Erdoğan son sözünü söyledi
Abone olBaşbakan Erdoğan'ın gündeminde Anayasa değişikliği paketi vardı. Muhalefet ve yargının eleştirilerine yanıt verdi..
"Bu millet artık uyandı. Bu tür kandırmacalar artık prim
vermiyor" diyen Başbakan Erdoğan paketi referanduma
götüreceklerini belirtti.
Muhalefete zeytin dalı uzatan Erdoğan, uzlaşma çağrısı yaptı. Mutabakat olmaması halinde referanduma gideceklerini belirten Erdoğan, "Yok eğer bu gerçekleşmezse 'söz sahibi millettir, karar milletindir' der ve millete gider, aziz milletimizin takdirine meseleyi sunarız" diye konuştu.
HSYK'NIN "DALGA GEÇİYORLAR" AÇIKLAMASINA TEPKİ
Erdoğan, taslağı eleştiren Yargıtay ve HSYK başkanlarını sert bir şekilde eleştirdi. Erdoğan, yüksek yargı organlarının birinci derece mahkemeleri hazmedemediğini ifade etti.
HSYK Başkanı Vekili Kadir Özbek'in anayasa değişikliği
taslağıyla 'Yargıyla dalgaya geçiyorlar' şeklindeki sözlerini
eleştiren Erdoğan,
"Nezaketten uzak, bulunduğu konumun ağırlığından ve ağır
başlılıktan uzak, milli iradeyi hafife alan açıklamalar; bu
açıklamaları yapanlar adına talihsiz bir yaklaşım olarak
değerlendirdim." diye konuştu.
Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmaya, 21 Mart 1973 tarihinde yaşama veda eden Aşık Veysel Şatıroğlu'nu anarak başladı. Veysel'i bir kez daha rahmetle andığını ifade eden Erdoğan, şunları söyledi:
KİBİR VE GURUR BATAĞINA SAPLANMADIK
Aşık Veysel, 'Ben giderim adım kalır/dostlar beni hatırlasın...'
demişti. gerçekten arkasında değer biçilemeyecek bir miras ve
unutulmayacak bir isim bırakarak gitti. AK Parti olarak,
Anadolu'nun tüm erenlerinin, tüm gönül mimarlarının olduğu gibi
Aşık Veysel'in de gönül dilini kendimize ilham edindik. Yola öyle
çıktık ve o ilhamla o ışıkla yolumuzda yürümeye devam ediyoruz.
Her zaman söylüyorum; bizim dilimiz gönül dilidir. Biz,
milletimizle aracılar vasıtasıyla değil, doğrudan iletişim kuruyor,
milletimizle göz göze, kalp kalbe bağlantı sağlıyoruz. AK Parti'nin
siyasetinde milletle araya mesafe koymak, milletle aracılar
üzerinden konuşmak yoktur. Biz, hiçbir zaman kendimizi birilerine
beğendirmenin, birilerine kabul ettirmenin mücadelesi, gayreti
içinde olmadık. Millet bizi beğensin, takdir etsin o bize yeter
dedik. Siyaset milletle yapılır dedik. Millet için yapılır dedik ve
o ilkeden hiç sapmamanın gayreti içinde olduk. Halkı, vatandaşı
seçimden seçime hatırlayanlardan olmadık. An be an kendimizi millet
huzurunda muhasebeye çektik ve milletin nazarı doğrultusunda
kendimize gerektiğinde çeki düzen verdik. Kibir, böbürlenme, gurur
bizim kapımızdan içeriye girmedi. Bundan sonra da Allah'ın izniyle
girmeyecek. 7,5 yıl boyunca ülkemiz için milletimiz için tarihi
nitelikte başarılar elde ederken bir an olsun kibir ve gurur
batağına saplanmadık. Önemli olan, değerli olan milletin teveccühü
ve takdiridir. Asıl ölçü, millettir dedik ve yönümüz her zaman
millete dönük oldu.
Şunu altını çizerek ifade etmek istiyorum: Bizim için önemli olan
aziz milletimizin, 73 milyon vatandaşımızın topyekun düşüncesidir.
Umumi efkarıdır ki dış politikayı sırça köşklerden değil, dünyanın
dört bir köşesinden ülkemizin artan itibarından ve öneminden takip
ediyorsak, aynı şekilde başarı ve başarısızlıklarımızı da
manşetlerden, ekranlardan, köşe yazılarından değil, milletimizin
hissiyatından takip ediyoruz.''
''FARKLI BEKLENTİLERİ OLANLAR''
Erdoğan, kendilerinden farklı
beklentileri olanların hayal kırıklığı yaşayabileceklerini ifade
ederek, ''Bizi anlamayanlar, bizim milletle nasıl bir gönül bağı
kurduğumuzu anlamayanlar hayal kırıklığı yaşayabilir. Kendi şahsi
çıkarları milletle örtüşmeyenler, hayal kırıklığı yaşayabilir.
