin hasımları tarafından elverişli bir tahrik vasıtası olarak görülürken ne yazık ki içeride de bu iki meseleyle alakalı çok büyük yanlışlar yapıldı. Bu ülkenin asli unsuru olan, Birinci Dünya Savaşı, Kurtuluş Savaşı'nda, ardından kuruluşta asli unsur olarak yer alan Kürt kardeşlerimize karşı, bizim dönemimize kadar ret, inkar, asimilasyon politikaları uygulandı. İçeride sorun reddedilirken, dışarıdan da her fırsatta, değişik tarihlerdeki isyanlara ve son 30 yıldır maruz kaldığımız teröre destek verildi. Öbür yandan Alevi kardeşlerimizin varlıkları bile inkar edildi, görmezden gelindi, ağır tahriklerle, baskılar sürdürüldü. Dersim'de yüzlerce Alevi vatandaşımız katledildi, binlercesi tehcire zorlandı. CHP'nin, dününde ve bugününde Dersim olaylarına, katliamına karşı duranı, ses çıkarını gördünüz mü? Şu anda Anamuhalefetin genel müdürü Dersimli değil mi, hiç konuştuğunu gördünüz mü? Konuşamaz, çünkü o işin faili CHP, onun için konuşamaz. O işin arkasında duran CHP, onun için konuşamaz. Ve konuşamıyor, konuştuğu anda birçok şeyler ortaya çıkacak"
DIŞARIDAN YÜRÜTÜLEN KAMPANYALARI GÖRMEZDEN GELEMEYİZ
Başbakan Erdoğan, Çorum, Kahramanmaraş, Sivas ve Gazi Mahallesi'nde sonu çok acı biten elim hadiseler yaşandığının altını çizerek, "Komplo teorilerinin kolaycılığına biz asla ve asla sığınmadık. Dışarıdan düşman arayarak, içimizdeki meseleleri inkar yoluna asla gitmedik. Biz Türkiye'nin yüz yıldır karşı karşıya kaldığı meselelerin tamamen farkında olduk, mevcut sorunların, içerideki nedenlerinin tamamen farkında olduk. Ancak bu meselelerde dışarıdan yapılan tahrikleri, provokasyonları, dışarıdan yürütülen kampanyaları asla gözardı edemeyiz" dedi.
Erdoğan, Türkiye'de işler iyi gitmeye başladığında, ülkenin başına dert açmaya gayret edenlerin olduğunu kaydetti. Erdoğan, Türkiye'nin, enerjisini, birikimini, kaynaklarını kalkınma için seferber ettiği her dönemde ya teröre ya içeride ağır tartışmalara ya da darbelere maruz kaldığını vurguladı.
ENERJİMİZİ TÜKETMEK İÇİN HER TÜRLÜ KİRLİ PLAN DEVREYE ALINDI
Başbakan Erdoğan, içeride ve dışarıda bir takım karanlık ellerin elbirliği, işbirliği yaptığını, Türkiye'nin enerjisini tüketmek için her türlü kirli, karanlık senaryoyu devreye aldığını belirtti.
Erdoğan, 1922'den bugüne kadar sadece Kıbrıs'a barış harekatı yaptıklarını, bunun dışında fiili olarak bir savaşa katılmadıklarını, topraklarına karşı da bir saldırı olmadığını anlattı. Erdoğan, yaklaşık 100 yıldır barış içinde bir ülke olmalarına rağmen kalkınma yarışına neden bu kadar geç katıldıkları sorusunu, kendilerine sormaları gerektiğini kaydetti. Erdoğan, "Çünkü ülke olarak, enerjimizi başka yerlere sarf etmek zorunda kaldık. İçerideki tartışmalar, gerilim, tahriklerle biz enerjimizi, kaynaklarımızı, birikimlerimizi adeta heba etmek zorunda kaldık. İçeride neredeyse 35 yıl oldu, terörle mücadele eden bir Türkiye var" dedi.
TUZAKLARI GÖRMEMİZ GEREKİYOR
Başörtüsü sorununu, Türkiye'nin tam 40 yıl tartışmak zorunda kaldığını, bırakıldığını ifade eden Erdoğan, 40 yıl boyunca üniversite denildiğinde akla, bilim, eğitim, özgürlük değil başörtüsü yasağı getirildiğini söyledi. Erdoğan, "Yazık değil mi? Bu ülke bunu hak ediyor muydu? Bu yasağı koyanlar, uygulayanlar, savunanlar bu ülkeye yazık etmediler mi?" diye sordu.
