Erdoğan sert, Gül şeker mi?
Abone ol"Erdoğan çok sert, Gül ise şeker gibi adam" diye düşünenleri şaşırtacak bir analiz var...
"Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasındaki fark,
Kasımpaşa ile Kayseri arasındaki fark gibidir." diyor Hürriyet
yazarı Ahmet Hakan...
Kayseri ile Kasımpaşa'yı ise radikal ile ılımlı görünen cemaat ve tarikatlar ile bağdaştırıyor. Gençlik döneminde girmediği tarikat kalmayan Hakan, radikal görünün grupların aslında daha ılımlı olduğu iddiasında. Şöyle diyor;
Dışarıya karşı modern, açık, güler yüzlü, iyilik perisi, cici ne kadar cemaat ve tarikat varsa, bunların hepsi kendi taraftarlarına karşı acayip sert, baskıcı, anlayışsız ve müdahalecidir.
Buna mukabil...
Kamuya birer "öcü" gibi takdim edilen radikal gruplar ise müthiş gevşek, kafa dengi, yaşam tarzına sıfır müdahaleci, anlayışlı ve renklidir.
Yani... Modern görünüşlü tarikat ve cemaatlar Kayseri'ye, "öcü" gibi görünen radikaller ise Kasımpaşa'ya benziyor. Tıpkı Kasımpaşalı Erdoğan ile Kayserili Gül gibi...
Ahmet Çoşkun'un ilginç analizini okuyoruz;
"Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasındaki fark, Kasımpaşa ile Kayseri arasındaki fark gibidir.
Abdullah Gül, partiyi dışa açma ve merkeze çekme gayretlerine katılıp, kendi dar ekibini genişletmek için uğraş vereceğine...
Kişisel imajını düzeltmek için herkesin hoşuna gidecek mesajlar vermek için çaba sarf ediyor.
Bir tür Ali Müfit Gürtuna sendromuna girmiş, "türbanın modernize edilmesi"nden falan söz ediyor.
Ama bu arada "cumhurbaşkanı olmak" inadından da zerre kadar prim vermiyor.
Yani...
"Kendi dünyasında ödünsüz muhafazakár / Dışarıya karşı aşırı demokrat" formülünü ustalıkla işletiyor.
Buna mukabil...
Tayyip Erdoğan ise kişisel imajını düzeltmek için zerre kadar eğip bükme yapmadığı gibi, partisinin vitrinine dışarıdan isimler getirmek için çaba sarf ediyor.
Gül’ün cumhurbaşkanlığı ısrarının yol açabileceği tehlikeyi görüyor ama "Söz verdik bir kere" havasıyla "delikanlıyı bozacak" bir tutum almaktan kaçınıyor.
Kısacası...
"Erdoğan çok sert, Gül ise şeker gibi adam" zokasını yutmuşlara şunu söylemek isterim:
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.//
Kayseri ile Kasımpaşa'yı ise radikal ile ılımlı görünen cemaat ve tarikatlar ile bağdaştırıyor. Gençlik döneminde girmediği tarikat kalmayan Hakan, radikal görünün grupların aslında daha ılımlı olduğu iddiasında. Şöyle diyor;
Dışarıya karşı modern, açık, güler yüzlü, iyilik perisi, cici ne kadar cemaat ve tarikat varsa, bunların hepsi kendi taraftarlarına karşı acayip sert, baskıcı, anlayışsız ve müdahalecidir.
Buna mukabil...
Kamuya birer "öcü" gibi takdim edilen radikal gruplar ise müthiş gevşek, kafa dengi, yaşam tarzına sıfır müdahaleci, anlayışlı ve renklidir.
Yani... Modern görünüşlü tarikat ve cemaatlar Kayseri'ye, "öcü" gibi görünen radikaller ise Kasımpaşa'ya benziyor. Tıpkı Kasımpaşalı Erdoğan ile Kayserili Gül gibi...
Ahmet Çoşkun'un ilginç analizini okuyoruz;
"Abdullah Gül ile Tayyip Erdoğan arasındaki fark, Kasımpaşa ile Kayseri arasındaki fark gibidir.
Abdullah Gül, partiyi dışa açma ve merkeze çekme gayretlerine katılıp, kendi dar ekibini genişletmek için uğraş vereceğine...
Kişisel imajını düzeltmek için herkesin hoşuna gidecek mesajlar vermek için çaba sarf ediyor.
Bir tür Ali Müfit Gürtuna sendromuna girmiş, "türbanın modernize edilmesi"nden falan söz ediyor.
Ama bu arada "cumhurbaşkanı olmak" inadından da zerre kadar prim vermiyor.
Yani...
"Kendi dünyasında ödünsüz muhafazakár / Dışarıya karşı aşırı demokrat" formülünü ustalıkla işletiyor.
Buna mukabil...
Tayyip Erdoğan ise kişisel imajını düzeltmek için zerre kadar eğip bükme yapmadığı gibi, partisinin vitrinine dışarıdan isimler getirmek için çaba sarf ediyor.
Gül’ün cumhurbaşkanlığı ısrarının yol açabileceği tehlikeyi görüyor ama "Söz verdik bir kere" havasıyla "delikanlıyı bozacak" bir tutum almaktan kaçınıyor.
Kısacası...
"Erdoğan çok sert, Gül ise şeker gibi adam" zokasını yutmuşlara şunu söylemek isterim:
Hiçbir şey göründüğü gibi değildir.//