Yeter ki milletimiz hayal kırıklığı yaşamasın'' diye konuştu.
Hep bu hassasiyetle yürüdüklerini dile getiren Erdoğan, bundan sonra da aynı hassasiyetle
yollarına devam edeceklerini bildirdi.
Eleştirileri önemsediklerini kaydeden Erdoğan, şöyle devam etti:
''Elbette eleştirilere dikkat kesiliyor, kimin ne dediğini, kimin
ne demek istediğini, ne söylemek istediğini, neye dikkat çekmek
istediğini pürdikkat dinliyoruz. Ama herkesle her konuda birebir
aynı düşünmek zorunda değiliz. Bu doğru da değildir, mümkün de
değildir. Biz, nasıl bizim gibi düşünmeyenlerin düşüncelerine önem
veriyor, saygı duyuyorsak, bizim gibi düşünmeyenlerden de aynı
hassasiyeti bekliyoruz. Biz, nasıl herkesin bizimle aynı
düşünmesini, bizimle her konuda ortak hareket etmesini
istemiyorsak, böyle bir hakka sahip değilsek, bize kendileri gibi
düşünmediğimiz için veryansın edenler de böyle bir hakka sahip
değildir.''
ÖRNEK BİR İNSANDI
Başbakan Erdoğan, konuşmasında
hayatını kaybeden Özhan Canaydın'a da yer verdi. Canaydın'ı çok
sevdiğini ve saygı duyduğunu ifade eden Erdoğan, ''Değerli dostum, kardeşim,
Galatasaray Kulübünün üç dönem başkanlığını yapmış olan Özhan
Canaydın'ı kaybettik. Gerçekten, spor dünyasında bir beyefendiydi.
Örnek bir insandı. Kendisini tanıdığım andan itibaren karşılıklı
dostluğumuz, karşılıklı görüşmelerdeki hakikaten beyefendilik,
kelimeleri, cümleleri seçerken oradaki tarzı her türlü takdirin
üstündeydi'' dedi.
Canaydın'ın geçirdiği rahatsızlık döneminde evinde ve telefonla
konuştuklarını anlatan Erdoğan,
''takdiri ilahi neyse, ilahi tecelli neyse hepimiz bunu tadacağız,
göreceğiz ve bu tecellinin neticesi olarak dün akşam kendisini
kaybettik. Ben kendisine Allah'tan rahmet diliyorum. Tüm ailesine,
eşine, çocuklarına ve özellikle Galatasaray Kulübü camiasına ve
milletimize başımız sağolsun diyorum'' diye konuştu.
SANATÇILARLA BULUŞMA
Erdoğan, geçen ay İstanbul'da ses
sanatçılarıyla bir araya geldiğini hatırlatarak, Milli Birlik ve
Kardeşlik Projesini onlarla etraflıca konuştuklarını anlattı. Hafta
sonunda sineme ve tiyatro sanatçılarıyla gösteri dünyasının
tanınmış simalarıyla ardından da radyocularla bir araya geldiğini
anımsatan Erdoğan, bu tür
görüşmelerin Türkiye'de ilk kez yaşandığına dikkati çekti.
İlk kez bir hükümetin toplumun farklı kesimleriyle düzenli olarak
bir araya geldiğini, onlarla samimi bir atmosferde fikir teatisinde
bulunduğunu, politikalarına yön verirken bunları dikkate
aldıklarını ifade eden Erdoğan,
sözlerini şöyle sürdürdü:
''Sanatın ve sanatçının görülemeyeni gördüğüne, söylenilemeyeni
söylediğine inanıyor ve ülkenin geleceği için ülkenin can yakıcı
meseleleri için bunların fikirlerinin desteklerinin, katkılarının
hayati derecede önemli olduğuna inanıyoruz. Çünkü, biliyoruz ki
demokrasinin temeli diyalogdur, uzlaşı arayışıdır. Farklı
düşüncelere saygı göstermektir. Politikaların benimsenmesinde
katılımcılığı esas almaktır. Sanatçılar son toplantımızda da
katılımcılar son derece samimi ve son derece özgür bir atmosferde
eleştirilerini cesaretle dile getirme fırsatını buldular. Biz
onlara derdimizi etraflıca anlatırken onların görüş, eleştiri ve
tavsiyelerini de hiç bir kompleks duymadan not ettik.
Bu ülkede terör sorunu üzerine, yoksulluk, işsizlik, göç üzerine,
töre adı altındaki insanlık dışı uygulamalar üzerine, azınlıklar
üzerine, farklı inanç gruplarının sorunları üzerine, Romanlar
üzerine nice filmler, nice diziler çekildi, nice oyunlar
sahnelendi. Yaşanan acılar, yaşanan dramlar sinema, televizyon,
tiyatro diliyle son derece açık ve net bir şekilde ortaya konuldu.
Ülkenin yakıcı sorunları, sinema ve tiyatro salonlarının
duvarlarını aşamadı. Ülkenin yoksul, itilmiş, ötelenmiş kesimleri,
film kadrajından çıkıp devletin kadrajında kendisine yer bulamadı.
