Erdoğan'a göre kediler karlı çıktı
Abone olHürriyet'ten Fatih Altaylı'ya konuşan Başbakan Erdoğan, mizahçılarla yaptığı tartışma için ilginç sözler söyledi. Erdoğan'a göre bu işten en çok kediler karlı çıktı.
Fatih Altaylı'yla konuşan Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, gündeme
ilişkin sıcak gelişmeler hakkında görüşlerini dile getirdi. Erdoğan
son zamanlarda basınla girdiği tartışmalara dikkat çekerek,
polemiklerden en çok kedilerin karlı çıktığını söyledi. Ulaşılmaz
olmadığını belirten Erdoğan, kendisine sitemde bulunun gazetecilere
de mesaj yolladı:
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hürriyet yazarı Fatih Altaylı ile
Kızılcahamam Asya Termal Oteli’nde konuştu ve son gelişmelerle
ilgili görüşlerini açıkladı.
Mizahçılarla tartışma için, ‘Bu işten kediler prim yaptı’ diyen
Erdoğan, açılan davalardan haberdar olduğunu, avukatlarıyla oturup
bir karara varacaklarını söyledi.
Düğmeye basıldı sözüyle başlayalım. Önce bu sözü İstanbul’de asayiş
olayları artınca İstanbul Emniyet Müdürü kullandı. Sonra da,
hükümete yönelik eleştiriler artınca siz bu ifadeyi kullanmaya
başladınız. Açıkçası anlamadım. Mesela ben de eleştirdim. Ama bende
hiç düğme yok. Düğmeye kim ya da kimler bastı, niye bastı? Bakın
benim düğmem falan yok ama sizi zaman zaman ben de sert biçimde
eleştirdim. (Başbakan Erdoğan ceketimin düğmesini gösteriyor ‘Bakın
var’ diyor. Gülüşüyoruz. Ve anlatmaya başlıyor:)
Son zamanlarda AKP’nin izlediği dış politikaya yönelik bir savaş
yapılıyor. Türkiye’nin aleyhine haberler, spekülasyonlar yapılmaya
başlandı. Bizde çıkan haberler Avrupa’da da Batı’da da çıkmaya
başladı. Açıkçası, kendinde güç kabul edenler bunu kullandılar.
Ülkedeki bazı çıkar çevreleri, ki biz bunlara çomağı soktuğumuz
için rahatsızlar, bunlar önceden de vardı. İşte bunlar düğmeye
bastı.
MUSLUK KESİLDİ
Kim bunlar?
Bunları siz de yazıyorsunuz. Vakti saati gelince bunları açıklarız
ama şimdi biz yürütmedeyiz. Lütfen bakın, TMSF, BDDK görevlerini
önceki dönemlere göre tam yapıyor. Borçları tahsil ediyor. Milletin
parasını geri topluyoruz. Bankalara kredi verirken, tıpkı özel
sektör mantığıyla en düşük riskle kredi vereceksiniz, diyoruz.
Eskisi gibi bol keseden para dağıtılmıyor. Artık görev zararı yok.
İşte burada ne oluyor, musluğu kesilen feryat ediyor.
İSİM VERMEM
Türkiye’de medyanın devlet kaynaklarını kullanmaktan
hoşlandığı yolunda bir inanış var. Sizin döneminizde medya
gruplarından kendi menfaatleri doğrultusunda baskı ya da talep
geldi mi?
Geldi tabii ki. Geliş şekilleri çok enteresan. Bakıyorsunuz çok
doğal bir randevuyla geliyorlar. Ama arkasında her tür gizlilik,
plan var. Kimi zaman yatırım projesi, kimi zaman ihale, kimi zaman
da kendi yatırımlarını anlatıp, ‘Ben bu işe gireceğim, şunu teminat
göstereyim mi’ diyerek doğrudan kredi istiyorlar. İsim vermem ama
açıkça söylüyorum; bana böyle gelen tonlarla adam var. Mesela
‘Randevu alamıyoruz’ diyenler var ya, onlar işte. Yani iş
gazetecilikle başlıyor, sonra oraya kadar gidiyor. Ben bunları
açıklarsam inanın hepsinin dengeleri bozulur.
Açıklayın artık bu isimleri. Biz mesleğimizden utanıyoruz.
