Erdoğan'a Genelkurmay ve darbe uyarısı!
Abone olKürt siyasetinin önemli ismi Zübeyir Aydar,Öcalan’ın yol haritasıyla 2015 seçiminden önce çözüme ulaşılabileceğini söyledi.
Zübeyir Aydar “Neyi paylaşamıyoruz?
Barışa mecburuz. Ülkenin büyümesini, demokratikleşmesini
savunuyoruz” dedi
DEP milletvekiliyken Leyla Zana, Orhan Doğan ve Hatip Dicle’nin
tutuklanması üzerine yurt dışına çıkan ve yirmi yıldır ülkesinden
uzakta yaşayan Zübeyir Aydar çözüm süreci başta olmak üzere, son
dönemde Batı’da kendilerine karşı gelişen yeni tavrı, hükümetin
tutumunu, darbe konusunu, Gülen grubuyla ittifak iddialarını Vatan
yazarı gazeteci Hüseyin Yayman'a anlattı.
‘ASKER MÜDAHALEYE
BAŞLADI’
Öcalan son dönemde üç defa ‘darbe mekaniğinden bahsetti’
bunun anlamı nedir?
Darbe her zaman parlamento fesh edilerek yapılmaz. Bu eski bir
döneme dair bir algı. 28 Şubat’ta meclis kapandı mı?
Buradan nereye varacaksınız?
Ortadoğu’da yeni bir dinamik gelişiyor. ‘Ilımlı İslam egemen
olacak. AKP modeli bölgeye gelecek’ tezi işlemedi. Mısır
tecrübesinden sonra ordular üzerinden yeni bir düzen kurulmaya
çalışılıyor.
Türkiye’de de böyle bir durum görüyor musunuz?
Asker basına müdahale etmeye başladı. Kamuoyunu dizayn etmeye
çalıştığını biliyoruz. Bazı basın merkezlerini arayıp ‘şöyle
yazacaksınız’ dediklerini dikkatle izliyoruz. Mesele Kobani
sürecinde Aynel Arap ifadesi Genelkurmay mahreçlidir. Ordu yeniden
belirleyici biçimde kendini göstermeye başladı.
Yeni vesayetin geldiğini siz buradan görüyorsunuz,
vesayetle mücadele eden Erdoğan görmüyor mu?
Görüyor mu, görmüyor mu, ya da ne kadar görüyor, bunları
bilmiyorum. Aslında çok da önemli değil. Ama ben şunu söylüyorum.
Hükümetin önünde MGK’da ‘Bırakın biz PKK’yi yok edelim. Elimizi
serbest bırakın’ diyorsa hükümete kumpas kuruyordur. Bunu
söyleyenler ikttidara tuzak kurup onu tasfiye etmek istiyorlardır.
Bu tezleri hükümete getirenler ‘darbe dinamiğinin’
sahipleridir.
Bunu biraz açar mısınız?
Darbe dinamiği denilen konsept şudur. Hükümetin önüne ‘kağıt
üzerinde bir plan koyup, biz PKK’yi imha ederiz’ diyenler, ki bu
2011’de Gülenciler ve başkaları tarafından ortaya atıldı. Hükümette
bu tuzağa düştü ve olanları biliyoruz. Hükümet, cemaat üzerinden
çıkmaz yola sokuldu. Şimdi de aynı tez ısıtılıp hükümetin önüne
konuluyor.
‘ERDOĞAN'I TASFİYEYE
DÖNÜŞÜR’
Peki bu tez neden başarılı olmasın?
Başarılı olamaz. Çünkü hükümet Doğan Güreş konseptinden daha fazla
ne yapabilir. Hükümete gelip, ‘2013’te biz bastıracaktık, engel
oldunuz. Diyalog süreciyle olmuyor. İzin verin biz çözelim’
iddialarını dile getiriyorlar.
Güvenlik güçleri bunu yapamaz mı?
Yapamaz. PKK’yi imha edeceğiz derken ekonomi çöker. Yeniden 90
konseptine dönülür. Bu süreç Erdoğan’ı tasfiyeye dönüşür. Bu
tezleri dile getirenler Türkiye’yi Balkanlaştırmak istiyorlar.
Darbe mekaniğine dönersek?
Geçmiş darbelere bakıldığında toplumun nasıl hazırlandığını
biliyoruz. Darbenin gelişini siz fark etmezsiniz. Halk adım adım
buna hazırlanır. Türkiye’de de ordu yeniden kurtarıcı olsun diye
bir zemin hazırlanıyor.
‘ORDU DARBE YAPABİLİR’
ABD ve Batı buna destek verir mi?
Mısır’da nasıl destek verdilerse Türkiye’de de destek verirler.
Türkiye ordusu son dönemde darbe yapmadıysa destek alamadığı için
yapamamıştır. Yoksa çok rahat yapardı.
Türk Ordusunun yeni bir darbe yapma ihtimalini görüyor
musunuz.