Bugün bizim çabamız, mücadelemiz işte budur. Biz artık tüm bu
kesimlerin, sorunların ciddiyetle ele alınmasını istiyor ve bunun
için gayret ediyoruz.''
HSYK SADECE BEN DİYOR
Erdoğan, ''Anayasa Mahkemesi ile
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun (HSYK) üye yapısı da evrensel
normlar çerçevesinde değişiyor. Burada yüksek yargının rahatsız
olduğu bir konu var. Nedir? Sadece 'ben, biz' diyorlar'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup
toplantısında yaptığı konuşmada, dün muhalefet partilerine sunulan
Anayasa değişiklik taslağı ile ilgili konuştu.
Türkiye'yi her alanda geleceğe taşıyacak, coşturacak, atılıma
geçirecek, şaha kaldıracak bir adımın arifesinde bulunduklarını
belirten Erdoğan, şunları
söyledi:
''Şu hususta toplumun hemen her kesiminin ittifak halinde olduğunu
biliyoruz. Türkiye, mevcut Anayasa ile çağdaş uygarlık yolunda
layık olduğu noktalara ulaşamıyor. Bir çok alanda gereken gelişme
ve ilerlemeyi ortaya koyamıyor. Gereken anayasal değişiklikleri
yapmadan demokrasisine, ekonomisine, dış ve iç politikasına, sosyal
yaşamına, yeni kazanımlar katamaz. Eğer daha yükseği hedefliyorsak,
elimizde olanları yeterli görmüyorsak, daha üst seviyeleri gözümüze
kestirmişsek, toplumumuzun ihtiyacı olan düzenlemeleri yapmak
durumundayız.''
Başbakan Erdoğan, bunların toplumun
genel kanaati olduğunu kaydetti. ''Ne zamana kadar?'' diye soran
Erdoğan, şöyle devam etti:
''Bizim taslağını dün muhalefet partilerine teslim ettiğimiz ana
kadar. Şimdi biz kendilerinden bu taslağa katkı bekliyoruz. Şunu
çok iyi biliyoruz; Anayasaya yönelik beklentilerin mahiyeti,
kapsamı farklı olabilir. Ancak yaygın bir şikayetin olması, değişim
konusunda güçlü bir toplumsal irade olduğunu yaptığımız bu
araştırmalar ortaya koydu. Biz bunları sıradan değil, kamuoyu
araştırmalarını da yapmak suretiyle tespit ettik ve adımı da buna
göre attık. İşte bu taslak, gelişen ve büyüyen Türkiye'nin, artık
kabına sığmayan bir Türkiye'nin ihtiyaçlarını içeren bir
taslaktır.''
Taslağın içeriği hakkında bilgi veren Erdoğan, taslağın, 3'ü geçici madde olmak üzere
toplam 26 maddeden oluştuğunu hatırlattı.
''HEP 'BATI' DİYORSUNUZ, BATI BUNU BÖYLE
YAPIYOR''
Başbakan Erdoğan, şunları
kaydetti:
''Kanun önünde eşitlik ilkesi güçleniyor. Çocuklar, yaşlılar ve
engelliler gibi özel surette korunması gerekenler için pozitif
ayrımcılık getiriyoruz. Özel hayatın gizliliği, yerleşme ve seyahat
hürriyeti, ailenin korunması ve çocuk hakları alanlarında son
derece çağdaş ve demokratik düzenlemeler taslakta yer alıyor.
Memurlarımızın uzun yıllardır mücadelesini verdiği toplu sözleşme
hakkı nihayet taslak bir metinle somut bir karşılık buluyor. Siyasi
partilerin kapatılmasına ilişkin düzenleme, yine evrensel hukuk
normları çerçevesinde, yeniden şekilleniyor. Yüksek Askeri Şura
kararları ile ilgili, kamuoyunun talep ve ihtiyaçları doğrultusunda
yargı yolu açılıyor. Askeri mahkemelerin sadece askerlikle ilgili
suçlara ait davalara bakmaları getiriliyor. Anayasa Mahkemesi ile
HSYK'nın üye yapısı da evrensel normlar çerçevesinde değişiyor.
Fakat ben bazı şeylere şaşıyorum. Metni mi okumadılar, taslaktan mı
haberleri yok? 'Parlamento HSYK'yı, düzenleyemez veya HSYK'nın
içine Parlamento üye veremez.' HSYK'nın içinde Parlamentonun onayı
ile oraya gelecek bir tane üye yok. Kim var? Sadece, bugüne kadar
ve AB normlarında olduğu gibi, Adalet Bakanı ve müsteşarı var. Bu
dünde vardı, bugünde var, AB normlarında da var.
