Erdoğan’a şok suçlama
Abone olMHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Başbakan Erdoğan’un hafta sonu Diyarbakır’da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani...
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Başbakan Erdoğan’un
hafta sonu Diyarbakır’da Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı
Mesut Barzani ile yapacağı görüşmeye ilişkin, "Yerel seçimler
öncesi yapılan bu görüşme, AKP’nin bölgede Barzani’yle birlikte
seçim kampanyasını yürüttüğünü ortaya koyuyor. Barzani ile Erdoğan
Güneydoğu’da AKP’nin seçim kampanyasını birlikte yönetiyor"
dedi.
MHP Ankara Milletvekili Özcan Yeniçeri, Meclis’te düzenlediği basın
toplantısında, "AK Parti’nin ’demokrasi’ adını koyduğu ve gerçekte
’demoanarşi’ paketi olan bu süreç ülkenin başına büyük belalar
açacak niteliktedir. Bu süreç halk anarşisi yaratacak, etnik ve
mezhep çatışması yaratacak özelliklere sahiptir. Sürecin özü Türk,
Atatürk, Türkçe ve Türk milletinden kaçış; bölücü ve ayırıcılığı
kutsayış olarak özetlenebilir. AKP bu süreçle Türk milletinin
karşısına azınlıkları, etnikçileri, mezhep fanatiklerini,
marjinalleri ve bölücülerden oluşan bir koalisyonu çıkarmaya
çalışmaktadır. AKP kendisini Türk milletine ait görmeyenleri
iktidar gücüyle destekleyip, milli devlete karşı konumlandırmış
bulunmaktadır. AKP, bölgede TSK’nın elini/kolunu bağlamış, milli
devletin simgelerini sökmüş, devlet otoritesini azaltmış, örgütün
otoritesini artırmıştır" dedi.
Hükümetin halk deyimiyle ‘bölgede taşları bağlamış köpekleri
serbest bıraktığını’ iddia eden Yeniçeri, TSK’ya ’bırakınız
geçsinler, bırakınız bölsünler’ için baskı uygulandığını,
bölücülere de bölme özgürlüğü sunduğunu öne sürdü.
"KORUCULAR SİLAH BIRAKIYOR"
Şırnak’ın Uludere ilçesine bağlı Dağdibi köyünde ikamet eden 96
korucunun Dağdibi Jandarma Karakolu’na giderek silahlarını teslim
ettiğini belirten Yeniçeri, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Emniyet istihbarat birimlerinin son raporuna göre, terör örgütünün
Metina, Kandil, Haftanin ve Hakurke başta olmak üzere farklı
bölgelerde onlarca gümrüğü bulunuyor. Bu gümrükleri kullanan
kaçakçıların hepsinden de ’vergi’ adı altında binlerce liralık
haraç alınıyor. Örgütün istediği parayı vermeyenler bölgeye
giremiyor. Raporda, ’Örgütten izinsiz kimse kaçakçılık yapamıyor.
Örgüt gümrük noktasından geçen hayvan başına belli miktarlarda
vergi adı altında haraç alıyor. Ayrıca bölgedeki hayvancılıkla
uğraşan besicilerden de mera parası adı altında haraç alınıyor. Bu
kapsamda örgüt, her besiciden her dönem başı 50 bin TL’ye kadar
para alıyor’. Basına da yansıyan bir haberde askerliğini
Nusaybin’de yapıp dönen bir asker şunu söylüyor; ’Artık karakollara
bile bayrak asamıyoruz’. Suriye sınırına inşa edilen duvara karşı
çıkan PKK-BDP’lilerin açtığı pankart ise her şeyi özetliyor; ’Ne
Lozan ne duvar bizi ayıramayacak’, ’Terör örgütü devlete baraj
yapma’ diyebiliyor."
"Devlet AKP iktidarıyla birlikte ilk defa terör örgütünün bu
dayatmalarına ses çıkaramıyor ve sözüm ona ’süreç’ uğruna olanı
biteni sineye çekiyor" diyen Yeniçeri, "Bölgede neyin yapılıp neyin
yapılmayacağına devletin yanında bir de örgüt karar veriyor. Terör
örgütünün eli kanlı elebaşları ülke gündemini belirleyen aktörler
haline gelmiş bulunuyor. Bölgede terör örgütü mensuplarının kişisel
veya örgütsel talimatları yerine getirilmiyorsa, derhal PKK devreye
giriyor. Hurdacılık yaparken büyük işadamı olan terör yandaşları
var. PKK milisleri, KCK’ya vergi/aidat/ceza vermeyen, PKK yanlısı
olmayan kişi, grup ve ticaret adamlarını da kendilerine has
yöntemlerle yola getiriyor. Yurttaşlara tehdit, dağa kaldırma,
dayak ve zarar verme gibi ’cezalar’ uygulanıyor. Bunun için PKK’lı
milisler görevlendirilmiş durumdadır. Bölge halkını örgüt ciddi bir
biçimde ve sürekli olarak baskı altında tutuyor. AKP ise kafasını
kuma gömmüş, hiçbir şey yokmuş ve terör bitmiş gibi davranıyor.
