Erdoğan'a göre Denktaş geliyor
Abone olDenktaş'ın resmi olarak 'gitmiyorum' demediğini belirten Erdoğan, Denktaş'ın neden kırıldığını da anlattı.
Erdoğan, Başbakanlık Resmi Konutu'ndan katıldığı STV'deki
''Haluk Örgün ile Haber Kritik'' programında, gündeme ilişkin
soruları yanıtladı. Erdoğan, ''KKTC Cumhurbaşkanı Rauf Denktaş,
gelişmelerden anladığımız kadarıyla Ankara'ya haber vermeden,
Kıbrıs görüşmelerinden çekildiğini açıkladı. İsviçre'ye sanırım
Denktaş'sız gidiyorsunuz. Bu çözümü nasıl etkiler?'' sorusunu
yanıtlarken, Denktaş'ın bu müzakere süreçlerini başından beri
götürdüğünü anımsattı. Son dönemdeki müzakereler başlarken bunu
başından sonuna kadar Denktaş'la götürmekte kararlı olduklarını her
yerde ifade ettiklerini belirten Erdoğan, şöyle devam etti: ''Bu
son noktada aslında Sayın Denktaş'ın ifadelerinden müzakereden
çekilmek gibi bir şey anlamıyorum, böyle bir şeyi anlamak da
istemiyorum. Bu arada şöyle bir şey oldu. Yunanistan seçimleri yeni
yapılmıştı. Seçimlerin ardından da Sayın Kostas Karamanlis'in, (bu
başbakanlar düzeyinde değil de dışişleri bakanları düzeyinde
yapılsın) şeklinde açıklaması oldu. Denktaş belki bundan dolayı
(bunu uzaktan izleyeceğim) gibi bir yaklaşım göstermiş olabilir.
Kaldı ki bize bugüne kadar resmi olarak intikal etmiş bir şey yok.
Karamanlis'in katılacağına yönelik bir haber geldi. Biz zaten Sayın
Annan'a da (bunun başbakanlar düzeyinde yürümesini istiyoruz, ama
en üst düzeyde dışişleri bakanımızın katılabileceğini) söylemiştik.
Karamanlis böyle bir karar verirse biz ona katılırız. Bu
müzakerelerde KKTC için ortak olmazsa olmazlarımızı göz ardı
etmeden, ama her iki tarafın çıkarına olacak şekilde bu sorunu
çözelim istiyoruz.'' ''AYNI FOTOĞRAF KARESİ'' Erdoğan, onlarca yıl
süren bu sorunun sadece KKTC'deki vatandaşı rahatsız etmediğini,
Türkiye'dekileri de rahatsız ettiğini ifade ederek, şunları
kaydetti: ''Bunun çözülmesi lazım. Siyaset çözüm sanatıdır. Siyaset
sorun üretme sanatı değildir. Ama ülkemizde ne yazık ki Kıbrıs
sorununa yaklaşırken sorun üretmeyi hedef alanlar var. Hamasetle
yaklaşanlar var. Bizim Kıbrıs ile ilgili hassasiyetlerimiz
bellidir. Ama ne yazık ki Türkiye'nin 1974'teki barış harekatına o
zamanlar karşı çıkanlar, o zamanlar TSK'yı işgalci görenler, şu
anda arşivimde var, şu anda bakıyorum, Kıbrıs'a sahip çıkanlarla
aynı fotoğraf karesinin içinde yer alıyor. Bunu anlamak mümkün
değil. Neyi ne için yaptığımızı çok iyi bilmemiz lazım. Burada
olmazsa olmazlarımız vardır ve attığımız her adımda en geniş manada
müzakeresini yaparak, ondan sonra da hükümet olmanın getirdiği
siyasi riski göze alarak, bu adımı atarız. Bunun Lozan'da da
örneklerini yaşadık. Bugün bazı adımlar atılırken zaman zaman usul
noktasında farklı yaklaşımlar ortaya çıkabilir, ama bu farklı
yaklaşımlar hiçbir zaman KKTC'deki vatandaşlarımızın aleyhine
olacak şekilde neticelendirmek mümkün değildir. Biz ne kadar iyi
niyet gösteriyorsak, karşı taraftan da aynı iyi niyeti bekleriz.