Yapılan yeni düzenlemede ne var? Yeni yapılan düzenlemede ise
birinci derecedeki, yani ilk derece mahkemelerinden de yine onların
seçtiği, Parlamento ile yakından uzaktan alakası yok... Türkiye
genelinde bunun seçimi yapılacak ve onlar kendi içlerinden,
savcısı, hakimi neyse, oradan bu seçimi adaylar arasından yapacak
ve belirleyecek, onlar yapacak. Burada yüksek yargının rahatsız
olduğu bir konu var. Nedir? Sadece 'ben' diyorlar, 'biz' diyorlar.
'Nereden çıktı diyorlar şimdi bu ilk mahkeme? Olmaz böyle bir şey.
Bunu ancak biz belirleriz' diyorlar. Birinci derecedeki hakim ve
savcılar kim? Bunların sizden farkı ne? Onlardan da oraya
rahatlıkla gelebilir. Dünya bunu zaten böyle yapıyor. Bak AB'deki
üye ülkelere, çoğunda bu uygulamaları göreceksin. İlginç olan şey
budur. Oralarda aslında bunun belirlemesini Parlamento yapar. Bak
biz burada Parlamentoyu devreye sokmuyoruz, oralarda Parlamento
yapıyor bunu. Bunu halkıma özellikle duyurmak istiyorum. Bunu
kendileri de çok iyi biliyorlar aslında. Ama bildikleri halde,
'hayır Parlamento bu işe karışamaz' diyorlar. Batı yapıyor bunu
işte. Hep 'batı batı batı' diyorsunuz, batı böyle. Böyle yapıyor
bunu. AB üyesi ülkelerin hepsini masaya yatırdık, hepsinde de durum
bu.''
Erdoğan, taslağa göre, geçici 15. maddenin Anayasadan çıkarıldığını hatırlattı. Taslağın içerdiği düzenlemelerde, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının gelişmiş, modern bir ülke anayasası olma yolunda yeniden ele alındığını anlatan Erdoğan, şunları kaydetti:
BUNDAN BİLE RAHATSIZ OLUYORLAR
''Bu taslak, kişisel beklentilerle değil, Türkiye'nin ihtiyaç ve
taleplerini gözeten bir mantıkla hazırlanmıştır. Eğer böyle bir
düşünce olsaydı, aynen AB üyesi ülkelerde olduğu gibi derdik ki,
'Parlamento HSYK'nın şu kadar üyesini belirleyecek.' Hayır, hiç
böyle bir şey yapmadık. Çünkü bunu bu şekilde değerlendireceklerini
biliyorduk. Bir gerilim olsun istemiyoruz. Bunun artık şu kadarını
da kürsü tespit etsin. Bunu ortaya koyduk. Kürsü dediğimiz, ilk
derece mahkemeleridir. Bundan bile rahatsız oldular. Yani
düşünebiliyor musunuz, yargı kendi içindeki ilk derece mahkemeleri
hazmedemiyor. Bak İtalya'ya... Bakıyorsun, İtalya tamamıyla açıyor
bu noktadaki değerlendirmesini tüm yargıya ve onlar seçimini
yapıyor, oraya getiriyor. Bu taslak, AB ile katılım müzakerelerini
yürüten, dünya ile entegre olmaya çalışan, güçlü bir ülkenin yolunu
önemli ölçüde açacak bir taslaktır. Bu taslak böyle bir
taslaktır.''
İki hususun altını özellikle çizdiğini ifade eden Erdoğan, yasaları ve Anayasayı siyasi partiler
ya da Hükümetlerin değil, TBMM'nin yaptığını kaydetti. Uzlaşma
Komisyonununda bir taslak hazırlanmadığı, hazırlanamadığı için de
AK Parti olarak kendilerinin hazırladığını anlatan Erdoğan, bunu TBMM gündemine taşıdıklarını
ifade etti.
Bunu Meclis gündemine taşıyanların milletvekili olduğuna işaret
eden Erdoğan, ''Uzlaşmaya
yanaşmadıklarına yönelik elimizde belgeler var. Biz yine de diyoruz
ki uzlaşma... Yine de arkadaşlarım tek tek kapıları çalıyorlar,
uzlaşma... 'Gelin uzlaşalım. Gelin buraya katkınızı verin' diyoruz.
Kapıları çalan yine biziz. Olur ki onlar da buna katılımda
bulunurlar, katkı verirler ve bu katkıyla bunu daha güçlü bir
şekilde hazırlarız'' diye konuştu.
ERDOĞAN MUHALEFETE NASIL BİR ÇAĞRIDA BULUNDU?
[PAGE]
''BÖYLE SUDAN BAHANELER OLUR MU?''
Muhalefetin daha tasarıyı okumadan, ''Niye Mecliste hazırlanmadı,
Başbakanlıkta, AK Parti Genel Merkezinde oturdular çalıştılar,
Parlamentoda çalışmadılar'' dediğini belirten Erdoğan, şöyle konuştu:
''Böyle sudan bahaneler olur mu Allah aşkına? Başbakanlık dediğiniz
nedir, neresidir, Türkiye'nin dışında bir yer mi? Adlet Bakanlığı
ve her türlü bakanlığın bağlı olduğu bir makam...Benim
arkadaşlarımla böyle bir çalışmayı yapmamda daha doğal ne olabilir?
