Erdoğan suçluyu buldu
Abone olErdoğan, "Bazı gazete ve televizyonlar abartıyor" ifadesini kullanarak, son gelişmelerden medyayı sorumlu tuttu.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan 59. hükümetin güven oyu aldığı
bugünün akşamında ulusa seslendi. Erdoğan konuşmasında özellikle
çok önemli bir süreçten geçildiğini ve bu dönemde birlik ve
beraberliğin sağlanmasının önemine dikkat çekti. Başbakan Recep
Tayyip Erdoğan, AKP iktidarının, savaş olmasın diye yapılacak her
şeyi yaptığını, çalınacak her kapıyı çaldığını ve el uzatması
gereken herkese elini uzattığını belirterek, "Ne yazık ki
insanlığın ortak vicdanı bu savaşı önlemeyi başaramadı" dedi.
Başbakan Erdoğan, "Ulusa Sesleniş" konuşmasında, ABD'nin, Irak'a
yönelik operasyonu konusundaki barış çabalarının sonuç vermediğini
ve dünyanın savaşla yüz yüze geldiğini belirterek, "Yaşadığımız
coğrafya, tarihin büyük savaşlarına ve büyük trajedilerine sahne
olmuştur. Bizler, şartlar ne olursa olsun, yaşadığımız tarihin
derinliği, kurduğumuz ve yaşattığımız medeniyetin evrenselliği ve
bütün hayatın kutsallığına olan inancımız nedeniyle, barışı
dillendirmekten vazgeçemeyiz. Bizler, her şartta adalete ve hukuka
bağlı olmak zorundayız. Unutmayalım ki savaşın da bir hukuku
vardır" diye konuştu. Erdoğan, şöyle devam etti: "Savaş sürecinin
iktidarımızdan çok önce başladığını biliyorsunuz. Göreve geldiğimiz
gün savaş dosyaları masaların üstünde kabarmıştı. AK Parti iktidarı
'savaş olmasın' diye yapılacak her şeyi yaptı, çalınacak her kapıyı
çaldı ve el uzatması gereken herkese elini uzattı. Savaşın
tarafları olan ABD ve Irak yöneticileriyle defalarca konuştuk. AB
ülkeleriyle, Rusya ile Çin ile İslam ülkeleriyle ve komşu ülkelerle
açıkça konuştuk. Her gelişmeden sonra 'barış için atılacak adımlar
hala bitmedi, söylenecek sözler hala tükenmedi' diyerek barış adına
ısrar ve çabamızı sürdürdük. Tabii ki olup biteni görmezlikten
gelemezdik ve muhtemel gelişmelere göre tedbirler aldık. Barış için
tüm çabalar bittiğinde, savaşın bir an önce bitmesi, savaş sonrası
barışın bir an önce kurulması, ülkemizin esenliği, güvenliği ve
geleceği için tedbirler almaktan geri kalamazdık." Erdoğan,
Türkiye'nin güvenliği ve geleceği açısından müttefiklerle
ilişkilerin sağlıklı bir zeminde yürümesinin "fevkalade önemli"
olduğunu vurgulayarak, bu çerçevede, ABD ile mutabakat çerçevesinde
"havaalanları ve limanların yenilenmesi ve onarılması" ile ilgili
bir tezkere hazırlandığını ve bu tezkerenin gereklerini yerine
getirebilmek için Meclis'ten yetki alındığını anımsattı. Başbakan
Erdoğan, konuşmasını şöyle sürdürdü: "Bu gelişmeler olurken, bütün
dünya ile beraber bizim de korktuğumuz, 'sözün bittiği yere geldik'
ve ne yazık ki savaş başladı. Bu arada tüm dünyada önemli
gelişmeler oldu. Temel misyonu 'barış' olan Birleşmiş Milletler
Teşkilatı derin bir yara aldı. Avrupa Birliği ülkeleri içinde ciddi
bölünmeler yaşandı. Arap Birliği kendi içinde ciddi fikir
ayrılıkları yaşadı. Ve şimdi savaş bütün şiddetiyle devam ediyor.