Bu röportajı bile niye yaptım diye arayanlar var.
Bu maalesef Türkiye’deki yapıdır. İktidarı köşeye sıkıştırırsın,
siyasetçinin de açığı varsa, ‘Ne istiyorsun’ der. Karşısındaki de
‘Şunu istiyorum’ der ve iş biter. AKP’de bunu bulamadılar ve
kuşatma harekátı başlattılar. Ülke zarar görür mü, buna aldıran
yok. Bunları yapmasaydık, her şey daha kötü olurdu. Bugün kişi
başına düşen milli gelir 4 bin 200 dolar civarında, borsaya bakın
rekor kırdık. Bunların gelirleri bizim cebimize girmiyor, onlar
kazanıyor, Türkiye kazanıyor. İstanbul’daki Avrupa Ticaret Odaları
toplantısında da herkes bize bunu sordu. Sektörleri büyütmeye
çalışıyoruz; gemi sanayii, büyük tonajlı gemiler sektöründe bile
artık büyümek istiyoruz.
İsimleri yine açıklamıyorsunuz? Siz açıklamazsanız kim
açıklayacak?
Merak etmeyin, günü geldiğinde onları da birer birer
açıklayacağım.
YARARINA OLDU
Gelelim karikatürler meselesine. Size aslında gelirken bir
kedi getirecek ve onunla bir fotoğrafınızı çekecektik. Önce bir
dava açtınız, ardından da Penguen Dergisi’nde davaları
genişlettiniz. Sizi zaman zaman rahmetli Turgut Özal’a
benzetiyorlar. Ama Özal bu tip karikatürlere kızmaz, aksine albüm
yapardı. Abdullah Gül’e de sordum, ‘Kızmıyorum, gülüp geçiyorum’
dedi. Size büyük prim veren yabancı basın bile bu tavrınızı
eleştiriyor. Dava edeceğinize arasanıza çocukları. Sonuçta bu
mizah. Dünyanın her yerinde böyle demokrat kimliğe önem
veriyorsunuz. Bu kedi işini bu kadar büyütmeye gerek var
mıydı?
İyi oldu, fena mı? Kediler acayip prim yaptı (gülüşmeler). Benim de
evde bir kedim var. Van kedisi...
Davalar ne olacak? Davaların açıldığından haberiniz var mı,
yoksa avukatlarınız mı açtı?
Duruma göre bakacağız. Tabii ki haberim var. Oturup avukatlarımla
karar vereceğim. Ama benim orada alındığım konu, karikatürün içinde
imam hatip liselerinin kullanılması. Ben kediye değil, bu konuya
hassasiyet gösterdim. Açıkça söyleyeyim, bu imam hatip meselesine
bir mezun olarak çok alındım. Onlar hep mazlum durumdaydı, yine
öyle. Arkadaşların yapmaması gerekiyordu.
SEBATİ’NİN RİCASI
Bu arada foto muhabiri arkadaşım Sebati Karakurt araya
girdi ve ‘Efendim, lütfen çekin davaları, inanın hepsi çok iyi
çocuklar. Ben onlara söylerim, artık çizmeyi durdururlar.
Hatta şimdi kucağınıza bir kedi alın öyle bir
fotoğrafınızı çekelim’ dedi.
(Gülüşmeler) Sen bilmezsin onları, huylu huyundan vazgeçer mi?
Benim de kedim var
Fatih Altaylı ile görüşmesinde ‘Benim de kedim var’ diyen Başbakan
Erdoğan’a, 18 Eylül’deki Van gezisi sırasında Bahçeşehir’de ‘Cansu’
adlı Van kedisi hediye edilmişti. Cansu, Erdoğan’ın İstanbul ve
Malatya gezilerine katıldıktan sonra Ankara’ya gelmişti. Cansu
şimdi Ankara’da Erdoğan’ın resmi temasları için kullandığı
Başbakanlık Resmi Konutu’nda yaşıyor.