Ben ve arkadaşlarım, bu parlamento içinde milletvekili değil miyiz,
milletvekiliyiz. Sen bizim milletvekilliğimizi nasıl görmemezlikten
gelirsin. Uzlaşma Komisyonununa kendilerinden eleman istenir eleman
vermezler, temsilci istenir temsilci vermezler. Bir diğeri de
bakarsın, 'İnceleyeceğiz ama biz bu işi seçimden sonraya
düşünüyoruz.' Hepsi ipe un seriyor. Ama bizim ne ipe un sermeye ne
de bu kadar geniş vakte artık tahammülümüz yok. ''
Hazırlananın bir taslak olduğuna dikkati çeken Erdoğan, taslağın hazırlanmasında daha önce
siyasi partiler, sivil toplum örgütleri, farklı kurum ve kesimlerce
dile getirilen hususların dikkate alındığını, çalışma ve
raporlardan yararlanıldığını söyledi. Erdoğan, ''Bunun içinde aslında CHP'nin,
MHP'nin, değişik sivil toplum örgütlerinin söyledikleri de var.
Bunların hepsini masaya yatırdık. Bunlar değerlendirilerek bu
hazırlık yapıldı. Her türlü öneriye, eleştiriye, yapıcı katkıya
hafta sonuna kadar biz açığız ve hazırız. Bu kadar açık söylüyorum.
Taslakları kendilerine verdik, her türlü eleştirilerini, ilave ne
düşünüyorlar, bunu beklemeye hazırız'' diye konuştu.
''DAHA NE YAPACAĞIZ?''
Erdoğan, daha ne önerdikleri belli
olmadan, kategorik olarak bu çalışmaya karşı tavır takınılmamasını
istediklerini, ancak daha dünden itibaren toptancı tavrın
takınılmaya başlandığını söyledi. Uzlaşma noktasında son derece
samimi bir duruş içinde olduklarına dikkati çeken Erdoğan, arkadaşlarının dün siyasi partiler
nezdinde diyalog turlarını başlattıklarını, yüzde 1 ve üzerinde oy
almış, Parlamento içi ve dışındaki tüm siyasi partilerin ziyaret
edileceğini hatırlattı. ''Daha ne yapacağız? Yani biz milletvekili
olma kaydını aramıyoruz. Milletvekili olsun, olmasın bu ülkede bu
anayasaya katkısı olabilecek herkese, her kesime gidiyoruz'' diyen
Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''İstiyoruz ki katılımcı bir Anayasayı ortaya koyalım. Siyasi
partilerin yanı sıra sivil toplum örgütlerini de arkadaşlarım
ziyaret edecekler. Mümkün olan en geniş kapsamda uzlaşma çabalarını
sürdürüyoruz, sürdüreceğiz. Dün akşam aynı zamanda medyanın Ankara
temsilcileri ki 41 medya temsilcisi toplantıya katılarak,
arkadaşlarım kendileriyle aynen bu çalışmayı sürdürdüler. Her kesim
istiyoruz ki bilgi sahibi olsun. Türkiye'nin bu talebi, bu ihtiyacı
artık daha fazla geciktirilemez. Siyaset bugün bir kez daha
samimiyet sınavındadır. Anayasanın değişmesi gerektiğini her
fırsatta vurgulayanların, bugün gelip katkılarını ortaya
koymalarını bekliyoruz. 'Bu Meclis Anayasa yapamaz' demek, Meclisi
ve siyasetçinin kendisini inkarıdır. Anayasa değişikliğini belirsiz
bir geleceğe ertelemek, Türkiye'ye vakit kaybettirmektir. Seçime
bir gün bile kalmış olsa, bu Meclis milletin yetkisine sahiptir.
Milletin kendisine verdiği yetkiyle yasa ve Anayasa yapabilir.
Arkadaşlarımın ziyaretin ardından muhalefet partilerinin yaptığı
ilk açıklamaları, doğrusu çok aceleci gördüğümü ifade etmek,
kapıların henüz kapanmadığına ben inanmak istiyorum. Türkiye'yi
daha demokratik, modern ve evrensel normları benimsemiş anayasal
düzenlemelere kavuşturmak noktasında çekinceli davrananların tarih
ve millet önünde hesap veremeyeceklerini burada hatırlatmak
isterim.''
''HİÇBİR ERKİ ETKİ ALTINA ALMAYA
ÇALIŞMIYORUZ''
AK Parti olarak ısrarla diyaloğa, mutabakata vurgu yaptıklarını
belirten Erdoğan, ''Biz kişisel
düzenlemeler yapmıyoruz. Kendi taslağımızı dayatmıyoruz. Hiç
kimseyi, hiçbir kurumu, hiçbir erki etki altına almaya çalışmıyoruz
ve böyle bir şey asla söz konusu olamaz. Biz evrensel normları,
çağdaş kriterler kendimizi ölçü alıyoruz, gelişmiş ülkeler bunu
nasıl başardıysa aynı yoldan yürüyerek düzenlemeleri
şekillendirmeye çalışıyoruz'' dedi.