Erdoğan, kültürel haklar konusunun neredeyse bir asır boyunca Türkiye'de tartışıldığına işaret ederek, şöyle devam etti:
"İnsanlar anadillerini konuşurlarsa, annelerinden öğrendikleri dili konuşurlarsa 'ülke bölünür, parçalanır' diye toplumu korkuttular. Biz engelleri kaldırdık, hamdolsun bu ülke bölünmedi tam tersine daha da güçlendi. Bir asır boyunca bu yasakları savunanlar, bu ülkeye yazık etmediler mi? Bizi millet olarak anlamsız, tartışmalarla, anlamsız yasaklarla, sanal gündemlerle on yıllarca, hatta asırlarca oyaladılar, meşgul ettiler. Her on yılda yaptıkları darbelerle ya da darbe girişimleriyle bize ağır bedeller ödettiler. Belli zamanlarda yapılan tahrikler, çatışmalarla bize ağır faturalar yüklediler. Bizim 77 milyon hep birlikte, işte bu oynanan oyunu, milletçe görmemiz gerekiyor. Türkiye üzerine içeriden veya dışarıdan kurulmuş olan bu tezgahları, bu tuzakları çok iyi görmemiz, anlamamız gerekiyor."
Erdoğan, Türkiye'nin geçen yıl mayıs ayındaki konumunu hatırlattı. Erdoğan, Türkiye'nin, tarihin en büyük ekonomik krizlerinden birini başarıyla geride bıraktığını, dünyanın en büyük ekonomileri daralırken yüzde sıfır, 1, 2 oranlarında büyürken, Türkiye'nin yüzde 4, yüzde 5 büyüme oranlarını yakaladığını söyledi.
Başbakan Erdoğan, 2010'da halk oylaması yapıldığını, demokrasi, hukuk ve ekonominin güç kazandığını dile getirdi. Erdoğan, 2011'de genel seçimler yapıldığını, istikrar ve huzurun güç kazandığını, çözüm sürecinde çok önemli aşamaya gelindiğini, Nevruz'un barış, huzur içinde kutlandığını, Doğudan, güneydoğudan acı haberlerin artık gelmediğini belirtti. Erdoğan, o günlerde batıdaki insanların koşarak doğuya gittiğini, kardeşleriyle kucaklaştığını vurgulayarak, işadamlarının doğuya, güneydoğuya koşup, yeni yatırımlara hazırlandığını anlattı.
SALDIRILARI BERTARAF ETTİK
"Önümüzde hiçbir engel yok, umut, kararlılıkla geleceğe ilerliyoruz" diyen Erdoğan, Mayıs 2013'te Cumhuriyet tarihinin en büyük başarılarına imza attıklarını, borsanın rekor kırdığını, Merkez Bankası rezervinin 135 milyar dolar rakamıyla rekora ulaştığını, IMF'ye borcun 14 Mayıs'ta sıfırlandığını anlattı. Erdoğan, şunları kaydetti:
"İhracatta rekor var, enflasyon ve faiz en düşük seviyeleri iniyor, nükleer enerji için imzalar atılıyor. Üçüncü havalimanı için ihale yapılıyor. Türkiye adeta şaha kalkmış ne bölgesel meseleler ne küresel kriz, Türkiye'yi durduramıyor. Böyle bir dönem, ayın içindeyiz. 77 milyon hep birlikte 2023 hedeflerine inanmış şekilde, umutla geleceğe yürüyoruz. Ama sonra birşey oluyor, İstanbul'da Gezi Parkı'nda başlayan eylemler. Neymiş ağaçlar sökülüyormuş, 12 tane ağaç bir yerden sökülüp, başka yere nakledilecek. Bu istismar edilerek, dalga dalga ülke geneline yayıyorlar. Düğmeye bir yerden basılıyor ve hemen ülkede legal, illegal örgütler işbirliği yaparak, huzuru bozacak, istikrarı sarsacak bir noktaya bu işi ulaştırıyorlar. O kadar sistemli, o kadar hazırlıklı bir saldırı yapılıyor ki aynı anda, huzur, istikrar, demokrasi, özellikle ekonomi hedefe alınıyor. Bakıyorsunuz borsa birden geriliyor, faiz yükseliyor, yurt dışında Türkiye aleyhine kampanyalar başlatılıyor. Uluslararası yatırımcılar tedirgin ediliyor. İçeride şu ifadeyi kullanıyorlar, 'Tüketmeyin, ekonomi dursun' diye çağrılar yapılıyor. Her gün sokaklarda şiddet görüntüsü, vandallık, bütün bu görüntüler dünyaya sanki Türkiye'nin genelinde bir terör esiyor gibi servis ediliyor. Anamuhalefet Partisi, olayların