‘Türban’da acele eden ecele gider
BAŞBAKAN Tayyip Erdoğan, Kızılcahamam’daki ‘parti kampı’nda ‘Türban
ve imam hatip sorunlarını çözeceğiz dedik, hálá çözemedik’ diye
isyan eden milletvekillerine, iktidara gelir gelmez türbanı
çözeceği sözü vermediğini belirtti. Erdoğan özetle şöyle
konuştu:
‘Ben, iktidara gelir gelmez bu sorunu çözeceğiz diye bir söz
vermedim. Ben hep, bunun, toplumsal mutabakatla çözüleceğini
söyledim. Elbette, günü geldiğinde, ülkenin diğer bir çok sorunu
gibi bu da çözülecektir. Bu konuda hep toplumsal mutabakat
arayacağımızı söyledik. Biz bir ağacı değil ormanı kurtarmak
istiyoruz. Acele eden ecele gider. Bu konulara takılıp
kalmayın.’
MUMCU’YA ELEŞTİRİ
Erdoğan, Erkan Mumcu’ya da yanıt verdi. Erdoğan, ‘Bakanlar Kurulu
kararlarının altında herkesin imzası var. Madem öyle neden
imzaladı? Kültür ve Turizm’de yaptıkları ortada’ dedi.
Niye yabancı sermaye medyaya gelmesin kardeşim
Radyo ve televizyonların yabancı sermayeye satışı çok önemli ama
Cumhurbaşkanı Sezer bunu da veto etti. Bu yasa tekrar geri
gönderilecek mi?
Ben gerekçeyi görmedim. Ama üzerinde duracağız. Bundan çekinmemek,
rahatsız olmamak lazım. Biliyorsunuz, Türkiye’de medya sermayesiyle
ilgili çeşitli laflar var. Şimdi kara para aklama iddiaları var.
Yabancı sermaye gelirse belki bu ülkede ‘İşte bu iş böyle yapılır’
denilebilir. Niye yabancı sermaye medyaya gelmesin kardeşim. Diğer
sektörlere geliyor ya. Yasayı aynen geri göndermeyi
düşünüyoruz.
Başmüzakereciyi birlikte belirleriz
HÜKÜMETİN 17 Aralık’tan sonra Avrupa Birliği meselesini askıya aldı
iddialarının en önemli dayanağı hálá bir başmüzakerecinin
belirlenememiş olması. Bununla ilgili tevatür çok. Başbakan ve
yakın çevresinin eski Dışişleri Bakanı Yaşar Yakış’ı istediği,
Abdullah Gül’ün ise Ali Babacan’dan yana olduğunu konuşuluyor.
Konuyu Başbakan’a aynı bu şekilde açıyorum.
Başmüzakereciyi ne ben tek başıma belirlerim, ne de Abdullah Bey.
İstişare ederiz. Burada bazı kriterler var. Siyasetçi olacak,
ekonomiden anlayacak, devleti tanıyacak, hatta esprili bir kişiliği
olacak. Aslında başmüzakereci Başbakan’dır, yani benim.
Görüşmelerde heyetin başı kimse, başmüzakereci o. Şimdi
toplantılarda benim. Kiminde Başbakan, kiminde devlet başkanı.
Şimdi aradığımız, benim yetkilerimi kullanacak birisi. Bunu beraber
belirleyeceğiz. Ben, parti organları, hep beraber. Merak etmeyin 15
güne kadar belli olur. Burada Abdullah Bey’le bir fikir ayrılığımız
olamaz.
Doğru, biraz sert çıktım
Son günlerde biraz sinirli değil misiniz, mesela TÜSİAD gerginliği
gibi. TÜSİAD da düğmeye basmış olabilir mi?
(Gülüşmeler) TÜSİAD’ın düğmesi yok ki.
Ömer Sabancı ile diyaloğunuz... Ömer Bey’e yönelik
açıklamalarınız sert olmadı mı mesela? Bu kadar acılı bir olayı
hatırlatmak hoş muydu?
Doğru. Ömer Sabancı’ya biraz sert çıktım. Çünkü eleştiri
zamanlaması ilginçti. Ben Fehriye Erdal kavgası vermiş Brüksel’den
dönüyordum, sen kalkıp onun tam zıddı konuşma yapıp savunuculuğunu
yapıyorsun. 6 Mart’taki olay öyle samimi bir protesto gösterisi
değildi. Mesela, 6 Mart gerçek bir düğmeye basma örneğidir. Tam
troyka toplantısı öncesi terör örgütü başını destekleyen sloganlar,
pankartlar ve provokasyon yapılıyor. Ortalık karıştırılıyor, terör
destekleniyor. Eh, hani siz teröre karşıydınız. Troyka, bize
başlattığımız tahkikat için teşekkür etti. Biz bu şekilde her yerde
çırpınırken, uçakta Türkiye’ye dönüşümde bana bu sözleri
ilettiklerinde beynimden vurulmuşa döndüm.