TBMM'nin Anayasa değişikliği yapma iradesine, kabiliyetine ve
hakkına sahip olduğunu, bu yetkinin varlığının demokrasi ve milli
iradenin doğal sonucu olduğunu kaydeden Erdoğan, şöyle konuştu:
''TBMM'nin yapacağı düzenlemeleri, kuvvetler ayrılığı gibi görmek;
bir kuvvetin diğer kuvvetlerin yetkisini gasp etmeye çalışmasından
başka bir anlam taşımaz. Kuvvetlerin yetkisini kullanmasını,
görevini yapmasını alay konusu yapmak, ancak demokrasiden ve
hukuktan nasibini alamamakla izah edilebilir. Parlamentonun görevi
yasamadır, yasa çıkarmaktır. Kendini bilen, yetkisini, hukukunu
bilen, hukuka ve demokrasiye inanan aklı başında hiç kimse, millet
iradesini, demokrasiyi, hukuku yaralayan, küçümseyen ifadelerde
bulunamaz. Biz bugüne kadar millet iradesine ve Meclis iradesine
gölge düşürmedik. Bu iradeyi ipotek altına almak isteyenlere fırsat
vermedik, bundan sonra da vermeyeceğiz. Hiç kimse 'Türkiye'nin
kendine özgü yatları var, özel durumu var' diyerek, bu ülkeyi ve bu
milleti ileri demokrasi ve çağdaş hukuk standartlarından mahrum
bırakamaz. Siz hem çağdaş dünya diyeceksiniz, hem çağdaşlıktan dem
vuracaksınız, hem de 3. dünya ülkelerinde bile olmayan bir geriliğe
bu aziz milleti mahkum etmeye çalışacaksınız. Kusura bakmayın buna
ne biz göz yumarız, ne Türk milleti anlayış gösterir. Bir tarafta,
Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Egemenlik kayıtsız şartsız
milletindir' demek suretiyle, savaşların en kritik olduğu anda bile
bu çatının altına gelmek suretiyle karar verdiği günleri
konuşacağız, hatırlatacaksınız, ama bu çatının altında yasama
görevini ifa edenlere de kalkıp insafa sığmayan yakıştırmalar
yapacaksınız, ahlaki olmayan yakıştırmalar yapacaksınız. Avrupa
ülkelerinde, gelişmiş dünyada hangi standartlar varsa, ne tür ileri
düzenlemeler varsa, Türkiye'de de onlar olmalıdır. Biz birilerinin
imtiyazını korumaya değil, Türk milletini imtiyazlı hale getirmeye,
Türk milletinin hukukunu korumaya çalışıyoruz. Bizim farkımız
bu...''
KUVVETLER AYRILIĞI İLKESİNE SAYGI GÖSTERİLSİN
Erdoğan, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, ''Her fırsatta kendilerini siyasi taraf haline getiren, siyasetçi gibi konuşan, hukuki değil siyasi yaklaşımlar içinde olan bir kısım yüksek yargı mensupları da önce kendileri kuvvetler ayrılığına saygı göstermeli, yürütme ve yasamanın alanına müdahale etmekten, bu organların yetkilerini ele geçirmeye çalışmaktan vazgeçmelidirler'' dedi.
HSYK BAŞKANININ AÇIKLAMALARINA TEPKİ
''Hele hele 'yargıyla dalga geçiyorlar' gibi nezaketten uzak,
bulunduğu konumun ağırlığından ve ağırbaşlılıktan uzak, milli
iradeyi hafife alan açıklamaları çok talihsiz bir yaklaşım olarak
değerlendirdiğini'' belirten Erdoğan, ''Hele hele tanıdıklarımdan bu tür
yaklaşım görmek doğrusu beni çok daha üzmüştür. Hiç beklemediğim,
bu tür arkadaşların böyle yaklaşımda bulunması, ki bizi de az çok
tanıdılar, ciddi manada üzdü'' diye konuştu.
Erdoğan, sözlerini şöyle
sürdürdü:
''Birçok Avrupa ülkesinde Anayasa Mahkemesi üyelerini meclisler,
parlamentolar, konseyler seçecek, Türkiye'de Meclise öcü gözüyle
bakılacak, Meclisin iradesi yok sayılacak. Böyle bir çarpık anlayış
olabilir mi? Çağdaş Batıda meclisin üye seçmesi demokrasinin
meşruluğunu göstermesi açısından çok çok önemsenecek, Türkiye'de
ise 'siyasallaşma' diye tehlike olarak lanse edilecek. Böyle bir
şey olabilir mi? Kusura bakmasınlar. Bu millet artık uyandı. Bu tür
kandırmacalara, hukuki olmayan söylemlere artık prim vermiyor.