daha da büyümesi için kışkırtmalar yapıyor. Anamuhalefet Partisi'nin milletvekilleri bizzat olayların içinde aktif rol alıyor, milletvekilleri göstericilere erzak, para dağıtıyor, polislere hakaret ediyor. Yandaş medyaları, her türlü yalanı yazarak, gerek sosyal medyada gerek, yazılı, görsel medyada insanları sokağa dökmek için elinden gelini yapıyor. Malum işverenler, işveren örgütleri ekonomiyi durdurmak için sorumsuzca açıklamalar yapıyor. Türkiye hem içeride hem dışarıda ağır saldırıya maruz kalıyor. O malum işverenler ve o işveren örgütleri, vs, bunların içinde diğer işçi örgütleri, bir kısım memur örgütleri de var. Elbirliği ederek, sanki bütün bu olayların adeta sorumlusu olarak da bizleri göstermeye gayret ediyor. Ortada herhangi birşey yok. Ama buna rağmen tek gerekçeleri 12 tane ağaç. Buradan başlayarak, farklı yere doğru taşıyorlar. Allah'a hamdolsun, dik, sağlam durduk, eğilmedik, bükülmedik ve bu saldırıları bertaraf ettik. "
EN SON OKMEYDANI'NDA BİR KEZ DAHA BUNU DENEDİLER
Türkiye'de Alevi vatandaşların kapılarına işaret konulduğuna işaret eden Erdoğan, "CHP'nin bazı milletvekilleri. utanmadan, sıkılmadan her türlü iftirayı, yalanı kullanarak Alevi vatandaşlarımızı tahrik ediyor. Reyhanlı saldırısında bunu denediler, Hatay'da bunu denediler, Malatya'da, Adıyaman'da bunu denediler. Gezi olaylarında, 1 Mayıs olaylarında bunu denediler. Kendi milletvekilleri bizzat bu işin aktörü oldu. Hepsinde başarısız oldular. En son Okmeydanı'nda bir kez daha bunu denediler, orada da başarısız oldular. İşte merhumun kız kardeşinin sesini duydunuz değil mi? Ne diyor? 'Eğer siz bu eylemleri yapmamış olsaydınız benim kardeşim ölmeyecekti' diyor. Vaka bu. Ortada herhangi bir şey yok, herhangi bir sıkıntı da yok. Uğur, GBT'sinde de en ufak bir olumsuz yanı da yok. Sadece kendisi Cemevi'ne gidiyor, orada maalesef böyle müessif olayla karşı karşıya kalıyor" diye konuştu.
100 YILDIR AYNI BAYAT SENARYO
Erdoğan, bir şeyin artık görülmesini isteyerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şunu görelim artık...100 yıldır aynı bayat senaryoyu Türkiye'ye saldırmak için kullanıyorlar. 100 yıldır Türkiye'yi yerinde saydırmak, Türkiye'yi meşgul etmek, Türkiye'yi zayıflatmak izin kullanıyorlar. Biz bu bayat senaryonun dışarıda yazıldığını, dışarıdan desteklendiğini söylediğimizde birileri çıkıyor istihza ile hedefi saptırmaya çalışıyorlar. Allah aşkına Okmeydanı'nda olayların başını çeken, eli kanlı terör örgütünün dışarıdan desteklenmediğini söyleyecek olan var mı? Yerli bir örgüt olduğuna bunun inanan var mı? Bunların nerelerden beslendiğini hepimiz biliyoruz, nerelerde korunduklarını, kollandıklarını biz çok iyi biliyoruz. Biliyorsunuz DHKP-C terör örgütünün kampları Yunanistan'da. O kamplarda eğitim alarak Türkiye'ye gelenleri görüyoruz. En sonunda Yunanistan yönetimi bunlara bir darbe indirdi ve belli bir yere kadar bu işi durdular. Acaba sıfırladılar mı ona hala kani değilim. Hangi ülkelerin bunlara kol kanat gerdiğini, kimlerin bunlara kamp verdiğini, lojistik sağladığını, kimlerin bu örgütün sırtını sıvazladığını gayet iyi biliyoruz. Bunların da başında olanlara defaatle belgelerle bunları hep gösterdik. Fakat dert başka. Dert, 'güçlenen Türkiye'yi acaba nasıl böleriz, acaba nasıl zayıflatırız?' Bütün mesele bu. Çünkü güçlü bir Türkiye'yi asla kabullenmiyorlar, kabullenemiyorlar. Fakat isteseler de istemeseler de Türkiye, artık güçlenme yolunda damarı yakalamıştır."