(Bir an duraksıyor) Evet görüyorum. Şartları olgunlaştırırlarsa
tereddüt etmeden darbe yaparlar.
Hükümet darbe mekaniğine teslim olmaması için ne
yapmalı?
Türkiye ne kadar demokratikleşirse darbe mekaniğinden o kadar
uzaklaşır. Darbeyi engellemenin yolu Kürt barışından geçer.
-Siz böyle anlatıyorsunuz ama bazı insanlar Türkiye bölünür
diyorlar.
Ülkeler barışla bölünmez, savaşla bölünür. Türkiye barışını
kurmazsa bölünür. Hiçbir ülke barış zamanı bölünmedi. Ben kendi
barışımı yapmış bir ülkeden neden ayrılayım. Bu mantıklı geliyor
mu? Açıkça ifade ediyorum. Biz bölünme istemiyoruz. Demokrasi
istiyoruz. Anadolu’da herkes beraber yaşayabilir.
O imkan ve pratik var. Şimdi insanlar azıcık düşünsünler. Bundan
sadece beş yıl önce Suriye’de bunların yaşanacağını kim
söyleyebilirdi? Mısır’da ordu seçilmiş hükümete darbe yapar
diyebilir miydiniz? Irak’ta bunların olabileceğin öngörebilir
miydiniz?
Türkiye için öngörünüz nedir?
Biz neyi paylaşamıyoruz. Barışa mecburuz. Kürt özgürlük hareketi
olarak ülkenin barışını, büyümesini, demokratikleşmesini, dünyadaki
imajının düzeltilmesini savunuyoruz. Bu görevde biz de varız. Ancak
bunu isteyebilmemiz için bizim de ortak olmamız lazım.
‘ERDOĞAN BUNU YAPARSA NOBEL
ALIR'
AK Parti de aynı tezleri dile getirip, Yeni Türkiye
kavramını ortaya atmıyor mu?
Hükümetin dile getirdiği ‘Yeni Türkiye’ sözünün yolu Kürt
barışından geçiyor. Yeni Türkiye kavramının içinde Kürt barışı
yoksa zaten bu eski Türkiye’dir. Yani bu yeni olmaz. Eskinin
tekrarı olur.
Sizce Erdoğan’ı tasfiye edebilirler mi?
Seçimle gelen insanlar seçimle giderler. Biz bunu savunuyoruz.
Tayyip Erdoğan bozulan imajını düzeltmek istiyorsa, seçilmediği
zaman da normal bir yaşam istiyorsa ülkeyi
normalleştirmelidir. Bunu yolu Kürt barışından geçiyor. Bunu
yaparsa Erdoğan’a Nobel ödülü verecekler. Önünde böyle bir imkan
var.
Siz böyle bir ihtimal görüyor musunuz?
2014’ün sonuna geldik. Başkan Öcalan’ın yol haritası hayata
geçirilirse herkes elbirliğiyle bunun gereklerini yaparsa,
Davutoğlu da seçimden önce gelişmekle olabilir diyor. 2015
seçimlerine varmadan bu işi bitiririz. 2015’in Nobel barış ödülünü
iki kişi alır.
Neden iki kişi?
Çok basit. Çünkü barış iki kişi arasında yapılır. Cumhurbaşkanı
Erdoğan ve Abdullah Öcalan barış ödülünü alabilir.
Türkiye bununla ne kazanır?
Kendi barışını kurar. Ateş çemberinin içinde barış yapıyorsun.
Bundan daha mükemmel bir gelişme olabilir mi? Ülke olarak
ekonominle, barışınla, halkınla, dünyadaki imajınla uçarsın. Seni
kimse tutamaz. Biz eşit yurttaşlıkta bir arada olursak kimse bize
yan gözle bakamaz. Kürt barışını gerçekleştiren bir Türkiye ne
yapamaz ki? Tüm bölgeye model olur. İran’a Mısır’a, Irak’a,
Suriye’ye model olur.
‘BRÜKSEL DEĞİL ANADOLU'DA YAŞAYANLARIN
DUYGULARI ÖNCELİKLİ’
Batıda imajı değişen hükümetin Kürt sorununu çözebileceğini
düşünüyor musunuz?
Çözebileceğine ve barışa inanmasak zaten masaya oturmayız. Eğer
daha samimi ve ciddi yaklaşırlarsa biz Erdoğan’ın ve çevresinin bu
sorunu çözebileceğine inanıyoruz.
Batı’da size karşı bir yumuşama var. Bu değişim çözüm
sürecini nasıl etkiler?
Türkiye kamuoyunda bizimle ilgili yanlış imaj var. Diyorlar ki
‘IŞİD saldırılarıyla Batının PYD ve PKK’ye karşı tavrı değişti.