Taslağımızda HSYK üyelerinin seçiminde kürsüye atıf yapıyoruz. Kim
bu kürsü? Meclis mi, hükümet mi, AK Parti mi? Hayır. Ya kim?
Birinci derecede mahkemelerin hakim ve savcıları. Yani HSKY
üyelerini seçiminde hakim ve savcılara seçme hakkı verilmesini
eleştirmek nasıl bir mantıktır. Doğrusu ben bunu anlamakta
zorlanıyorum ama yüce milletimizin bunu gayet iyi anlayacağını
biliyorum.
TAHAMMÜLSÜZLÜK MİLLETİN İRADESİNE
Gösterilen tahammülsüzlük AK Parti'ye yönelik değildir, sergilenen
tahammülsüzlük millet iradesinedir, demokrasiyedir, çağdaş hukuk
normlarınadır, değişim iradesinedir, bu hazmedilemiyor. Türkiye'de
artık ideolojik hesaplarla, siyasi korkularla, statükocu
anlayışlarla değişimin, gelişimin önünü kimse kesemez. Millet,
değişim istiyor, ileri demokrasi, çağdaş bir hukuk sistemi istiyor.
Kendi iradesine ipotek konulmaması istiyor.
AZİZ MİLLETİMİZİN TAKDİRİNE MESELEYİ
SUNARIZ
Anayasa değişikliğine yönelik hazırladığımız çalışma, milletimizin
talep ve beklentisinin bir sonucudur. Temenni ediyorum ki, siyasi
partiler de milletimizin bu çağrısına kulak verir. Bu tarihi adımın
atılmasına katkıda bulunur. Ben bir referanduma gerek kalmadan
TBMM'nin bu değişiklikleri gerçekleştirmesini ve bir kez daha tarih
yazmasını umut ediyorum. Yok eğer bu gerçekleşmezse 'söz sahibi
millettir, karar milletindir' der ve millete gider, aziz
milletimizin takdirine meseleyi sunarız.''
Sürecin ülke, millet ve demokrasi için hayırlı olmasını dileyen
Erdoğan, ''Bireysel başvuru
noktasında bunun Anayasa Mahkemesine verilmesi eleştiriliyor. Öbür
yandan da bakıyorsunuz ki yargı, Yargıtay 'elimizde milyonlarca
birikmiş dosya var' diyor. İşte yükünü hafifletiyoruz daha ne
istiyorsun? Anayasa Mahkemesinde de üç tane daire teselsül ediliyor
bu çalışmayla ve onlar da bireysel başvuru hakkını kabul etmek
suretiyle dışarıya gitmekten alıkoyacak bir bireysel başvuru
zeminini oluşturuyor. Bunlar Türkiye'yi yükseltecek, büyütecek,
Türkiye'nin geleceğini bugünden aydınlatacak son derece hayırlı
girişimlerdir. Ben bu girişime emek veren herkesi şimdiden
kutluyorum'' dedi.
AK PARTİ'YE GEÇEN BAŞKANLARA ROZET
Grup toplantısının ardından MHP'den 7, DP'den 7 ve DSP'den 1 belediye başkanı AK Parti'ye katıldı. Başbakan Erdoğan, partisine katılanlara ''hoş geldiniz'' diyerek, rozet taktı ve fotoğraf çektirdi.
Vatandaşlara ve güvenlik güçlerine sağduyulu, hoşgörülü,
anlayışlı tavırlarından dolayı şükranlarını sunan Erdoğan, ''Umut ediyorum artık bundan sonra
Türkiye, tüm nevruzlarını bu şekilde, hatta bundan çok daha
coşkulu, heyecanlı, neşeli, çok daha fazla birbirine kenetlenmiş
şekilde kutlayacak, baharı artık tek yürek halinde karşılayacak''
diye konuştu.
Başbakan Erdoğan, ''Bahar nasıl
uyanışsa yeniden dirilişse, 2010 nevruzunun, baharının da Türkiye
için de yeni bir diriliş, uyanış, başlangıç, milat olmasını
gönülden temenni ediyorum'' dedi.
''BAYRAM COŞKUSUNU GÖLGELEYEMEDİ''
Kimi törenlerde ve konuşmalarda haddi aşan ifadeler kullanıldığını,
haddi aşan sloganların atıldığını, pankart ve resimlerin
açıldığını, sinevizyon gösterilerinin yapıldığını da müşahede
ettiklerini ifade eden Erdoğan,
şöyle devam etti:
''Bu çirkin söylem ve tavırlar, Türkiye geneline hakim olan bayram
coşkusunu gölgelemeye, lekelemeye, karalamaya yetmedi. Sorumluluk
mevkinde olanların, özellikle kimi siyasi partilerin 2010
nevruzundaki manzaraları iyi değerlendirmelerini, oradan gerekli
mesajı çıkartmalarını ve üzerlerindeki vesayetten kurtularak, özgür
ve demokratik siyaset zeminine doğru yol almalarını diliyoruz. Eğer
bunu başarabilirlerse, inanıyorum ki o özlenen barış çok daha çabuk
ülkemizde 780 bin metrekarede egemen olacaktır. Tabi şunu da görmek
durumundayız. Pazar günü ülke geneline hakim olan nevruz heyecanı,
milli birlik ve kardeşlik projesinin en zor eşiği aşmakta olduğunun
güzel bir tezahürü oldu, Türkiye'nin demokratik görünümüne katkıda
bulundu. Biz, en başından itibaren Türkiye'deki her sorunun, bildik
mekanizmaların ötesine geçmeden çözülemeyeceğini savunduk. Sadece
güvenlik tedbirleri ile sorunların aşılamayacağını söyledik.