CHP'YE ÖRGÜT UYARISI
Erdoğan, Alevi vatandaşların sorunları ne bu örgütün ne de bu örgütün besleyenleri umurunda olduğunu ifade ederek, "CHP genel müdürüne defalarca çağrı yaptım; 'bu örgütle aranıza mesafe koyun, bu örgütü koruyup kollamaktan vazgeçin' diye defalarca uyarı yaptım. Özelikle de o malum Tunceli milletvekili başta olmak üzere, CHP milletvekilleri, adeta CHP'nin değil, o örgütün vekilleri gibi davranmaktan hiç tereddüt etmediler ve etmiyorlar. Bir tane CHP milletvekili de çıkıp bunun hesabını sormuyor. Zaten genel müdürünün bu işlerle hiç alakası yok, o genel müdürlük yapıyor. TBMM'nin bir vekili gibi değil, Suriye'deki diktatör, zalim rejimin adeta temsilcisi gibi davranan vekillere CHP içinden birileri çıkıp 'siz ne yapıyorsunuz' demiyor. CHP'li vekilleri Esed'e götüren rehberin Reyhanlı saldırısına karıştığını belgeleriyle ortaya koyduk. Hatay'da bazı CHP'lilerin, bazı vekil yakınlarının saldırıya karıştıklarını ortaya koyduk. CHP içinden bir tane yürekli vekil çıkıp da 'ne oluyor?' diye sormadı" diye konuştu.
CHP SADECE TAHRİK EDER
CHP'nin Alevi vatandaşların duygularını istismar etmekten, onları tahrik etmekten, onlar üzerinden Türkiye'de çatışma senaryolarını beslemekten başka hiçbir bir şey yapmadığını ve yapmayacağını ifade eden Erdoğan, şunları kaydetti:
"Faili oldukları Dersim olaylarıyla, aradan yaklaşık 80 yıl geçmiş olmasına rağmen yüzleşme cesaretini gösteremediler. Bugüne kadar Alevi vatandaşlar için, duygularını istismar etmek dışında hiçbir şey ortaya koyamadılar. CHP; sadece tahrik eder, sadece duyguları istismar eder. Biz ise bu konuda 12 yıl içinde defalarca adım attık, defalarca reform yaptık. Daha fazlasını da yaparız ve yapacağız. Normalleştikçe ülkemiz, Türkiye tabii mecrasına girdikçe, on yıllardır, asırlardır devam eden sorunlar tek tek ortadan kalkıyor. Bütün anlamsız yasaklar, bütün anlamsız kısıtlamalar ortadan kalkıyor. Biz Alevi kardeşlerimizin sorunlarını da ne içeride ne dışarıda bir istismar ve tahrik aracı olarak kullanılmasına asla rıza göstermeyiz. 100 yıl boyunca zaman zaman yapıldığı gibi Alevi vatandaşlarımız üzerinden provokasyon yapılıp Türkiye'ye zarar verilmesine asla rıza gösteremeyiz.
HIZIR PAŞALAR ASIRLAR ÖNCESİNDE KALMIŞTIR
Hızır Paşa'lar asırlar öncesinde kalmıştır. 'Açılın kapılar Şaha gidelim' diye umutsuzca başka yerlerden medet arama dönemleri de asırlar öncesinde kalmıştır. Türkiye'de kimin ne meselesi, kimin ne derdi varsa bu bizim meselemiz, bizim derdimizdir. Aradan eli kanlı örgütler, istismarcılar, tahrikçiler çekildiğinde inanın her mesele çözülecek, çözüm yoluna girecektir. Birileri yarayı derinleştirmeye çalıştıkça biz yaralara şifa olmanın, yaralara şifa bulmanın samimi mücadelesi içindeyiz. Alevi vatandaşlarımızın da bu yaşananlardan rahatsız olduğunu biliyoruz. Alevi vatandaşlarımız lütfen aradaki istismarcılara, ikiyüzlü siyasetçilere prim vermesinler. Onları istismar ederek Türkiye üzerine karanlık senaryolar yazanlara lütfen dikkat etsinler. Polisle çatışarak, cam çerçeve kırarak, masum insanların, hatta çocukların ölümüne zemin hazırlayarak hiçbir meselenin çözülmeyeceğini, yararın dahi bir defa bu noktada şifa bulamayacağını bilmeleri lazım.
