Erdoğan'a rakip aranıyor!
Abone olAskerin kapısını hangi işadamı çaldı? Erdoğan'a nasıl bir rakip aranıyor? Askerin tavrı nedir? Süter'in ses getiren yazı dizisinde bu soruların cevabı var:
Şakir Süter Akşam Gazetesi'ndeki yazı disizine devam
ediyor. Dizinin bugünkü bölümünde Erdoğan'dan rahatsız olan
işadamlarının askere gitmesini ve yeni bir muhalefet oluşturma
isteklerini yazmış.
Yazı: Şakir Süter
Kaynak:
-Şikayetciler niçin ortaya çıkmıyor? 2005'in içine girildiği
günlerde, yani tam bir yıl önce bugünlerde..
AKP'den büyük rahatsızlık duyan etkili işadamları tekrar askerin
kapısını çalmaya yönelirler.
Asker, daha önce olduğu gibi yine uzak durmaktadır ama 'ne
istendiğini' de bilmek ister.
'Aracı' durumundaki kişiye sorulur:
- Ne istiyorlar?
- Bu gidişata bir 'Dur' denilmesi için, askerin 'bir biçimde
müdahil olması' isteniyor.
Hükümetin değiştirilmesinin niçin istendiğini asker kanadı
biliyordu.
NEREDE KİTLELER?
Özetle...
Ülkenin yüksek menfaatleri değil, iş dünyasının çıkarlarıydı
aslolan.
Kendi önlerinin açılması için hükümetin yolunun kesilmesi, bunun
için de askerin devreye girmesi isteniyordu.
Şu anda emekli olan Paşa ile işadamlarının 'aracısı' hakkında bakın
nasıl bir konuşma geçiyor:
- Memurlar, maaşlarına zam almak için onbinlerce kişiyi meydanlara
topluyorlar mı?
- Topluyorlar!
- Haklarını almak için onbinlerce çiftçi meydanlara dökülüyor
mu?
- Dökülüyor.
- Pekiyi.. Siz hiç gerek Kıbrıs konusunda, gerekse 'Türkiye elden
gidiyor' diyerek 20-30 bin kişiyi bir arada gördünüz mü?
Hiç cevap beklemeden devam ediyor Paşa:
- Biz, asker olarak meydanlara insan toplayamayız. Ama 50-100 bin
kişi meydanları doldurup 'Türkiye nereye gidiyor?' diye sormaya
başlarsa, bu durumda da sessiz kalmayız!
Konuşma bitiyor.
O gün bugündür..
Türkiye'de meydanlara 50-100 bin kişiyi toplayacak bir lider
aranıyor!
ORDUYA BİLGİLER
Bu arada, orduyu 'bir biçimde müdahil olması' için, 'tahrik' amaçlı
çarpıcı bilgiler de Genelkurmay duvarlarından öteye geçirilir.
Örneğin:
'AKP, büyük sermayeyi kontrol etmeye başladı. Sermayenin ulusal
karakteri de değişime uğruyor.'
Örneğin:
'AKP'nin parti olarak 4.5 milyar dolarlık bir serveti birikti ve
daha da artmaktadır.'
Örneğin:
'80 bin cami, tamamen AKP'nin kontrolüne geçmiştir.'
Vs...
Bu bilgiler bir kenara not edilip 'araştırılmaya değer' bulunur ama
kışladan yine bir ses çıkmamaktadır.
Sonuçta, şu karara varılır:
- Ordu, 'ne haliniz varsa görün' demiyor. 'Peşinden onbinleri
sürükleyecek bir lider' bulunmasını tavsiye ediyor.
ARA Kİ BULASIN!
Öyle ama.. Kolay mı karizmatik, kitleleri ardından sürükleyecek bir
lider bulmak.
Yeni isimler aranır, bir türlü bulunamaz. Bulunanlara da mevcut
siyasiler burun kıvırırlar.
Yeniler, eskilerin 'ayak oyunlarından' çekindikleri için istekli
değillerdir zaten. Gerek sağ, gerekse solda lider aday adayları,
tam anlamıyla birbirlerinin kurdudur. 'Ben olmayacaksam, o da
olmasın' mantığıyla siyasi mücadele sürgit yapılır.