Karşı taraf da aynı iyi niyeti gösterirse, bu sorunu çözme
imkanımız olur.'' ''ÇÖZÜMDEN YANAYIZ'' Başbakan Erdoğan, Kıbrıs
görüşmeleri sürecinde hükümetin aldığı kararların ''devlet
politikası değil de siyasi bir karar'' şeklinde gösterildiğinin
ifade edilmesi üzerine, ''Bunların hiçbirini samimi olarak
görmüyorum. Samimi görmemiz mümkün değildir'' dedi. Cumhurbaşkanı
Ahmet Necdet Sezer başkanlığında konuyla ilgili bir zirve
yapıldığını, MGK'da konunun enine boyuna görüşüldüğünü, Bakanlar
Kurulu'nda tartışıldığını anlatan Erdoğan, konunun Davos'ta, ABD'de
Bush'la, Prodi'yle, devlet başkanlarıyla aynı ayrı ele alındığını
belirtti. ''Burada bir çözümsüzlük ortaya çıkarsa bu Güney'den
olsun, bizden olmasın'' dediklerini ifade eden Erdoğan, sözlerini
şöyle sürdürdü: ''Ama bizim olmazsa olmazlarımıza iş gelirse, orada
biz de kalkar tavrımızı koyarız. Olay bu kadar basittir. Ama çözmek
istiyoruz, iyi niyetimiz bu istikamette. 1 Mayıs'tan önce bu işin
çözülmesinden yanayız. Birleşik Kıbrıs Cumhuriyeti doğacak. Aynı
bayrak, aynı marş ortaya çıkacak. Sizi şu anda devlet olarak kimse
tanımıyor, o andan itibaren devlet olarak tanıyacaklar. Bunda
samimiler mi onu görürüz? Biz samimi olarak adımımızı atacağız. Şu
anda ben devlet olmanın bedelini tayin edemiyorum. Bunu yakalamak,
dünyada devlet olarak tanınmak, Türkçe'nin AB'de resmi dil olarak
kullanılması çok önemli şeyler.'' ''ÇEKİLİYORUZ DİYEMEYİZ''
Buradaki üç önemli hassasiyetin, iki kesimliliğin
kuvvetlendirilmesi, garantörlüğün kuvvetlendirilmesi ve haritanın
daha dürüst hale getirilmesi olduğuna dikkati çeken Erdoğan, şöyle
konuştu: ''TSK'nın orada varlığının devamını belli bir miktarda da
olsa istiyoruz. Mal mübadelesi konusundaki hassasiyetlerimiz
karşılıklı olarak görüşülüyor. Bunlar görüşülür, mutabakat
sağlanırsa bir çözüme varılır. Ama (biz buradan çekiliyoruz)
dememeliyiz, diyemeyiz. Ben inanıyorum ki, Sayın Denktaş'ın da
gazetelerde yer aldığı şekilde bir çekilmesi söz konusu değildir.
Son ortaya çıkan tablo sebebiyle dışardan izleme, Sayın Başbakan
Talat'ın ve Sayın Serdar Denktaş'ın gitmesi şeklinde değerlendirmiş
olabilir.'' Erdoğan, ''Sayın Denktaş'ın katılacağını düşünüyor
musunuz?'' sorusu üzerine, ''Henüz böyle bir görüşmemiz olmadı ama,
görüşürüz'' dedi. REJİM TEHLİKESİ Başbakan Erdoğan, ''Rejim
tehlikesi Türkiye'de rahat kullanılan bir cümle... Rejim tehlikesi
o kadar kolay mı?'' sorusu üzerine, şu yanıtı verdi: ''Bu tür bir
yaklaşım çok çirkin. Bir rejim var, bir de sistem var. Türkiye'de
rejim ve sistem karıştırılıyor. Kendi saltanatlarının yıkılmasından
endişe edenler, şu anda bunu üstlenmiş olan CHP'dir. Sanki rejimi
koruma görevi CHP'ye verilmiştir. Yok böyle bir şey. Türkiye'deki
siyasi partilerin hepsinin de rejimimiz hakkında hassasiyetleri
vardır, ama sistem noktasında eleştirisini yapar o farklı bir
olaydır. Boşluk vardır yapar, statükoyu eleştirir yapar, ama
Türkiye Cumhuriyeti'nin kendi hassasiyetlerini korumada kimse taviz
vermez, onlar da bu hassasiyeti görür. Nedense Türkiye'deki bizim
parlamento içi muhalefette böyle bir sıkıntı var. Bu devamlı hep
yapılıyor. Bundan devamlı nemalanmak isteniyor. Ama bunu yaptıkça
görüyorsunuz geri tepiyor.''