ALEVİ VATANDAŞLARIMIZI SOMA'YA GÖTÜRÜYORLAR
Halktan silah isteyen bir zihniyet, Türkiye'nin, milletin, özellikle de Alevi vatandaşların dinini düşünüyor olabilir mi? İşte şurada Soma'da yaşananlar... Bakıyorsunuz Alevi vatandaşlarımızı sağdan, soldan toparlayıp Soma'ya götürüyorlar. Niye? Bu defa da Soma'yı karıştıracaklar. 301 evladımız, kardeşimiz şehit olmuş, onlar 'bunun üzerinden ne elde ederiz', bunun gayreti içindeler. "
BİLESİN Kİ O CAM ÇERÇEVELER BİR BÜTÜNÜN PARÇASIDIR
Erdoğan, İstanbul'daki olaylara da değinerek, şunları söyledi:
"Elinde silahlarla İstanbul sokaklarında terör estirmeye çalışan zihniyet; kardeşliğin, birliğin, dirliğin peşinde olabilir mi? Silah ve şiddetle kim ne elde edebilir? Silah ve şiddet hangi sorunu çözdü, hangi sorunu çözebilir? Bizim hiçbir meselemiz çözümsüz değil. Büyüyen, güçlenen bir Türkiye'de hiçbir sorun kalıcı değil. Çıkmış bakıyorsunuz Barolar Birliği'nde konuşma yapıyor. Konuşmasında da söylediği şu, 'Başbakan kırılan cam çerçevenin derdinde' diyor. Başbakan, sadece kırılan cam çerçeveyi konuşmuyor. O da sorunlardan...Ama bu vesileyle oralarda yaralanan, ölen insanları da bu Başbakan konuşuyor. Bilesin ki o cam çerçeveler bir bütünün parçasıdır. Biz bunu böyle kullanıyoruz. Fakat belki de dünyada yalanı bu adam kadar mahir kullanan bir ikinci kişiyi bulamazsınız. Bulamazsınız. Ya bunun eğitimini bir yerde özel olarak aldı veya genlerinde var. Böyle birisi...Bizim derdimiz var. Biz 77 milyonun huzuru için çalışıyoruz. Ama bu ve benzeri kişilerin böyle bir derdi yok. Onlar terör, anarşi, kırıp dökme, öldürme, yaralama üzerinden rant elde etmeye çalışıyorlar. Aracıları aradan çektiğimizde, istismarcıları elimizin tersiyle ittiğimizde, yüzyüze, birebir görüştüğümüzde, konuştuğumuzda inanın aramızda hiçbir fark olmadığını tekrar göreceğiz. Merhum Aşık Veysel de zaten onu söylüyor; Yezid nedir, ne kızılbaş/Değil miyiz hep bir kardaş/bizi yakar bizim ataş/söndürmektir tek çaresi' Olay bu...Evet bizi yakar bizim ataş. Kendi diliyle konuşuyor. Tabii ki ateş...
ATEŞİ BİRLİKTE SÖNDÜRECEĞİZ
Ama onu biz söndüreceğiz, birlikte söndüreceğiz .Bakın bu aziz millet hiçbir zaman Alevi-sünni çatışmasına prim vermedi. Yaşanan onca tahrike rağmen Allah'a sonsuz şükürler osun, bu millet oyuna gelmedi. Sadece oyuna gelmemek yetmez.
TERÖRİZE EDİLEN BERKİNLER
Biz yeni Burak Can'ların, terörize edilen, terörün içine sokulan yeni Berkin'lerin, Okmeydanı'ndaki olayların Uğur'ların, Ayhan'ların da yitip gitmesine tahammül gösteremeyiz. Hacı Bektaşi Veli'nin izinde bir olmak, iyi olmak, diri olmak, böylece 77 milyon Türkiye olmak, 77 milyon kardeş olmak için hepimiz hassasiyet göstereceğiz. Bu topraklar Hz. Peygamber sevgisiyle, Hz. Ali, Hz. Hasan, Hüseyin sevgisiyle, ehlibeyt sevgisiyle yoğrulmuş topraklardır. Bu topraklarda fitne filizlenmedi. Allah'ın izniyle, milletimizin ferasetiyle, dirayetiyle inşallah hiçbir zaman da filizlenmeyecek."