Erdoğan’dan AB’ye sert eleştiri

Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin AB tarafından haksız engellemelerle karşı karşıya bırakıldığını belirterek, “AB’nin, Türkiye’nin önüne koyduğu her blokaj, AB’nin kendi geleceğinin, kendi refah ve huzurunun önüne koyduğu bir blokajdır” dedi.
Avrupa Birliği Bakanlığı tarafından Swiss Otel’de "Küresel Sorunlar Karşısında Türkiye ve AB İçin Ortak Gelecek" konferansı düzenlendi. Konferansa Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın yanı sıra Avrupa Komisyonu’nun Genişlemeden Sorumlu Üyesi Stefan Füle, Avrupa Birliği Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış ile çok sayıda kişi katıldı. Konferansta konuşan Erdoğan, Türkiye’nin bütün imkanlarıyla ve kararlılığıyla AB reform sürecine olan bağlılığını sürdürdüğünü söyledi. Erdoğan, “Özellikle 26 Haziran’da açılacak olan 22 numaralı bölgesel politikalar ve yapısal araçların koordinasyonu faslı sürecinin siyasi engeller bir kenara bırakılarak olağan seyrinde devam ettirilmesini diliyorum” dedi.
Türkiye’nin AB’ye ilk fiili başvurusunun 1959 yılına kadar gittiğini anımsatan Erdoğan, “Aradan geçen yarım yüzyılı aşan süre sonucunda Türkiye müzakere eden aday ülke statüsünü elde edebildi. Bu hususta biz elbette kendi muhasebemizi yapıyor, kendimizi çek ediyor, çuvaldızı kendimize batırıyoruz. Fakat aynı özeleştiriyi muhataplarımızdan da bekliyoruz” şeklinde konuştu.
Başbakan Erdoğan, Türkiye’nin sadece son 10,5 yılda kat ettiği mesafeye bakılınca AB sürecinin bu mesafeyle doğru ilerlemediğini ifade ederek, “Neden Türkiye bunca kazanımına ve avantajına rağmen halen AB tarafından haksız engellemelerle karşı karşıya kalıyor. Neden sıra bize gelince başka ülkelere uygulanmayan kriterler uygulanıyor. AB Türkiye’ye verdiği sözleri altına imza attığı belgeleri unutmaktan ve unutturmaya çalışmaktan artık vazgeçmelidir. Türkiye asla oyalanacak, kapıda bekletilecek bir ülke değildir”dedi.
Müzakerelerin başlamasının üzerinden yaklaşık 8 yıl geçmesine rağmen sadece 13 faslı müzakerelere açıldığını dile getiren Erdoğan, “Bugün diğer şartlar tamam olduğu halde sadece siyasi ve ideolojik sebeplerle 16 faslın müzakereleri başlatılmıyor. İçeriğinde birçok yanlı görüş bulunan AB’nin 2012 Türkiye İlerleme Raporu’nda dahi Türkiye’nin müzakerelere açılabilecek 33 faslın 32’sinde ilerlemediği sağladığı itiraf ediliyor. AB’nin, Türkiye’nin önüne koyduğu her blokaj, AB’nin kendi geleceğinin, kendi refah ve huzurunun önüne koyduğu bir blokajdır” ifadelerini kullandı.
“Türk vatandaşlarına karşı uygulanan haksız ve artık insan hakkı ihlali boyutunu da kazanan vize rejimi bizden daha çok Avrupa’ya zarar verir hale geldi” diyen Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Biz müzakereci bir ülkeyiz, AB’nin içindeyiz, Avrupa sınırları içindeyiz. Latin Amerika ülkeleri bu şengey vizesinden istifade ediyor, müzakereci olan Türkiye bundan istifade edemiyor. Bunun AB müktesebatında yeri var mı? AB ahde vefa esasına dayalıdır. Nerede ahde vefa? Demokrasiyi konuşuyoruz peki demokrasinin ilkeleri bunlar değil mi? Niye bunların üzerinde durmuyoruz? Türkiye’ye bunun gerekçeleri niçin açıklanmıyor? Aslında zaman zaman ikili yaptığımız görüşmelerde bunu bize açıkça söylüyorlar. Ama iş bu noktaya gelince iş değişiyor. 15 ülke AB üyesiyken o zamanlar liderler zirvesine bizler çağrılıyorduk. Ama daha sonra Fransa’da bir değişiklik oldu ne zaman ki Sarkozy göreve geldi o andan itibaren müzakereci veya aday ülkeler liderler zirvesine katılamaz oldu. Halkımın bunu bilmesi lazım ve bu süreç niçin bu kadar ağır gidiyor bunu öğrenmesi lazım. O dönemdeki başbakanlardan, devlet başkanlarından hemen hemen kimse kalmadı. Şu anda bu süreci takip eden bir ben kaldım.”
Erdoğan, AB’nin Türkiye’ye olan tavrı nedeniyle tam üyeliğin Türkiye için bir rüya olmaktan da adeta çıkarılmaya çalışıldığını ifade ederek, “Halkımızın gönlünde yeniden güçlü şekilde yer edinebilmesi için AB’nin tam üyelik sürecinde somut bir gayret göstermesi gerekiyor” dedi.
Konferansta konuşmaların ardından Başbakan Erdoğan, katılımcılarla birlikte aile fotoğrafı çektirdi.
(İHA)