Gazeteci gibi randevu alıp aracılık yapan var
Son günlerde danışmanlarınız ve yakın çalışma
arkadaşlarınız eleştiriliyor. Gazetecilerin size ulaşmalarını
engelliyorlarmış.
Bana ulaşamayan gazeteciler varmış. Önce şunu sormak isterim, her
arayan her aradığına hemen ulaşıyor mu? Size, Ertuğrul Özkök’e veya
Aydın Doğan’a her arayan ulaşabiliyor mu? Üstelik bana ulaşmak çok
da zor değildir. Cep telefonum hep yanımda. Bir arkadaşımda durur.
Gece de başucuma koyar öyle yatarım. Bana herkes ulaşabilir. Ama
benden gazeteci gibi randevu alıp gelen, geldikten sonra başka
işler için konuşanlar var, aracılık yapanlar var. Elbette ki
bunlara kapıları hemen kapıyoruz. Şimdi Başbakan’a ulaşamamaktan
şikáyet edenler işte bunlar. Aslında az önceki sorunuzun da yanıtı
bu.
Akademik kariyeri çalışmasını etkilemiyor
Başbakanlık Müsteşarı Ömer Dinçer hakkındaki intihal
iddiaları doğru çıkarsa görevden alacak mısınız? Bu iddialar ciddi
ve kanıtlanabilir gibi duruyor. Yakışıksız bir durum değil
mi?
Ömer Dinçer benim en yakın çalışma arkadaşımdır. Görevini yapış
biçiminden çok memnunum. Herkes şunu bilsin ki, sonuna kadar
kendisiyle çalışacağım. Hakkındaki iddialar Başbakanlık’taki
göreviyle ilgili değil, Akademik kariyeriyle ilgilidir. Bu
iddiaların doğru veya yanlış olması, benimle yaptığı çalışmayı
etkilemez. Ömer Dinçer Başbakanlık Müsteşarı olarak kalacaktır.
Şunu da söylemek isterim: Bu iddiaların hepsi yargı önünde. Şimdi
ben bu konuda konuşsam ‘Siyaset, yargıya etki ediyor’ denir. Peki
sizin yaptığınız ne? Basın da yargıyı etkilemeye çalışmıyor mu?
Bırakın yargı kararını versin. Yargıdaki bir konuyu yazmak, Basın
Kanunu’na aykırı değil mi?
İşte Çin Seddi’nin mimarı
Çevrenize Çin Seddi ören danışmanlarınız varmış. Böyle bir
set var mı?
Başbakan Erdoğan karşısındaki Ömer Çelik’i işaret ediyor ve ‘İşte
Çin Seddi’nin mimarı’ diyor ve ekliyor: ‘O setten geçebildikleri
zaman bize ne tekliflerle geldiklerini gördük. Şimdi o set
bazılarına kapalı.’ Ömer Çelik lafa giriyor. Bu yazılara çok
kızmış. ‘Birisi beni eleştiriyor. Küçük dağları yaratmışım gibi
dolaşıyormuşum. Tekzip edeceğim. Sadece küçük değil, büyük dağları
da ben yarattım diyeceğim. Söylesinler bakalım Başbakan’a
ulaştıklarında hangi taleplerde bulundular.’
Kızılcahamam sohbeti
Başbakan Erdooğan’la AKP milletvekillerini kampa aldığı
Kızılcahamam Asya Termal Resort’ta görüştük. Saat 17.00’de olması
planlanan görüşmemiz, milletvekillerinin Başbakan’la yaptıkları
toplantıda Erdoğan’ı soru ve talep yağmuruna tutmaları nedeniyle 3
saat gecikmeyle başladı.
Söyleşi: Fatih Altaylı
Kaynak: www.hurriyetim.com.tr