Tayyip Erdoğan da mesafe almaya, yeni cepheler kazanmaya, karşı
ataklar yapmaya devam eder. Karşısına kim çıkarsa çıksın, mücadele
etmekten çekinmez; hem 'karşı taraftaki' çaresizliğin, hem de kendi
gücünün farkındadır Erdoğan. Yani, 'düğmecilerin' işi hiç de kolay
değildir.
Büyük bir istek ve arzuyla düğmeye basılmak istendiği doğrudur ama
ya arkası?
'Düğmeye bastın' diyelim; sonra?
İşte bu 'düğmeye basma sonrası' meçhul kaldıkça...
Tayyip Erdoğan gücünü korumayı sürdürecektir.
Rakiplerine de bir iş kalıyor:
- Tayyip Erdoğan'ın hata yapması için dua etmek!
TANSU ÇİLLER NE YAPAR?
Siyasetin içinden 'çare' üretilmeye çalışılır. Merkez sağın
eskisi-yenisi ile genel başkanları masaya yatırılır:
- Tansu Çiller'le ne yapılabilir?
- Tansu Hanım, Mehmet Ağar'ın seçimlerde başarısız olacağından çok
emin. Seçimlerden sonra DYP'nin başına geçmeyi planlıyor.
- Adalet Partisi meselesi?
- Mehmet Ali Bayar 'AP'nin sahibi Demirel'dir' diyerek adres
göstermiş. AP'yi Çiller'e yedirmezler, zaten Çiller de AP ile bir
yere varamayacağını bilir.
- Pekiyi, niçin Çiller adı ortaya atılıyor?
- Mehmet Ağar'ın moralini bozmak için. DYP'deki küskünler, Ağar'dan
Çiller marifetiyle intikam alıyorlar!
YA MEHMET AĞAR
- İyi de, Mehmet Ağar da DYP'yi yeterince büyütemedi?
- Yahu, ortam uygun değil ki; seçim havası yok.
- Öyle bile olsa, Ağar'ın partiyi hazırlaması lazım.
- Ne gibi hazırlık?
- Partinin güçlü bir kadroya sahip olmasını mutlaka
sağlamalıdır.
- .......?
- ANAP'tan geçmişte dışlanmış, DYP'de küstürülmüş isimler var.
Ayrıca, kamuoyunda kabul görmüş onca isim var ki, 'onurlu bir
davet' bekliyorlar ama Mehmet Ağar harekete geçmiyor. Neyi
bekliyor? Seçim zamanını bekliyorsa, bu insanlar kaçıp diğerlerine
giderler. Oysa en çok yakışacakları parti DYP'dir.
- .......?
- Eğer Ağar bunları yapabilirse, iddia ediyorum; DYP önümüzdeki
seçimlerin favorisi olur, kendisi de ebedi genel başkan! Ama niçin
yapmadığını anlayabilmek mümkün değil. Ağar'ı yine de gözardı
etmemek gerek.
YILMAZ ADAY MI?
Eski başbakanlardan ve ANAP'ın uzun yıllar genel başkanlığını
yürüten Mesut Yılmaz da arayışlar sırasında sık sık gündeme gelen
bir isim. Ancak Yılmaz'ın 'Yüce Divan serüveni' var ve bu engeli
aşmadan aktif siyasetin hiçbir yerinde olmayacağını söylüyor.
- Pekiyi, ya Yüce Divan'da aklandıktan sonra?
- İşte o tarihten itibaren Mesut Bey, herkes için ciddi rakip
olmaya adaydır. Ama Yılmaz 'hevesle' yola koyulmaz, aklı önde tutar
ve mutlaka sonuç alacak bir organizasyonun içinde olur, maceralara
asla girmez, gaza da hiç gelmez.
- Yani?
- Yani, bu aşamada Mesut Yılmaz gündem dışındadır. Eğer birileri
'düğmeye basıp' yeni bir siyasi organizasyon yapacaklarsa, Mesut
Yılmaz hesap dışı tutulmalıdır!
