Erdoğan ve ailesi güvende değilse biz ne yapacağız?
Abone olMümtazer Türköne, Erdoğan'ın “Şahsımı, ailemi tehdide başladılar” dediği konuşmasını tiye aldı.
İNTERNETHABER.COM
Zaman yazarı Mümtazer Türköne,
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Bursa'da dile getirdiği iddiaları
köşesinde tiye aldı. Erdoğan'ın “Şahsımı, ailemi tehdide
başladılar” dediği konuşmasını yorumlayan Türköne
"“Tanrı Cumhurbaşkanı’nı korusun!” Cenab-ı Allah da bizim
akıl sağlığımızı..." dedi.
Erdoğan'ın çok geniş bir güvenlik sistemi ile korunduğunu hatırlatan Zaman yazarı "koskoca cumhurbaşkanı tehdit edilebildiğine ve bu tehditleri halka şikâyet etme lüzumu hissettiğine göre, sıradan vatandaşların, yani bizim güvenliğimiz ne olacak?" diye sordu. Erdoğan'ın başkanlık sistemi ile aslında neyi amaçladığını analiz eden Türköne devletteki tek iktidar erki olarak "Başkan"ın kalacağı bir düzenin getirilmek istendiğini yazdı.
İşte Türköne'nin yazısındaki ilgili bölüm:
“Şahsımı, ailemi tehdide başladılar” diyor Bursa’da Erdoğan. Düşünebiliyor musunuz, koskoca Cumhurbaşkanı ve ailesi tehdit ediliyor.
Kocaman bir muhafız alayı, yüzlerce, binlerce özel eğitimden
geçmiş polis. Her attığı adım, yediği içtiği her şey defalarca
gözden geçiriliyor. Hiç cumhurbaşkanının konvoyuna tesadüf ettiniz
mi? Önde arkada koruma araçları, hemen müdahale etmek için bir
ambulans ve tepede bir helikopter, kilometrelerce devam eden bir
kuyruk. İşte tehdit edilen kişi. Devletin en tepesinde, en mühim,
en çok üzerine titrenilen adam. Ak Saray’ın güvenlik sistemi
dışında, Cumhurbaşkanı’nın güvenliğini sağlamak için neler neler
yapılıyor. Demek yine de yeterli olmuyor. Bu cüreti kim gösteriyor
acaba? Diyebilirsiniz ki, koskoca cumhurbaşkanı tehdit
edilebildiğine ve bu tehditleri halka şikâyet etme lüzumu
hissettiğine göre, sıradan vatandaşların, yani bizim güvenliğimiz
ne olacak? Öyle demeyin, böyle bir durumda İngilizler ne derdi?
“God save the Quine”.
Cumhurbaşkanı, anayasamıza göre “sorumsuz” olduğu için ülkemizdeki
akl-ı selim kaybının sorumlusu olamaz. Üç yıl önce 21 Nisan 2012’de
“başkanlık sistemi tartışmaları” başlığıyla köşemde bir seri yazı
kaleme almıştım. Anayasa Uzlaştırma Komisyonu verimli bir şekilde
yol alırken birdenbire Erdoğan gündeme “başkanlık sistemi”ni
getirmiş ve her şey alt-üst olmuştu. “Meslek icabı bu mevzuları
okumuşluğumuz var” diye vazife edinip, parlamenter sistem ile
başkanlık sistemi mukayesesi yapmış ve sonucu şu cümleye
bağlamıştım: “Kesin olan bir şey var: Yürütme ve yasama erki
arasındaki uyum, dolayısıyla siyasî istikrar açısından parlamenter
sistem başkanlık sisteminden daha güçlü”. Başkanlık sistemine karşı
çıkan bu yazıyı, Erol Göka’nın twitinde, “ferasetimin ve
samimiyetimin” sınandığı kötü bir örnek olarak görünce, akl-ı selim
kaybının derinliğini iliklerimde hissettim. İnsanlar savaşta
kullandıkları cephaneye bile doğru-dürüst dikkat etmiyor, yani
okumuyor. Böyle olunca akıl ve mantığın kaybolduğu, tozun dumana
karıştığı, oltaların bulanık suda birbirine dolaştığı bu ortamın
sorumluluğunu Cumhurbaşkanı’na nasıl yıkabilirsiniz?