Evet, ne yazık ki insanlığın ortak vicdanı bu savaşı önlemeyi
başaramadı. Diliyoruz ki bu savaş bir an önce bitirilsin ve barış
hakim olsun. Sorumluluk makamında olmayan kişiler dilediğini
söyleyebilir ama biz onlarla aynı dili kullanmıyoruz. Bundan sonra
da soğuk savaş döneminden kalma bu köhne siyaset üslubuna iltifat
etmeyeceğiz. Biz, olabildiğince açık bir siyaset izliyoruz ve bütün
gerçeği halkımızla paylaşıyoruz. Biz sorunun BM temelinde
çözülmesinde ısrarcı olmamıza rağmen, BM'nin Irak sorununda adım
adım devre dışı kalması sebebiyle, Türkiyemizin güvenliği için
atmamız gereken adımları bir an evvel atma ihtiyacı ile karşı
karşıya kaldık. Bildiğiniz gibi tüm bu süreç tam demokratik
yollarla gerçekleşmiştir. Bilesiniz ki bu zeminde ve bu şartlarda
Türk hava sahasını Amerikan uçaklarına açmamız, devletimizin
müttefikleriyle ilişkilerimizi korumamıza, muhtemel gelişmelere
karşı güvenliğimiz için tedbir almamıza, savaşın bir an önce
bitmesine, savaş sonrası barışın tesisine, Irak'ın bütünlüğünün
korunmasına, bütün bölgeyi ve tabii ki ülkemizi etkileyecek
provokasyonları önlemeye yöneliktir." Irak'ın komşusu olan Türkiye
ile bölgeden çok uzakta yaşayanların siyasi önceliklerinin ve
hassasiyetlerinin aynı olmayacağını vurgulayan Erdoğan, "Bazı
ülkeler için masa başında izlenecek ve kağıt üzerinde
değerlendirilecek bir sorun olan bu savaş, bizim için mahallemizde
çıkmış bir yangındır. 1991 Körfez Savaşı'nda 500 bin Iraklının
Türkiye'ye sığındığını dünya unutmuş olabilir ama biz unutmadık.
Evet, geçmiş yönetimler ülkemizin itibarını, gücünü, imkanlarını
layığınca değerlendirseydi, ekonomimiz bu kadar kırılgan olmasaydı
savaşın etkisi daha sınırlı olabilirdi" dedi. Başbakan Erdoğan,
"savaş nedeniyle ne bir Mehmetçiğin ayağına diken batmasını, ne de
içeride bir vatandaşın mağduriyete uğramasını" istediklerini
belirterek, "Bunun için yine milletçe bir ve beraber olmalıyız. Bu
nedenle, benim siz aziz milletimden istirhamım odur ki, ne herhangi
bir ümitsizliğe kapılın ne de üretmek ve başarmak azminden bir
milim geri kalın. Bazen en zor şartlarda yeni kapılar açılır.
Umarım bu zor günler, her türlü sıkıntıdan kurtuluşumuzun
başlangıcı olur" diye konuştu. Hükümetin ekonomi politikalarını da
anlatan Erdoğan, hükümetin, dikkat ve titizlikle mevcut ekonomik
programı yürütecek siyasi kararlılığa sahip olduğunu, ortaya
konulan ekonomik hedefleri yakalamak için bütün dikkat ve çabanın
ortaya konulacağını söyledi. Erdoğan, "Hükümetimiz bu ekonomik
programı uygulama konusunda tam bir kararlılık içindedir" dedi. Zor
şartlar ya da başka şeyler bahane edilerek ekonomik programın
delinmesine müsaade edilmeyeceğini belirten Erdoğan, "Maliye başta
olmak üzere ekonomi politikalarımızı güçlendirmemizin şart olduğuna
inanıyoruz. Dolayısıyla 58. Hükümetimiz tarafından açıklanan
politikaları kararlılıkla uygulamaya devam edeceğiz" dedi.
Programın, savaş durumunun ekonomi üzerindeki etkilerini kontrol
altında tutacak güçte olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
"İhtiyaç duyulması halinde yeni tedbirlerle de programı
desteklemekte tereddüt etmeyeceğimizi de vurgulamak istiyorum.
Maliye politikasında göstereceğimiz bu kararlılık, mali piyasalarda
istikrarı sağlamak için başta Merkez Bankası olmak üzere bağımsız
kurumlarımızın aldığı ve alacağı tedbirleri destekleyecektir. Tüm
bakan arkadaşlarıma ve kamu görevlilerine yürürlükteki ekonomik
programa titizlikle uymaları, gerekli önlemleri zaman geçirmeden
almaları konusunda gerekli talimatları verdim. Programın dışına
çıkan beyan ve davranışlara hiç kimsenin itibar etmemesini önemle
vurguluyorum. Umarım ki piyasa oyuncuları ve ekonomik hayatın
aktörleri de hükümetin bu tavrına uygun davranırlar."