Ekonomik tedbirlerin, diplomatik girişimlerin en önemlisi de
psikolojik adımların güvenlik tedbirlerine paralel olarak, hayata
geçirilmesini özellikle vurguladık.
Bugün özellikle psikolojik anlamda aradaki bariyerlerin
yıkıldığını, önyargıların ortadan kalktığını, birbirini anlama,
birbiriyle empati kurma çabasının güçlendiğini memnuniyetle
müşahede ediyoruz. Ülkemdeki her etnik grup diğerini anlamaya,
onunla empati yapmaya, farklılık içinde birliği yaşamaya çaba
sarfediyor. Farklı etnik kökenlerin, farklı mezheplerin bizi
ayrıştıracak hususlar olmaması gerektiği, tüm bu çeşitliliğin
Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlığı paydası altında bir zenginlik
olduğu, daha iyi anlaşılıyor. Olumsuz örneklerden yola çıkarak,
milli birlik ve kardeşlik sürecini, bizi eleştirenler, önce kendi
öz eleştirilerini yapsınlar. Yıllarca milletin üzerinde adeta bir
tehdit gibi tutulan korkuların tamamının yersiz olduğu, bugün daha
anlaşılıyor, daha iyi görülüyor.
AÇILIM SÜRECİNDE KOPARILAN FIRTINA YERSİZ
Açılım süreci ile ilgili kopartılan fırtınaların yersiz olduğu,
bunların Türkiye'nin birlik ve bütünlüğüne hizmet etmediği daha iyi
anlaşılıyor. Türkiye sanal korkuların, sanal tehditlerin
baskısından kurtuldukça kardeşliğini pekiştiriyor, umudunu
yüceltiyor. Açılımın durduğunu, hız kestiğini iddia edenler,
Türkiye'nin nasıl değiştiğini, Türkiye'nin dostluk ve kardeşlik
ikliminde birbirine nasıl daha fazla kenetlendiğini
görmelidirler.''
SODES PROGRAMI
Başbakan Erdoğan, geçen hafta
Şanlıurfa'da hem Dünya Kadınlar Günü'nü kutladıklarını hem de bazı
açılışlar yaptıklarını söyledi.
Güneydoğu Anadolu Projesi'nin, orada nasıl bir umut kapısı
araladığını gördüklerini belirten Erdoğan, aynı gün, GAP kapsamında başlattıkları
Sosyal Destek Programı (SODES) konferansına katıldığını kaydetti.
Başbakan Erdoğan, AK Parti'nin, en
büyük yerel kalkınma projeleri olan KÖYDES ve BELDES'i başarıyla
uyguladığını ve çok büyük oranda da tamamladığını ifade etti.
Bu projelere SODES'in de eklendiğini dile getiren Erdoğan, SODES kapsamında bölgede 14 bin
kişinin kültür, sanat, spor kurslarına, 28 bin kişinin de
konferanslara katıldığını, bin 35 kişiye burs verildiğini, 501
kişinin gezilere katıldığını, 400 bine yakın kişinin kültür ve
sanat etkinliklerini izlediğini bildirdi. Başbakan Recep Tayyip
Erdoğan, sokaktan çöp toplarken
elinden tutulan, hayatı değişen çocukları gördüğünü kaydetti.
İLK KEZ TİYATROYA GİDEN ÇOCUKLARI GÖRDÜM
İlk kez köyünden ve ilçesinden çıkan, sinemaya, tiyatroya giden
çocukları, onlardaki umut ışığını gördüğünü söyleyen Erdoğan, ''SODES'i GAP programı olmaktan
çıkarıyor ve Türkiye geneline hitap eden programa dönüştürüyoruz''
dedi.
Başbakan Erdoğan, Türkiye'de umut
verici gelişmeler olduğunu ve olmaya da devam edeceğini ifade
ederek, ''Ancak Ankara'dan dışarıya çıkamayanlar, Ankara'nın dışını
samimi olarak göremeyenler bunu anlayamazlar. Bir dönüm noktasını,
bir miladı yaşamakta olduğumuz bu süreçte, sürece katkı veren
herkes tarihin yeniden inşasında rol sahibi olacaklardır. Ben de
kendilerini şahsım ve milletim adına kutluyorum'' diye konuştu.