Meydana gelen olayları kamuoyundan saklıyor ve küçültüyor. PKK
illegal, AKP ise legal yollardan devleti bölgede yok seviyesine
indirmek için elinden geleni yapıyor" ifadelerini kullandı.
"BÖLÜCÜ BAŞI İMRALI’DAN TALİMAT YAĞDIRIYOR"
Yeniçeri, "Bu arada bölücübaşı İmralı’dan ‘Süreç devam ediyor ama
sırat köprüsü üzerinde’ açıklamasını yaptı. Öcalan, ’Tek başımıza
da kalsak bunu yürütme kararlılığımız tamdır. Ama altımızdaki zemin
sırat köprüsü gibi olunca kim düşer kim kalır belli olmaz’ diyerek
aba altından sopa göstermeden de geri kalmıyor. Öcalan’ın
İmralı’dan gönderdiği mesaj dikkat çekicidir. Bölücübaşı diyor ki,
’Şu an siz, biz, geri çekilenler, herkes, devleti de katıyorum,
herkes aslında mevcut yasal mevzuata göre suç işliyor’. Öcalan
çözüm süreci denilen şeyin aslında ‘suç işleme süreci’ olduğunu
itiraf emiş oluyor. Onun için Türkiye’yi çözme sürecine dönüşen
’demokratikleşme’ sürecine yasal alt yapı ve dayanak sağlanmasını
istiyor. Bir de tabi kendisinin herkese, her kesime ulaşacağı bir
iletişim alt yapısının kurulmasının sağlanmasını istiyor. Öcalan’ın
‘Eş başkanlık meselesini de bu ülkeye biz öğreteceğiz’ sözleri de
ibret vericidir. Tayyip Erdoğan’ın ’demokratikleşme paketi’ denilen
şeyin siyasi partiler için ’eş başkanlık’ önermesinin ne anlama
geldiğini böylece herkes iyice anlamış olmaktadır. Bu arada
İmralı-Kandil arasında hat kurulmasını, PYD ile de devletin
görüşmesini, Salih Müslim’in de görüşmelere dahil edilmesini talep
eden konferanslar düzenleniyor. Bu konferanslarda ’Kürtlerin
yaşadıkları toprakları birbirinden ayıran sınırların anlamsız,
işlevsiz hale getirilmesi lazım’ türünden görüşler ortaya atılıyor"
dedi.
"ÖCALAN GELİŞMELERDEN HEYECAN DUYUYOR"
Suriye’deki olayların Öcalan’ı statüsünü araçsallıktan stratejik
bir seviyeye yükseltilmesini isteyecek kadar heyecanlandırdığını
belirten Yeniçeri, "BDP/KCK ve PYD liderleri sık sık dayanışma ve
birlik mesajları veriyorlar ve Kürtlerin bölgede oynayacakları yeni
stratejik rolden söz ediyorlar. PYD’nin Kuzey Suriye’deki İslamcı
gruplara karşı elde ettiği üstünlük, BDP ve PKK cenahında büyük bir
motivasyona neden olmuştu. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş
geçtiğimiz günlerde ‘Yeni Ortadoğu’da Kürtlerin Rolü’ başlıklı bir
konferansa katılmak üzere Washington’a gitmişti ve burada ABD üst
düzey yetkilileriyle görüşmelerde bulunmuştu. BDP yürüttüğü
siyaseti ABD ile birlikte kotarıyor. BDP ile PYD işbirliğine
AKP/Barzani birlikteliğiyle cevap verilmeye çalışıyor" diye
konuştu.
BARZANİ VE BAŞBAKAN ERDOĞAN’IN DİYARBAKIR GÖRÜŞMESİ
Diyarbakır’da Barzani’yle Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın
görüşmesinin kurulmuş olan denklemle yakından ilgili olduğunu
savunan Yeniçeri, "AKP iktidarı döneminde bölücü unsurlar
Diyarbakır’da Kuzey Kürdistan adı altında toplantı yapmışlardı. Bu
defa da Türkiye Cumhuriyeti’nin Başbakanı ile Barzani’nin
Diyarbakır’da görüşme yapacağı açıklandı. Başbakan Erdoğan’ın,
Şivan Perver ve İbrahim Tatlises’i de yanına alarak Diyarbakır’a
gideceği açıklandı. Mesut Barzani’nin PKK terör örgütünü bölgesinde
barındırdığı, onlara hamilik yapmaya devam ettiği biliniyor.
AKP’nin BDP/PYD ve Irak’ın merkezi hükümetine karşı Barzani kartını
kullandığı, Barzani’nin de Irak hükümeti ve PYD’ye karşı AKP
iktidarını kullandığı görülüyor. Bunun için AKP’nin bölgede
Barzani’nin var olan etkisini daha da artırmaya çalıştığı ve aynı
zamanda onun bölgedeki nüfuzundan yararlanma gayreti içine girdiği
açıktır. Tayyip Erdoğan’ın danışmanlarından Akdoğan, Barzani’nin
’burada özgül bir ağırlığı var. Bölgede sempati ile karşılanan bir
isim, bölgede birçok kişi tarafından iyi karşılanmaktadır’ diyerek,
olanın bitenin ne anlama geldiğini açıklamış oluyor. AKP iktidarı,
bölgede Barzani dahil sözüm ona ’özgül ağırlığı’ olan sanatçısından
her türlü bölücüsüne, herkesin nüfuzundan medet umar hale
gelmiştir" şeklinde konuştu.