DİĞER İSİMLER
Henüz ortada 'neyin nasıl olacağı, kimin nerede yer alacağı'
sorularına cevap bulunabilmiş değil. Ancak, çok sayıda isim
geçiyor. Herkes, gönlünden geçen ismi bir yerlere yakıştırıyor.
Prof. Mehmet Haberal'ın, Prof. Süheyl Batum ve Prof. Yılmaz
Büyükerşen'in isimlerini sıkça duyuyoruz. Bedrettin Dalan açık açık
ortaya çıkmadan, etkili çevrelerle diyaloğlarını sürdürerek gücünü
korumaya çalışıp 'adaylığını' hatırlatıyor.
Hikmet Çetin için 'geleceğin Cumhurbaşkanı adayı' diyenler var
ama... 'Birileri' için 'Hikmet Abi' her zaman, her görev için makul
ve mantıklı isimdir.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu istediği kadar siyasetten uzak
durduğunu söylesin, kendisi sürekli biçimde bir yerlere
yakıştırılıyor.
'Yeni senaryolardan' söz edilirken, çeşitli vesilelerle kulağımıza
gelen diğer isimler de şunlardı: Mehmet Ali Bayar, Yaşar Okuyan,
Ali Müfit Gürtuna, Ali Talip Özdemir, Tekin Enerem, Prof. Yaşar
Nuri Öztürk, Sinan Aygün.
AKP-Gül Gökçek
AKP içinde de el altından 'Tayyip Erdoğan sonrası' için kavga
var.
Bu kavganın öncüsü Melih Gökçek.
Bu bağlamda Rifat Hisarcıklıoğlu ile Sinan Aygün'ün isimleri
birlikte anılıyor.
Öte yandan, Abdullah Gül ile Melih Gökçek arasındaki eskiye dayalı
siyasi rekabet, 'Düğmecilerin' yakın takibinde..
Eğer Tayyip Erdoğan, Çankaya'ya çıkmakta direnir ve de
çıkarsa...
AKP içindeki ilk büyük çatışma, Abdullah Gül ile Melih Gökçek
arasında yaşanacaktır.
Biliyor musunuz ki...
Türkiye'de bugün 'düğmeye basmayı' dört gözle bekleyenler, böylesi
bir çatışmayı her anlamda körüklemekteler.
NASIL OLACAK?
Hepsi iyi güzel de, bir sorun var.
'Düğmeye basıldı-basılmadı, kim bastı-kim basmadı' tartışmalarının
tamamı, demokratik olmayan bir platformda tartışılıyor.
Bugün merkez sağın önde gelenlerinin tamamı, kendilerine kaynak
olarak Demokrat Parti'yi gösterirler. 'Yeter Söz Milletindir'
sloganıyla, gümbür gümbür iktidara gelmiş bir halk hareketinin
adıydı Demokrat Parti...
Oysa bugün...
Yine halkın oyu ile iktidar gelmiş bir siyasi partinin 'sandık
ötesi' operasyonlarla iktidardan indirilmesine çalışılıyor!
Bu bağlamda 'lider' aranıyor.
'O lider' bulununcaya kadar da 'Düğmeye basma oyunu' oynanmaya
devam edecek. Zaten...
Onbinlerce insanı peşinden sürükleyecek bir lider bulunmuşsa...
Kimsenin 'düğmeye basmaktan' söz etmesine gerek kalmaz. Sandığa
gidilir.
Halk alır eline MÜHÜRÜ, oy vereceği o partiye BASAR!
Özet: Düğmeye basmak için çırpınanlar var. Ancak çaresizler.
AKP'ye değil, Tayyip Erdoğan'a rakip aranıyor. 2006'nın mart-nisanı
ya da sonbaharına kadar siyaset yeniden şekilleneceğe benziyor.
Yeniden dizayn edilmiş bir muhalefet, sadece AKP'nin değil, Tayyip
Erdoğan'ın da siyasi geleceğini belirleyecektir.