Artık PKK dünyadan destek buluyor. Çıtayı yükseltip masadan kalkmak
istiyor’. Bunlar tamamen yanlıştır. Evet, Batının PKK’ye yönelik
tavrında bir değişim var. Zaten terör listesine karşı bir dava
açtık, o ilerliyor.
Eskiden bize Batı’da açılmayan kapılar şimdi açılıyor. Yani bir
ilişkilenme var. Biz bu durumu Batının desteğini arkamıza alıp
Türkiye’ye saldıralım. Pazarlığı yükseltelim demiyoruz. İnanın biz
barışı istiyoruz. Asla fırsatçı bir tavır içinde değiliz,
olmayacağız. Birlikte yaşama tezimiz, stratejiktir.
Konjonktürel değildir. Anadolu’da Türkler-Kürtler birlikte yaşamak
istiyoruz. Daha ne yapalım. Bizim için Anadolu’da yaşayan bir
insanın duygusu Brüksel’de yaşayan insanın duygusundan önce
gelir.
Biz Anadolu halkıyla aynı sofrada yemek yiyoruz. Önce sofrayı
birlikte paylaştığımız insanla iyi olmak durumundayız. Bizim
cenazemize Brüksel’deki insanlar gelmeyecek. Mezarlıklarımız bir.
Batı’dan bir destek bulursak da bunu barış sürecini ilerletmek için
kullanırız.
‘DÜZENİ BOZANA HALK İZİN
VERMEZ’
Savaşı derinleştirmek gibi bir düşüncemiz yok. Bunlar bizi
tanımamaktan kaynaklanıyor. Başkan Öcalan son dönemde eleştiriyorsa
bunun nedeni atılmayan adımlardır. Biz de ondan dolayı
eleştiriyoruz. Biz kategorik olarak hükümete karşı değiliz. Sadece
atılmayan adımlardan dolayı harekete geçilmesini istiyoruz. Bölgede
sınırlar değişirken, adaya kimin gidip, kimin gitmeyeceğini
tartışıyoruz.
İki yıldır görüştüğün insanın yanında istediği arkadaşları olsa iyi
mi olur, kötü mü? Bunu tartışmak dahi abestir. Basın gitsin
görüşsün rahatlama yaratsın. Normalleşme olsun. Bunlar yapılırsa
kamu düzeni kendiliğinden sağlanır. Hükümet bunları yaparsa bölgede
düzeni kim bozuyorsa halk buna izin vermez. Kamu düzenini bozana
insanlar ‘Süreç ilerliyor, siz ne yapıyorsunuz? Neden karışıklık
çıkarıyorsunuz?’ derler. Huzursuzluk çıkarana halk izin vermez.
‘UZARSA PROVAKE
EDİLİR’
Geleceğe dair beklentiniz nedir?
O kadar çok atılacak var ki insan düşününce üzülüyor. Hasta
mahkumlar meselesi var. Bunun Kürt sorunuyla veya başka bir
meseleyle ne ilgisi olabilir. Dediğim gibi bu bir insanlık
meselesidir. Bunları konuşmaya gerek var mı? Atılacak adımlar zaten
belli. Bunlar yıllardır söyleniyor. Sadece bunlar yapılsın yeter.
Sürecin aracısız ve şeffaf yürütülmesi lazım. Süreç uzadığı zaman
sorun çıkar. Süreç provoke edilebilir. ‘Hayırlı işlerde hızlı
davranın’ sözünü dikkate almak lazım.
Son günlerde hükümetle HDP arasında sertleşen açıklamalar
var. Bunları nasıl yorumluyorsunuz?
Seçimler geliyor sertleşmeyi makul karşılarız ancak çözüm konusunda
kimse farklı hesaplara girmesin. Siyasi rekabet ve mücadele
normaldir ancak çözüm süreci gibi hassas bir konuda daha dikkatli
davranmalılar.
Gülen grubu ile gizli görüşmeler ve ittifak yaptığınız
söyleniyor, bunlar doğru mu?
Gülen grubu ile açıktan veya doğrudan bir görüşme talebimiz ve
konuşmamız yoktur.
EZAN SESİNDE UYANMAK İSTİYORUM
Türkiye’ye ne zaman dönüyorsunuz?
Daha önce de söyledim. Keşke bu soruya çok yakındır cevabını
verebilseydim. Maalesef halen dönme konusunda belirsizlik devam
ediyor. Biz burada misafiriz ve misafirler her zaman evine dönmek
ister.
Türkiye’de en çok neyi özlediniz?
En çok özlediğim şey sabah kalkıp dışarı çıktığımda yabancısı
olmadığım bir toplumun içinde uyanmak. Sokağa çıktığımda ben bu
kültürün parçasıyım demek istiyorum. Seyyar satıcının sesi, müziği,
sokaktaki vatandaşın bağırışıyla, ezan sesiyle yani kendimi ait
hissedeceğim bir kültürün içinde olmak istiyorum. Gurbette, yabancı
memlekette kalmamışlar için bu dediğim anlamlı gelmeyebilir.