Görüşme talebinin Barzani’den geldiği, Başbakan Erdoğan’ın da yer
olarak Diyarbakır’ı seçtiğinin basına yansıdığını anlatan Yeniçeri,
"Recep Tayyip Erdoğan’ın, hafta sonu Diyarbakır’da Kuzey Irak
Bölgesel Kürt Yönetimi Başkanı Mesut Barzani ile 16 Kasım Cumartesi
günü 300 çiftin toplu nikah törenine katıldıktan sonra
görüşecekleri açıklanmıştır. Yerel seçimler öncesi yapılan bu
görüşme AKP’nin bölgede Barzani’yle birlikte seçim kampanyasını
yürüttüğünü ortaya koyuyor. Bölgede seçimin gerçekte Öcalan ile
Barzani’nin arasında geçeceği, AKP’nin bu yarışta Barzani’nin
desteğini alarak sonuç almaya çalışacağı anlaşılıyor. Barzani ile
Erdoğan, Güneydoğu’da AKP’nin seçim kampanyasını birlikte
yönetiyor. Barzani, AKP’nin seçim kampanyasına malzeme olurken
bölgede daha etkin figür haline gelmiş oluyor. Tayyip Erdoğan,
AKP’ye oy devşirmek uğruna Barzani’yi bölgede daha da güçlendirecek
adımlar atıyor. Bu durumun orta ve uzun vadede Türkiye’nin başına
açacağı belaları görmemek için kör olmak gerekir" ifadelerini
kullandı.
Irak Dışişleri Bakanı Hoşyar Zebari’nin Ankara’ya yaptığı ziyareti
hatırlatan Yeniçeri, "Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da Bağdat’a
gitti. Davutoğlu’nun 2 günlük temaslar sırasında her iki taraftan
da ‘Yeni bir sayfa açtık’ açıklamaları geldi. Davutoğlu’nun
ardından Meclis Başkanı Cemil Çiçek, Irak’ı ziyaret edecek.
Ardından da Irak Başbakanı Nuri El Maliki, Türkiye’yi ziyaret
edecek. Bu arada Davutoğlu, Başbakan Erdoğan’ın da Irak’ı
ziyaretinin de söz konusu olabileceğini ifade etti. Bunlar aynı
tarihi, coğrafyayı ve kültürü paylaşan ülkeler arasında olması
lazım gelen ilişkilerdir. Ancak bu gelişmeler, aynı zamanda AKP’nin
dış politikada Türkiye’yi sürüklediği çıkmazı da gösteriyor.
Irak’ın meşru merkezi hükümeti olan Maliki’ye karşı AKP, doğrudan
Barzani’yle ilişki kurdu. AKP hükümeti Bağdat’a danışmadan
Erbil’den petrol aldı ve Erbil üzerinden Kerkük’e Davutoğlu
ziyarette bulundu. Irak tarafı ’Davutoğlu bize sormadan Kerkük’e
gitti, onu tutuklama hakkımız var’ dedi. Haşimi’ye Türkiye hamilik
yaptı ve sonuçta Irak’ın merkezi hükümetiyle AKP’nin arası açıldı.
Maliki, Türkiye’yi Irak’ın içişlerine karışmak, Irak’a karşı
’düşmanlık’ yapmakla suçladı" diye konuştu.
AK Parti’nin bu sırada var gücüyle Suriye’nin içişlerine müdahil
olduğunu ileri süren Yeniçeri, konuşmasını şöyle sürdürdü:
"Suriye’ye karşı ülkenin iç ve dış muhalefetini örgütledi. Bunun
sonucunda Suriye’de kan gövdeyi götürdü. Müslüman Müslüman’ı
boğazlar hale geldi. Bunun üzerine AKP, uluslararası camiayı
Suriye’ye müdahaleye çağırdı. Sonuçta malum gelişmeler yaşandı ve
Esad rejimi duruma hakim oldu. Suriye’de çıkmaza saplanan AKP, bu
kez yeniden Irak’a yöneldi. Bu kadar kısa sürede bu kadar keskin
dönüşün hayra yorulacak bir tarafı yoktur. AKP’nin uyguladığı
ifrattan tefrite, dostluktan düşmanlığa savrulan dış politikanın
bir örneğini Türkiye daha önce hiç yaşamamıştır. AKP, dış
politikada kalıcılığı olmayan, samimiyetsiz, içeriksiz, bir uçtan
diğerine savrulan ve ne zaman geri adım atacağı belli olmayan,
adeta serseri bir mayın siyaseti izlemektedir. Bu durum Türkiye’yi
dostluğuna da, düşmanlığına da güven duyulmayan bir ülke konumuna
sokmuştur.”
(İHA)